Myanmar ordusunun geçtiğimiz Ağustos sonunda başlattığı saldırılar nedeniyle Arakan nüfusunun üçte ikisi, yani yaklaşık 650 bin kişi ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Yüzlerce köy yakıldı, toplu tecavüz ve dehşet verici çeşitli işkenceler yaşandı, binlerce insan öldürüldü.
Myanmar’da Arakanlı Müslümanların uğradığı bu insanlık dışı muameleler ve bu nedenle yaşanan göç medyada genişçe yer aldı. Ancak buna karşın yaşananları durduracak herhangi bir girişim gerçekleşmedi. Ancak bu Ocak ayında yaşanan bir gelişme insanlık krizinin sonlandırılmasına yönelik uluslararası girişimleri tetikleyebilir.
Aktivistler geçtiğimiz Ağustos ayında sorunun gündeme gelişinden bu yana Myanmar’daki hak ihlallerinin önlenmesine yönelik girişimlerin yeterli olmadığını belirterek uluslararası bir araştırma komitesi kurulması talebinde bulundular. Myanmar hükümeti, bugüne kadar ülkedeki insan hakları ihlalleri hakkındaki tüm iddiaları reddediyor ve yaşananların resmî kurumlarla ilişkisini reddediyordu.[i] öteden beri yaşananlarda devletin rolünün olduğuna dair kuvvetli şüpheler mevcut olsa da, bu durum sorunun uluslararası hukuk çerçevesinde ele alınması yolunda önemli bir engel teşkil ediyordu.
. Nitekim BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeid Ra'ad El Hüseyin, BBC'ye yaptığı bir açıklamada "Askeri operasyonların boyutu düşünüldüğünde, bu kararların üst düzey isimler tarafından alınmış olması gerekir" demişti. El Hüseyin'e göre, Myanmar'ın sivil lideri Aung San Suu Kyi ile ordunun başındaki General Aung Min Hlaing gelecekte kendilerini soykırım suçlamalarıyla karşı karşıya bulabilir.[ii]
Bu demeçten sonra Myanmar ordusu ilk kez Arakanlı 10 Müslümanın askerler ve Budist köylüler tarafından öldürüldüğünü kabul etti. İnsan hakları örgütleri bu itirafı “buzdağının sadece görünen kısmı” olarak yorumladı ve Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü uluslararası soruşturma çağrısı yaptılar.[iii]
Bu çağrıyı AB ülkelerinin oluşturduğu bir heyetin, Myanmar hükümetine, ülkeye bağımsız bir uluslararası soruşturma ekibinin girmesine izin vermesi yönündeki başka bir çağrı takip etti. Heyetin yaptığı açıklamada "Bu acımasız cinayetler, bölgedeki hak ihlalleri üzerine etraflıca ve güvenilir bir soruşturmaya acilen ihtiyaç olduğunu doğrulamaktadır. Bu tür ciddi insan hakları ihlallerinin faillerinin dokunulmazlığı sona ermelidir." denildi. Dolayısıyla, AB’nin Myanmar hükümetine olan çağrısı ise şu şekilde: İnsan Hakları Konseyi temsilcilerinin ve gazetecilerin de yer alacağı bağımsız bir gözlemci grubunun tüm bölgeye tam erişiminin sağlanması.[iv]
Rohingyalıların yaşadıklarının ne kadar vahim olduğunu ortaya koyabilecek çok sayıda uluslararası kurum ve kuruluş var. Bunlardan birisi de Uluslararası Af Örgütü. Af örgütü yetkilileri Myanmarlı askerlerin Rohingyalılara tecavüz ettiğine, köylerini yaktıklarına ve öldürdüğü sivilleri toplu mezarlara gömdüğüne dair somut delillere sahip olduklarını söylüyor.[v]
Geçtiğimiz Aralık ayında ülkede bir ay geçiren UNICEF sözcüsü Marixie Mercado ise Rakhine eyaletinde çocukların sürgün kamplarında korkunç koşullarda yaşamak zorunda bırakıldıklarını belirtiyor. Mercado’nun aktardıkları Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin defalarca ihlal edildiği bir manzarayı resmediyor: Çok sayıda çocuk ciddi derecede beslenme yetersizliği çekiyor, temiz suya ve gıdaya erişimleri yok. Çocuklar lağım çukurlarının içinde yalınayak gezmek zorunda kalıyorlar. Ayrıca, kamplardaki tedavi merkezleri kasıtlı olarak yağmalanıyor ve yok ediliyor. Mercado buralara insani yardım ulaştırmanın giderek daha çok zorlaştırıldığını söyleyerek bu durumun ortadan kaldırılabilmesi için bölgesel örgütlere ve ülkelere nüfuzlarını kullanmaları çağrısı yapıyor.[vi]
Uluslararası kuruluşların Arakan’da resmi olarak gözlem yapmalarına yönelik taleplere, Myanmar hükümeti şu ana kadar olumlu bir karşılık vermedi. Nitekim Myanmar hükümeti BM İnsan Hakları Myanmar Özel Raportörü Yanghee Lee'nin, ülkeye tüm erişim izinlerini iptal etmiş durumda. Üstelik Lee’nin görev süresi boyuncu kendisiyle hiçbir şekilde iş birliği yapılmayacağı ilan edildi. Lee, Myanmar hükümetinin sadece bu deklarasyonunun bile ülkede korkunç olaylar yaşandığının göstergesi olduğunu belirtti ve 18-24 Ocak tarihlerinde Bangladeş, 25-30 Ocak tarihlerindeki Tayland ziyaretleri sonucunda, hazırlayacağı raporu Mart ayında BM Cenevre Ofisi'nde gerçekleşecek İnsan Hakları Konseyi’ne sunacağını açıkladı.[vii]
Başta BM olmak üzere uluslararası insan hakları kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin artan talepleri ve baskısı karşısında Myanmar hükümetinin daha fazla direnmesi oldukça zor. Eğer gazetecilerin de eşlik edeceği bir resmi görevli grubu gözlem imkânına kavuşursa Arakan’da işlenen suçlar ve failleri hakkında daha somut delillere ulaşılabilecek. Bu delillerin elde edilmesi işlenen suçların soruşturulacağı hukuki sürecin başlatılabilmesi açısından oldukça önemli.
BM’nin en resmi ağızları Arakan’da bugün yaşananların ders kitaplarında etnik temizlik başlığı altına dahil edilebileceğini belirtiyor.[viii] Bu durum gözden kaçırılmaması gereken çok önemli iki hususun hatırda tutulmasını gerekli kılıyor:
Birincisi tarihte etnik temizliğe varan girişimlerde bulunan yöneticilerin yaptıklarını gizlemek için ustaca yöntemler uyguladığı gerçeği. Diğeri ise yaşananların gerçek sorumlularının süreci olabildiğince uzatıp etnik temizliğin daha geniş çaplı bir hal alması. İşte bu nedenlerle daha fazla insanın işkence görmesi ve canlarını kaybetmesine engel olabilmek için uluslararası toplumun daha hızlı ve daha organize hareket etmesi şart.
[ii] Justin Rowlatt, BM: Myanmar lideri ve genelkurmay başkanı Arakanlı Müslümanlara soykırımla suçlanabilir,
BBC Türkçe 18 Aralık 2017, http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-42397836
Adnan Oktar'ın BERNAMA'da (Malezya) yayınlanan makalesi: