Arjantin’den Kanada’ya, Kore’den Türkiye’ye kadar birçok ülkede siyaset, partiler aracılığı ile yürütülüyor. Siyasi partiler modern politikanın ve demokrasilerin olmazsa olmazları. İster demokrasinin temel aracı, isterse de zulmün kaynağı olsun, partiler devlet ile toplumların arasında bağ niteliğindeler. Yemen’de bu bağı canlı tutan partilerin bazıları şunlar:
Genel Halk Kongresi, Yemen Islah Birliği, Yemen Sosyalist Partisi, Arap Sosyalist BAAS Partisi, Yemenliler Birliği Partisi, Cumhuriyet Partisi, Demokratik Parti ve Halkçı Düzenleme Partisi.
Bu partilerin bir kısmı Yemen’de liberal ağırlıklı politikaları ya da İslami bir anlayışı savunuyor. Yemen’de, Irak ve Suriye’deki BAAS Partisi’ne benzer, Arap milliyetçisi politikaları çözüm olarak sunan partiler de var.
Partiler toplumun isteklerini hayata geçirmeyi vaat ederek seçimleri kazanmayı ve böylece iktidarı ele geçirmeyi hedefliyorlar. Ne var ki bazı partiler toplumun isteklerini hayata geçirmekte, ulusal problemleri çözmekte, hatta sorunları belirlemekte bile başarısız olabiliyor.
BAAS rejiminin Arap ülkelerinde meydana getirdiği zulüm ortamı açıkça görüldüğü halde, sosyalist ya da Nasırcı politikalarla Yemen’in daha güzel bir geleceği olacağını iddia eden partiler bile mevcut.
Yakın zamanda Irak ve Suriye’de faaliyet gösteren BAAS Partilerinin başarısızlıkları ülkelerini büyük bir felakete sürükledi. Mısır’da Müslüman Kardeşler’in Hürriyet ve Adalet Partisi, kendilerini desteklemeyenleri dışlayacağı hatta baskıcı bir yönetim kuracağı endişesi ile devrildi. Mısır’da şu an Suriye’deki gibi bir iç savaş yok, ancak ülkede artık demokrasi de yok. Her an patlaması muhtemel büyük bir kargaşanın ve şiddet dalgasının tedirginliği var.
Bu kötü örneklere karşın Yemen’de halihazırda işleyen bir demokrasi var. Partiler arasında ne kadar büyük fikir ayrılıkları olursa olsun demokrasinin işlemeye devam etmesi çok önemli. Bunun için Yemen’de partilerin bir asgari müşterekte uzlaşması şart. Üstelik bu müşterek noktaları partilerin ideolojilerinde bir değişiklik ya da sınırlama yapmadan oluşturmak da mümkün. Yemen’de milli bütünlüğün korunması ve demokratik yaşamın devamı için bütün partilerin üzerinde uzlaşması gereken temel hususlar şunlar olabilir:
• Yemen’in bir hukuk devleti olarak varlığını korumasına özen göstermek,
• Yemen’de ister sağ, isterse sol olsun totaliter nitelikli bir yönetim biçiminin karşısında olmak,
• Etnik veya mezhepsel ayrılıkçı politikalara taraf olmamak,
• Hangi ideolojiye veya dünya görüşüne sahip olursa olsun toplum içerisinde her türlü düşüncenin ve inancın rahatça ifade edilmesini ve insan haklarını savunmak,
• Kendi fikrini hâkim kılmak için şiddeti araç olarak kullanmayı reddetmek,
Bu maddelerin dışında sonuncu ve en önemli husus ise Yemen’deki tüm partilerin demokrasiye bağlılıklarını açık ve net bir biçimde beyan etmesi. Ülkede demokrasinin korunmasında en büyük sorumluluk Yemenli Müslümanlara ait. Çünkü İslam’ın özünde bugün demokrasiye atfettiğimiz; düşünce, inanç ve ifade özgürlüğü var.
Bazı insanlar demokrasinin insanlık tarihine Antik Yunan‘la birlikte girdiğini zannederler. Oysa insanlara demokrasiyi öğreten Allah’tır. Hz. Adem (as)’dan bu yana tüm peygamberler özgürlüğün, hür düşüncenin, fikirlere saygının gerçek temsilcisidirler. Demokrasi denildiğinde insanların aklına gelen özgürlük, adalet, kimseye baskı yapılmaması, her insanın birinci sınıf vatandaş olması, insanlara saygı duyulması, güven duyulması, insanların fikrinden dolayı yargılanmaması gibi tüm kavramların özü din ahlakında mevcut. İnsanlar bunları tarih boyunca Allah’ın indirdiği Hak dinler vesilesiyle öğrenmişler ve en güzel örneklerine de Hak dinlerin yaşandığı dönemlerde şahit olmuşlar.
Diğer tüm peygamberler gibi Hz. Muhammed (sav)’in peygamberliği süresince de demokrasi anlayışına örnek teşkil eden birçok olay yaşandı. Peygamberimiz (sav)’in yaşadığı coğrafyada çok çeşitli din, dil, ırk ve kabileden insan bir arada yaşıyordu. Bu toplulukların bir arada huzur ve güven içinde yaşamaları, aralarına nifak sokmaya çalışanların etkisiz bırakılmaları çok zordu. En küçük bir sözden veya tavırdan dolayı bir grup diğerine hemen öfkelenip saldırabiliyordu. Ancak Peygamberimiz (sav)’in demokrasi anlayışı, adaletle hükmetmesi, Müslümanlar için olduğu kadar bu topluluklar için de bir huzur ve güvence kaynağı olmuştur. Asr-ı Saadet döneminde Arap yarımadasında Hıristiyan, Musevi, putperest ayırt etmeksizin herkese adil davranılmıştı. Peygamberimiz (sav) Allah’ın “Dinde zorlama (ve baskı) yoktur...” (Bakara Suresi, 256) ayetine uyarak, herkese din ahlakını anlatmış, ancak seçimlerini yapmak konusunda herkesi serbest bırakmıştır.
Yüce Allah’ın Hak dini, Allah’ın emrettiği şekliyle yaşandığında insanların özlemi içinde oldukları gerçek adalet, demokrasi, saygı ve sevgi yaşanır. Allah’ın izniyle pek yakında demokrasi, kardeşlik, sevgi, dostluk, barış tarihte eşi görülmemiş bir şekilde, yalnız Yemen’de değil, tüm dünyaya hâkim olacak, insanlar imanın neşesini, sevincini, bereketini doya doya yaşayacaklardır.
Adnan Oktar'ın National Yemen'de yayınlanan makalesi: