Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kuzeybatı Suriye'nin Afrin bölgesinde aktif olan terör örgütleri PKK-YPG ve DAEŞ'e karşı 20 Ocak'ta başlattığı "Zeytin Dalı Operasyonu" onuncu gününü doldurdu. Türk yetkililer askeri harekatın terörist unsurlar bölgeden tam anlamıyla temizleninceye ve son terörist etkisiz hale gelinceye kadar devam edeceğini belirtiyor.
Operasyonun politik ayağı da son derece titiz ve etkin biçimde yürütülüyor. Türkiye uluslararası kamuoyunu, ABD, NATO ülkeleri ve özellikle bölgeyle doğrudan ilgili İran ve Rusya gibi ülkeleri her aşamada bilgilendirerek operasyonun bir oldu bitti görünümüne girmesine izin vermiyor, hukuki zemindeki haklılığını dile getiriyor. Rusya ve NATO başta olmak üzere birçok ülke YPG'nin terör örgütü PKK bağlantısını doğrulayarak Türkiye'nin meşru savunma hakkını kullandığını belirtti. En fazla sıkıntı yaşanacağı tahmin edilen Almanya, Fransa, Hollanda gibi AB'nin önde gelen ülkeleri de desteklerini ifade etti.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, "Türkiye, en çok terör saldırısına maruz kalan NATO üyesi. Türkiye'nin de diğer ülkeler gibi kendini savunma hakkı var, ancak bunun orantılı ve ölçülü bir şekilde yapılması önemli." ifadelerini kullandı. Operasyon öncesi zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasında bir mutabakata varılmıştı. Dolayısıyla Rusya, Türkiye'nin hava operasyonları için Suriye'deki hava sahasını açtı.
ABD ise takındığı klasik endişeli ve çekimser tavırlarına karşın en azından karşı bir tutum izlemeyeceği izlenimini verdi. Ne var ki, ABD'nin yıllardır, terör örgütü PKK'nın Suriye kolu YPG'ye verdiği toplamda 5.000 tırlık silahın yanı sıra lojistik destek ve askeri eğitim sağlaması operasyona yol açan önemli faktörlerden biri oldu. Zira, bu yardımlar sayesinde Türkiye'nin güneydoğu sınırında ağır silahlarla donatılmış ciddi bir PKK-YPG terör koridoru oluştu. Afrin, adeta, YPG-PKK terör örgütünün Akdeniz'e açılan kapısı haline geldi.
YPG'ye verilen ABD silahları bugün, sık sık Türkiye'de terör eylemi yapan PKK militanlarında ele geçiriliyor. Afrin'deki YPG kamplarında askeri eğitim alan PKK'lı teröristler kanlı eylemler düzenlemek üzere buradan Türkiye'ye sızdırılıyor. Yine Afrin'deki YPG-PKK üslerinden Türkiye sınırındaki Hatay, Reyhanlı gibi yerleşim bölgelerine sürekli roket saldırıları yapılıyor.
Geçtiğimiz günlerde Washington Times'ta çıkan bir makalede bu konuda ABD yönetimine ciddi eleştiriler yöneltilirken Türkiye'nin de haklı müdahalesi vurgulanmakta:
"Aylardan beri Türk yetkililer, Birleşik Devletler'e bir terörist gruptan yardım alarak bir diğeriyle savaşmanın riskli bir strateji olduğunu anlatmaya çalıştılar. Özellikle de ilk bahsettiğimiz grup (PKK), Türkiye'nin toprak bütünlüğünü parçalamanın yollarını ararken. Buna karşın, Trump yönetimi karmaşık mesajlar gönderdi ve bir NATO müttefikinin güvenliğine yönelik taahhütlerini yerine getirmede başarısız oldu. Obama yönetiminden beri Türkiye, PKK'ya bağlı YPG'yle sürdürdüğü kesintisiz işbirliği yüzünden Birleşik Devletler'e yüksek sesle karşı çıktı. YPG, Kürt İşçi Partisi (PKK)'nın parçası olan Suriye Halkı Demokratik Partisi (PYD)'nin silahlı kanadı. PKK ise Birleşik Devletler'in de listesinde olan silahlı bir terörist organizasyon. Her ne kadar Birleşik Devletler'de geniş çaplı haber olmasa da, IŞİD ve YPG'nin sınır ötesi saldırılarında düzinelerce Türk vatandaşı hayatını kaybetti. Bu yüzden Türkiye, PKK'nın Suriye milislerini ABD'nin silahlandırmasını bir ulusal güvenlik tehdidi olarak algılıyor."
Yorumculara göre operasyona "Zeytin Dalı" adı verilmesinin, yalnızca barışı simgelemenin ötesinde mesajları da var. Gılgamış Destanı'na göre, Hz. Nuh Peygamber, suların çekildiğini ve büyük tufanın sona erdiğini geminin güvertesinden uçurduğu beyaz güvercinin kısa süre sonra ağzında bir zeytin dalıyla dönmesinden anlar. "Zeytin Dalı" operasyonu sonucunda, aynı Tufan sonrası gibi bölgeyi terk etmiş insanların tekrar geri dönüp eski yaşamlarına kaldıkları yerden devam edecekleri mesajına dikkat çekiliyor. Türkiye bu operasyonun ardından Münbiç'i de PKK-YPG'den temizlerse bölgeden göç etmiş 500 bin civarında Suriyelinin evlerine geri dönmesi söz konusu. Yani, her ne kadar operasyon birinci dereceden Türkiye'nin sınır güvenliğine yönelik olarak gözükse de Suriye'nin barışı, güvenliği ve normalleşmesi, sürgündeki Suriyelilerin yurtlarına kavuşması açısından da önemli bir anlamı taşıyor.
Afrin'in merkeziyle birlikte Minnag, Tel Rıfat, Horbul, Zuviyan, Fiyla ve Duveyr’e uzanan hat boyunca yer yer 40 kilometre derinliğe kadar inilerek 4 bin 500 kilometrekarelik alanın PKK işgalinden temizlenmesi öngörülüyor. Ne var ki bu temizlik, YPG kontrolündeki toplam 78 bin kilometre karelik bölge göz önüne alındığında yalnızca bir başlangıç olabilir. Bu bakımdan, sınır ötesi operasyonun Afrin'le sınırlı kalmayacağı görüşü ağır basıyor. Yalnızca Fırat'ın batısı değil, ABD korumasındaki Fırat’ın doğusu da Türkiye’nin gündeminde.
Nitekim, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Irak sınırına kadar ülkemizi kuşatmaya çalışan bu terör pisliğini temizleyeceğiz" sözleri bu gündemi ifade ediyor. Başbakan Binali Yıldırım da konuşmalarında Cerablus, El Bab ve Afrin’i elde tutabilmek için Münbiç operasyonunun kaçınılmaz olduğunu vurguluyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun açıklamaları da bu görüşü doğrular nitelikte:
"Afrin bölgesinin terör örgütlerinden temizlenmesi için bu operasyon bizim ve Afrin için önemlidir... Afrin bölgesinde YPG, PKK ve DEAŞ'ı hedef alıyoruz... Tehditler nereden gelirse gelsin Türkiye'nin bütün tehditleri temizlemesi gerekiyor. Şu anda Afrin (terör örgütleri) hedefte ama gelecekte Münbiç'te ve Fırat'ın doğusunda operasyonlar başlatabiliriz."
Sonuç olarak, Afrin operasyonu Türkiye'nin ilk sınır ötesi operasyonu değil. Türkiye daha önce de Irak'ta PKK terör örgütüne karşı çok sayıda sınır ötesi operasyon gerçekleştirdi. Görev tamamlanınca da hemen geri çekildi. Bugüne kadar ne Irak'ta ne de Suriye'de bir işgal politikası gütmedi, aklından bile geçirmedi. Her zaman için iki ülkenin de toprak bütünlüğünden yana oldu.
Dolayısıyla, PKK ve destekçisi bazı art niyetli çevrelerin provokasyon kastıyla yürüttüğü işgal yaygaralarının hiçbir aslı ve dayanağı yoktur. Türk ordusu, bölgede yıllardır büyük bir güvenlik tehdidi oluşturan terörist yapılanmalar başarıyla temizlendikten sonra her zaman olduğu gibi kendi sınırlarının gerisine çekilecektir. Bu temizlik Suriye devletinin ve halkının kalıcı barış ve güvenliğinin sağlanması açısından da son derece önemli bir adım olacaktır.
Adnan Oktar'ın The Jakarta Post'ta yayınlanan makalesi:
http://www.thejakartapost.com/news/2018/02/02/operation-olive-branch-and-peace-syria.html