Yeni  Bir Darwinist Masal: Et Yemenin Evrimi
ucgen

Yeni Bir Darwinist Masal: Et Yemenin Evrimi

8067
Geçtiğimiz günlerde Arkansas Üniversitesi’nden Peter Ungar ve arkadaşlarınca yapılan bir araştırma medyada haber oldu. Bu araştırmada Australopithecus afarensis ve Homo genusunun sözde evrimsel olarak ilkel üyelerinin diş morfolojileri karşılaştırılmıştı. Ungar, incelediği dişlerin yüzeylerini ve aşınma biçimlerini hangi tür yiyeceğin hangi biçimde aşınma meydana getireceğini ölçmede faydalı olacak bir zemin geliştirmeye çalışıyor, incelediği dişlerin anatomileri arasındaki farklılıkları beslenme alışkanlıkları açısından değerlendiriyordu.

 Geçtiğimiz günlerde Arkansas Üniversitesi’nden Peter Ungar ve arkadaşlarınca yapılan bir araştırma medyada haber oldu. Bu araştırmada Australopithecus afarensis ve Homo genusunun sözde evrimsel olarak ilkel üyelerinin diş morfolojileri karşılaştırılmıştı. Ungar, incelediği dişlerin yüzeylerini ve aşınma biçimlerini hangi tür yiyeceğin hangi biçimde aşınma meydana getireceğini ölçmede faydalı olacak bir zemin geliştirmeye çalışıyor, incelediği dişlerin anatomileri arasındaki farklılıkları beslenme alışkanlıkları açısından değerlendiriyordu.

Dişlerin tepe kısımlarının sivriliğinin daha sert yiyecekler yemeye bağlı olarak ortaya çıktığını farz eden Ungar, bu dişlerde söz konusu özelliğe geçişin görüldüğü 2.5 milyon yıl öncesine dikkat çekiyor ve insanların ilk olarak bu dönemde et yemeye başlamış olabileceğini belirtiyordu.

Bu araştırmayı ve Ungar’ın yorumlarını aktaran yayınların ise Darwinizm’e körükörüne destek verdikleri dikkat çekiyordu. İnsanın evrim süreci masalları anlatılıyor, insanın 2.5 milyon yıl önce vejetaryanlıktan et yemeye "evrildiği" iddia ediliyordu. Ancak Ungar’ın elde ettiği verileri evrimci bir bakış açısından yorumlaması sadece kendi önyargılarını göstermektedir. Söz konusu araştırmada, incelenen dişlerin sahiplerinin sözde maymundan insana doğru evrimleşen canlılar olduğuna dair somut bir gösterge yoktur. Bu dişler arasındaki evrimsel ilişkiler "varsayılır". Bir diğer deyişle, elde edilen veriler, insanın maymunsu bir canlıdan evrimleştiği senaryosuna "monte edilir". Bu durum, Arizona Eyalet Üniversitesi’nde biyoloji ve felsefe profesörü olan Jane Maienschein’ın şu sözlerinde açıkça ifade edilmektedir:  

"Geleneksel paleoantropologlar kemik ve dişlere yoğunlaşırlar. İlgili tüm fosil kafatasları, diş ve kemikleri toplarlar. Bunları inceler, ölçer, kıyaslar ve bunlar arasındaki evrimsel ilişkilerini göstermek için farz edilen morfolojik karakteristiklerini soy veya filogenetik ağaç oluştururlar- elbette tüm bunlar evrimsel ilişkiler olduğu varsayılarak yapılır. "1

Kısacası Ungar bir evrim kanıtı bulmuş değildir, elde ettiği verileri insanın evrimi masalına uydurarak anlatmaktadır. Bu ise çökmüş bir teoriyi ayakta tutma çabasından başka bir şey değildir. Darwinciliğe getirdiği eleştirilerle tanınan biyolog Francis Hitching evrim teorisinin bilimsel bulgular karşısında çöküşünü şöyle özetler:

"Modern evrim teorisi, test edilebileceği şu üç hayati alanda geçersizdir: Fosil kayıtları kademeli ve yavaş bir değişim yerine evrimsel sıçramalı bir model ortaya koyar. Genler, yeni formların evrimleşmesini engelleyen kuvvetli birer sabitleyici mekanizmadırlar. Moleküler seviyedeki rastgele adım adım mutasyonlar yaşamın artan ve organize kompleksliğini açıklayamamaktadır."2

Hitching’in sözlerinden de anlaşılacağı gibi, doğada canlıların genlerine yeni genler ekleyerek onları evrimleştirebilecek bir mekanizma yoktur. Evrimcilerin dayandığı rastgele mutasyonların organizmanın genetik bilgisini yıkıma uğrattığı bilinmektedir. Darwinistlerce varsayılan evrimin hiçbir mekanizması olmadığı ortadadır. Durum böyleyken kemik ve dişlere bakarak aralarında evrimsel ilişkiler kurmak, bir traktör ile bir uçak lastiği arasındaki benzerliklere bakarak aralarında evrimsel ilişki kurmaya benzer. Ancak bunların her ikisi de saçmadır çünkü ne traktörü uçağa ne de maymunsu bir canlıyı insana evrimleştirebilecek bir doğal mekanizma bulunmamaktadır.

Görüldüğü gibi Ungar’ın evrim masalları ve ona körükörüne destek veren yayınlar sadece Darwinist önyargılara dayanmaktadır. Bu yönde haberler yapan ve aşağıda listelediğimiz yayınlara, Darwinist hurafelerden vazgeçmelerini ve modern bilimin canlılığın kökeni alanında bilinçli tasarımı gösterdiğini kabul etmelerini tavsiye ediyoruz.

"İnsan 2.5 Milyon Yıl Önce Etobur Oldu", 9 Eylül 2003, VATAN
"Et Yeme, Eski Bir Alışkanlık", Ekim 2003, BİLİM VE ÜTOPYA
"2.5 Milyon Yıldır Et Yiyoruz", 27 Eylül 2003, HÜRRİYET BİLİM
 
 

 

1. Jane Maienschein, "The One and the Many Epistemological Reflections on the Modern Human Origins Debates"; "Conceptual Issues in Modern Human Origins Research" edited by G. A. Clark - and C. M. Willermet, Published by Aldine De Gruyter, New York, 1997, s. 414
2. Francis Hitching, The Neck of the Giraffe (1982), sf. 103, 107 

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER