İran Genel Kurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri, 15-17 Ağustos tarihlerinde Türkiye'ye önemli bir ziyarette bulunarak, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Savunma Bakanı Nurettin Canikli ve Türk Silahlı Kuvvetleri Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar ile görüş alışverişinde bulundu. Bu ziyareti önemli kılan, bir Genelkurmay başkanının 1979 İran Devrimi'nden bu yana Türkiye'ye ilk ziyareti olması. Aynı zamanda toplantının zamanlaması Suriye'de gelişen olayların ilgili ülkeleri etkilemesi itibariyle de önemli.
Toplantıların kapsamı, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) 25 Eylül'de yapılması planlanan bağımsızlık referandumu kararından terörle mücadele ve bölgesel güvenliğe kadar farklı konulardaydı. Her ne kadar Türkiye ve İran’ın ilişkilerinde Suriye İç Savaşı'nın zıt taraflarında olmaları nedeniyle iniş çıkışlar yaşanmış olsa da, iki ülke ve Rusya 2016 yılı sonunda Moskova Zirvesi'nde Suriye'de ateşkes başlatmak için büyük bir adım attılar. Astana görüşmeleriyle sürmekte olan çatışmalarda ilk kez ilerleme kaydedildi. Türkiye ve İran bölgenin güvenliği sağlamada sorumluluklarının her zaman bilincindedirler. Bölgedeki bazı ülkelerle karşıt taraflarda olmalarına rağmen masum Müslümanların refahı için hep işbirliği içinde oldular.
Kuzey Irak'ta yaşayan seçmenlere referandumla bağımsız bir Kürdistan isteyip istemediklerini sorulacak. Tek bir sorudan oluşan referandum, IKBY makamlarının aksini iddia etmesine rağmen, referandumun olası etkileriyle ilgili endişeleri de beraberinde getiriyor. Benzer bir referandum 2005 yılında gerçekleşti. Ancak bu referandumu farklı kılan, bunun resmi ve bağlayıcı bir halkoylaması olması. Daha önemlisi, bu belki ülkenin parçalanmasına neden olacak ve IKBY'nin Irak'tan resmen ayrılmasından önce atılan en son adım. Bölgedeki mevcut durum göz önüne alındığında, başka bir çatışma veya ulusal yıkım istenilecek en son şey. Bu nedenle hem İran hem de Türk yetkililer, Irak'ın üniter yapısında ısrar ederek bu referanduma şiddetle karşı çıkıyorlar.
Tümgeneral Bakıri ile görüşülen bir diğer önemli konu her iki ülkenin ortak düşmanıyla ilgiliydi; PKK terör örgütü. Aynı terörist grup İran'da PJAK adıyla faaliyet gösteriyor. Gerçek şu ki ABD, Suriye'de PYD ismini kullanan aynı terörist gruba ve silahlı kanadı YPG’ye cephane tedarik etmektedir. ABD, PKK'yı terörist listesine alsa da, aynı gündeme hizmet eden PYD/YPG gruplarını onlardan ayırıyor. 2013'te verdiği bir röportajda, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın kardeşi Osman Öcalan şunları söyledi:
"PJAK’ı (PKK'nın İran kolu) kurduğum gibi PYD'yi de kurdum. Suriye rejimini kışkırtmak istemediğimiz için parti adında "Kürdistan" kelimesini kullanmadık. PYD PKK ile bağlantılıdır ve PKK’nın emriyle hareket eder. PYD'yi Kandil'de kurduk. İlk genel PYD kongresini Ekim 2003'te yaptık. Kadroları Kandil'de eğittik.”
Sadece son iki ay içinde ABD bu terör örgütlerine 1.000 tırdan fazla silah sağladı.
Tümgeneral Bakıri ile yapılan görüşmelerin en önemli sonuçlarından biri, İran ve Türkiye'nin 1977'den bu yana Türkiye'de 40.000 kişinin ölümüne neden olan bu terör örgütüne karşı yürüttükleri savaşta, askeri istihbarat alışverişi konusunda anlaşma sağlaması oldu. İran'ın üst düzey askeri yetkilisi ile toplantılardan birkaç gün önce İran-Türkiye sınırında 144 km uzunluğunda olması planlanan bir duvar inşa edilmeye başlandı. Bu duvar inşasının nedeni sınırı PKK/PJAK'ın saldırılarına karşı korunmak. Bu teröristler sadece kanlı eylemlerde bulunmakla kalmıyor aynı zamanda engellemek ve yavaşlatmak suretiyle iki ülke arasındaki ticarete de müdahale ediyorlar.
Suriye çatışmasında, bazı cihatçı gruplara ev sahipliği yapması nedeniyle gözler İdlib eyaletine çevrildi. Eski bir El-Kaide üyesi tarafından yönetilen Hayat Tahrir el-Şam'ın (HTS) silahlı grubu, rakibi isyancı grup Ahrar el-Şam'ın çekilmesi üzerine şehri kontrol altına aldı. HTS ve Ahrar el-Şam bir dönem müttefiktiler ve 2015 yılında Suriye hükümet güçlerinden İdlib eyaletinin büyük bir kısmını almak için yan yana savaştılar. ABD'nin Rakka operasyonunun ardından, İdlib bir sonraki hamle olarak değerlendirildi. İdlib, Suriye ve komşu ülkelere tehdit teşkil ettiğinden İran ve Türkiye'nin cihadi grupların sınırlarından sızmasına karşı güçlerini birleştirerek tedbir almaları muhtemeldir.
Rusya Genel Kurmay Başkanının birkaç gün içinde Türkiye'ye yapacağı ziyaretin, Suriye'deki ihtilafın sona erdirilmesinde önemli rol oynayacak olan İran ve Türkiye arasındaki işbirliğini güçlendireceği düşünülüyor. Birçok analist, Türkiye'nin İran ve Rusya'ya yaklaşımını, Batılı Müttefikleri ve NATO'dan bir uzaklaşma olarak yorumluyor. Oysa İran, yüzyıllar boyu kardeş ülkemiz oldu ve 300 yılı aşkın bir süredir hiç değişmeyen bir sınırı paylaşıyoruz. İran, kanlı darbe girişimi gecesi bizim tarafımızdaydı ve Dışişleri Bakanı Cevat Zarif, Türk mevkidaşı aracılığıyla sabah saatlerine kadar gelişmeleri takip etti. Batılı müttefikler darbeye kayıtsız kalıp başarısız oluncaya kadar darbe girişimini kınamazken, Rusya Devlet Başkanı da desteğini hemen gösterdi. Türkiye böyle zorlu bir dönemde bu ülkelerin gösterdikleri sadakati daima hatırlayacaktır.
Yüz binlerce sivilin ölümüyle sonuçlanan bu çatışmayı durdurmak için Türkiye, İran ve Rusya arasında bir ittifak oluşturulması çok önemlidir. Böyle bir birlik, bölge savaştan temizlendikten sonra bölgenin yeniden yapılandırılmasına ve bölgede istikrar sağlanmasına büyük katkıda bulunacaktır. Üç ülke işbirliğinden büyük fayda sağlayacaktır. Bu işbirliği diğer ülkeleri de bölgenin güvenliğini sağlamaya çaba sarf etmek için harekete geçirecektir.
Adnan Oktar'ın Tehran Times’da yayınlanan makalesi