Terörizmi besleyen ideolojiler
ucgen

Terörizmi besleyen ideolojiler

45245

Bugün dünyanın dört bir köşesinde terör, soykırım ve katliamlar yaşanmakta, masum insanlar hunharca öldürülmekte, suni sebeplerle birbirlerine düşman hale getirilen topluluklar ülkeleri kana bulamaktadır. Birbirlerinden çok farklı tarihlere, kültürlere ve toplumsal yapılara sahip olan ülkelerde meydana gelen bu olayların, her ülkede kendine özgü bazı nedenleri ve kaynakları olabilir. Ancak biraz araştırıldığında her birinin ilginç bir ortak noktası olduğu görülecektir. Bu, dinsiz ideolojilerin toplumlar üzerinde yarattığı manevi tahribattır.

Bu dinsiz ideolojilerin en önemli ortak özelliklerinden biri, militanlarını Darwinizm ile eğitiyor olmalarıdır. Evrim teorisi, insanların kendilerini sorumlu hissedecekleri ve ahirette hesap verecekleri bir Yaratıcı olduğu gerçeğini reddeder. Bu teorinin eğitimini gören bir insan da kendinin sorumsuz ve başıboş olduğunu zanneder. Bu nedenle de "nasılsa kimseye hesap vermeyeceğim" diye düşünerek, her türlü insafsızlığı, ahlaksızlığı ve vicdansızlığı kolaylıkla yapmaya açık hale gelir.

Evrim teorisinin terörizme verdiği ikinci önemli destek ise, bu teorinin insanı gelişmiş bir hayvan olarak göstermesidir. Dolayısıyla Darwinizm'e inananlar, bir insanın öldürülmesini herhangi bir hayvanın öldürülmesi kadar kolay görürler. Bölücü terörün tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bebekleri, kadınları, yaşlıları ve binlerce masum insanı gözünü dahi kırpmadan öldürebilmesinin ardında yatan neden, işte sahip oldukları ve tüm insanlık için tehlike oluşturan bu Darwinci anlayıştır.
Darwinizm'in tehlikelerinin insanlara anlatılmasının önemi bu noktada tekrar ortaya çıkmaktadır. Darwinizm'i bilimsel bir gerçek zanneden ve dini duygulardan uzak, Allah korkusu olmayan bazı kimseler, kendilerine Darwinizm'e dayandırılan ideolojiler telkin edildiğinde kolayca ikna edilebilmektedir. Ve bu kapsamlı telkinin sonrasında herkes gibi sade bir insan, eline silah alıp dağa çıkabilmekte, masum insanların canına kast edebilmekte ve devletine karşı ayaklanabilmektedir. Çünkü bu kişilere, Allah, din, vatan, millet ve bayrak sevgisi yerine, dinsizlikleri ve kanlı katliamları ile ünlenmiş Stalin'i, Lenin'i, Mao'yu sevip saymaları, insanı hayvan gibi gösteren Darwin'in teorisine göre düşünmeleri öğretilmektedir.
Oysa Allah'ın varlığının delilleri ve O'nun Kuran'da bildirdiği güzel ahlak anlatıldığında, insanların düşmanlığı, savaşı ve kaos ortamlarını kendilerine hedef edinen bu tür ideolojilere saplanmaları imkansız hale gelir. Allah'a iman eden, ahirette her yaptığının hesabını vereceğini bilen bir insan, Kuran ahlakından dolayı devletine ve milletine güçlü bir bağ ile bağlanır. Çünkü Allah Kuran'da insanları bozgunculuktan men etmiştir:

"Allah'a verdikleri sözü, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozanlar, Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi kesip-koparanlar ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar; işte onlar, lanet onlar içindir ve yurdun kötü olanı da onlar içindir." (Rad Suresi, 25)

Bu ayetten de anlaşılacağı gibi, Allah'tan korkan bir insanın devletine, milletine en küçük zarar dokunduracak bir harekete dahi göz yumması söz konusu değildir. Çünkü Allah'tan korkan bir insan O'nun hoşnut olmayacağı ve cehennemde sonsuz bir azapla karşılık vereceğini bildirdiği her türlü tavırdan titizlikle sakınır. Allah'a ve ahiret gününe inanmayan bir insan ise kimseye hesap vermeyeceğini zannederek her türlü kötülüğü kolaylıkla yapabilir.
Anarşi, terör ve kargaşa belasının kökeninde insanların saygı, sevgi, merhamet gibi güzel duygulardan uzaklaşması, ahlaki ve insani değerlerini kaybetmesi yatmaktadır. Bu beladan kurtulmak için öncelikle yapılması gereken ise, dinsizliğin ortadan kaldırılması ve insanlara Allah korkusunun ve Kuran ahlakının öğretilmesidir.
Terörü teorisinde barındıran ve dünya çapında da bizzat uygulayan Komünizm, geçtiğimiz 20. yüzyıla damgasını vurmuş bir ideolojidir. Tarihçilerin hesaplamalarına göre, sadece bu ideoloji nedeniyle 20. yüzyıl boyunca yaklaşık 120 milyon insan öldürülmüştür. Bunlar, bir savaş sırasında cephede ölen askerler değil, komünist devletlerin kendi halklarının içinden öldürdükleri sivillerdir. 120 milyon erkek, kadın, yaşlı, küçük çocuk, bebek, sadece "komünizm" denen bu soğuk, katı, sert ve vahşi ideoloji nedeniyle yaşamını yitirmiştir.
Komünizm ya da diğer bir ifadeyle Marksizm-Leninizm, diğer bir takım ideolojilerin aksine, felsefi bir temele sıkı sıkıya bağlıdır. Bu felsefe, materyalizm ve Marx'ın materyalizme getirdiği diyalektik yorumdur. Bir komünist örgüt ya da rejiminin bekası bu felsefenin anlaşılması ve kabul görmesine bağlıdır. Bu nedenle tüm komünist örgütler militanlarına bu felsefeyi aşılarlar, onların beyinlerini materyalizm ile yıkayarak yönlendirirler.
Ünlü Marksist Felsefeci Georges Politzer, Felsefenin Başlangıç İlkeleri adlı kitabında materyalist felsefenin özümlenmesinin bütün komünist militanlar için gerekli olduğunu şöyle vurgular:

"Doğru bir tahlil ve düşünce yöntemi her militan için gereklidir... Böyle bir yöntemse, Marksizm'in temelini meydana getiren ve bizim bu kitapta açıklamayı amaçladığımız diyalektik materyalizm felsefesidir."

Diyalektik materyalizm "her komünist militan için gereklidir", çünkü ancak insanı basit bir madde yığını haline getiren, vatan sevgisi, fedakarlık, adalet gibi idealist kavramları yok eden bu felsefe sayesinde genç insanların ellerine silah tutuşturulup devlete ve topluma karşı düşman bireyler haline getirilebilmektedir. Ancak bu felsefe sayesinde dini inançlar yok edilmekte ve komünist propaganda etkin hale gelebilmektedir.

Teröre karşı fikri propaganda

Ülkemizin de yıllarca mücadele ettiği Marksist-Leninist ideolojye sahip bölücü terör örgütlerinin, iç disiplinini korumasını, yeni militanlar kazanmasını, sempatizanlar ve destekçiler edinmesini sağlayan bu ideolojiye karşı fikri karşı-propaganda gerekmektedir.
Komünizme karşı yönelecek bir fikri propagandanın doğrudan diyalektik materyalizmi hedef alması gerekir. Bu felsefenin geçersizliğinin, gerçeklere aykırılığının insanlara anlatılması ve böylece bölücü terörün de fikri zemini olan komünizmin dayanaksız bırakılması gerekir.
Materyalizmi geçersiz kılmak için kullanılacak en etkili yöntem ise, bu felsefenin pozitif bilimleri ilgilendiren iddialarını sorgulamaktır. Kuşkusuz materyalizm, tarih teorisi, toplum teorisi ya da ekonomik teori gibi yönlerden de eleştirilebilir, ancak sosyal bilimler hiç bir zaman için kesin ve kolay anlaşılır sonuçlar vermedikleri için bu tür eleştirilerin etkisi sınırlı olacaktır. Pozitif bilimler ise ortaya kesin sonuçlar koyarlar. Bu nedenle materyalizmin bu sonuçlarla olan çelişkisi kolaylıkla toplumun gözleri önüne serilebilir. Bu noktada anlatılması gereken en önemli nokta ise, pozitif bilimlerin, materyalizmin en önemli bilimsel temeli sayılan Darwinizm ile olan çelişkileridir.
Modern bilimsel bulguların Darwinizm'i nasıl geçersiz kıldığını bir başka yazımızda ele almak sözüyle, burada bu teori ile Marksizm arasındaki ilişkiye değinmekte yarar var.
Darwin, canlı türlerini Allah'ın yarattığı gerçeğinin yaygın bir biçimde benimsendiği dönemde, canlıların sadece cansız maddenin kendi içindeki etkileşimleriyle, tesadüfen ortaya çıktıklarını iddia etmişti. Dahası, maddenin kendi içindeki bu etkileşimi de "yaşam mücadelesi", yani çatışma olarak yorumluyordu. Bu, Marx'ın tarihe getirdiği yorumun aynısıydı. Çünkü Marx'a göre tarihin işleyişi de karşıt tezlerin çatışmasıyla -yani diyalektik olarak- gerçekleşiyordu.
Nitekim Darwin'in materyalizme yaptığı bu büyük katkının önemini ilk anlayan kişi, Karl Marx'ın bizzat kendisi oldu. Marx, Darwin'in 1859 yılında yayınlanan Türlerin Kökeni adlı kitabını incelemiş ve bu kitabın kendi fikirleri için büyük bir dayanak oluşturduğunu görmüştü. Engels'e yazdığı 19 Aralık 1860 tarihli mektubunda, Darwin'in kitabı için "bizim görüşlerimizin tabii tarih temelini içeren kitap budur işte" diyordu. Marx, Darwin'e olan sempatisini en büyük eseri Das Kapital'i Darwin'e ithaf ederek de göstermişti. Kitabın Darwin'e yolladığı Almanca baskısına el yazısıyla şöyle yazmıştı: "Charles Darwin'e, gerçek bir hayranı olan Karl Marx'tan".
Komünizmin kurucusu tarafından bu denli yüceltilen evrim teorisi, doğal olarak onların takipçileri tarafından da hararetle benimsenmiştir. Dünyanın her neresinde olursa olsun, her türlü komünist örgüt, rejim ya da hareket, Darwinizm'i sonuna dek savunmuş; onu, kendi fikri çatısının temel taşlarından biri olarak kabul etmiştir. Bugün de hala Marksizm-Darwinizm ilişkisi sürmektedir. Dünyanın her neresinde olursa olsun, her türlü Marksist hareket, dünya görüşünü Darwinizm'e dayandırır ve bu teoriyi ısrarla savunur.
Komünizmin iddiası, bu söz konusu ideolojik dayanağının da "bilimsel birer gerçek" olduğudur ve bu nedenle komünistler kendilerini "bilimsel sosyalistler" olarak tanımlarlar. Komünizm ile materyalist felsefe ve Darwinizm arasındaki ilişki, komünizme karşı yürütülecek ideolojik mücadelenin, materyalizmi ve Darwinizm'i bilim yoluyla çürütmeyi hedef alması gerektiğini göstermektedir.

 

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo