Canlı Sohbetler (29 Nisan 2018; 18:00)

20032

YUSUF DİK: Canlı Sohbetler’imize başlıyoruz. Hoş geldiniz Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Hoş bulduk, sizler de hoş geldiniz.

Yusuf Bey size herhalde haber mi geldi? Okuyun.

YUSUF DİK: Hocam yeni bir haber var. Okuyabilirim.

ADNAN OKTAR: Rica ediyorum.

YUSUF DİK: Cumhurbaşkanı Erdoğan her inançtan insanın Türkiye’de kendi inancını rahatlıkla yaşayabileceğini bir kez daha vurgulayan bir konuşma yaptı. “Türkiye’de bırakınız Müslümanları, Hristiyan’ın da, Musevi’sine kadar tüm inançlara mensup vatandaşlarımızın ibadetlerini rahatça icra edebilmelerini, dini kurumlarını rahatça çalıştırabilmelerini biz sağladık. Gidiniz Ortodoks’tan, Katolik’e kadar her türlü Hristiyan cemaatlerinin, Musevi cemaatinin kanaat önderlerine kadar herkese sorunuz. Hepsinden de; en rahat, en huzurlu, en özgür dönemlerinin AK Parti iktidarlarında yaşadıklarının cevabını alırsınız. Çünkü bizim kimsenin inancıyla, ibadetleriyle, zikriyle, fikriyle bir derdimiz yok” dedi. Haberin devamı; Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında,  Alevi-Sünni ayrımını yapmadıklarını bir kez daha belirtti. “Bizde Alevi-Sünni ayrımı yok. Varsın yapsınlar, yapsın bizim böyle bir derdimiz yok. Tam tersi biz bu özgürlüklerin herkes için alabildiğine geniş bir şekilde yaşatabilmesi için mücadele ettik, hala da ediyoruz” dedi.

ADNAN OKTAR: Ne güzel, ne güzel.

Evet dinliyorum.

YUSUF DİK: Cumhurbaşkanı Erdoğan, İzmir mitinginde İzmirlilere farklı yaşam tarzına en ufak bir müdahalelerinin olmayacağını belirten bir konuşma yaptı. “Kardeşlerim, biz bugüne kadar birilerinin yaptığı gibi İzmir’i, İzmir halkımın değerlerini, hassasiyetlerini istismar etmedik. Soruyorum size AK Parti’nin İzmir’e ve İzmir halkına en küçük bir zararı, en küçük bir yanlışı, en küçük bir baskısı, en küçük bir kötülüğü dokunmuş mudur? Tam tersine. Biz Türkiye’nin diğer 80 vilayetiyle birlikte İzmir’de de demokrasinin, özgürlüklerin, haklarının genişletilmesi için var gücümüzle çalıştık. Ama biz özgürlüğün ve demokrasinin sadece belli meşrepten, kökenden gelenlerin değil, bütün kesimlerin hakkı olduğunu da söyledik, bunu savunmak suç mudur?” dedi.

ADNAN OKTAR: Bak, Tayyip Hoca benim kardeşim, ben söylüyorum şimdi en etkilisi fiili uygulama olur. Mesela konser gibi olsun yaptığı mitingler, müzik olsun, genç kızlar olsun, böyle dekolte genç kızlar, başı açık genç kızlar, başı kapalı genç kızlar, modern gençler, sakallı gençler karışık olsun. AK Parti toplantıları hep başörtülü hanımlardan oluşuyor. Yani bu İzmir’i ve bütün sahil kentlerini düşündürür. Müziğe açık, eğlenceye açık, sanata açık olduğunu AK Parti’nin çok iyi, fiili uygulamayla göstermesi gerekir. Bak bunun çok büyük faydası olur. Akit’in yüzünden Türkiye kasılıyor. Akit kafası yüzünden Türkiye kasılıyor. Bak dekolte hanımlar gezemiyor kimse. Dekolteden insanlar korkar hale geldi. Müzikten çekiniyorlar, konserden çekiniyorlar, eğlenmekten çekiniyorlar. Sanatçılar içine kapandılar. Bu FETÖ’cülerin oyunu sonucunda oluştu. Bunu AK Parti’nin mutlaka kırması lazım. Ne oluyor demesi lazım. Yani direkt FETÖ’cülerin oyunu bu. AK Parti’yi işte müziğe, eğlenceye, dekolteye, hürriyetlere, özgürlüklere karşı bir parti gibi gösteriyorlar. Muazzam bir vuruş yapmış oluyorlar kendi kafalarınca. Fiili örnek en güzel örnektir.

Mesela bugün Tayyip Hocam bugün çok şık giyinmiş falan, şık ayakkabılar falan mesela bu fiili bir örnektir. Ama mesela gençlerle, müzikli bir toplantı muazzam etkili yapar. Özellikle dekolte hanımlar mesela farz edelim mini şortlu genç kızlar, tesettürlü hanımlar, çarşaflı hanımlar, ultra modern gençler, sakallı gençler karışık yani. O zaman ben bütün Türkiye’yi kucaklıyorum ve bütün fikirlere her şeye açığım imajı çok iyi vurgulanır. Ama AK Parti toplantılarında sırf AK Partili gençler görüntüsü olursa yani sakallı, muhafazakar gençler, bütün hanımların başları kapalı, bu sahil kentlerini tedirgin edebilir. İzmir başta olmak üzere, olmuş zaten, olmuş seçimlerde bunu gördük. Yani ve içeriye doğru da ilerledi bu. Yani geniş çaplı içeriye doğru ilerledi. Bu kilit bir konu, hayati bir konu olmasa söylemem. Bak kilit bunun içerisinde. Buradan vuruyorlar. AK Parti buradan vurup açsın. Yani muhafazakarlık, muhafazakarlık, muhafazakarlık içeriye doğru bu büzülür kalır. Tamam hepimiz muhafazakarız ama biz böyle yaparsak bu böyle olmaz. Biz Konya’ya göre ayarlayamayız. Biz Miami kültürüne göre de cevap vermek durumundayız. Miami’deki Müslümanlara da yönelmemiz gerekiyor. Efendim, Rio’daki Müslümanlara da yönelmemiz gerekiyor. Yani biz sadece Konya Müslümanları, Kayseri Müslümanlarına yönelirsek içeride mas oluruz. İçeriye doğru kasılırız. Biz bütün dünyaya yönelelim, bütün dünya gençliğini, bütün insanları kucaklayalım. Almanya’da gençler falan çok modern. Bak o açık alanı PKK kapıyor. Yani boş yere PKK’ya kaptırmış oluyoruz. Kızlı-erkekli efendim eğleniyorlar, bilmem ne yapıyorlar, istedikleri gibi giyinmek, isteği gibi eğlenmek kadınların hakkıdır diye onlar bunun propagandasını yapıyor. Halbuki AK Parti bunun propagandasını yapması lazım. Yani ben bu konuda susmam doğru olmaz mutlaka söylemem gerekiyor. Çünkü olay bunun üstünde hareket ediyor, bu konunun üstünde hareket ediyor. Başka bir konu yok. Sanat, estetik, kalite ve kadın özgürlüğü. Müzik, eğlence, hayat, hayatın doluluğu, neşe, sevinç insanlar bunu ararlar. AK Parti buna yönelsin. Gece-gündüz yani böyle ağır insanlar görüntüsü verirsek bu olmaz. Yani bundan vazgeçilmesi lazım.

SİNAN KARAKUŞ: Hocam, dediğiniz gibi Antalya da AK Parti’deydi sonra kaybedildi.

ADNAN OKTAR: Kardeşim, bütün sahil kentlerinin tamamı kaybedildi.

Tayyip Hocam’a oyun oynuyorlar yani buradan vuruyorlar. Bu, insan ruhunun en etkilendiği yer. İnsan ne arar? Sıkılmamak arar, üzülmemek arar, bunalmamak arar. Bunun için ne yapar? Neşe arar, sevinç arar, eğlence arar. Güzel insanlar olsun, güzel kadınlar olsun, güzel mekanlar olsun, güzel müzik olsun, kafası açılsın ister. Biz bunu temin etmek durumundayız. AK Parti olarak bunu mutlaka elde edelim. Yani muhafazakarlıkla boş yere bunları kaybetmeyelim.

Tayyip Hoca’yı ve MHP’yi desteklememizin nedeni; vatan, millet, devlet meselesi olduğu için destekliyoruz. Ben partici değilim, benim AK Parti’yle hiç işim yok. Ben AK Partili falan değilim söyleyeyim, MHP’li de değilim ben. Yani her iki partiyle de benim bir bağım yok. Ama vatan, millet, devlet için, devlet bütünlüğü için elzem, gerekli ve mecburi olduğunu görüyoruz. Öbür türlü İngiliz derin devletine kapı açılacak. İngiliz derin devletine kapı açılırsa Türk milleti yok olur söyleyeyim. Çünkü adamlar kafayı takmış yüz yıl öncesinden. Amacımız bu.

Bak Başbuğ’u da kafaya taktılar, Alparslan Türkeş’i rahmetliyi, “onun da adını unutturacağız” diyorlar. Buna müsaade etmeyiz. Yoksa ben ne MHP’liyim, ne de AK Partiliyim. Benim iki partiyle de alakam yok. Ama iktidara getirmeye mecburuz. Öbür türlü boşluk olacak, boşluğu da İngiliz derin devleti doldurur. Büyük bir tehlike bu. Ama onlar AK Parti’ye karşı bir oyun oynuyorlar. Yani AK Parti’yi muhafazakarlaştırıp içe çekerek işte, ‘AK Parti gelirse eğlence olmaz, müzik olmaz, kadınlar dekolte giyinemez, plaja gidemezsiniz, gülemezsiniz, konuşamazsınız, yaşayamazsınız’ imajı veriliyor. Tayyip Hoca mühim bir yerden vurmuş İzmir’de güzel anlatmış ama fiiliyat gibisi yoktur. Müzikli konser gibi miting yapalım. Tayyip Hocam toplasın yanına genç kızları, dekolte, başı açık, mini şortlusu da olsun hepsi de olsun. Yani Akit mantığıyla hareket edersek AK Parti’yi içe doğru çekmiş oluruz. Ve adamların oyununa gelmiş oluruz. Yani her yerden içe doğru çekilir AK Parti, riskli olur. Hayati bir nokta olduğu için vurguluyorum. İnsanların en üzerinde durduğu konu budur kardeşim; neşe, sevinç, eğlence, müzik, hanımların özgür olması, rahatlık, sanat, tablolar, heykeller, insanlar bunu arar. Bunu bulamadığında adam başka yere doğru gitmeye başlar. Bunu 3-5 örnekle rahatça AK Parti mantığıyla vurgulayabiliriz. Tayyip Hocam modern delikanlı, bu Akitçilerin baskısından çekinerek çizgiyi içe doğru çekmek süper riskli olur. Bunların oyuna bizim ihtiyacımız yok. Zaten bunlar AK Parti’ye oy vermez. Bunları dert edinmeye de gerek yok. Hayır her halükarda AK Parti kazanacak ama sahil kentlerini tamamen alalım tamamen alalım, uzatmaya gerek yok. Benim dediğim hayati bir konu. Bak ben en can alıcı noktaları söylüyorum. İnsan psikolojisinin en çok aradığı nokta bu.

Evet dinliyorum.

YUSUF DİK: Meral Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın artık evine çekilip dinlenmesi gerektiğini söyledi. “Diyorum ki yoruldun, eşin hanımefendi özledi kardeşim seni, git evinde dinlen, torununla ilgilen bir ferahla ve Hz. Adem kıssasını yeniden oku. Bilenler vardır yasak elma meselesini. Orada söylenen esasında haram lokmadır. Otur evinde, iyi yaptıkların için teşekkür ederim. Ama yordun, haram. Gere gere bitirdin. Aileleri FETÖ’cü AK Partili diye böldün. Zengin FETÖ’cüleri kaçırdın, fakiri FETÖ’cü çaycıyı, çorbacıyı attın içeri ve büyük adaletsizliğe imza attın” dedi.

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam ne yapsın, adamlar kaçınca yani gidip kanatlarından yakalayacak hali yok. Bu tip olaylarda kaçma oluyor. Yani tek tek onları kontrol edecek hali yok. Çaycısı, çorbacısı hepsi aktifse çete halindeyse devlet ne yapsın, sen çaycısın, çorbacısın sana hapis yok mu desin? Suç işleyen çorbacıysa kenara mı alınacak nasıl olacak? ‘Zengin suç işler, çorbacı işlemez’ Meral anne bunu söylüyor. Böyle olmaz. Tayyip Hocam’ın en iyi usta çağında, en iyi tecrübeli çağında, “evine git otur” demek mantıklı olmaz. Meral annenin Tayyip Hoca’ya ihtiyacı var. Aklına da ihtiyacı var, tecrübesine de ihtiyacı var. Bak bugün iktidara gelse hiçbir şey yapamaz. Tayyip Hoca’ya her zaman ihtiyacı olacaktır. Bu işler tecrübe işi. Tayyip Hoca maşaAllah yani çok atak. Fakat bu dediğim konu çok hayati. Tayyip Hocam bu konuda çok cesur olsun. Milleti bir şenlendirsin şöyle, ortalık şenlensin. Gençler bir ferah, rahat olduklarını görsünler. Avrupa gibi olduğumuzu bir görelim. Biz muhafazakar bir Ortadoğu ülkesi değiliz. Biz aydın bir Avrupa ülkesiyiz. Cıvıl cıvıl bir Avrupa ülkesiyiz, bunu vurgulayalım. Biz ne İran gibiyiz, ne Suriye, ne Irak gibiyiz. Laik, Atatürkçü, aydın bir ülkeyiz. Ama koyu dindarız, çok koyu dindarız.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey, bugün Osmanlı Devleti’nin 1916 yılında Irak’ın Kut Bölgesinde İngilizlere karşı kazandığı en büyük ve önemli zaferlerden Kut-ül Amare’nin 102. Yıldönümü. Bu zafer Türkiye’de 1952 yılına kadar Kut Bayramı altında kutlanıyordu. Sonrasında Türkiye’nin NATO üyesi olması ardından İngilizlerin baskısıyla bu kutlamalara son verildi. Ve bu zafer tarih kitaplarından çıkartılarak unutturuldu. Ancak sizin ısrarlı olarak konuyu gündeme getirmeniz üzerine Cumhurbaşkanımız bu duruma müdahale etti ve bu önemli zafer tekrar ülkemizde kutlanmaya başlandı.

ADNAN OKTAR: Kabadayıları görüyor musun kabadayıları. Osmanlı’nın tarihi hep kabadayılık.

EVET, DİNLİYORUM.

PINAR YADA: Fotoğrafta Kut-ül Amare Zaferi’nin komutanı Orgeneral Halil Kut Paşa’yı görüyoruz. Cephede savaşan askerlerimiz bir fotoğrafta esir düşen bazı İngiliz subaylarla birlikte görülüyor. Kut-ül Amare’de askerlerimiz o dönemin süper gücü İngiltere’ye tarihin en korkunç yenilgilerinden birini yaşattı. İngiliz ordusunda aralarında 6 general, 476 subayın olduğu toplam 15 bin İngiliz askeri esir düştü. Bu, İngiltere açısından son derece utanç verici büyük bir felaketti. Bizim açımızdan da büyük bir zaferdi. Amerikalı Gazeteci Yazar Janet Wallach Çöl Kraliçesi isimli kitabında; “Kut’un düşüşü Britanya tarihindeki en korkunç yenilgilerden birisiydi” ifadesini kullandı.

ADNAN OKTAR: Kabadayılar hakkını vermiş olayın.

GÖRKEM ERDOĞAN: İngilizler bu yenilgiye Adnan Bey tarih kitaplarında yer vermiyorlar. Kendi tarih kitaplarında.

ADNAN OKTAR: Biz yardımcı oluruz, inşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Bir insan nasıl doğal olur?

ADNAN OKTAR: Önce şu güzellikten başlayalım. Sen çok çok güzelsin yani normal bir durum yok. Bir de devletten ben yetki isteyeceğim sizi evlendirmek için. Şu güzelliğe bak, maşaAllah çok yakışıklı. Acayip güzel olur bunun çocuğu, maşaAllah. Allah cennette arkadaş etsin inşaAllah, cennet dostu etsin. Güzel yüzlüm, samimi olunca doğal olur. Samimi olacak, samimi olmak için yani bir-iki dakika vakit ayırmak lazım, insan hemen samimi olamayabilir. Yani hisseder onu vücudunda, bütün bedeninde hisseder. Samimi olunca zaten normal düşünme moduna geçer. O zaman da hemen Allah’la candan bir bağlantıya geçer. Allah’la bağlantıda olunca çünkü insan aklı bayağı iyi; Allah’ın büyüklüğünü kavrama gücü çok yüksek. Bir bilgisayarda bile hemen anlayabilir. Bilgisayarın içi falan da. Kardeşim, bunlar nokta nokta tek tek oluyor değil mi bu görüntüler? İşte bunu yapmak, ne bu? Atomda aynı harika, burada aynı harika, halılarda aynı harika, her yerde harika. Çok büyük fakat Allah’a insanlar tabii gereken önemi, gereken sevgiyi sunmuyorlar. Niye? Başkasında görmediği için. Bu Allah’ın onlara bir tuzağı. Çok büyük hata yapıyorlar. Ne biliyorsun kimin ne olduğunu? Ben nasıl söyleyeyim sana yani? Sen nasıl düşüneceksin; bir Allah bir sen varsın diye düşüneceksin. Ona göre kendini geliştireceksin.

Mesela şimdi Allah erken seçim gündeme getirdi. Allah meydana getirdi erken seçimi gündeme. Bahçeli’ye açıklattı. Açıklatan Allah, açıklattı. Şimdi bir canlılık getirmek istiyor Allah. Bir aktivite getirmek istiyor. Şimdi muhafazakar da oluyor hükümet ama başka türlü de Anadolu halkını memnun etmek pek mümkün olmuyor yani büyük bir bölümü o şekilde memnun oluyor. Kıyı kesimleri de ihmal olmuş oluyor o zaman. Ama şimdi ağırlık mutlu olmuş oluyor bir anlamda yani. O aradaki dengeyi işte eğitimle kurabiliriz. Kadın özgürlüğünün güzel olduğunu, kadınların ön planda olmasının homoseksüelliği engelleyeceği falan tarzında olabilir.

Şimdi Allah bir plan yapıyor. Diyor ya hükümet ‘2023’te işte otoyolları yapacağız, şunları yapacağız, bunları yapacağız.’ Halbuki 2023’te Türkiye’nin şekli-şemaili değişecek. İttihad-ı İslam’ın kapısı açılacak yani çok büyük olaylar olacak. Ama o arada o çalışmalar olur ayrı mesele. Ama çok zengin olacak yani bu hızın yirmi misli hıza çıkılacak. Ama Tayyip Hoca’yı yalnız bırakmaları çok ayıp. Bak ona çok utanırlar sonra, vicdanlarını harekete geçirsinler. Yazık-günah delikanlımıza. Oradan oraya bak yine bir yere daha gitti bak. Oradan geliyor başka yere, canhıraş. Artık canına kastetmeye kalkıyorlar. Ayıp, yok işte “mal kaldırdı” bilmem ne. Kardeşim ne kadar sinirlendirici bir şey. Hadi kaldırdı diyelim, 70 gemi dolusu mal kaldırdı diyelim. Bütün gençliğini harcıyor, sabah-akşam, gece-gündüz nefes almıyor. On dakika boş vakti yok, on dakika. Ne yapsın o parayı pulu? Dolayısıyla günah yani oradan yanaşmak çok ayıp. Mesela Meral Akşener de bugün işte diyor ya, ‘haram yemek’ yani haram neyin haramını yiyecek? Bir tabak yemek yiyor. Yani bir tabak yemek yiyor, bir salata falan, birkaç bardak su içiyor. Bu mu yediği haram yani? Yani Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’nın bir tabak yemek yemeye hakkı yok mu? Bu ayıp artık yani bu kadar olmaz, bu sıkıntı verici.

Şimdi hükümet tabii ki işte normal gidecek zannediyor. Normal akışında gidecek zannediyor. İşte havaalanı yaparız, şey yaparız falan böyle. Türk-İslam Birliği olacak, İttihad-ı İslam olacak, bütün İslam ülkeleri birleşecek yer yerinden oynayacak. Gelişme hızımız yüz misline çıkacak. Böyle sakin eskisi gibi yok. Yine Suriye işgal olacak, Irak işgal olacak bunlar artık kalkıyor bunlar bitecek. Böyle bir şey yok. Hiçbir İslam ülkesi işgal olmayacak. Kan-irin bunlar bitiyor, böyle bir şey olmaz.

GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey bugün kardeşlerimiz Galatasaray-Beşiktaş derbi maçına gitmişler. Oradan fotoğraf gönderdiler.

ADNAN OKTAR: İyi, çok güzel maşaAllah.

Evet, dinliyorum.

AHMET BÜRKE: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu İYİ Parti’ye geçen on beş milletvekili için “İsterlerse geri dönecekler. Bizim listelerimizde şu ve bu şeklinde yer almak isterlerse yer alabilecekler” dedi. Şu anda İYİ Parti’ye geçen isimlerin CHP’ye kısa sürede geri döneceği düşünülüyor. Ayrıca bu açıklama bazı çevreler tarafından “Kemal Kılıçdaroğlu önce milletvekillerini yolladı şimdi de geri dönün çağrısı yapıyor” şeklinde yorumlandı.

ADNAN OKTAR: Canım bu anlaşılmayacak bir şey mi Allah aşkına buradaki bu tartışmaları biraz gereksiz oluyor. İYİ Parti’nin seçimlere katılması dolayısıyla AK Parti’nin oylarının düşmesi için Cumhuriyet Halk Partisi bir manevra yaptı. Ve bunu da bilinçli yaptığını söylüyor. Yani burada yapılan bütün konuşmalar boş olur. Mühim bir atak olarak görüyorlar. Hakikaten de mühim bir ataktır yani ciddi bir oy kaybına sebep olabilecek bir atak. Üstünde durulacak bir konu da değil, zaten beklenen bir şeydi bu. Klasik siyasi bir manevra. Bunu muhalefet zaten yapar kim olursa olsun muhalefette bunu yapar. Böyle bir atak yapardı. Bunda şaşılacak bir şey yok. Gece gündüz gündem yapılacak bir konu da yok. AK Parti’nin oyları yeterli yani cumhurbaşkanlığı seçimi için. MHP-AK Parti oylarının toplamı bol bol yetiyor. Bu konuyu uzatmaya gerek yok konu bitti. Tayyip Hoca Cumhurbaşkanı bitmiştir isterse başlığı da gösterebilirim yani. Dolayısıyla CHP’nin yaptığı bu manevranın makullüğü ortadayken bunu bu şekilde gündem yapmak mantıklı olmuyor. Hangi muhalefet partisi olursa olsun bunu yapardı. Böyle bir imkan varken tabii ki kullanır adam. Çünkü karşı tarafın oyunu düşürmek onlar için esas değil mi? Tamam eline imkan geçmiş neden yapmasın? Yapar yani. Ama bu AK Parti’yi sarsacak bir manevra değil, bir konu da değil. Tamam şöyledir böyledir diyorlar ama şimdi AK Parti-MHP birlikteliği hem MHP’yi güçlendirecek bir şey bu, hem AK Parti’yi güçlendirecek bir şey.

Evet, dinliyorum.

OKTAR BABUNA: Cumhurbaşkanı son aylarda kapalı kapılar ardında yapılan gizli hesapların dış güçlerin talimatıyla yapıldığına dair bir açıklaması daha oldu. Ve yine İngiliz derin devletini işaret etti. “Bütün bunların sebebi nedir biliyor musunuz; bunlar siyaseti millete hizmet etmek için değil göbeklerinden bağlı oldukları mahfillerin hesapları için yapıyorlar. Bunlar içerdeki ve dışardaki Soros’lar için yapıyorlar onların talimatlarıyla yapıyorlar. Bunların tek derdi var; o da Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak. Sanıyorlar ki Tayyip Erdoğan olmazsa milletimiz bunları baş tacı edecek. Ya Tayyip Erdoğan’ı Soros getirmedi. Tayyip Erdoğan’ı benim milletim getirdi, milletim. Alırsa milletim alır. Milletim alırsa bana düşen de el göz baş üstüne” dedi.

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam nerden çıkarıyorsun almayı Allah aşkına dur bakalım. Biz seni seçtik iş bitti. Ne alaka seni alacak adam Soros’cular açısından daha anasından doğmadı. Öyle bir olay olmaz. Millet seni niye alsın? Milletin evladısın sen. Doğru yoldasın biz seni niye alalım Allah vermesin. Aklının ucundan dahi geçirme öyle bir şey olmaz.

AHMET BÜRKE: Videosu vardı.

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam nereden çıkarttın Allah aşkına. Öyle bir şey mümkün değil sen 2023’te de baştasın 2033’te de. Aslan gibi delikanlısın, dürüst delikanlısın. Millet vefalı millet. Millet vicdanlı millet. Seni sıkıştırdıklarını biz görüyoruz öyle bir şeye müsaade etmeyiz. Desteğimizi on misli daha çok artıracağız milletçe.

Evet, dinliyorum.

AHMET BÜRKE: Putin kullanımda olan dünya atlaslarının tarihi ve coğrafi gerçekleri çarpıttığını ileri sürerek yeni haritalar hazırlanması için talimat verdi. “Geçmiş yıllar ve yüzyıllarda kaşiflerimizin ve gezginlerimizin belirli yerlere verdiği Rusça isimlerin bugün dünya haritalarından silindiğini görüyoruz. Rusya’nın dünya keşfine ve bilimin gelişmesine yaptığı katkılar da hafızalardan siliniyor. Kimseye bir dayatma yapmıyoruz ama bizim haritalarımızda bu durum düzeltilecek” dedi. Bu girişimin batıyı ürküttüğü söyleniyor.

ADNAN OKTAR: Niye ki? Putin’i aslında Türk İslam Birliği’nin lideri yapmak lazım. Kimsenin de gıkı çıkmaz. Ortodoks bir lider. Hani nerede burada din milliyetçiliği? Hiç kimse iddia edemez ki din milliyetçiliği yapıyoruz. Deriz, bak Ortodoks. İslam aleminin başına getiriyoruz deriz. Türklük aleminin. Irkçı da değiliz. Slav asıllı onu da Türklük aleminin başına getiriyoruz deriz. Tük İslam aleminin lideri yapalım kocaman NATO gibi bir yapı. Amaç kavga olmasın amaç sadece sevgi ve dostluk olsun. Barış amaçlı ve sevgi amaçlı olsun. Bu şekilde bu konuyu bitirelim. Ne Suriye bölünür ne Irak bölünür. Kardeşim şimdi sakalı göbeğine kadar bir adamı biz alır İslam aleminin başına geçirirsek bunu hiç kimse istemez. İslam alemi de istemez Avrupa da istemez hiç kimse istemez çünkü belli ki bir olay çıkacak bundan. Kavga amaçlı olduğu anlaşılır. Çünkü biz bir araya geldik sizi döveceğiz anlamına geliyor. Biz bir araya geldik barış getireceğiz, sevgi getireceğiz anlamını kabul edeceğiz biz. Biz bir araya geldik dostluk için, sevgiyi elde etmek için, savaşları durdurmak için geldik anlamını biz anlıyoruz. Öbür türlü kabul etmeyiz. Türklük aleminde de safkan Türk birliği değil bu ırk anlamına gelir. Biz hars anlamında milliyetçiliği kabul ediyoruz. Dolayısıyla biz Slav kardeşimizin Türk İslam aleminin başında olmasından gurur duyarız. Şahane olur. Böyle bir birlik bir de meclisi olsun onun da. Dostluk kardeşlik içinde geçinip gidelim. Ermenistan’ı da içine alalım, İsrail’i de içine alalım konu kökünden hallolsun. Öbür türlü kavgaya dayalı birliktelikler facia, onu asla kabul etmeyiz.

Evet, dinliyorum.

VTR: 15 Temmuz olayları bize ne kattı?

ADNAN OKTAR: Bize ne kattı? Belanın büyüklüğünü anladık. Yobaz kafasının nasıl bir avanak bir mantık getireceğini gördük. Gelenekçi manyaklığının insanı nereye kadar götüreceğini gördük. Bir kısım gelenekçi mantığının homoseksüelliği de getirebildiğini, ahlaksızlığı da, vatan hainliğini de getirebildiğini, her türlü alçaklığı getirebildiğini, satılmışlığı getirebildiğini, katilliği getirebildiğini, kıskançlık hasetliği getirebildiğini gördük de gördük. Sırf Tayyip Hoca’ya kıskançlıklarından. Delikanlımızı hazmedemediler; vay sen nasıl lider olursun. İlla o mahlukatı getireceklerdi. Mahlukatı yani lider diye. Baktılar olmuyor cinnet geçirdiler. Tayyip Hoca’yı başta tutacağız. Bağırıp çağırın ne yapıyorsanız yapın.

Yalnız Milliyetçi Hareket Partisi’ne de destek çok önemli. MHP’yi yarın güzel bir çalışmayla başlatalım. Türkeş ve MHP’nin diğer bütün güzel özellikleri. Hepsini gündeme getirelim yarından itibaren başlayalım.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba ben sosyalistim, Türkiye’de sosyalizm nereye gidiyor?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım bir kere çok güzel yüzlüsün ve çok yakışıklısın. Sakal da şahane olmuş. Sosyalistsen sosyal olmayı istiyorsundur. Ne bileyim fakire fukaraya yardım etmeyi düşünüyorsundur. Adalet olsun, savaş olmasın diye söylüyorsundur. Ben senin dine karşı olarak sosyalist olduğunu zannetmiyorum. İyilik olsun diye sosyalist oluyorsun. Öyle bir şeyde seni alnından öperiz. Kimsenin sana bir sözü olmaz. Öyle sosyalist baş tacı bizim için. Fakiri fukarayı sevdiğin içinse, savaş olmasın diye sosyalist oluyorsan dostsun zaten bizim bir alıp veremediğimiz olmaz. Ama Allah’a, Kitap’a, dine ağzını bozuyorsa bir adam, sevgisizliği, merhametsizliği, şiddeti, askeri, polisi ezmeyi yok etmeyi, şehit etmeyi hedefliyorsa o zaman husumet olur tabii ki haliyle. Onu kabul etmeyiz.

Sayın Bahçeli’yi iyi gündemde tutalım, onun güzel yönlerini iyi vurgulayalım. Ve neden böyle akılcı hareket ettiğini anlatalım. “Bahçeli’yle MHP iktidar mı olur?” diyor. Kardeşim mesele iktidarsa Bahçeli şu an iktidarda. Neyi anlatmak istiyorsunuz siz? Bundan ala iktidar olur mu? Alenen iktidar işte. Sizin senelerden beri tahayyülünden geçiremediğinizi yapmış durumda. İktidar yani. Neyi anlatmak istiyorsunuz? Diyor ki “devlet kadrolarında kadrolaşamıyoruz.” Nerden çıkartın onu? MİT çaka çaka Ülkücü dolu. Emniyet çaka çaka Ülkücü dolu. Askerin içi çaka çaka Ülkücü dolu. Özel harekat silme Ülkücü. Nasıl kadrolaşamadığına hayıflanıyorsun ben onu anlayabilmiş değilim. Hayır başka yerleri de sayarım da bu yeterli. Ne kafadır bu, ne kafadır bu yani.

Evet, dinliyorum.

VTR: Dünyada herkesin konuşabildiği, herkesin anlayabildiği yeni bir ortak dil yapılmalı mı?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım şimdi işin doğrusu pratikte bu oturdu İngilizce var. Çin’de herkes İngilizce biliyor, Rusya’da herkes İngilizce biliyor. Aydın kesim arasında Kore’de Vietnam, Kamboçya, Laos, Orta Çat, Yeni Gine, Bissau ufacık böyle veletler diyelim artık, şeker veletler acayip fırlamalar böyle şakır şakır İngilizce konuşuyorlar böyle çok iyi cep telefonuyla. Ama biz Afrika vahşisiyiz diyor. O nasıl vahşiyse Nike ayakkabı var ayağında falan, dolayısıyla İngilizce zaten oturmuş durumda orada yani ikinci bir dile ihtiyaç kalmadı. Bir tek Fransızlar gurur yaptıkları için direniyorlar İngilizceye o kadar, ama İngilizce onun yerini almış durumda. Ben yakışıklımın da bu kanaatte olabileceğini düşünüyorum. Ama böyle bir ütopik olarak çok zor olur şu zamandan sonra. İngilizcede ittifak etmişler, artık o kalır gibi geliyor bana.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ben Ankara’dan Ahmet. Sizce giden mi kaybeder kalan mı?

ADNAN OKTAR: Yakışıklı Ahmet, aslan Ahmet çok güzel olmuş sakalın hafif, yüzün çok çok güzel, bakışların da çok temiz, özetle şahane delikanlısın. Saç modelin de çok güzel, ehli vicdan olduğun, temiz olduğun anlaşılıyor. Allah sana uzun ömür versin, cennetin yakışıklı gençlerinden olursun inşaAllah orda da arkadaş dost oluruz. Yakışıklım biraz felsefi güzel konuşmuşsun ama işin doğrusu biraz geniş anlamlı bir soru fakat bir daha dinleyeyim ses tonundan belki çıkarırım.

VTR: Ben Ankara’dan Ahmet. Sizce giden mi kaybeder kalan mı?

ADNAN OKTAR: Genellikle giden kaybeder yani genellikle öyledir. Kız erkek ilişkisinde diyorsun, tabii giden kaybeder yani benim gördüğüm hep bu. Giden mutlaka kaybetmiş oluyor.

Evet, dinliyorum.

PINAR YADA: Bugün İzmir Bornova’da kardeşlerimiz, İngiliz derin devletinin Rumiliği kullanarak yapmış olduğu homoseksüellik propagandasını deşifre eden 4 bin adet broşür dağıtmışlar, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: İzmir’in güzelleri, İzmir’in güzel insanları çok güzeldir İzmirliler. Demin de İzmirli bir kız arkadaşım vardı, dünyalar güzeli böyle sarışın şeker şahane bir şey yani hepsi öyle tatlılar, hepsi güzel huylular. Allah hepsine cennet nasip etsin. Tertemiz mümindir İzmirliler, bazı avanak yobazlar onlara oturup din dersi vermeye kalkıyor, yolda yürümekten aciz. İzmirlinin milyonda biri etmez, ne onun dürüstlüğü, ne temizliği, sevecenliği, ne merhameti, ne kibarlığı, ne kalitesi. Oturuyor İzmirlilere laf ediyor, sen kim İzmirliler kim yani. Tayip Hocam da İzmir’den başladı, İzmir’e olan sevgisini gösterdi. İzmir Türkiye’nin seçkin bir şehridir. Sevilen insanların olduğu bir şehirdir, hepsini çok seviyoruz.

Evet, dinliyorum.

VTR: İngiltere neden Türkiye’nin iç işlerine karışıyor ve ülkemiz de neden buna izin veriyor?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, şimdi deccaliyet el verme tarzında hareket ediyor. Mesela; son Roma’da kalmıştı, Roma İmparatorluğu’nda kalmıştı. Elden ele, elden ele geçen bir sistem. İslam’da peygamberden peygambere geçiyor, peygamberden de Mehdi’ye geçiyor, ama uzun aralarla oluyor. Ama deccaliyette kesintisiz bir bağlantı var. Deccaliyet insanlardaki güzel olan her şeyin tersini yapmakla mükelleftir. Mesela herkes dostsa sevecense, çirkefliği, kavgacılığı, züppeliği, üst perdeden konuşmayı, kendini beğenmişliği öğretip; nitekim görüyorsunuz nasıl öğretmişler. Kavgayı, savaşı öğretir, hayat pahalılığı mesela zenginse adam çekemez, ülkeyi hayat pahalılığının içine çeker, ekonomik kriz meydana getirir. Öyle insan çok görmüşsünüzdür mesela; mutluluk istemez, yolda ona buna laf atar, insanlara bir şeyler söyler, internetten hakaret eder falan yani manyağa dönmüştür o şeytanın avanesi işte, deccalin talebesi. Bunlar zamanında 400 yıl önce İngiliz derin devleti 400 yıl önce, köşelenmeye başladı yani sistemini oturtmaya başladı. Son 200 yıl içerisinde de bunu çok keskin silah haline getirdi ve bütün devlet kurumlarına yerleşti. Mesela Hindistan’ı adeta parselledi, Pakistan’ı parselledi, Afganistan’ı parselledi, mason localarıyla özellikle tamamen kontrol altına aldı. İngiliz derin devletinin ana gücü masonluktur yani masonlukla ülkeleri kontrol altına alır, ateist masonluk yani Allah’ı inkar eden masonluk. İşte kalite bilmem ne diye milleti kandırdılar, Hindistan’daki o büyük eski localar, İran’da da tarihi localar vardır. Fas, Tunus, Cezayir’de muazzam bir yapılanması vardır mason localarının. Bütün dünyayı kontrol altına aldılar, şu anda da sona götürmeye çalışıyorlar, ama Mehdiyet’in de ona karşı çıkacağını bildikleri için; Mehdi’nin gelmeyeceği propagandasına başladılar dünyada, Mehdiyet’e karşı geniş tedbir alıyorlar. Bütün İslam ülkelerinde camilerde hemen hemen her camide Hindistan’da orda burada “Mehdi gelmeyecek” hutbeleri verdiriliyor. 1400 yıldan beri görülmemiş bir şey, Türkiye’de de yapıldı biliyorsunuz. Yüz bin camide birden Mehdi gelmeyecek hutbesi verildi, Hindistan’da binlerce camide, yüzbinlerce camide hutbe verildi “Mehdi gelmeyecek” diye. Pakistan’da, Fas, Tunus, Cezayir’de her yerde, Mısır’da yoğun olarak “Mehdi gelmeyecek” propagandası yapılıyor. Şimdi Mehdi gelmeyecek deyince insanlar tabii iki türlü etkileniyorlar; bir Mehdi ne o zaman diyorlar yani bunlar niye bu kadar işkillenmiş, Mehdi’yi araştırıyorlar bir de gelemeyecekse bunlar niye böyle telaş ediyorlar o zaman diyorlar. Değil mi gelmeyecekse zaten ne derdine düşüyorsun? Şimdi desek ki biz buraya cin geliyormuş, cine inanmayın cin gelemez buraya; gelmeyecekse gelmiyordur zaten ne derdine düşüyorsun? Bu panik Mehdi’nin kesin olduğunu gösteriyor çıkışının, bir de bu dışarda görülen Mehdi’ye işaret olan olaylar, işaretler, büyük işaret olan olaylar teker teker düzgünce meydana geldi. Hayret edilecek şekilde işaret olan büyük olaylar gazetelerde, basında yer aldı herkes gördü. Şimdi Allah hiç acele etmez çünkü acele etmemesinin nedeni sevabın artması, müminin gelişmesidir. “Mehdi çıktıktan sonra az yaşar” diyor; çünkü bir anlamı yok yaşamanın artık, bak “az yaşayacak” diyor, “dünya hakimi olduktan sonra az yaşayacak” diyor talebelerine kendi söylemiş. “Ben” diyor “Mehdi’ye zemin hazırlıyorum, ben gelmezsem Mehdi gelmez” diyor, “benim olmam gerekiyor ben zemin hazırlayacağım” diyor, “ama Mehdi çıktığında” diyor yani dünya hakimi olarak çıktığında “az yaşayacak” diyor “7 veya 9 sene. Ani bir ölümle ölecek” belki sebepsiz bir ölüm. Tabii detaya girmemiş. Daha ne desin Peygamberimiz (sav)? “Ani bir ölüm” diyor. Dolayısıyla orda asıl istenilen insanların burada yücelmesi. Şimdi cennet Allah’ın istediği o değil onu yanlış anlıyor insanlar. Cennette bağlar bahçeler var, çiçekler var, kuşlar var, vasıtalar var eğlenecek her şey var; ama orayı cennet yapan en önemli şey derinlik. Allah’ı çok candan ve alabildiğine derin sevmek. Şimdi bak yüzeysel de sevebilirsin Allah’ı yine cennete gidersin ama cenneti fakirleştirir bu, cennetin zenginliği için kahredici bir azabın içinden Allah’ı aşkla sevmek gerekiyor. Bak Peygamber (sav) diyor ki; ‘Bana kahredici bir azap dokundu’ diyor Eyüp (as). Görüyor musun ifadeyi? Bak ‘kahredici bir azap dokundu, Sen’i zikredemiyorum Ya Rabbi’ diyor. Allah’ın en beğendiği budur.

Biz burada buraya kebaplar falan getirtiriz bacağımızı uzatırız, “oh elhamdülillah Allah’ım ne güzel nimet verdin” deriz oradan da cennete gideriz. Şimdi oldu mu bu? Ne bu? Bunu herkes yapar, burada derinlik nerde? Burada sevginin alameti nerde? Neye sen sabretmişsin? Nerde göstermişsin sevgiyi? Ve sonsuza kadar da bunun rahatsızlığını çekersin yani bak sonsuza kadar bunun rahatsızlığını çeker gerçi Allah vermiyor ama bunu. Hiçbir şey yapmamışsın, bir elin yağda bir elin balda peki kendini nasıl seveceksin cennette? Çok vahim bir durum olur çok acı bir durum olur onun için Allah deccaliyeti nimet olarak yaratıyor müminlere. Ledün ilmi işte bu nimet olarak yapıyor mesela münafık nimet olarak yaratılır. Münafık özellikle de teşvik edilir ki; daha azsın ki daha çok sevap kazanasın üstüne gidilir. Yoksa münafığı kendi haline bıraksan söner zaten, bırakırsan söner münafık ama münafığı kurcalarsan o cehennem ateşi gibidir kaynamaya başlar. İşte o zaman sevap alınabiliyor. Onu tabii kim yapar? Ledün ilmi içerisinde yapılır o, fayda görüldüğünde yapılır.

“Kulumuz Eyyub'u da hatırla.” diyor Allah bak nasıl hoşuna gitmiş Cenab-ı Allah’ın. “Hani o: "Herhalde şeytan, bana kahredici bir acı ve azab dokundurdu"” diyor bak kahredici, bak “"kahredici bir acı ve azab dokundurdu" diye Rabbine seslenmişti.” [Sad Suresi, 41] Şimdi şeytan dokundurdu diyor tabii Allah yaratıyor onu ama usulü odur Cenab-ı Allah’ın, bu ledün ilmidir. Şeytan dokunduruyor bu ledün ilmi. Batını ne? Allah dokunduruyor. Başka türlü nasıl anlaşılabilir? Hiçbir yolu yok. Kahredici acı; acı neye göre oluyor? Vücuduna zarar gelme korkusundan olur, yoksa açıyı hiç kimse takmaz. Mesela diyor ki yarası kaşınıyor “iyileşme alameti” diyor acayip hoşuna gidiyor. Mesela farz edelim bir yeri zonkluyor.” O, iyileşme alameti” diyor doktor. “Oh çok iyi” diyor bayağı seviniyor. Hiç rahatsız olmuyor lehine olduğu için. Kaybetme korkusundan dolayı acı meydana geliyor. Yoksa aynı acıyı Allah da çekiyor. Kendi ruhu çünkü “Benim ruhum” diyor Allah. Onun için boş bir dünya olmaması için boş bir hayat olmaması için bu gerekiyor. Öbür türlü çok korkunç olur. Onu düşünemiyorlar. Ya cennete gittin cennet atına bindin geziyorsun gökte nesin sen? Ne bu? Amaç ne? Senin oradaki süksen güzelliğin ne yani? Hiçbir şey yok. Bomboş adam. Mesela Yusuf (as) geliyor. Biz çok seviyoruz, deli oluyoruz Yusuf (as)’a çok seviyoruz. Niye? Yusuf (as) deyince herkesin aklına hapis geliyor. 7 yıl hapis başka bir şey gelmez. Resulullah (sav) da mesela en çok beğenilen o iki buçuk kilometre yol boyunca tükürük ve taş yağmuruna ve küfre maruz kalması bir de yoluna o devirde yine sürekli üstüne deve işkembesi falan atıyorlardı. Aslında çok iğrenç şeyler yapıyorlardı ama ben detaylandırmıyorum. Evin önüne yığıyorlar. Bütün pislikleri alıp evin önüne yığıyorlar. Kendi evinin çıktığı kapının önüne yığıyorlar. Peygamber (sav)’e yapıyorlar bunu. Temizliyor onları tek tek kaldırıyor. Yine getirip yine koyuyorlar. Mesela evinden şehre geçeceği yol var her yere çalı ve diken atıyorlar. Onları bir bir kaldırıyor yine Peygamber (sav). Ertesi gün bir daha atıyorlar. Bu ne bu? Allah “Habibim” diyor, “Sevgilim” diyor. O dikeni oraya koyan kim? “Ebu Cehil” diyorlar. Ebu Cehil’e onu oraya koyduran kim? Değil mi? Ha bu olmasa hiçbir şey olmaz söyleyeyim. Bunun dışında imtihanın hiçbir yolu yok. Sevginin gelişmesinin hiçbir yolu yok. Yiğitliğin, kabadayılığın falan yolu bu. Cesaretin yolu bu başka türlü olmaz. Mesela bak gece 2’ye doğru geliyor. Biz burada Allah için konuşuyoruz. Sabahtan beri misafirler var falan.

Evet dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Serra. Kadınlara yapılan ikinci plana atılma durumu nasıl çözüme kavuşturulur?

ADNAN OKTAR: Allah sana çok uzun ömür versin. Nur gibi yüzün. Ay gibi yani akıl almaz güzelsin ve tertemizsin. Anneni tebrik ediyorum, babanı da tebrik ediyorum. Seni böyle şeker bal gibi yetiştirmişler ve tertemizsin. Çok güvenilir olduğun da anlaşılıyor. Allah seni nuruyla sarsın. Cennette bırakır mıyım? Yok. Cennette arkadaşız. Yani mümkün değil ben ayrılmam senden inşaAllah. Cennette arkadaşız inşaAllah. Sonsuza kadar Allah seni cennet kızlarından etsin. Cennet-ül Naim, Cennet-ül Firdevs, Cennet-ül Adn ne güzel isimler koymuş Cenab-ı Allah değil mi? Tevrat’ta hayret bir tek cennet ismi geçiyor; Adn cenneti var başka yok. Çok garip. Benim canımın içini ben bir daha dinleyeyim.

VTR: 01,Merhaba ben Serra. Kadınlara yapılan ikinci plana atılma durumu nasıl çözüme kavuşturulur?

ADNAN OKTAR: O, erkeklerin içindeki aşağılık kompleksi içinde olan aşağılık heriflerin, sevgisiz, merhametsiz, gaddarların, bileğine güvenen sığırların çıkarttığı o iğrenç felsefenin sonucunda oldu. Bunların imparatorluğu son buldu. Hükümet de bu konuda baya kararlı, anne de bu konuda kararlı. Tayyip Hocam açıkça ortaya çıktı dedi yani. “Kuran yeterli. Kuran’a uygun sünneti kabul ederiz diğerlerini kabul etmeyiz.” Diyanet de çıktı dedi ki, “Kadın aleyhtarı hiçbir şeyi kabul etmiyoruz.” İşte bu kadar. Dolayısıyla Tayyip Hoca’nın etrafı da sarılı olduğu için o kadar eli de rahat etmiyor. Bu gelenekçi takımının bir kısmı çok azgın ve dişli, yırtıcılar. Şimdi Tayyip Hoca’ya bunlar suikast da yaptırabilir, adilik de yapar, satılmış. Zaten daha önce FETÖ’yü gördünüz, kahpe. Ne yaptı? Tayyip Hoca’nın yanına geldi, el ayak ovuşturdular dediler “biz müminiz, Müslümanız alnımız secdeden kalkmıyor. Nurcuyuz sen bize güven devletin kilit noktalarına bizi yerleştir.” Efendim “her yerde bize güvenebilirsin.” Tayyip Hoca da mazlum delikanlı Anadolu delikanlısı dedi “tamam her yerde görev alın.” Gitti Kazakistan’a dedi “bunlar çok güvenilir insanlar” Özbekistan’a gitti “bunlar güvenilir insanlar. Her yerde bunlara okul açın.” Örtülü ödenek şu bu falan her yerden desteklendi. MİT şu bu herkes destekledi. Bak gelenekçi kahpeliğini görüyor musun? Bak alçaklığa bak. Hepsi için demiyorum bir kısmı için bunu söylüyorum. Sırf kıskandıkları için yani o mahlûkat nasıl başa geçmiyor da Tayyip Erdoğan başa geçer. Hani ayette var ya “iki büyük şehrin büyüğü varken ne alaka ya Ebu’l Kasım’ın yetimi nasıl başa geçer?” diyorlar. Aynı kafayla onu kendilerince böyle halktan avamdan görerek zaten söylüyorlardı açıkça “hakkı yok” dediler. Konu bu, kıskançlık yani ben de açıkça söylüyorum bak kılına dokunanın canına dokunuruz. Eze eze de getireceğiz başa, kanunla hukukla ve seçimle. İtiraz edenler tamam ben kabul ediyorum da rahat bırakmıyorlar Tayyip Hoca’yı onu anlatamıyoruz adamlara. Diyor ki şu eksik, bu eksik bilmem ne, kadınlara baskı var falan diyor tamam da Akit’in yakasına yapışıyor. IŞİD’in yakasına yapışıyor, Taliban’ı, Kaide’si bin bir türlü adam kaynıyor Türkiye’de. Gericisi, yobazı, iti kopuğu bunların hepsiyle tek başına nasıl mücadele versin? Elini kuvvetlendirelim ayrıca Milliyetçi Hareket Partisi’nin de güçlü olması lazım yani bak sırf AK Parti’nin güçlü olmasıyla bir şey yapılmaz ben söyleyeyim, MHP güçlü olmazsa tehlikeli olur, Ülkücü gençliğin çelik gibi olması lazım. Ülkücü gençlik çok hayatidir yani kalp noktasıdır kalp. Eğer AK Parti bedense, MHP kalptir çok önemli. Onun için her ikisini birden güçlendirmek çok hayati bir konu. Dar bir boğazdan geçiyoruz. Benim canımın dediğini ben tabii ki yıllardan beri, aylardan beri anlatıyorum. Güzel yüzlüm, senin gibi nur gibi bir insanın karşısında bir alçağın, bir yobazın nasıl kıskançlık duyacağını, nasıl kinleneceğini düşünmen gerekir çünkü sana asla ulaşamayacak. Çünkü sen çok asil ve çok güzelsin, o zaman ne yapacak? Seni ikinci plana attığını söyleyecek. İşte ne diyecek? Sen yarımsın diyecek, cehennemi sizler dolduracaksınız diyecek, sen ne dersen dediğinin aksini yapmak gerekir diyecek, kadının aklı yoktur dini yoktur diyecek ki; o kokmuş bedeniyle sana üstünlük sağladığını düşünsün. Biz müsaade ediyor muyuz? Etmiyoruz ve etmeyeceğiz ve size tek kelime ettirmeyeceğiz bu alçaklara inşaAllah yine kanunla hukukla.

Evet.

VTR: Kadınlarda en çok sevdiğiniz oje rengi nedir?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, sedef rengi çok hoşuma gidiyor sedef ve gümüş. Gümüş böyle kibar ince yani işin doğrusu şu porselen tırnaklar çok hoşuma gidiyor taşlı var ya nefis. Kadın eli ne kadar güzel bir şey. Sırf eli bile güzel ne şahane varlık kadınlar. İnanamıyorum ayağı güzel, eli güzel, yüzü güzel, gözü güzel, ensesi güzel, sırtı güzel muhteşem bir şey kadın. Yani her yeri çok güzel şahane bir şey kadın ama oje rengin evet gümüş rengi ve sedef, sedefli oje çok güzel oluyor. Kadın ne mübarek varlık çok çok güzel, onlara rahatlık vermemek korkunç bir şey Allah bela veriyor bunda, Allah bela verir kadınlarla uğraşmasınlar. Kadınlara zulüm yapılmasın, kadınlara baskı yapıldığında her ülke batmıştır, her yerde darbe olmuştur, her ülkede savaş çıkmıştır. Allah böyle bir şeyi kabul etmez, kadınlara zulmü kabul etmez. Tayyip Hocam var gücüyle gayret ediyor işte ona da destek olursak bu belayı atlatacağız inşaAllah. Ben güzel yüzlümü bir daha göreyim.

VTR: Kadınlarda en çok sevdiğiniz oje rengi nedir?

ADNAN OKTAR: Canımın içi çok güzelsin, çok çok güzelsin, kaşın, gözün her yerin çok çok güzel ve çok temiz bir insansın, güvenilir olman çok güzel. Sana rahatça gönül huzuruyla güvenilebilir. Dişlerine varıncaya kadar çok güzel bir insansın Allah cennette kardeş etsin, dost etsin inşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Sakarya’dan Elif. İnsanlar neden İslam’ın kurallarına değil de daha çok geleneksel kurallara uymayı tercih ediyorlar?

ADNAN OKTAR: Nur yüzlüm bak seni de Allah veli tiynetli yaratmış, senin de Kuran talebesi olduğun belli oluyor. İnşaAllah cennet kızı olursun. O, o kadar eski bir bela ki; Kuran hep bunu anlatıyor ve Tevrat’ta da hep bu anlatılır ve İncil’de de bu anlatılır, “aman şirke düşmeyin” hep “Allah’ın Kitabı’yla hareket edin aman şirke düşmeyin. Allah’ın Kitabı’na bir şey ilave etmeyin sadece Allah’ın Kitabı’nın yeterli olduğunu bilin.” Tevrat’ta bu sürekli vurgulanır, İncil’de de bu vurgulanır, Kuran’da da vurgulanır ama buna rağmen insanlarda böyle manyakça bir eğilimle Kuran’ın dışına çıkmak, Allah’ın Kitabı’nın dışına çıkmak eğilimi var ama bu binlerce yıllık bir bela. Şeytandan gelen bir bela açıklaması yok.

Seda Sayan, güzeller güzeli apandist ameliyatı olmuş Allah şifa versin. Onu seviyoruz delikanlı kız, delikanlıdır Seda Sayan, delikanlı hanımefendi. Kız diyorum çünkü genç maşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sanatçılara bakış açınız nasıldır?

ADNAN OKTAR: Sanatçılar bir ülkenin ruhu, sevinci, neşesi, güzelliğidir. Sanatçı yoksa o ülke gitti demektir, mahvoldu demektir, orda artık cehennem var demektir. Sanatçının olduğu yerde hayat vardır.

Evet, dinliyorum.

VTR: Yardıma muhtaç hastalara yardım etmek sevap mıdır?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, nur yüzlüm sen benden daha iyi biliyorsun ama duymaları için söylüyorsun. Tabii ki yani özellikle hastaysa, kat kat fazla sevabı var çok hayati. Hasta muazzam nimettir, hastaya yardım etmek. Mesela Hristiyanlar onu bilir, rahibeler hep hastanede çalışırlar, bu Teresa var biliyorsunuz bu hep hastalarla bütün ömrü hastanelerde geçmiştir. Onlar hep hastalara yardımla ilgili bir çalışma içinde olurlar, sevabı çok olduğu için.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ben Mine. Sağlık sektöründe çalışıyorum. Stajyerlere neden yetersiz yönde bakıyorlar?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm çok güzelsin sen, nur gibisin sen. Sağlık sektöründe genç kızlara ben çok acıyorum sağlık sektöründe o çocuklar hemşire falan gerçekten içime sinmiyor çok zor bir hayat, çok zor. Uykusuz falan da kalıyorlar, işte ölüleri sardırıyorlar, cenazesini hazırlattırıyorlar. Kıza yaptırılır mı bu Allah aşkına 18-19 yaşında kıza?  Bence çok yanlış, erkek gücü orda devreye girmesi gerekir. Gencecik 19 yaşında kızlar, hastanede ölüm oluyor git diyorlar hazırla, cenazesini onlar hazırlıyorlar yani kefene sarıyor, ağzını bağlıyor, elini bağlıyor bayağı emek veriyor. Saatlerce onunla uğraşıyor, benim hiç içime sinmiyor. Benim canım da bak dünyalar güzeli bir daha göreyim bakayım.

VTR: Ben Mine. Sağlık sektöründe çalışıyorum. Stajyerlere neden yetersiz yönde bakıyorlar?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm yetersiz derken yani nitelikli eleman olarak görmüyorlar. Tecrübesiz. Ne alaka insan kısa sürede orada anlar, hastanede yanında refakatçi kalıyor anında ustalaşıyor değil mi nasıl bakılacağını ne yapacağını anında öğreniyor. O çocuklar niye öğrenemesin ki? Hadi üç-beş anında öğrenirler, o biraz büyüklük taslamaktan kaynaklanıyor, bazı doktorlar falan adam yerine koymuyorlar çocukları, hemşireleri falan bu ahlaksızlık bu, terbiyesizlik bu. Veyahut tecrübeli eski hemşireler yeni hemşireleri adam yerine koymuyorlar. Üst perdeden konuşuyorlar, onların yüzüne bakmadan konuşuyorlar, bazı doktorlar hiç kaale almıyor. Ama bu milyonda bir, binde bir, bu çok büyük bir ahlaksızlıktır, çok büyük bir terbiyesizliktir, bir genç kızı kaale almamak, adam yerine koymamak. Hemşire olarak çalışacak asil bir görev, sen işte beş yıllık daha tecrübeliyim diye onu adam yerine koymayacaksın. Bu tek kelimeyle terbiyesizlik ve ahlaksızlıktır, çok korkunç.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: CHP’li bir vekil, Meclis’te darbe günü Başbakan Binali Yıldırım’ın güvenli bir yerde saklandığını iddia eden bir konuşma yapmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu söze yanıt verdi ve 15 Temmuz sürecini Binali Yıldırım ile beraber yürüttüğünü söyledi. “Başbakan’a tünele saklandığını söylüyorlar, tünele saklanacak biri varsa; o da sizin başınızdakidir. Biz Başbakan’la sürekli haberleşerek süreci yönettik, biz o gece ölümü korkuttuk. Bizim verecek bir canımız var. 15 Temmuz’da milletimizle birlikte tarihi bir şamar vurduk” dedi.

ADNAN OKTAR: Tünele saklanılır niye saklanmasın sığınağa da girer. Sen başsın Allah Allah. Ne yapacaksın caddeye çıkıp gel vur mu diyeceksin. Tayyip Hocam buna niye böyle cevap veriyor ben anlamıyorum. Tabii saklanacak, farz olur saklanması. Sen lider insansın. O zaman çık köprüye gel beni vur diyeceksin öyle mi? Saklanacaksın, gizleneceksin tabii. Farz, senin öbürlerinin de saklaması lazım. Adamın bizi vurması falan önemli değil, sana bir şey olursa sorun. Sen lidersin. Saklanmak zaten farz, farz Allah'ın emri. Siper vardır askerde, gel beni vur denir mi? Peygamberimiz (sav) hendek kazdı değil mi? Savaşta da mesela Çanakkale her yerde siper vardı askerler sipere yatıyorlardı. Diyeceksin ki, bu siperin içine niye saklanıyorsun? Yiğitsen çık ortaya. Şimdi bunun bir mantığı var mı? Haram olur. Siperde olacak siperde olması farz, siperin dışına çıkarsa harama girer. Saklandıysa da helal olsun. Hayır saklanmadı diyorsun da saklansa ne olur ayrıca? Niye bunu savunuyorsun? Saklansa ne olur? Gayet doğru. Kendi de saklanıyordu. Hayır o da doğru, o da çok dikkat etti. Bütün liderlerin saklanması lazım bir şey yok ki onda. Adam hayvan gibi kafayı çekmiş sarhoş, haplı falan manyak FETÖ’nün delileri yani zaten adam öldürmeye gelmiş çakallar onlara öyle mi yanaşılır? Tabii ki usturubuyla yanaşacak. O sana buradan gelse sen ona tepeden gelirsin. Böyle alçaklara mertlik olmaz. Mertlik haram olur. O nasıl kahpelik yapıyorsa sen de ona uyanıklık yaparsın. Köpek gibi avlarsın, çökersin ensesine alır götürürsün karakola. Dolayısıyla Tayyip Hocam böyle şeylerden işkillenmesin, rahatsız olmasın. Askerin siperde saklanması farz, çıkarsa harama girer. Lider insan oturup göğsünü gererek sokakta, caddede gezemez. Bu ümmete karşı bir hata olmuş olur, günaha girmiş olur. Gelin beni vurun der gibi, ne zorun niye yapasın öyle bir şey? Peygamberimiz (sav) mağaraya gizlendi. Niye gizlendi o zaman? Ne diyecek korktu mu diyeceksin? Allah'ın emrini yerine getirdi. Haram olur dışarı çıksaydı. Hz. Ebubekir (ra)’le beraber mağaraya gizlendi. O zaman deki “ya niye saklanıyorsun? Çık aç göğsünü vursunlar” de. Peygamber (sav) mağaraya gizlendiğine göre sen de gizleneceksin bunda bir şey yok gayet normal. Peygamberimiz (sav) yatağına Hz. Ali (kv)’yi yatırdı, kendi de gitti gizlendi kendi de. Gelsin yatağında yatsın Peygamberimiz (sav) desin ki “gelin vurun beni.” Şimdi bunun mantığı var mı? Rahat olsun Tayyip Hoca öyle bir şey olmaz.

O güzel yüzlü hanıma geri döner misin onunla vedalaşmadan gittik. Bu güzel yüzlü bir konuşsun önce onu dinleyeyim.

VTR: Münafıkların yüzündeki nursuzluğun sebebi nedir?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm bak buradaki bütün kız arkadaşların seni acayip beğendiler, herkes seni çok beğendi çok çok güzelsin. Bak buna sevin çok büyük bir nimet, çok çok büyük bir nimet. Gözlerin her şeyin çok güzel. Allah sana uzun ömür versin. Cennet nasip etsin. Münafıklar güzel yüzlüm aslında onun bir gösterilse gerçeği millet deli gibi kaçar. Bildiğin klasik şeytan yani onların maneviyat gözüyle görülmesi konumunda çok korkunç görürsün, dehşet vericidir görüntüleri. Tam tipik şeytandır. Şeytan kafası var üstlerinde yani mahluktur. Kadın olsun, erkek olsun münafık korkunç bir şeytan görünümündedir mana gözüyle bakıldı mı görülebilir Allah’ın dilemesiyle. Ama müminlere eziyet olmasın diye Allah gerçek yüzlerini göstermiyor. Ama onlar da işte bakaya kalan o nursuzluk oluyor. Yoksa gerçek halleri çok çok korkunçtur münafıkların.

Evet, dinliyorum.

VTR: Yaşlı insanlar daha mı anlayışlı olur?

ADNAN OKTAR: Yok çok katı olurlar yani genel anlamda çok katı olurlar yani böyle dediğim dedik. İyice oturmuş oluyor yerinden kıpırdatamazsın. Ama tabii daha müşfik, daha merhametli, sevgi dolu olan yaşlılar çok çok fazladır. Ama genel prensip olarak karakterleri oturmuş oluyor yani öyle.

Evet, dinliyorum.

VTR: Zamanın hızlı geçmesini neye bağlıyorsunuz, niye bu kadar hızlı geçiyor, neden eskiye göre daha hızlı yaşıyoruz?

ADNAN OKTAR: Sen ne sevimli şeysin sen böyle. Sen ne tatlı şeysin böyle çok şeker bayağı güzel. Zencileri Allah ne şeker yaratıyor bayağı sevimliler. Dünyaya müthiş bir süs bunlar. Üsluba bak, üslubun şekerliğine bak sen.

Canım kardeşim şu dünkü konferanslar ne oldu orada bir anlatsanıza bir göreyim bakayım.

GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey, dünkü konferansın en dikkat çekici özelliklerinden bir tanesi sizin gelişinizdi. Burada değerli konuşmacılarımızla beraber. Perküsyon sanatçısı Onur Seçki ile.

ADNAN OKTAR: Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Bu konferans Üçüncü Uluslararası Yaşamın ve Evrenin Kökeni Konferansı. Fahri Başkanlığını yaptığınız Teknik ve Bilim Araştırma Vakfı, Milli Değerleri Koruma Vakfı ve Milli Değerler Vakfı’nın ortak düzenledikleri bir konferans. Bu yıl Amerika, Avusturya ve İtalya’dan gelen konularında uzman sekiz bilim adamının katılımıyla Fairmont Quasar Otel İstanbul’da düzenlendi.

ADNAN OKTAR: Vay ben böyle bir delikanlı görmedim.

GÜLEN BATURALP: Evrim teorisinin bilim dışı iddialarının çürütüldüğü ve yaratılış gerçeğinin bilimsel delillerin ortaya konduğu 28 Nisan 2018 Cumartesi günü gerçekleşen konferansımıza çok değerli misafirlerimiz, bilim insanları, akademisyenler, konsoloslar, büyükelçiler, vakıf ve dernek başkanları, Türkiye'nin önde gelen üniversitelerinin temsilcileri, düşünce kuruluşları, sanatçılar, sporcular, iş dünyasının tanınmış yöneticileri, gazeteciler ve yazarlar dahil olmak üzere dört yüzden fazla kişi katıldı.

GÖRKEM ERDOĞAN: Sayın Bülent Özveren’in sunumuyla konferans İstiklal Marşı ve şehitlerimiz için saygı duruşuyla başladı. Sayın Altuğ Berker’in açılış konuşmasının ardından konferansı düzenleyen Teknik ve Bilim Araştırma Vakfı, Milli Değerleri Koruma Vakfı ve Milli Değerler Vakfı Fahri Başkanı Sayın Adnan Oktar’ın bilimsel ve kültürel çalışmaları, üç yüzden fazla kitabı, yetmiş üç dile çevrilen eserlerinden yararlanılarak hazırlanan beş binden fazla konferans, belgesel, yurt dışında iki yüz elliden fazla basın yayın organında yayınlanan makaleleri ve canlı yayın programları hakkında kısa bir tanıtım filmi izlendi.

GÜLEN BATURALP: Yaklaşık dokuz saat süren bilimsel konferansa iki ayrı oturum kapsamında dünya çapında çalışmalarıyla tanınan sekiz yabancı bilim insanı evrim teorisinin geçersizliğini bilimsel delillerle açıkladılar. Yaşayan Fosiller sergisi ile dünya tarihi boyunca yaratılmış tüm canlıların hiçbir evrim süreci geçirmedikleri ve ilk yaratıldıkları andan itibaren değişmedikleri gösterildi. Yaşamın Kökeni filmi ile Allah’ın göklerde ve yerde gözlemlediğimiz yaratılış delillerini içeren özlü bir anlatım yapıldı.

GÖRKEM ERDOĞAN: Bilimin farklı dallarını bir araya getiren konferansta aynı zamanda sanatın çeşitli dallarını temsilen dans ve müzik gösterileri yer aldı. Perküsyon gösterisi ve İstanbul Dance Factory’nin dans performansının yer aldığı konferans programında öğle yemeğinde bir araya gelen katılımcılar ve bilim dünyasının önde gelen isimleri Kültürel ve Bilimsel Bir ortamda fikir alışverişinde bulundular.

GÜLEN BATURALP: Ayrıca konferans sonundaki plaket töreninde fahri başkanlığını yaptığınız Teknik ve Bilim Araştırma Vakfı, Milli Değerleri Koruma Vakfı ve Milli Değerler Vakfı başkanları tarafından Üçüncü Uluslararası Yaşamın ve Evrenin Kökeni Konferansı konuşmacılarına ve değerli katılımcılara plaket sunuldu.

ADNAN OKTAR: Şahane şahane çok güzel. Münafıklar pislikle uğraşırken bizler güzellikle uğraşıyoruz maşaAllah ne güzel.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hz. Mehdi (as)’ın manevi derecesi diğer peygamberlerden üstün mü?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, güzel yüzlüm Tevrat’a göre Mehdi (as) bütün peygamberlerden üstün yani Musevi inancına göre. Çünkü bütün peygamberleri eleştirebiliyor Sanhedrin yani onların tasdiki gerekiyor. Ama Moşiyah Mehdi Sanhedrin’in üstünde yani daha üst bir makam yok. Mesela şu an İsrail devletinin de üstünde Moşiyah, tabii devletin de üstünde ve Sanhedrin’in de üstünde ve gelmiş geçmiş bütün peygamberlerden daha üstün. Çünkü Musevi inancında dünya yaratılmadan önce Mehdi (as) yaratılmış onların inancına göre. “Allah'ın sağ tarafında gölge halindeydi” diyor. Onların inancında öyledir. İslam inancında da yine hadislerde Peygamberimiz (sav)’in inançlarında da benzer açıklama var. Fakat Peygamberimiz (sav) “birçok peygamberden üstündür” diyor yani hepsinden üstündür demiyor. “Birçok peygamberden üstündür” diyor. Mesela hatta diyorlar ki, “Hz. Ebubekir ve Ömer nasıldır durumları?” Diyor. Peygamberimiz (sav) diyor “Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer ona üstün olamaz” diyor “onlardan üstündür” diyor “Mehdi (as).” “Hatta” diyor “birçok peygamberden üstündür” diyor o yüzden açıklama yaparken. Musevi inancında Tevrat’taki anlatımda çok kapsamlı bir anlatım var. Ben ona girmeyim de şimdilik. Ve talebeleri için de öyle diyor mesela Peygamberimiz (sav) diyor ki: “Evvelkiler onların derecesine ulaşamazlar” diyor “hiçbir kimse Mehdi talebelerinin. Hiç kimse onların derecelerine ulaşamaz çünkü” diyor “o devirde fitne çok şiddetlidir” diyor.

İbni Şirin’den nakledilmiştir. İmam Mehdi, Hz. Ebubekir ve Ömer (ra)’dan üstündür. Ebubekir’e dediler ki, “Mehdi (as), Ebubekir ve Ömer’den üstün mü olacak?” Ebubekir diyor ki: “Bazı peygamberlerden bile üstün olacaktır” diyor Mehdi (as) için. “Evvelkiler onların cemaatini geçemediği gibi sonrakiler de onlara yetişemezler. Onların sayıları Talut’la nehri geçenler kadardır.” Az yani üç yüz on üç kişi kadar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Deniz kenarında bir eviniz olsun mu isterdiniz yoksa bağlık bahçelik bir yerde mi eviniz olsun isterdiniz?

ADNAN OKTAR: Bağlık bahçelik bir yer tabii ki ama İtalya’da olması lazım Sicilya’da. Zeytinlik, üzüm bağı ve işte domates, biber falan hepsi olacak ve o eski binalar şahane. Deniz de uzaktan görünürse ne ala, o da nur ala nur.

Evet, dinliyorum.

PINAR YADA: Yeni Çağ Yazarı Arslan Bulut Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhalefeti Soros’la işbirliği yapmakta suçladığını ancak geçmişte asıl Soros’la işbirliği yapanın iktidar olduğunu söyledi.

ADNAN OKTAR: Doğru, doğru yani Bülent Arınç’lar, Abdullah Gül’ler falan iç içeydiler o takımla doğru ama bak o yiğit onların içerisinden çıkıp yoluna devam ediyor. Soros, Tayyip Hoca’ya dokunamadı ama çevresine dokundu onlara rağmen devam ediyor, bu çok büyük bir güçtür, muazzam bir olaydır. O kadar riskin içinden yoluna devam edebilmek çok büyük bir olay.

Evet, dinliyorum.

PINAR YADA: Arslan Bulut şöyle söylüyor: “Muhalefetin Soros ile ilişkisi varsa Tayyip Bey bu bilgi ve belgeleri hiç beklemeden açıklamalıdır. Millet bunları da bilsin. Yalnız iktidar Soros’la alenen iş birliği yapmıştır. Davos’da George Soros ile bir görüşme yaptınız ve desteğini istediniz. “Türkiye'nin açık toplumu biziz, bizi destekleyin” dediniz. Soros da destekledi. Türkiye’deki açık toplum vakfının girişimiyle kurulan bağımsız Türkiye komisyonu üyelerini Ankara’da kırmızı halıda karşılıyordunuz. Yakın dostunuz Can Paker de Türkiye’deki Açık Toplum Vakfı’nın yöneyim kurulu başkanıydı ve size Soros’un mesajlarını da getiriyordu” dedi.

ADNAN OKTAR: Kardeşim şimdi sana açıkça söyleyeyim. Parmağına taktı oynattı Tayyip Hocam bunları. Bu kadar basit yani bu işin usulü budur. Helal olsun yiğide, helal olsun kabadayıya. Parmağına takıp oynattı.

Evet, dinliyorum.

VTR: Her yerde polislerin olması iyi bir şey mi?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım bilmiyorum da duruma göre. Nerede burası var mı öyle bir şey her yerde polis? Bir bakayım oraya bir daha. Tanıdınız mı bu semti?

GÖRKEM ERDOĞAN: Kadıköy olabilir.

ADNAN OKTAR: Yakışıklım yani böyle stratejik noktalarsa falan, ne bileyim.

GÜLEN BATURALP: Konya’ymış Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Konya’da o kadar polis var mı? Yok, zannetmiyorum. Yani stratejik yerlerin korunmasında polis oluyor. Onun dışında bomboş her yer, hiç öyle polis yok. Ben hiç görmüyorum, bomboş. Polis iyi, çok mazlum polisler. Benim gördüğüm çok terbiyeli, saygılılar. Yani aile babası falan aklı başında makuller. Eskiden deli polisler vardı hakikaten. Böyle dengesiz, manyak gibi bu FETÖ devrinde. Şu an öyle bir şey ben göremiyorum.

Evet, dinliyorum.

VTR: Adnan Bey, ben evrime inanıyorum siz neden reddediyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım sen çok güzelsin, sen. MaşaAllah. Allah seni bu kadar güzel yaratmış sen tesadüfen nasıl yaratılacaksın? Tesadüfler sonucu bu güzelliğin oluşur mu? Hokka gibi burnun falan kaş, göz çok güzel simetriksin, gayet düzgünsün ve görüntüyü üç boyutlu olarak görüyorsun. Üç boyutlu olarak ve en kaliteli televizyonda bile yok böyle bir teknik. Şu ana kadar bilim bu kadar ilerledi. Şu beyninde gördüğün televizyonun görüntüsü en gelişmiş firmalar bile yapamıyorlar mühendisler. Ve etten, yağdan oluşuyor. Ama mükemmel bir görüntü görüyorsun, üç boyutlu. Hatta seni aldatıyor gerçek zannediyorsun. Ve şu ses kalitesini yüzlerce şirket var, yüz binlerce mühendis çalıştırıyorlar. Şu üç boyutlu ses kalitesini elde edemiyorlar. Sen bunun nasıl tesadüfen olduğunu söylüyorsun? Tesadüfen diyorsan sana inanmam. Çünkü sen zeki bir delikanlısın. Ayrıca paleontolojik hiçbir delil de yok. Delil olmadığı halde nasıl inanıyorsun? Ayrıca bir proteinin tesadüfen meydana gelmesi için başka bir proteine ihtiyaç var. Bu ne demek? Sıfır ihtimal. Yani protein tesadüfen meydana gelemiyor. O zaman mutlaka bir Yaratıcı olması gerekiyor. Dolayısıyla benim kitaplara şöyle bir göz atsan konu hemen bitecek. Ama bir daha söyleyeyim çok çok güzelsin ve müthiş yakışıklısın. Ben senin evrime inandığına inanamıyorum. Açıkça söyleyeyim. Ya çok az okumuşsundur yüzeysel bakmışsındır. Bu dediklerimden bir düşün kesin kanaatin gelir. Yani aklı başında delikanlısın. Zannetmiyorum. Delili olmayan bir teoriye nasıl inanacaksın? Bir de anlattıklarımla bir de bu gözle bak. Bir daha görüşelim ondan sonra.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ankara’dan Ceren ben. Herhangi birisini seçecek olsanız akıl hocanız olarak kimi seçerdiniz?

ADNAN OKTAR: Ceren, o kadar tatlı, o kadar güzel, neşeli, dışa dönük, samimi ve muhteşem güzelsin. Böyle tarihi filmlerdeki prenseslere benziyorsun. Kaş yüksekliği, görüntü falan şahane. Allah seni cennette bana dost, arkadaş etsin. İnşaAllah, uzun ömürle yaşarsın. Muhteşem güzelsin. Bir daha dinleyeyim seni.

VTR: Ankara’dan Ceren ben. Herhangi birisini seçecek olsanız akıl hocanız olarak kimi seçerdiniz?

ADNAN OKTAR: Akıl hocası yani tavsiye alınacak kişi. Tayyip Hocam çok uyanık hakikaten. Süper acayip yani ben onun gibi siyasetçi görmedim. Facia uyanık yani böyle acayip çok akıllı. Yani bir şeye teşhis koyma kabiliyeti müthiş. Tayyip Hocam’ın danışmanlığı dehşet olur samimi kanaatim. Yani mesela bir işte şunu nasıl yapalım desen anında mükemmel çözüm getirir. Üç dakikanın içinde konuyu halleder.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnsanlar neden kendisini beğenir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım eğer beğenilecek özelliği varsa beğenmesi lazım tabii normal. Beğenmese kendini bir anormal olur o. Mesela güzel bir kadın kendini beğenecek. Kendini beğenen kadın zaten beğenilir. Kendini beğenmemesi bir kadının yani çok olumsuz etki yapar. Kendini beğenme ama böyle manyaklık derecesinde olursa bu tabii rezalet. Acı bir olay. Yani oluyor böyle cidden bir manyak görünümü veriyor. Ama bunlar toplumda pek problem olmaz. Yani adam deli olduğuna üç saniyede teşhis koyar. Herkes işine gücüne bakar. Hiç problem olmuyor onlar. Onun için sorun olmaz öyle tipler. Yakışıklımı bir daha göreyim ben.

VTR: İnsanlar neden kendisini beğenir?

ADNAN OKTAR: Bu arada çok yakışıklısın onu söyleyeyim. Sakal sana da çok güzel gitmiş. Ama bak dikkat ederseniz tek model var hep Ağabeylerinin gibi evvelAllah. Allah’ın damgası gibi yani çok güzel. Allah cennette kardeş etsin. MaşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Maddenin aslını öğrenen insan metafizik güç elde eder mi?

ADNAN OKTAR: Aman güzel yüzlüm bana o konuları sorma. Ama eder tabii yani meleklerle bağlantı kurabilir. Hızır (as) ile bağlantı kurabilir. Yani rahatça görüşür. Ama çok sarsılır yani onu herkes kaldıramaz. Madde olmaktan çıkar nur haline gelir. Nur haline geldiğinde meleklerle rahatça görüşebilir. İşte Hz. İbrahim (as) nasıl görüşüyor açık açık görüşür. Yani böyle fiilen de görür. Hızır (as) ile görüşebilir. Cinleri falan hepsini görebilir. Cinlerle bağlantıya geçebilir. Ama mangal gibi yürek gerekir tabii. Yani zor olur, zor. Onun için Allah’ın sekinet indirmesi lazım, sekinet. Allah, Hz. Musa (as)’a sandığı getirdi. İki kanatlı melek resmi heykeli var karşılıklı sandığın üstünde. Sandığı açınca kalbine sekinet ferahlık geldi. Ondan sonra Allah ile konuşuyor. Tabii yoksa sekinet olmasa bünye kaldırmaz onu. Sekinet çok önemli. Allah’tan kalbine bir güç, ferahlık gelmesi lazım. Maddenin aslından da çıkarsa bir insan normalde kaldıramaz. Çok şiddetli korkar. Yani çok çok şiddetli korkar. Ancak çok güçlü bir terbiyeyle kendini geliştirip ona hazır hale getirmesi lazım. O sekinetle o zaman girebilir. Peygamberimiz (sav) de diyor ayette, “Ya Rabbi! Beni güzel bir girdirişle girdir.” Nereye? Üçüncü boyuta. “Ya Rabbi! Beni güzel bir çıkarışla çıkar.” Çünkü orada kalamaz. Ona süluk deniyor. O oradan o şeyde kalamaz. Çıkması lazım çıktığında da “bir sultanla beni destekle” diyor, sultan. Sultan kim? Cebrail (as). Onun için Cebrail (as). Onun için yardımcısız o makama bir insan girerse sarhoş görünümü alır. Görenler de korkar. Allah vermesin. Yani deli görünümü olur, tehlikeli olur. Cezbe halinde olur manevi sarhoşluk. Lafını sözünü bilmiyor o anda konuşurken. Böyle dine, İslam’a muhalif laflar edebilir. Geçerli olmaz zaten o sözleri. Onda mutlaka dönmesi lazım. Döndüğünde sakin hale gelir. O haldeyken kendi dünyasında normal oluyor. Ama dışardaki bedeni anormal görüntü verir. Yani konuşmaları makul olmaz. Ölü oluyor çünkü kendisi. İşte bu kadar yeterli.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba, Türk geleneklerinde ölünün arkasından kötü konuşmak yoktur. Atatürk gibi bir liderin, dehanın ölümünden 80 yıl geçmesine rağmen neden hala kötü şekilde gündemde kalıyor? Bunu sormak istedim.

ADNAN OKTAR: Bir avuç haysiyetsiz, şerefsiz, ahlaksız, homoseksüel, erkeklerle ilişkiye giren, kahpe, İngiliz derin devletinin yalakası, casus, pislik tipler büyük bölümü öyle. Ne beklenir onlardan başka yani. Ya senin mukaddesatına hakaret eder. Ya senin inancına hakaret eder. Ya senin büyüğüne hakaret eder. Ya ailene hakaret eder. Sevdiğin kimse ona hakaret eder bunlar aşağılık adamlar. Büyük bölümü bunların bu kafada. Bunları kaale almaya gerek yok ama bir kısmı sarhoş bir kısmının aklı yerinde değil. Aklı yerinde olmayanla muhatap olmaya gerek yok. Bir kısmı da zır cahil yani çok azılı cahil. Ne konuştuğundan haberi yok bir kısmı da süper ahlaksız. Dolayısıyla onlarla muhatap olmaya gerek yok. Atatürk’ü bütün Türk Milleti sever. Bütün gençlik sever. Sokakta sor gençlere adım başı hepsi Atatürk’ü severler. Atatürk’ün tırnağı etmezler Atatürk hakkında konuşanlar. Dolayısıyla hiç kaale almaya gerek yok. Hoşt dersin olur biter öyle konuşanlara.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhabalar ben Gaziantep’ten Talha. Öğrencilerin ders çalışma sistemi nasıl olmalıdır?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım son derece rahat olmalıdır. Onunla mı uğraşacaksınız kafanız rahat olsun. Huzurlu yaşayın. Yani gücün yettiği kadar yaparsın. Gücünün yetmediğine girme.

Ahir zamanda, zaman kısalacak. Mehdiyet devrinin bir özelliğidir. O güzel sevimli zenci sormuştu onun cevabını vermedik. Ahir zamanda, zaman göz göre göre kısaldı. Bütün dünya da şahit şu an görüyorlar. Görmedim, duymadım yok. Hani Hz. Mehdi (as) gelmiyordu? Bir alametini daha gördüler.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sizce son zamanlarda ırkçılığın artmaya başladığı doğru mu?

ADNAN OKTAR: Sen dur bakayım bu güzelliği bana bir anlat bakayım. Bu güzellik ne bu? Nasıl güzelsin sen böyle maşaAllah. Nur gibi elin yüzün. Hayret bu kadar güzel olması Allah seni cennette kardeş etsin inşaAllah, dost etsin. Müthiş yakışıklısın, süper mahallenin en yakışıklı delikanlısı kesin. İnşaAllah. Bir daha dinleyeyim yakışıklım seni.

VTR: Sizce son zamanlarda ırkçılığın artmaya başladığı doğru mu?

ADNAN OKTAR: Yok ya ırkçılıktan herkes nefret ediyor manyakça bir şey. Neo Naziler var ama hep homoseksüel, züppe, çakal takımı cins tipler. Onlar ırkçılıkla falan alakası yoktur. Sırf kavga, kepazelik için istiyorlar başka bir şey değil. Sadist, psikopat herifler yani.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sanatçı tarafsız olabilir mi?

ADNAN OKTAR: Tabii tabii bütün sanatçılar öyledir. Sanatçının siyaseti olmaz. MHP’liye de söyler, komüniste de söyler, AK Parti’ye de söyler sanatçıda öyle bir şey olmaz. Çok ayıp yapıyorlar. Çağrıldığı yere de gider sanatçı bu, herkes sever sanatçıyı. Çok ayıp AK Parti’ye gittiyse ‘AK Partili oldu’ falan CHP’ye gittiyse. Yok öyle bir şey. Çok ayıp yapıyorlar sanatçılara karşı çok çirkin. Bir daha.

VTR: Sanatçı tarafsız olabilir mi?

ADNAN OKTAR: Yalnız bu yakışıklılık da normal değil onu da söyleyeyim. Sakal şahane olmuş. Hepsi Adnan Ağabeyinin tarzı kesintisiz. Gözler de çok çok güzel. Ne kadar güzel senin gözlerin böyle maşaAllah. Allah seni cennet kuzusu yapsın, cennet delikanlısı olursun inşaAllah. Cennette de seni görürüm dost oluruz, arkadaş oluruz. Ama facia güzelsin söyleyeyim. Çok çok yakışıklısın. Biz kız istemeye gideceğiz de kız seni reddedecek, hikaye. Mümkünü yok mümkünü yok. Anında evet çıkar Allah’ın izniyle. Çok çok güzelsin maşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sizce Müslümanın dünyaya bakış açısı nasıl olmalı?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım sevgi dolu, sevgi, sevgi, sevgi başka bir şey yok. Aşk en yüksek aşkla.

GÖRKEM ERDOĞAN: Yayınımızın sonuna geldik yarın inşaAllah tekrar görüşmek üzere.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER