HAZRETİ HÜSEYİN (RA)
Peygamber Efendimiz (sav)’in torunu, Hz. Ali’nin ikinci oğlu olan Hz. Hüseyin (ra) hicretin dördüncü yılında doğdu. Annesi, Hz. Muhammed(sav) ’in soyunu devam ettiren tek kızı olan Hz. Fatıma’dır. Hüseyin adı, ona Resulullah Efendimiz (sav) tarafından verildi. Hüseyin, Arapça’da güzel, yakışıklı manasına gelmekteydi. Hz. Hüseyin ‘in lakaplarından bazıları ise Sıbt (torun), Seyyid'i Şüheda, Tâbi’li emr’illah (Allah’ın emrine uyan), Zeki ve Mübarek” ti
Hz. Hüseyin (ra), Hz. Muhammed (sav)'e çok benziyordu. Hz. Ali (r.a) bu benzerliği şöyle dile getirmiştir:
"Hasan, Resûlullah'a göğsünden başına kadar olan kısmında, Hüseyin de bundan aşağı olan kısmında çok benzerdi" (Ahmed b. Hanbel Müsned, 1, 108)
Hz. Hüseyin (ra)’in ilk çocukluğu Resûlullah efendimiz(sav)in derin sevgi ve şefkati içinde geçti. Peygamber Efendimiz(sav)’in vefatının ardından eğitimini ve terbiyesini Hz. Ali’nin yanında tamamladı. Beş erkek, üç kız olmak üzere 8 çocuğu oldu. Hz. Hüseyin (ra) de ağabeyi Hz. Hasan (ra) gibi Resulullah (sav)’in mübarek dizlerinde oturarak, onun sevgi dolu gönlünden feyizler alarak yetişti. Peygamberimiz (sav) torunlarına karşı sevgi doluydu ve onlarla şakalaşırdı.
"Bir grup ashab, Resulullah ile birlikte aleyhissalatu vesselam'ın davet edildiği bir yemeğe gittiler. Yolda torunu Hüseyin'e rastladılar, çocuklarla oynuyordu.
"Resulullah (sav) çocuğu görünce ilerleyip cemaatin önüne geçip onu tutmak için ellerini açtı. Çocuk ise sağa sola kaçmaya başladı. Resulullah da onu takliden sağa sola koşarak, tutuncaya kadar peşinde koştu. Yakalayınca ellerinden birini çenesinin altına diğerini de ensesine koyup öptü ve 'Hüseyin bendendir. Ben de Hüseyindenim. Kim Hüseyin'i severse Allah da onu sevsin. Hüseyin sıbtlardan bir sıbttır (torun)' buyurdu." (Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.519 )
Peygamberimiz (sav) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur
Hasan ve Hüseyin cennet ehlinin gençlerinin iki seyyididirler. (Tirmizi, Menâsık, 31)
Hz. Hüseyin (ra), Allah sevgisi ile dolu, yiğit, güzel ahlaklı, merhametli ve cömert idi.
Hz. Hüseyin (ra) kardeşi Muhammed bin Hanifiye'ye yazdığı vasiyetnamede şöyle buyuruyor:
"Dünya insanları bilsinler ki, Ben makamperest, mevkiperest, bozguncu, müfsid ve zalim bir kişi değilim. Benim böyle hedeflerim yok. Benim kıyamım ıslah etmek içindir. Ceddimin ümmetini ıslah etmek için kıyam ediyorum. Ben marufu emretmek ve münkeri nehyetmek istiyorum." Yine benzeri sözleri ile ’’Ben azgınlık, makam, fesat çıkarmak ve zulüm yapmak için Medine'den ayrılmadım. Ben ceddim'in ümmetini ıslah etmek, marufa emir, münkeri nehyetmek, ceddim Resulullah'ın ve babam Ali'nin çizgisinde hareket etmek için kıyam ettim’’ (Maktel-i Harezmi, c.1, s.188)
HZ. HÜSEYİN(RA)’IN ŞEHADETİ
Hz Hüseyin (ra) on yıl imamet etti. Yaklaşık altı ay dışında bu müddetin tümü zor koşullar ve en ağır baskılar altında geçti. Hz. Hüseyin (ra) 681 yılında Muharrem ayının onuncu günü akrabalarından 72 mübarek kişi ile birlikte Kerbelâ’da şehid edildi.
Hz. Ali (ra)’ın şehadetinin ardından hilafet Muaviye’nin eline geçmişti. Muaviye, oğlu Yezid’in kendisinden sonraki halife olarak kabul edilmesini daha hayatta iken garantiye almaya çalıştı. Taraftarlarına Yezid’e bağlılık yemini ettirdi. Yezid başa gelince ilk iş olarak Medine valisine bir mektup yazarak Hz. Hüseyin (ra)’a değil kendisine itaat etmesini aksi takdirde bunu canıyla ödeyeceğini bildirdi. Bu arada Hz. Hüseyin (ra) da, Küfelilerden kendisine bağlılıklarını sunan mektuplar alıyordu. Hz. Hüseyin bu teklifler üzerine beraberindekilerle birlikte Kufe’ye yola çıktı. Kufe yakınlarındaki Kerbela'da kamp kurdu.
Yezid 30 bin kişilik orduyu Hz. Hüseyin (ra)'in üzerine gönderdi. Hz. Hüseyin (ra) ve mübarek ailesi once tamamen susuz bırakıldı, daha sonra Hz. Hüseyin (ra)’ın henüz altı aylık olan oğlu Ali Asgar dahi okla vurularak şehit edildi. Hz. Hüseyin ve 72 arkadaşının şehadetinin ardından, onlarla birlikte bulunan kadınlar ve çocuklar Yezid tarafından esir alındı. Esir alınıp yıllarca hapisanede tutulanlar arasında Hz. Hüseyin (ra)’ın kardeşi Hz. Zeynep ve oğlu Zeynelabidin de vardı.
Hz. Hüseyin (ra)'in şehadetini Mübarek Peygamberimiz (sav) mucizevi bir şekilde haber vermişti. Resulullah bu şehadeti şu şekilde anlatılmış ve tam anlattığı şekilde gerçekleşmiştir:
Allah Resulü (sav) bir gün uyuyordu. Elinde kırmızı bir toprak vardı.
"Ey Allah Resulü, bu toprak nedir?" diye sordum.
Buyurdu ki: Cebrail -Hüseyin'i kasdederek- onun Irak topraklarında şehit edileceğini söyledi. Bu toprak, oranın toprağıdır." (İmam Suyuti Olağanüstü Yönleriyle Peygamberimiz (sav) el-Hasaisü'l-Kübra Çeviri: Naim Erdoğan İz Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 736)
"Hüseyin'i kastederek, bu oğlum Kerbela denilen yerde şehit edilecek. Onu orada gören ona yardım etsin!" Bunun üzerine Enes b. el Haris Kerbela'ya gitti. Hüseyin ile beraber orada şehit edildi. (İmam Suyuti Olağanüstü Yönleriyle Peygamberimiz (sav) el-Hasaisü'l-Kübra Çeviri: Naim Erdoğan İz Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 737
ADNAN OKTAR: Hz. Hasan, Hz. Hüseyin benim ceddimdir. Ben onları şehid edenlere lanet ediyorum, Allah’ın laneti üzerlerine olsun. Ama yas tutmam. Benim arslan dedelerim Hz. Ali (ra) da şehit oldu, Hz. Hamza da şehid oldu. O onların yiğitliğidir. Koçyiğittir onlar ve biz her zaman şehitler verdik, yas tutmadık. Şehit için yas tutulmaz, şehit için iftihar edilir. İftihar ediyorum ben onlarla inşaAllah. Ama sevgiyle yad ederiz, hürmetle yad ederiz, onlar bizim canımız, ciğerimiz, “onlar cennet ehlinin seyyidleri” inşaAllah, Peygamberimiz (s.a.v)’in ifadesiyle. 01 12 2010 tarihli röportajından
HAZRETİ HÜSEYİN (RA)
Peygamber Efendimiz (sav)’in torunu, Hz. Ali’nin ikinci oğlu olan Hz. Hüseyin (ra) hicretin dördüncü yılında doğdu. Annesi, Hz. Muhammed(sav) ’in soyunu devam ettiren tek kızı olan Hz. Fatıma’dır. Hüseyin adı, ona Resulullah Efendimiz (sav) tarafından verildi. Hüseyin, Arapça’da güzel, yakışıklı manasına gelmekteydi. Hz. Hüseyin ‘in lakaplarından bazıları ise Sıbt (torun), Seyyid'i Şüheda, Tâbi’li emr’illah (Allah’ın emrine uyan), Zeki ve Mübarek” ti
Hz. Hüseyin (ra), Hz. Muhammed (sav)'e çok benziyordu. Hz. Ali (r.a) bu benzerliği şöyle dile getirmiştir:
"Hasan, Resûlullah'a göğsünden başına kadar olan kısmında, Hüseyin de bundan aşağı olan kısmında çok benzerdi" (Ahmed b. Hanbel Müsned, 1, 108)
Hz. Hüseyin (ra)’in ilk çocukluğu Resûlullah efendimiz(sav)in derin sevgi ve şefkati içinde geçti. Peygamber Efendimiz(sav)’in vefatının ardından eğitimini ve terbiyesini Hz. Ali’nin yanında tamamladı. Beş erkek, üç kız olmak üzere 8 çocuğu oldu. Hz. Hüseyin (ra) de ağabeyi Hz. Hasan (ra) gibi Resulullah (sav)’in mübarek dizlerinde oturarak, onun sevgi dolu gönlünden feyizler alarak yetişti. Peygamberimiz (sav) torunlarına karşı sevgi doluydu ve onlarla şakalaşırdı.
"Bir grup ashab, Resulullah ile birlikte aleyhissalatu vesselam'ın davet edildiği bir yemeğe gittiler. Yolda torunu Hüseyin'e rastladılar, çocuklarla oynuyordu.
"Resulullah (sav) çocuğu görünce ilerleyip cemaatin önüne geçip onu tutmak için ellerini açtı. Çocuk ise sağa sola kaçmaya başladı. Resulullah da onu takliden sağa sola koşarak, tutuncaya kadar peşinde koştu. Yakalayınca ellerinden birini çenesinin altına diğerini de ensesine koyup öptü ve 'Hüseyin bendendir. Ben de Hüseyindenim. Kim Hüseyin'i severse Allah da onu sevsin. Hüseyin sıbtlardan bir sıbttır (torun)' buyurdu." (Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.519 )
Peygamberimiz (sav) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur
Hasan ve Hüseyin cennet ehlinin gençlerinin iki seyyididirler. (Tirmizi, Menâsık, 31)
Hz. Hüseyin (ra), Allah sevgisi ile dolu, yiğit, güzel ahlaklı, merhametli ve cömert idi.
Hz. Hüseyin (ra) kardeşi Muhammed bin Hanifiye'ye yazdığı vasiyetnamede şöyle buyuruyor:
"Dünya insanları bilsinler ki, Ben makamperest, mevkiperest, bozguncu, müfsid ve zalim bir kişi değilim. Benim böyle hedeflerim yok. Benim kıyamım ıslah etmek içindir. Ceddimin ümmetini ıslah etmek için kıyam ediyorum. Ben marufu emretmek ve münkeri nehyetmek istiyorum." Yine benzeri sözleri ile ’’Ben azgınlık, makam, fesat çıkarmak ve zulüm yapmak için Medine'den ayrılmadım. Ben ceddim'in ümmetini ıslah etmek, marufa emir, münkeri nehyetmek, ceddim Resulullah'ın ve babam Ali'nin çizgisinde hareket etmek için kıyam ettim’’ (Maktel-i Harezmi, c.1, s.188)
HZ. HÜSEYİN(RA)’IN ŞEHADETİ
Hz Hüseyin (ra) on yıl imamet etti. Yaklaşık altı ay dışında bu müddetin tümü zor koşullar ve en ağır baskılar altında geçti. Hz. Hüseyin (ra) 681 yılında Muharrem ayının onuncu günü akrabalarından 72 mübarek kişi ile birlikte Kerbelâ’da şehid edildi.
Hz. Ali (ra)’ın şehadetinin ardından hilafet Muaviye’nin eline geçmişti. Muaviye, oğlu Yezid’in kendisinden sonraki halife olarak kabul edilmesini daha hayatta iken garantiye almaya çalıştı. Taraftarlarına Yezid’e bağlılık yemini ettirdi. Yezid başa gelince ilk iş olarak Medine valisine bir mektup yazarak Hz. Hüseyin (ra)’a değil kendisine itaat etmesini aksi takdirde bunu canıyla ödeyeceğini bildirdi. Bu arada Hz. Hüseyin (ra) da, Küfelilerden kendisine bağlılıklarını sunan mektuplar alıyordu. Hz. Hüseyin bu teklifler üzerine beraberindekilerle birlikte Kufe’ye yola çıktı. Kufe yakınlarındaki Kerbela'da kamp kurdu.
Yezid 30 bin kişilik orduyu Hz. Hüseyin (ra)'in üzerine gönderdi. Hz. Hüseyin (ra) ve mübarek ailesi once tamamen susuz bırakıldı, daha sonra Hz. Hüseyin (ra)’ın henüz altı aylık olan oğlu Ali Asgar dahi okla vurularak şehit edildi. Hz. Hüseyin ve 72 arkadaşının şehadetinin ardından, onlarla birlikte bulunan kadınlar ve çocuklar Yezid tarafından esir alındı. Esir alınıp yıllarca hapisanede tutulanlar arasında Hz. Hüseyin (ra)’ın kardeşi Hz. Zeynep ve oğlu Zeynelabidin de vardı.
Hz. Hüseyin (ra)'in şehadetini Mübarek Peygamberimiz (sav) mucizevi bir şekilde haber vermişti. Resulullah bu şehadeti şu şekilde anlatılmış ve tam anlattığı şekilde gerçekleşmiştir:
Allah Resulü (sav) bir gün uyuyordu. Elinde kırmızı bir toprak vardı.
"Ey Allah Resulü, bu toprak nedir?" diye sordum.
Buyurdu ki: Cebrail -Hüseyin'i kasdederek- onun Irak topraklarında şehit edileceğini söyledi. Bu toprak, oranın toprağıdır." (İmam Suyuti Olağanüstü Yönleriyle Peygamberimiz (sav) el-Hasaisü'l-Kübra Çeviri: Naim Erdoğan İz Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 736)
"Hüseyin'i kastederek, bu oğlum Kerbela denilen yerde şehit edilecek. Onu orada gören ona yardım etsin!" Bunun üzerine Enes b. el Haris Kerbela'ya gitti. Hüseyin ile beraber orada şehit edildi. (İmam Suyuti Olağanüstü Yönleriyle Peygamberimiz (sav) el-Hasaisü'l-Kübra Çeviri: Naim Erdoğan İz Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 737
ADNAN OKTAR: Hz. Hasan, Hz. Hüseyin benim ceddimdir. Ben onları şehid edenlere lanet ediyorum, Allah’ın laneti üzerlerine olsun. Ama yas tutmam. Benim arslan dedelerim Hz. Ali (ra) da şehit oldu, Hz. Hamza da şehid oldu. O onların yiğitliğidir. Koçyiğittir onlar ve biz her zaman şehitler verdik, yas tutmadık. Şehit için yas tutulmaz, şehit için iftihar edilir. İftihar ediyorum ben onlarla inşaAllah. Ama sevgiyle yad ederiz, hürmetle yad ederiz, onlar bizim canımız, ciğerimiz, “onlar cennet ehlinin seyyidleri” inşaAllah, Peygamberimiz (s.a.v)’in ifadesiyle. 01 12 2010 tarihli röportajından
HAZRETİ HÜSEYİN (RA)
Peygamber Efendimiz (sav)’in torunu, Hz. Ali’nin ikinci oğlu olan Hz. Hüseyin (ra) hicretin dördüncü yılında doğdu. Annesi, Hz. Muhammed(sav) ’in soyunu devam ettiren tek kızı olan Hz. Fatıma’dır. Hüseyin adı, ona Resulullah Efendimiz (sav) tarafından verildi. Hüseyin, Arapça’da güzel, yakışıklı manasına gelmekteydi. Hz. Hüseyin ‘in lakaplarından bazıları ise Sıbt (torun), Seyyid'i Şüheda, Tâbi’li emr’illah (Allah’ın emrine uyan), Zeki ve Mübarek” ti
Hz. Hüseyin (ra), Hz. Muhammed (sav)'e çok benziyordu. Hz. Ali (r.a) bu benzerliği şöyle dile getirmiştir:
"Hasan, Resûlullah'a göğsünden başına kadar olan kısmında, Hüseyin de bundan aşağı olan kısmında çok benzerdi" (Ahmed b. Hanbel Müsned, 1, 108)
Hz. Hüseyin (ra)’in ilk çocukluğu Resûlullah efendimiz(sav)in derin sevgi ve şefkati içinde geçti. Peygamber Efendimiz(sav)’in vefatının ardından eğitimini ve terbiyesini Hz. Ali’nin yanında tamamladı. Beş erkek, üç kız olmak üzere 8 çocuğu oldu. Hz. Hüseyin (ra) de ağabeyi Hz. Hasan (ra) gibi Resulullah (sav)’in mübarek dizlerinde oturarak, onun sevgi dolu gönlünden feyizler alarak yetişti. Peygamberimiz (sav) torunlarına karşı sevgi doluydu ve onlarla şakalaşırdı.
"Bir grup ashab, Resulullah ile birlikte aleyhissalatu vesselam'ın davet edildiği bir yemeğe gittiler. Yolda torunu Hüseyin'e rastladılar, çocuklarla oynuyordu.
"Resulullah (sav) çocuğu görünce ilerleyip cemaatin önüne geçip onu tutmak için ellerini açtı. Çocuk ise sağa sola kaçmaya başladı. Resulullah da onu takliden sağa sola koşarak, tutuncaya kadar peşinde koştu. Yakalayınca ellerinden birini çenesinin altına diğerini de ensesine koyup öptü ve 'Hüseyin bendendir. Ben de Hüseyindenim. Kim Hüseyin'i severse Allah da onu sevsin. Hüseyin sıbtlardan bir sıbttır (torun)' buyurdu." (Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.519 )
Peygamberimiz (sav) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur
Hasan ve Hüseyin cennet ehlinin gençlerinin iki seyyididirler. (Tirmizi, Menâsık, 31)
Hz. Hüseyin (ra), Allah sevgisi ile dolu, yiğit, güzel ahlaklı, merhametli ve cömert idi.
Hz. Hüseyin (ra) kardeşi Muhammed bin Hanifiye'ye yazdığı vasiyetnamede şöyle buyuruyor:
"Dünya insanları bilsinler ki, Ben makamperest, mevkiperest, bozguncu, müfsid ve zalim bir kişi değilim. Benim böyle hedeflerim yok. Benim kıyamım ıslah etmek içindir. Ceddimin ümmetini ıslah etmek için kıyam ediyorum. Ben marufu emretmek ve münkeri nehyetmek istiyorum." Yine benzeri sözleri ile ’’Ben azgınlık, makam, fesat çıkarmak ve zulüm yapmak için Medine'den ayrılmadım. Ben ceddim'in ümmetini ıslah etmek, marufa emir, münkeri nehyetmek, ceddim Resulullah'ın ve babam Ali'nin çizgisinde hareket etmek için kıyam ettim’’ (Maktel-i Harezmi, c.1, s.188)
HZ. HÜSEYİN(RA)’IN ŞEHADETİ
Hz Hüseyin (ra) on yıl imamet etti. Yaklaşık altı ay dışında bu müddetin tümü zor koşullar ve en ağır baskılar altında geçti. Hz. Hüseyin (ra) 681 yılında Muharrem ayının onuncu günü akrabalarından 72 mübarek kişi ile birlikte Kerbelâ’da şehid edildi.
Hz. Ali (ra)’ın şehadetinin ardından hilafet Muaviye’nin eline geçmişti. Muaviye, oğlu Yezid’in kendisinden sonraki halife olarak kabul edilmesini daha hayatta iken garantiye almaya çalıştı. Taraftarlarına Yezid’e bağlılık yemini ettirdi. Yezid başa gelince ilk iş olarak Medine valisine bir mektup yazarak Hz. Hüseyin (ra)’a değil kendisine itaat etmesini aksi takdirde bunu canıyla ödeyeceğini bildirdi. Bu arada Hz. Hüseyin (ra) da, Küfelilerden kendisine bağlılıklarını sunan mektuplar alıyordu. Hz. Hüseyin bu teklifler üzerine beraberindekilerle birlikte Kufe’ye yola çıktı. Kufe yakınlarındaki Kerbela'da kamp kurdu.
Yezid 30 bin kişilik orduyu Hz. Hüseyin (ra)'in üzerine gönderdi. Hz. Hüseyin (ra) ve mübarek ailesi once tamamen susuz bırakıldı, daha sonra Hz. Hüseyin (ra)’ın henüz altı aylık olan oğlu Ali Asgar dahi okla vurularak şehit edildi. Hz. Hüseyin ve 72 arkadaşının şehadetinin ardından, onlarla birlikte bulunan kadınlar ve çocuklar Yezid tarafından esir alındı. Esir alınıp yıllarca hapisanede tutulanlar arasında Hz. Hüseyin (ra)’ın kardeşi Hz. Zeynep ve oğlu Zeynelabidin de vardı.
Hz. Hüseyin (ra)'in şehadetini Mübarek Peygamberimiz (sav) mucizevi bir şekilde haber vermişti. Resulullah bu şehadeti şu şekilde anlatılmış ve tam anlattığı şekilde gerçekleşmiştir:
Allah Resulü (sav) bir gün uyuyordu. Elinde kırmızı bir toprak vardı.
"Ey Allah Resulü, bu toprak nedir?" diye sordum.
Buyurdu ki: Cebrail -Hüseyin'i kasdederek- onun Irak topraklarında şehit edileceğini söyledi. Bu toprak, oranın toprağıdır." (İmam Suyuti Olağanüstü Yönleriyle Peygamberimiz (sav) el-Hasaisü'l-Kübra Çeviri: Naim Erdoğan İz Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 736)
"Hüseyin'i kastederek, bu oğlum Kerbela denilen yerde şehit edilecek. Onu orada gören ona yardım etsin!" Bunun üzerine Enes b. el Haris Kerbela'ya gitti. Hüseyin ile beraber orada şehit edildi. (İmam Suyuti Olağanüstü Yönleriyle Peygamberimiz (sav) el-Hasaisü'l-Kübra Çeviri: Naim Erdoğan İz Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 737
ADNAN OKTAR: Hz. Hasan, Hz. Hüseyin benim ceddimdir. Ben onları şehid edenlere lanet ediyorum, Allah’ın laneti üzerlerine olsun. Ama yas tutmam. Benim arslan dedelerim Hz. Ali (ra) da şehit oldu, Hz. Hamza da şehid oldu. O onların yiğitliğidir. Koçyiğittir onlar ve biz her zaman şehitler verdik, yas tutmadık. Şehit için yas tutulmaz, şehit için iftihar edilir. İftihar ediyorum ben onlarla inşaAllah. Ama sevgiyle yad ederiz, hürmetle yad ederiz, onlar bizim canımız, ciğerimiz, “onlar cennet ehlinin seyyidleri” inşaAllah, Peygamberimiz (s.a.v)’in ifadesiyle. 01 12 2010 tarihli röportajından
HAZRETİ HÜSEYİN (RA)
Peygamber Efendimiz (sav)’in torunu, Hz. Ali’nin ikinci oğlu olan Hz. Hüseyin (ra) hicretin dördüncü yılında doğdu. Annesi, Hz. Muhammed(sav) ’in soyunu devam ettiren tek kızı olan Hz. Fatıma’dır. Hüseyin adı, ona Resulullah Efendimiz (sav) tarafından verildi.Hüseyin, Arapça’da güzel, yakışıklı manasına gelmekteydi. Hz. Hüseyin ‘in lakaplarından bazıları ise Sıbt (torun), Seyyid'i Şüheda, Tâbi’li emr’illah(Allah’ın emrine uyan), Zeki ve Mübarek” ti
Hz. Hüseyin (ra), Hz. Muhammed (sav)'e çok benziyordu. Hz. Ali (r.a) bu benzerliği şöyle dile getirmiştir:
"Hasan, Resûlullah'a göğsünden başına kadar olan kısmında, Hüseyin de bundan aşağı olan kısmında çok benzerdi" (Ahmed b. Hanbel Müsned, 1, 108)
Hz. Hüseyin (ra)’in ilk çocukluğu Resûlullah efendimiz(sav)in derin sevgi ve şefkati içinde geçti. Peygamber Efendimiz(sav)’in vefatının ardından eğitimini ve terbiyesini Hz. Ali’nin yanında tamamladı. Beş erkek, üç kız olmak üzere 8 çocuğu oldu. Hz. Hüseyin (ra) de ağabeyi Hz. Hasan (ra) gibi Resulullah (sav)’in mübarek dizlerinde oturarak, onun sevgi dolu gönlünden feyizler alarak yetişti. Peygamberimiz (sav) torunlarına karşı sevgi doluydu ve onlarla şakalaşırdı.
"Bir grup ashab, Resulullah ile birlikte aleyhissalatu vesselam'ın davet edildiği bir yemeğe gittiler. Yolda torunu Hüseyin'e rastladılar, çocuklarla oynuyordu.
"Resulullah (sav) çocuğu görünce ilerleyip cemaatin önüne geçip onu tutmak için ellerini açtı. Çocuk ise sağa sola kaçmaya başladı. Resulullah da onu takliden sağa sola koşarak, tutuncaya kadar peşinde koştu. Yakalayınca ellerinden birini çenesinin altına diğerini de ensesine koyup öptü ve 'Hüseyin bendendir. Ben de Hüseyindenim. Kim Hüseyin'i severse Allah da onu sevsin. Hüseyin sıbtlardan bir sıbttır (torun)' buyurdu."(Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.519)
Peygamberimiz (sav) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur
Hasan ve Hüseyin cennet ehlinin gençlerinin iki seyyididirler.(Tirmizi, Menâsık, 31)
Hz. Hüseyin (ra), Allah sevgisi ile dolu, yiğit, güzel ahlaklı, merhametli ve cömert idi.
Hz. Hüseyin (ra) kardeşi Muhammed bin Hanifiye'ye yazdığı vasiyetnamede şöyle buyuruyor:
"Dünya insanları bilsinler ki, Ben makamperest, mevkiperest, bozguncu, müfsid ve zalim bir kişi değilim. Benim böyle hedeflerim yok. Benim kıyamım ıslah etmek içindir. Ceddimin ümmetini ıslah etmek için kıyam ediyorum. Ben marufu emretmek ve münkeri nehyetmek istiyorum." Yine benzeri sözleri ile ’’Ben azgınlık, makam, fesat çıkarmak ve zulüm yapmak için Medine'den ayrılmadım. Ben ceddim'in ümmetini ıslah etmek, marufa emir, münkeri nehyetmek, ceddim Resulullah'ın ve babam Ali'nin çizgisinde hareket etmek için kıyam ettim’’ (Maktel-i Harezmi, c.1, s.188)
HZ. HÜSEYİN(RA)’IN ŞEHADETİ
Hz Hüseyin (ra) on yıl imamet etti. Yaklaşık altı ay dışında bu müddetin tümü zor koşullar ve en ağır baskılar altında geçti.Hz. Hüseyin (ra) 681 yılında Muharrem ayının onuncu günü akrabalarından 72 mübarek kişi ile birlikte Kerbelâ’da şehid edildi.
Hz. Ali (ra)’ın şehadetinin ardından hilafet Muaviye’nin eline geçmişti. Muaviye, oğlu Yezid’in kendisinden sonraki halife olarak kabul edilmesini daha hayatta iken garantiye almaya çalıştı. Taraftarlarına Yezid’e bağlılık yemini ettirdi. Yezid başa gelince ilk iş olarak Medine valisine bir mektup yazarak Hz. Hüseyin (ra)’a değil kendisine itaat etmesini aksi takdirde bunu canıyla ödeyeceğini bildirdi. Bu arada Hz. Hüseyin (ra) da, Küfelilerden kendisine bağlılıklarını sunan mektuplar alıyordu. Hz. Hüseyin bu teklifler üzerine beraberindekilerle birlikte Kufe’ye yola çıktı. Kufeyakınlarındaki Kerbela'da kamp kurdu.
Yezid 30 bin kişilik orduyu Hz. Hüseyin (ra)'in üzerine gönderdi. Hz. Hüseyin (ra) ve mübarek ailesi once tamamen susuz bırakıldı, daha sonra Hz. Hüseyin (ra)’ın henüz altı aylık olan oğlu Ali Asgar dahi okla vurularak şehit edildi. Hz. Hüseyin ve 72 arkadaşının şehadetinin ardından, onlarla birlikte bulunan kadınlar ve çocuklar Yezid tarafından esir alındı. Esir alınıp yıllarca hapisanede tutulanlar arasında Hz. Hüseyin (ra)’ın kardeşi Hz. Zeynep ve oğlu Zeynelabidin de vardı.
Hz. Hüseyin (ra)'in şehadetini Mübarek Peygamberimiz (sav) mucizevi bir şekilde haber vermişti. Resulullah bu şehadeti şu şekilde anlatılmış ve tam anlattığı şekilde gerçekleşmiştir:
Allah Resulü (sav) bir gün uyuyordu. Elinde kırmızı bir toprak vardı.
"Ey Allah Resulü, bu toprak nedir?" diye sordum.
Buyurdu ki: Cebrail -Hüseyin'i kasdederek- onun Irak topraklarında şehit edileceğini söyledi. Bu toprak, oranın toprağıdır."(İmam Suyuti Olağanüstü Yönleriyle Peygamberimiz (sav) el-Hasaisü'l-Kübra Çeviri: Naim Erdoğan İz Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 736)
"Hüseyin'i kastederek, bu oğlum Kerbela denilen yerde şehit edilecek. Onu orada gören ona yardım etsin!" Bunun üzerine Enes b. el Haris Kerbela'ya gitti. Hüseyin ile beraber orada şehit edildi.(İmam Suyuti Olağanüstü Yönleriyle Peygamberimiz (sav) el-Hasaisü'l-Kübra Çeviri: Naim Erdoğan İz Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 737
ADNAN OKTAR: Hz. Hasan, Hz. Hüseyin benim ceddimdir. Ben onları şehid edenlere lanet ediyorum, Allah’ın laneti üzerlerine olsun. Ama yas tutmam. Benim arslan dedelerim Hz. Ali (ra) da şehit oldu, Hz. Hamza da şehid oldu. O onların yiğitliğidir. Koçyiğittir onlar ve biz her zaman şehitler verdik, yas tutmadık. Şehit için yas tutulmaz, şehit için iftihar edilir. İftihar ediyorum ben onlarla inşaAllah. Ama sevgiyle yad ederiz, hürmetle yad ederiz, onlar bizim canımız, ciğerimiz, “onlar cennet ehlinin seyyidleri” inşaAllah, Peygamberimiz (s.a.v)’in ifadesiyle. 01 12 2010 tarihli röportajından