Hayalinizde uluslararası alanda faaliyet gösteren dev bir şirket canlandırın. Bu şirketin dünyanın değişik bölgelerine dağılmış fabrikaları, üretim tesisleri, yönetim merkezleri, şubeleri ve yan kuruluşları olsun. Farklı niteliklerdeki yüz binlerce insan böyle bir ticari organizasyonun çatısı altında ve belirli bir hedef doğrultusunda bir araya gelsinler.
Biraz daha detaylandıralım; söz konusu şirketin İngiltere'deki şubesi kendi ülkesindeki tüketicilerin taleplerini Amerika'daki genel merkeze iletsin; Amerika'daki yönetim kurulu, son beklentileri hesaba katarak İtalya'daki araştırma ve geliştirme ofisine direktif versin; İtalya'da dizayn edilen prototipler kamuoyu araştırmalarıyla İngiltere'de denensin; beğenilenler bu uluslararası kuruluşun Çin'deki fabrikalarında üretilmeye başlansın; bir taraftan da yeni ürünlerin tanıtımı için dünya genelinde büyük bir reklam kampanyası düzenlensin…
Şüphesiz, ana hatlarıyla tasvir edilen bu organizasyonun her aşamasında yoğun bir haberleşme trafiği söz konusudur. Yöneticiler, mühendisler, işçiler, reklamcılar, pazarlamacılar ve daha pek çok insan birbirleriyle sürekli bir koordinasyon içindedir. Böyle olması da gerekir. Çünkü başarı kazanılması haberleşme ile doğrudan doğruya bağlantılıdır. Aksi takdirde bu kuruluşun çağın hızla değişen ve gelişen şartlarına ayak uydurması mümkün değildir.
Şimdi zihnimizde çok daha büyük bir organizasyon canlandıralım. Buna katılan insanların sayısını da alabildiğine fazla hayal edelim. Dünyada yaşayan bütün insanları, yani yaklaşık 6 milyar insanı bu organizasyonda görevlendirelim. Her insanın belirli ve özel bir görevi olsun. İnsanların milyonlarcasını aynı çatı altında toplayarak ortak bir çalışma yapmalarını sağlayalım. Ve her insana birer cep telefonu verelim. Öyle bir merkezi idare ve bilgi ağı kuralım ki, 6 milyar insanın her birine elinde bulunan cep telefonundan kendilerine ne yapmaları gerektiği teker teker bildirilsin. Örneğin söz konusu insan bir fabrikada görevlendirildiyse, kendisinden bazen daha hızlı üretim yapması, bazen üretimi yavaşlatması, bazen de ürettiği ürünü değiştirmesi istensin. Sonuçta öyle bir planlama yapılsın ve öyle bir iletişim ağı kurulsun ki, dünyanın yüz binlerce farklı yerinde milyarlarca insan ortak bir plan doğrultusunda hareket etsin.
Hücrelerin Kusursuz Uyumu
Bu örneği biraz daha büyütelim. Dünyanın nüfusunun şu andakinden daha fazla olduğunu, ve bu durumda bile söz konusu organizasyonun çok daha mükemmel bir şekilde işlediğini varsayalım. Ve dünyanın nüfusunu 15 bin kat daha artıralım. Yani dünya gibi 15 bin farklı gezegen olduğunu ve her gezegende bulunan 6 milyar insanın tek bir gezegene doluşarak 100 trilyonluk bir insan topluluğu oluşturduğunu varsayalım. Ve bu insan topluluğunun yine kusursuz bir uyum içinde birlikte çalıştıklarını, her bireyin ne yapması gerektiğinin kendisine cep telefonu vasıtası ile bildirildiğini düşünelim. (Harun Yahya, Hormon Mucizesi)
İnsanın hayal gücünü dahi aşan bu örnek aslında gerçekten var olan bir organizasyonun bir benzetmeyle anlatılmasıdır. Ve bu kusursuz organizasyon dünya üzerindeki her insanın çok yakınında her saniye çalışmaktadır. Bu organizasyon kendi bedeninizi oluşturan yaklaşık 100 trilyon hücre arasında kurulmuştur.
Siz bu yazıyı okurken vücudunuzda milyonlarca işlem yapılmaktadır. Bu işlemlerle bedeninizin hangi bölgesinde hangi hücrelerin neye ihtiyaçları olduğu hesaplanmakta, hangi görevleri yapmaları gerektiği belirlenmekte, hücrelerin ihtiyaçlarını karşılayacak önlemler alınmakta ve hücrelere ne yapmaları gerektiği teker teker bildirilmektedir. Vücudumuzda bulunan 100 trilyon hücrenin birbirleri ile uyum içinde çalışmalarını sağlayan bu kimyasal iletişim sistemine "Hormon Sistemi" denir. Bu sistem insanoğlunun sağlıklı bir şekilde yaşam sürmesi için her an var gücüyle çalışır. Meydana gelebilecek herhangi bir aksaklık metabolizmamızda ciddi ve kalıcı hasarlara yol açabilir. Ancak hormon sistemimiz Yüce Allah`ın kontrolü altındadır ve eksiksiz bir şekilde görevini yapmaktadır.
Siz bu yazıyı okurken vücudunuzda milyonlarca işlem yapılmaktadır. Bu işlemlerle bedeninizin hangi bölgesinde hangi hücrelerin neye ihtiyaçları olduğu hesaplanmakta, hangi görevleri yapmaları gerektiği belirlenmekte, hücrelerin ihtiyaçlarını karşılayacak önlemler alınmakta ve hücrelere ne yapmaları gerektiği teker teker bildirilmektedir. Bu işlemler sırasında böbrek kanalcıklarında bulunan hücreler sodyum iyonunu (Na+) geri alırken bir taraftan da potasyum iyonunu (K+) idrara verirler. Çünkü sodyum ve potasyumun kanda çok özel bir oranda bulunmaları gerekmektedir. Aldesteron hormonu ise bu önemli dengenin sağlanmasından sorumludur.
Aldesteron Hormonu
Hayatta kalabilmeniz için vücudunuzda, her an, sayılamayacak kadar çok dengenin sağlanması gerekir. İnsan, günlük yaşamını sürdürürken bu dengelerin hiçbirinin farkında değildir. Örneğin, şu anda kan basıncınızın değeri birçok ayrı sistem tarafından ayarlanmaktadır. Böbrek üstü bezlerinin ürettiği "aldosteron" isimli hormonun görevi;
Vücudumuzda 1 gramın 10 milyonda biri kadar az bir miktarda aldosteron hormonu bulunmaktadır. Yapılan araştırmalar 1 ton böbrek üstü bezinden yalnızca 10 mg aldosteron salgılandığını belirlemiştir. Bu da çok önemli bir gerçeği ortaya koymaktadır. 1 gram aldosteron hormonu elde etmek için toplam 10 milyon insanın böbrek üstü bezlerinin ürettikleri aldosteronu biriktirmek gerekmektedir. İnsan vücudu o kadar hassas bir denge ile yaratılmıştır ki, bu kadar az miktarda bulunan bir hormonun eksikliği ölüme neden olabilir.
İnsan vücudundaki her hücre özel bir görev için yaratılmış, özel niteliklerle donatılmış ve görev yapması gereken yere yine özel olarak yerleştirilmiştir. Kısacası insan yaratılmıştır ve bedenindeki her ayrıntı da bu yaratılışın bir delilidir.
Allah bir ayette şöyle buyurmaktadır:
"Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir. O'na mülkünde ortak yoktur, her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir." (Furkan Suresi, 2)