Vatan gazetesi internet sitesinde 18 Şubat 2009 tarihinde “Dehanın Adı Darwin” başlıklı bir yazı yayınlandı. Mine G. Kırıkkanat imzalı bu yazıda, son iki yüzyılın en büyük kitle aldatmacasının başmimarı Darwin bir deha olarak tanıtılıyordu. Kırıkkanat yazısında, Darwin’in bilimsel bir çığır açtığı ve açılan bu çığırın bilimsel gelişmelere özellikle genetik bilimine yön verdiği gibi bir açıklamada bulunmuştu. Dahası, Kırıkkanat, Darwin’i inkar ettiği için Türk halkının bilimsel gelişmelerden habersiz, hatta geri kalmış olduğunu iddia ediyordu.
Ancak Mine G. Kırıkkanat’ın yaptığı izahlardan, kendisinin bilimsel gelişmelerden ve Darwinizm’in dünyada artık kabul edilmeyiş sebebinin bilimdeki ilerlemeler olduğundan habersiz olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple aşağıdaki açıklamaları Sayın Kırıkkanat’ın dikkatine sunuyoruz.
Darwin, bundan 150 yıl önce hiçbir bilimsel temeli olmayan bir teori ortaya atmıştır. Ve ardından Türlerin Kökeni kitabında, hayali ara formların yokluğu karşısında teorisinin çöküşe uğrayacağını açıkça itiraf etmiştir. Darwin’in bu itirafı şu şekildedir:
Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz... Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır.1
İşte Darwin’in bu öngörüsü gerçekleşmiş, hayali ara fosiller gerçekten de bulunamamıştır. Bulunması imkansızdır çünkü canlılar arasında böyle bir ara geçiş yaşanmamış, canlılar evrimleşmemişlerdir. Bilimin gösterdiği bu gerçek şu anda 21. yüzyılda Darwin’in teorisini yerle bir etmiştir.
Şu anda yeryüzünün neredeyse tamamı kazılmış durumdadır. Ve 100 milyondan fazla fosil bulunmuştur. Bu fosillerin BİR TANESİ BİLE ARA FOSİL DEĞİLDİR. Fosillerin tümü, milyonlarca yıl öncesine ait MÜKEMMEL KOMPLEKS CANLILARA AİTTİR ve bunların büyük bir kısmı günümüzde yaşayan canlıların aynısı olan YAŞAYAN FOSİLLERDİR. Yani yeraltından çıkarılmış olan 100 milyon fosilin tamamı YARATILIŞ GERÇEĞİNİ İSPAT ETMEKTEDİR.
Bu gerçeği ilk gören Türk halkı olmuştur. Çünkü halkımız, bu fosilleri bizzat sergilerde gezip incelemiş, elleriyle onlara dokunmuş, onları büyüteç altında analiz etmiştir. İlkokul çocukları bile bu sergilere akın etmiş, fosillerin vermiş olduğu mesajı hemen anlamışlardır: CANLILAR DEĞİŞMEMİŞLERDİR. Milyonlarca yıl önce nasılsalar, bugün de aynıdırlar. Ve bu gerçek Darwin’in, teorisini yıkacağını öngördüğü en kesin bilimsel kanıtla, yani fosillerle ortaya çıkmıştır. Darwinistlerin yıllardır saklamaya çalıştıkları 100 milyon fosilin deşifre edilmesiyle, dikkat edilirse bütün Darwinistler sus pus olmuşlardır.
Ardından Yaratılış Atlası’nın tüm dünyaya yayılması ve yurtdışında yapılan fosil sergileri sonucunda dünya da bu gerçeğin farkına varmıştır. Tüm ülkelerde insanlar böyle bir aldatmaca ile yıllardır nasıl aldatılmış olduklarını şaşkınlıkla anlamışlardır.
Paleontolojinin yanı sıra diğer bilim dallarında yaşanan gelişmeler de Darwinizm’e en güçlü darbelerden birini vurmuştur. Genetik ve mikrobiyoloji bilimleri Darwin’in hiç bilmediği HÜCREYİ gözler önüne sermiştir. DNA’nın keşfi, Darwinizm’i yerle bir etmiştir. Canlı bedeninin olağanüstü kompleksliği karşısında Darwinistler en büyük hüsranlardan birini yaşamışlardır. Hayatın kökenini kendilerince açıklamak için sayısız deney gerçekleştirmiş, her seferinde başarısız olmuşlardır. Tek bir proteinin ortaya çıkışını açıklayamayan Darwinistler, fosil kayıtlarının ardından en büyük yenilgiyi, muazzam detaylara sahip hücrenin keşfi ile almışlardır. Şu an genetik hakkında en az bilgisi olan bir insan bile, evrim teorisini Darwin açısından bir utanç olarak görmektedir.
Şu anda Türkiye’de evrime inanmayanların oranı %95’dir. Bu, Türk milletinin gerçek bilimsel delilleri görüyor olması; aynı zamanda sağduyulu, akıllı ve son derece açık görüşlü bir millet olmasındandır. Bu nedenledir ki Türk milleti, bilimsel delilleri görmelerinin hemen ardından evrim teorisinin bir yalan olduğunu anlamışlardır. Darwinizm’in dünyadaki tüm belaların kaynağı olduğunu, Allah inancına karşı geliştirilmiş sapkın bir ideoloji olduğunu, yıllarca sahtekarlıkla ayakta tutulmaya çalışıldığını hemen görmüşlerdir. NECİP TÜRK MİLLETİ ARTIK KANDIRILAMAMAKTADIR. Bu milletimiz adına bir iftihar vesilesidir. Bu durum, Mine G. Kırıkkanat’ın iddia ettiği şekilde necip milletimizin geri kalmışlığının değil, aklının, ileri görüşlülüğünün, bilime ve ilime açık ve vicdanlı oluşunun göstergesidir.
Bu aynı zamanda medeni bir ülkenin göstergesi olan fikir özgürlüğünün de bir alametidir. Şu anda Avrupa’da öğrenciler, Darwinist diktatörlüğün çirkin oyunları sonucunda, -tüm itirazlarına rağmen- bir safsata olduğu halde okullarda evrim eğitimi almak zorundayken, sağduyulu Türk milleti çocuklarının evrim yalanı ile aldatılmasına izin vermemiştir. Dünyada bu anlamda en aydın millet Türk milletidir.
Söz konusu yazının içeriğinden Sayın Kırıkkanat’ın dünyadaki gelişmelerden de habersiz olabileceği izlenimi doğmaktadır. Şöyle ki, dünyanın en medeni ülkelerinden Amerika’da şu anda lise eğitimi almış kişiler arasında “canlıları Allah yarattı” diyenlerin oranı %79’dur.2 Darwin’in anavatanı İngiltere’de ise bu oran %75’dir.3 Bu sonuçlar karşısında, Darwin’in rottweiler’ı olarak tanınan ateist Richard Dawkins de kendi halkını geri kalmışlıkla itham etmiştir. Ancak herkes çok iyi bilmektedir ki refah ve eğitim seviyesi oldukça yüksek olan İngiliz halkı için “geri kalmış millet” yakıştırması yapılması oldukça zordur.
Darwin Avrupa’ya bir aydınlanma çağı getirmemiş, tam aksine tarihteki en korkunç savaşları, katliamları, faşizmi, komünizmi, kitle imhalarını, soykırımı, dehşet, korku ve terörü getirmiştir. İnsanlar, Darwin’in sapkın teorisinin bir sonucu olarak tarihin en karanlık dönemlerini yaşamışlardır. Bilimsel gelişmeler bile çarpıtılmış, sapkın evrim teorisine uyarlanmaya çalışılmıştır. İnsanlar Darwinizm sebebiyle, adı aydınlanma çağı olan sahte bir dönemde, tümüyle karanlığa gömülmüşlerdir.
Şu anda insanlar, dehşetli bir aldanıştan uyanmışlardır.
Sayın Kırıkkanat’ın deha zannettiği Darwin, şu anda utançla anılmaktadır. İlkokul çocukları bile Darwin’e ve teorisine gülmekte, Darwinist eğitmenlerine karşı açık delillerle karşı koymaktadırlar. Ülkeler, 150 yıldır aldatılmışlığın şokunu yaşamakta ve akın akın bu sapkın teoriyi reddetmektedirler. Her bir bilimsel delil tarihin en büyük sahtekarlığı olan Darwinizm’i yıkmıştır. Demagoji, artık bu sahte teorinin dirilmesine yetmemektedir.
Bu Allah’ın takdir ettiği bir kaderdir. Her varlık gibi Darwin’i de yaratan Allah’tır. Ve Allah inanan kullarına vadetmiştir. Batıl, sahte ve uydurma olan her şey, mutlaka Hak olan karşısında yenilgiye uğrayacaktır. İman edenler, Allah’ın yarattığı kaderi izlemişler ve bunun olacağı zamanı beklemişlerdir. Ve şu anda, Yüce Rabbimiz’in vaadi gerçekleşmiş, bu batıl ve sahte din, anlı şanlı bir yenilgiye uğramıştır. Alemlerin Rabbi olan Allah ayetlerinde şöyle bildirir:
Yoksa onlar: "Allah'a karşı yalan düzüp-uydurdu"mu diyorlar? Oysa eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler. Allah, batılı yok edip-ortadan kaldırır ve Kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir (gerçekleştirir). Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir. (Şura Suresi, 24)
Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18)
_____________________________________________
1 Charles Darwin, The Origin of Species, s. 172, 280
2 http://wwrn.org/article.php?idd=30275
3 Guardian, 2 Şubat 2009, Riazat Butt, "İngilizlerin sadece %25'i Darwin'in evrim teorisine inanıyor”