Sayın Adnan Oktar’ın A9TV’deki 10 Şubat 2018 tarihli canlı yayınından.
VTR: Hz. Hızır (as) yemek yiyor mu?
ADNAN OKTAR: Onun durumu iki türlü oluyor. İstediğinde yemek yemesi mümkün oluyor. Ama melek gibidir. İsterse yer, isterse yemez. Nitekim “bir kasabaya geldiler” diyor. “Yemek istediler” diyor. Mesela orada yiyor, Hz. Musa (as) ile birlikte. Ama bildiğimiz et ve kemik tarzında bir şey yok. Kemik yok yani vücudunda Hızır (as)'ın; insanda oluyor ya, kaval kemiği şu bu öyle bir kemik yok. Sadece et olarak var o şekilde, eli ile mesela tokalaşınca anlaşılıyor. Hatta derler, “Baş parmağına dikkatlice bastırırsanız oradan anlarsınız” diyorlar. Kemik yok ellerinde, kemik olmamasından anlaşılıyor. Hızır (as) halk arasında gezer, yüksek kademeli insanların bulunduğu yerlerde toplantılara katılır. Önemli toplantılara katılır. Atatürk'ün gördüğü bir insandır Hızır (as). Bediüzzaman'ın gördüğü. Abdülhamit de Hareket Ordusu İstanbul'a yaklaştığında Abdülhamit askerleri hazırlıyor. Normalde darmaduman eder Osmanlı ordusu, Hareket Ordusu’nu. “Ama baktım ki, başlarında Hızır (as) var” diyor. “En önde o gidiyordu. Hızır (as). O zaman vazgeçtim” diyor. Abdülhamit'in kendi ifadesi. O tip şeylerde devlet başkanları ile tanıştırıldığı anlaşılıyor.
YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Akşemsettin de söylemiş
ADNAN OKTAR: Akşemsettin de. Ama nedendir bilinmez sakin karşılıyorlar. Mesela, Abdülkadir Geylani de sohbetteyken Hızır (as) geliyor, “Ey İsrailli gel” diyor. Aralarındaki muhabbet de rahat.
AYŞE KOÇ: Önceden tanışıyorlar mı?
ADNAN OKTAR: Evet, “Ey İsrailli” hitabı da öyle “Ey İsrailli” diye. Onu nasıl öyle normal karşılıyorlar o da şaşırtıcı tabii.
EBRU ALTAN: Allah öyle bir his veriyor olabilir mi?
ADNAN OKTAR: Olabilir yani belki, çok fazla sülukunde sık muhatap olduğu için, Hızır makamına çıktığı için, görüştüğü için alışmış olabilir. Ve genellikle de hep cezbe halinde oluyorlar o yüzden normal karşılıyor olabilir. Ama normal bir insan pek normal karşılamaz. Bir de üstelik de şaka falan yapması. Mesela; Akşemsettin Hazretleri’ne “İstanbul'un fethedileceği zamanı nasıl bildin?” diye sormuşlar, “Kardeşim Hızır ile ilmi ledünle Konstantiniyye'nin fethinin vaktini daha önce keşfetmiştik” diyor mesela görüşmüşler. Bu tip şeyler de oluyor. Mesela İstanbul'un alınması çok önemli bir konu olduğu için mutlaka Hızır (as) o toplantıya katılıyor. Devlet yıkılışları çok hayati oluyor, devlet kuruluşları çok hayati oluyor. Mutlaka Hızır (as) olur o toplantıda, ayette var zaten, “Bir ülkenin yıkımına karar verdiğimizde bir toplantı olur” diyor Allah ayette Hızır (as) kıssasında var. Bediüzzaman'ı da çağırıyorlar o tip toplantılara, “Ben kendim o makama geçmek için gayret ettim olmadı” diyor. “Sonra baktım kendim doğal olarak kendiliğimden o makama geçtiğimi gördüm” diyor. “Sonra beni bir meclise götürdüler” diyor, işte kastedilen toplantı o “herkes oradaydı” diyor. “İleri gelen bütün mebussan vardı” diyor, “benim de kanaatimi sordular” diyor. Nezaketen soruyorlar. “Kardeşim Hızır’la ilmi ledünle, Konstantiniyye'nin fetih vakti ile keşfetmiştik daha önce” diyor. “Fetih gerçekleştiği gün Hızır'ı gördüm birçok velilerle askerin önünde kaleye girdiler” diyor bak. “Kale fetholunduktan sonra Hızır kardeşimi gördüm ki kale duvarının üzerine çıkmış oturmuştu.” Normal karşılıyor. Kendisi de Nakşibendi olduğu için herhalde o süluku içerisinde rahat rahat görüştüğü için alışmış. Oradan kaynaklanıyor çünkü Makam-ı Hızır'dan geçiliyor velayet sisteminde. Velayet sisteminde o makamlardan geçiliyor. Makam-ı Hızır var ve Makam-ı Mehdiyet var. Makam-ı Mehdiyet’e geldiklerinde bazen orda takılıp kalıyorlar. Geri de inemiyorlar Allah kurtarsın yani alenen “ben Mehdi'yim” diyor. Herkes de artık şefkatle bakıyor. Yani çıkamıyor ondan ve üslubu da garip oluyor. İmamı Rabbani 'de de var “ondan hiç kimse sorumlu olmaz” diyor. Ve “hiç kimse de orda ittiba etmemesi lazım, itibar etmemesi lazım konuşmalarına.” Yani zaten gözlerinden anlaşılıyor sarhoş halde oluyorlar. Aklı yerinde olmuyor yani bir nevi uyku halinde oluyor o, dolayısı ile Allah vermesin seri olarak peş peşe dine İslam'a karşı sözler ediyorlar. Ona uymak olarak kendisi sorumlu olmaz çünkü o sarhoş halde manevi sarhoşlukta ama uyan sorumlu olur. Uyan uymayacak yani onu anladığında uymaması lazım.