Şuara Suresi, 21-68 (Musa kıssası-Mehdiyet)
ucgen

Şuara Suresi, 21-68 (Musa kıssası-Mehdiyet)

41273

26/21- "Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım; sonra Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen (elçilerden) kıldı."

26/22- "Bana karşı lütuf-dediğin nimet de, İsrailoğulları'nı köle kılmandan dolayıdır."

26/23- Firavun dedi ki: "Alemlerin Rabbi nedir?"

26/24- Dedi ki: "Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan herşeyin Rabbidir. Eğer 'kesin bilgiyle inanıyorsanız' (böyledir)."

26/25- Çevresindekilere dedi ki: "İşitiyor musunuz?"

26/26- (Musa:) Dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbidir."

26/27- (Firavun) Dedi ki: "Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir."

26/28- "Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan herşeyin de Rabbidir" dedi (Musa).

26/29- (Firavun) dedi ki: "Andolsun, benim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka hapse atacağım."

26/30- (Musa) Dedi ki: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?"

26/31- (Firavun) Dedi ki: "Eğer doğru sözlü isen, onu getir."

26/32- Bunun üzerine asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oluverdi.

26/33- Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için 'parlayıp aydınlanıvermiş'.

26/34- (Firavun,) Çevresindeki önde gelenlere: "Bu” dedi, "Doğrusu bilgin bir büyücüdür."

26/35- "Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?"

26/36- Dediler ki: "Bunu ve kardeşini oyala, şehirlere de toplayıcılar gönder,"

26/37- "Bütün uzman-bilgin büyücüleri sana getirsinler."

26/38- Böylelikle büyücüler, bilinen bir günün belli vaktinde biraraya getirildi.

26/39- Ve insanlara da: "Siz de toplanıyor musunuz? dendi."

26/40- "Umarız ki, eğer galip gelirse biz de büyücülere uyarız."

26/41- Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a: "Şayet biz galip gelirsek, bize bir ücret var gerçekten, değil mi?" dediler.

26/42- "Evet" dedi. "Üstelik şüphesiz siz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız."

26/43- Musa onlara dedi ki: "Atacağınızı atın."

26/44- Onlar da, iplerini ve asalarını atıverdiler ve: "Firavun'un üstünlüğü adına, hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz" dediler.

26/45- Böylelikle Musa da asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, uydurmakta olduklarını yutuveriyor.

26/46- Anında büyücüler secdeye kapandılar.

26/47- (Ve:) "Alemlerin Rabbine iman ettik" dediler.

26/48- "Musa'nın ve Harun'un Rabbine."

26/49- (Firavun) Dedi ki: "Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız? Şüphesiz, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım."

26/50- "Hiç zararı yok" dediler. "Çünkü biz gerçekten Rabbimiz'e dönücüleriz."

26/51- "Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimiz'in bizim hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz."

26/52- Musa'ya: "Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz" diye vahyettik.

26/53- Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.

26/54- "Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;"

26/55- "Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler."

26/56- 'Biz ise uyanık bir toplumuz" (dedi).

26/57- Böylelikle Biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık;

26/58- Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da.

26/59- İşte böyle; bunlara İsrailoğulları'nı mirasçı kıldık.

26/60- Böylece (Firavun ve ordusu) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular.

26/61- İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa'nın adamları: "Gerçekten yakalandık" dediler.

26/62- (Musa:) "Hayır" dedi. "Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir."

26/63- Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.

26/64- Ötekileri de buraya yaklaştırdık.

26/65- Musa'yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk.

26/66- Sonra ötekileri suda boğduk.

26/67- Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

26/68- Ve hiç şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.

 

ADNAN OKTAR:   Şeytan’dan Allah’a sığınırım, “(Musa) Dedi ki: Ben onu yaptığım zaman şaşkınlardandım. Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım”, işte Mehdi bu yönüyle Hz. Musa’ya benziyor, hadis var. Yani korku ortamı olması ve gizlenmek. Mehdi de bu şekilde gizlenecektir. Bununla ilgili hadisi sonra okurum. “Sonra Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen elçilerden kıldı. Bana karşı lütuf dediğin nimet de, İsrailoğulları'nı köle kılmandan dolayıdır". “Sana” diyor, “lütufta bulundum” diyor Firavun. Halbuki köle kılmış zaten o zamanki Müslümanları, Hz. Musa’nın talebelerini. “Firavun dedi ki: Alemlerin Rabbi nedir?”, neyi kastediyorsun Alemlerin Rabbi’nden diyor, onu öğrenmek istiyor. “Dedi ki: Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan her şeyin Rabbi’dir. Eğer 'kesin bilgiyle inanıyorsanız' (böyledir)". Yani net, doğru bilgiyle inanıyorsanız, yer, gök, ikisi arasında, yani ayrı ayrı Rabler yoktur yani. Yer için ayrı, gök için ayrı, arasındakiler için ayrı ilah yok, tek bir ilah var diyor. “Çevresindekilere dedi ki: ‘İşitiyor musunuz?’”, züppelik yapıyor böyle var ya, “işitiyor musunuz?” zaten işitiyor, yüksek sesle söylüyor yani. Böyle avamdan insanlar yapar ya böyle etrafındakilere show yaparlar, münasebetsiz. O da öyle züppelik yapıyor. “(Musa:) Dedi ki: O sizin Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbi’dir”. Yani sırf senin değil diyor, geçmişteki ataların da aynı şekilde O Allah’a inanıyorlardı diyor. Ve her zaman hak din vardı, bunu söylüyor, yani din ilk defa ortaya çıkmadı diyor.

SUNUCU: Hep vardı zaten.

ADNAN OKTAR:   Tabii hep vardı. Hz. Adem’den itibaren sürekli vardır. Senin ataların da hak dinleri tanıdılar, gördüler, fakat sen bilmiyorsun diyor. “(Firavun) Dedi ki: Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir”, Hz. Musa’ya deli diyor. Cübbeli de günlerden beri benim deli olduğumu anlatıyor, televizyonda da açmış raporu var diyor böyle heyecanla. Ben iftihar ederim, ben Allah’ın delisiyim, İslam’ın, Kuran’ın delisiyim yani. Bakın Peygamberlerin hepsine hemen hemen deli denmiştir. Resullullah’a da deli denmiştir, değil mi? Bediüzzaman Hazretleri’ne de deli denmiştir. Yani çok, çok makbul bir iftiradır inşaAllah. Ayrıca o raporumuz da bizim askeri hastane de bozuldu. Tam sağlıklı, sıhhatli diye askeri hastanede bozuldu. Bir de Adli Tıp’ın Üst Kurulu’nda bozuldu. Yani iki kere ayrı ayrı bozuldu. Bakın bu da raporumuz. Rapor istiyorsa Cübbeli işte bunu alsın.

OKTAR BABUNA: İmzalı, mühürlü, teşhis sağlam, sapasağlam maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Tabii, tabii. Bu raporu okusun.

OKTAR BABUNA: Ayrıca bütün doktorlar da ben de şahidim o dönemde zaten inşaAllah.

ADNAN OKTAR:  “Dedi ki: O sizin de Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbi’dir. (Firavun) Dedi ki: Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir”. Cübbeli’nin de bana deli demesi, iftihar ederim yani. Çünkü biz Hak aşığıyız, Allah’ın delisiyiz biz inşaAllah, değil mi?  Allah aşkının delisiyiz inşaAllah. “Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız”, bakın akıl kullanmak çok önemlidir diyor, değil mi, akıl. “O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan her şeyin Rabbi’dir" dedi Musa”. Yeniden onu vurguluyor, anlamadı adam çünkü kemik kafa yani odun kafalı. Bu tipler öyledir yani. Anlat mesela, biz söylüyoruz daha önce görüyorsunuz, anlamıyor, yeniden vurguluyor. “Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız”, ne demek istiyor biliyor musun? Sen avanaksın, ahmaksın onun için anlamıyorsun demek istiyor yani, değil mi? Ahmaklığını ama nezaketli bir dille, Peygamberler  nezaketli oluyorlar. Bak diyor ki; “Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız”, aklını da kullanmadığına göre adam, kemik kafa, odun kafa olduğuna göre anlamıyor işte. “(Firavun) dedi ki: Andolsun, benim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka hapse atacağım”. İşte despot, iddia edilen Ergenekon Örgütü zihniyeti. Yani inancı kendi ortaya koyuyor, diyor ki; “ben diyor bir din meydana getirdim. Buna zorla inandıracağım seni. Başka hiçbir inanç kabul etmem. Benim bir inancım var. Ona inanacaksın” diyor. “İnanmazsan ne yaparım” diyor, “seni mutlaka hapse atacağım” ki, bu en hafifi, Firavun’un yine bir en azaltılmış cezalarından. Bak, “benim dışımda bir ilah edinecek olursan”, bunun iddiası ne, Firavun’un iddiası? Bütün insanlık diyor, Nil’in çamurlarından yaratılmıştır, bütün hayvanlar ve bitkiler, yani Darwinist, materyalist. Buna inanacaksın arkadaşım diyor. Eğer inanmazsan seni hapse atarım diyor, bakın hapis, Hz. Yusuf’un mekanı, Hz. Mehdi’nin mekanı. Mehdi de hapsedilecektir. Ya arkadaş diyorlar bizim ideolojimizi savunacaksın, değil mi, anti-Darwinist, anti-materyalist olmayacaksın, ya yoksa hapis. “(Musa) Dedi ki: Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?”, yani net delil getirdim ben sana diyor. Mehdi de çok net deliller getirecektir. Fosillerle, bilimin bütün delilleriyle, modern teknolojinin sunduğu bütün imkanlarla net ve kesin deliller meydana getirecektir. Fenin ve felsefenin bütün imkanlarını gözler önüne serecektir inşaAllah. “(Firavun) Dedi ki: Eğer doğru sözlü isen, onu getir” diyor. Madem doğrusun getir bakalım delilini görelim diyor. “Bunun üzerine asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oluverdi”. Ağaç, tahta attığında birden yılan oluyor. Hani evrim vardı? Hani Allah yaratamıyordu da evrimle yaratılıyordu? Hani süreç gerekiyordu? Hani milyonlarca sene gerekiyordu, değil mi? Yavaş yavaş evriliyordu, devriliyordu hani? Saniyesinde, atar atmaz yere, atmasıyla bir kaç saniyenin içerisinde anında yılana dönüşüyor ve Firavun’un evrim inancını yerle bir etmiş oluyor orada işte. Hz. Mehdi’nin de yapacağı da budur, ilk yapacağı budur. Yani nasıl Hz. Musa’nın ilk yaptığı evrimi yok etmek, değil mi, ilk yaptığı, ne yapıyor, ilk evrimi yok ediyor. Hz. Mehdi’nin de ilk yapacağı evrimi yok etmektir, Darwinizmi yok etmektir. Bunu Said Nursi söylüyor Risale-i Nur Külliyatı’nda, 70 sene önce söylüyor. “Geldiği vakit” diyor, “ilk bunu yapacak” diyor. “Darwinizmi, materyalizmi yerle bir edecek” diyor. “Elini de çekip çıkardı”, böyle göğsüne sokuyor, sonra çıkarıyor; “bir de (ne görsün) o, bakanlar için parlayıp aydınlanıvermiş”. Eli bembeyaz çıktığında, onun harikalarındandır, mucizelerindendir. “(Firavun,) Çevresindeki önde gelenlere: ‘Bu’ dedi, Doğrusu çok bilen bilgin bir büyücüdür". Çok biliyor ama diyor, büyücü diyor. Yani ikna kabiliyetiyle, sözle sizi etkilemeye çalışıyor diyor. Böyle insanların gözünü boyuyor.  Aslında gerçekçi değil diyor. "Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?". Bakın olayı siyasi noktaya getiriyor. Yani bunun amacı din değil diyor. Bunun amacı siyaset. Bu iktidar olmak istiyor diyor, bunun amacı bambaşka diyor. Yani etrafı tahrik edip, yeni bir suç oluşturuyor. Yani amacı, o hidayete, Allah rızası için onu davet ederken, o olayın vasfını tamamen değiştirip yepyeni, apayrı bir kanun maddesine sokuyor.  Devlete isyan, devleti ele geçirme, değil mi, buna benzer suçlar. "Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?" Büyüsü, nasıl zaten bir avuç Müslüman var orada. Senin dev gibi ordun var, adamların var. Böyle bir amaç olmadığı belli, sahtekarlık yapıyor. “Dediler ki: Bunu ve kardeşini oyala”, yani göz altına al. Nezaketiyle bunu söylüyor. “Şehirlere de toplayıcılar gönder"; ne kadar bilim adamı varsa Darwinist, materyalist, ateist değil mi, atan, tutan takım varsa, hepsini topla getir diyor. "Bütün uzman-bilgin” bakın uzman, bilgin, bilim adamı, “büyücüleri sana getirsinler." Bilim adamlarını toplayın diyor. Bakın bilgin, net, uzman diyor. Büyücüden kastı laf ebeliği yapıp, demagojiyle insanları aldatmak. Büyünün özelliği odur yani tekrarlar yaparak insanları boş bir inanca ikna etmek. Toplum hipnozu meydana getirmek. Mesela Darwinistlerin yaptığı odur. İşte bilmem ne Latince kelimeler, Fransızca kelimeler, formüller, x eşittir 11y demek ki, evrim gerçek. Zxalttan işte zeroyu x’den çıkarttığımızda bilmem ne oluyor falan böyle kafalama üslupları o devirde de vardı. "’Bütün uzman-bilgin büyücüleri sana getirsinler.’ Böylelikle büyücüler, bilinen bir günün belli vaktinde biraraya getirildi”. Bütün milietin görebileceği şekilde bir araya getirildiler. Mesela biz nasıl Habertürk’e çıktık, bütün milletin gözü önünde, bizim karşımıza da Darwinistleri, materyalistleri getirdiler. Nasıl onları böyle Isparta halısı gibi dümdüz ettik, yerle bir ettik. O zaman da ona benzer olaylar var orada. “Ve insanlara da: Siz de toplanıyor musunuz dendi". Televizyon otomatik insanları topluyor. O devirde de insanları bir araya getirilip, toplanıyor. Ama televizyon zaten hazır topluluğa hitap eden bir araç.  "Umarız ki, eğer galip gelirse, biz de büyücülere uyarız". Eğer diyorlar, galip gelirse, büyücülere uyacaklar, yani bilim adamlarına. “Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a: Şayet biz galip gelirsek, bize bir ücret var gerçekten, değil mi? dediler” diyor. Yani para ve çıkar için o devrin sahtekarları, çünkü bunu çıkar yani o devirde onu geçim vasıtası edinmişlerdir. Adamın yolu o, mesela şimdiki Darwinistler de,   tabii ben onların Firavunun ekibidir demiyorum yani, kıyaslamıyorum ama yani tarihi bazı yani ilmi açıdan benzerlik yönünden belirtiyorum. Bakın, o devirde de bir çıkarcılık var, maaş alıyorlar, para alıyorlar. Çünkü mesela, şu anki Darwinistlerde, anlatıyoruz gerçeği, anlıyor ama çıksa adamın bir vasfı kalmayacak, üniversiteden çıkacak. Yani ya gidip erik domates satacak yahut o okullu diye, iş yerinde üniversitede kürsüsünde kalıp Darwinist faaliyetlere devam edecek. O da o zaman sıkı sıkıya onu bırakmıyor, maaşını değil mi, terk etmemek için ne kadar gerçeği görürse görsün bırakmıyor. İnsanlar zannediyor ki bu insanlar hakikaten bir şey biliyor, o yüzden muhafaza ediyorlar bunu.

SUNUCU: İnandığını savunmuyor. 

ADNAN OKTAR: İnanmıyor aslında,   tabii yani bu kadar delile rağmen nasıl inansın. “Bize bir ücret gerçekten var değil mi” diyorlar. Firavun diyor ki, “evet dedi.”  tabii ki zaten para ile tutmuş onları.”..üstelik şüphesiz en yakın kılınanlardan olacaksınız” Yani o devrin sosyetesine sahip olacaksınız, o sosyetenin içine gireceksiniz, kadın, kız, eğlence ne istiyorsa o devirde elde etmiş oluyorlar. Para, yani toplumdan dışlanmamış oluyorlar. Yani o Deccal’in, Firavun Deccal’inin cennetine girmiş oluyorlar bir nevi, onun uydurma cennetine. Sarayda ağırlanıyorlar, saraya girip-çıkıyor, maaş alıyor, yiyecek, içecek, ev her türlü imkanı var. Yakın kılınmanın da bir özelliği bu. Yani mesela devlet dairesinde bir işi oluyor, hemen hallediliyor, yakın kılındığı için. Bir akrabasını bir yere atanması gerekiyor, hemen atanması sağlanıyor. Hem para, hem bu menfaatler, evet. 

SUNUCU: Menfaat ve olanak sağlıyorlar.. 

ADNAN OKTAR:   Tabii. “Musa onlara dedi ki: "Atacağınızı atın." Önce bakayım dökün ne varsa, bir görelim ne diyorsunuz. “Onlar da, iplerini ve asalarını atıverdiler ve: "Firavun'un üstünlüğü adına,..” Bak Allah adına değil. O zamanın Firavun’u kimse onun adına hareket ediyor, Allah adına yok. Hâlbuki Müslüman Allah adına hareket eder değil mi? “..hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz" dediler.” Psikolojik propaganda yapıyorlar, işte biz şöyleyiz, böyle akıllıyız, böyle hallederiz, şöyle bitiririz gibisinden. Şu anda da öyle diyenler var değil mi? Ve atıyor bu adamlar iplerini ve asalarını atıverdiler. Yani ellerindeki delilleri ortaya koyuyorlar, uydurma. “Böylelikle Musa da asasını üzerlerine bırakıverdi,..” diyor Allah. “..bir de (ne görsünler) o, uydurmakta olduklarını yutuveriyor.” Bakın, şu an Darwinistler’in üzerine fosilleri biz yağmur gibi yağdırdık. Altında kaldılar böyle, yağmur gibi taş, fosil yağıyor üzerlerine, altında kaldılar, cik-cik alttan sesleri geliyor böyle. Küçük sincap sesi gibi böyle. Daha hala o fosillerin altından bağırıyorlar. Darwin yaşıyor, dedeniz yaşıyor diye. Yani istediğin kadar sen yaşıyor de...inşaAllah. “Anında büyücüler secdeye kapandılar.” Bak La İlahe İllallah diyorlar değil mi? Musa Resullullah diyorlar. La İlahe İllallah Musa Resullullah. O dönemde öyle. Biz de olsaydık, biz de öyle diyecektik. La İlahe İllallah Musa Resullullah diyecektik. Ama Muhammed-i olduğumuz için La İlahe İllallah Muhammed-i Resullullah diyoruz inşaAllah. ” Anında büyücüler secdeye kapandılar. (Ve: ) "Alemlerin Rabbine iman ettik" dediler.” Yani parayı, pulu hepsini bir kenara atıyorlar adamlar, karakterli adamlar, kişilikli. "Musa'nın ve Harun'un Rabbine." Bu çok önemli. Mesela Peygamberimiz (s.a.v.)’in getirdiği Kuran’daki Allah’a biz inanıyoruz. Bir adam mesela bir Allah tarifi yapıyor, sadece gökyüzüne hâkim diyor. O, Allah o değil. Değil mi? Yahut da diyor sırf yerin altında diyor gücü Allah’ın, öyle değil. Kuran’ın tarif ettiği Allah’a biz inanıyoruz. Tevrat’ın, İncil’in, Zebur’un tarif ettiği Allah. Hak İncil’in, Hak Tevrat’ın, Hak Zebur’un ve Hak Kuran’ın tarif ettiği Allah, gerçek Allah’a iman ediyoruz. Onun için Musa (s.a.)’nın ve Harun (a.s.)’un Rabbine diyor. Fir’avn diye geçiyor. Fir’avn evet. “Dedi ki: "Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız?” Resmi ideoloji var. Sen diyor ne haddine diyor böyle iman etmek, ne haddine, nasıl inanırsınız diyor. Yani benim dediğimi yapacaksınız diyor. “Gerçek şu ki, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür;” Anti-propagandaya başlıyor, yani size bunu, beyninizi yıkadı diyor, büyüğünüzdür. “..Öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim” Bu sefer psikopatlığa geçiyor. Bak daha önce hapis, şimdi psikopatlık safhası, el ve ayak çaprazlama kesmeler. İddia edilen Ergenekon Örgütü’nün var ya böyle domuz bağı şu-bu falan. “..ve sizin hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım." Tam Ergenekon ağzı. İddia edilen Ergenekon’cuların ağzı. Onlar hep, ip-asma. İşte Adnan Menderes’i asmaları ile övünüyorlar. Daha önceki Başbakan’ları şehit etmeleri ile övünüyorlar. Yani öldürme, asma, kesme iddia edilen Ergenekon Örgütü’nün kafası. Bunların kafası da aynı. Bak, aslanlara bak ne diyorlar. “Hiç zararı yok” diyorlar. Tam anlamıyla delikanlılar. Ne diyorlar, "Çünkü biz gerçekten Rabbimiz'e dönücüleriz." Elinden geleni yap diyorlar yani. As, kes, öldür ne yapıyorsan yap. Beşer-beşer gel diyorlar yani, değil mi? "Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimiz'in hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz." Onlar, günahlarının bağışlanmasının peşindeler, yani onun asıp-kesmesini önemli görmüyorlar. ” Musa'ya: "Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz" diye vahyettik.” Mehdi (a.s.) de gece hareket ediyor, biliyorsunuz. ”.. çünkü izleneceksiniz" Yine rivayetlerde Mehdi (a.s.)’nin izleneceği var. Mehdi (a.s.) izlenecektir o devirde. Yani ilgili kimse artık o bu konu ile ilgilenenler, onu sürekli tarassut altında tutacaklardır.

SUNUCU: Kim olduğu bilinmiyor değil mi, ama?

ADNAN OKTAR: Bu iddia edilen Ergenekon Örgütü ve Masonluk olarak ben düşünüyorum. Çünkü silahlı adamları diyor. Silahlı adam. Deccal’in diyor silahlı adamları Mehdi (a.s.)’yi izlerler diyor, izleyecekler. Yani ne yaptı, ne etti, işte telefonda mı konuştu, nereye gitti, oturdu-kalktı, ne yaptı hepsini izleyecekler. “Âlemlerin Rabbine iman ettik, Musa’nın ve Harun’un Rabbine” diyor, evet..  “Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimiz'in bizim hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz" diyorlar, “Musa'ya: "Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz" diye vahyettik. Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.”E.. bu sefer askeri müdahaleye hazırlanıyor Firavun. “Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;" Mehdi (a.s.)’nin talebeleri de nasıl azınlık, nasıl azlar, Hz. Musa (a.s.)’nın topluluğu da çok az. Bak ayette bu çok açık belirtiliyor. "Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;" Mesela iddia edilen Ergenekon Örgütü de değil mi, askeri bir yapılanma içersindeler. Emir-komuta zinciri içersinde hareket ediyorlar, silahlı bir güç. İnşaAllah. Ve onbinlerce, hatta milyonlarla taraftarı var, militanları var. "Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur; Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler." Yani bunlar diyor, Müslümanlar diyor bizden ediyorlardır diyor. Öfke beslemeliler ki, halkı galeyana getiriyorlar. Yani bunlar tehlikeli adamlar, bunlar öfke dolu adamlar, asar-keserler sizi. Öfke dolular, yani dolayısıyla kendinizi savunun, onlar sizi ezmeden siz onları ezin. Hâlbuki Müslüman onlar, mazlum, yani onların kimse ile bir alıp veremediği yok ki. Hatta bize müsaade edin çıkıp gidelim diyorlar. Asıp-kesme gibi bir iddiaları yok.

SUNUCU: Ama kışkırtmak için.. 

ADNAN OKTAR: Evet. Onları kışkırtmak için bunu söylüyorlar. “Bir öfke beslemektedir”, yani ondan nefret ettiğine göre, öldürmeye hazmettiğine göre, ondan önce davranıp, o da onu öldürmesi gerekir. Dolayısıyla onları tahrik ediyor. Önce devleti ele geçirmek iddiası var, şimdi de böyle bir iddia. Yani topluluğunuza karşı bir nefret var, dikkat edin ve intikam alın, gereğini yapın mesajı veriyor. 'Biz ise uyanık bir grubuz" Biz, aydınız biz diyor, ilerici, bilgili adamlar. Bak “Biz ise uyanık bir topluluğuz." Onlar, içine kapanmış, gerici, aklı çok çalışmayan adamlar iddiasında. Kuran’ın birçok yerinde var bu iddiaları. 'Biz ise uyanık bir grubuz" (dedi). Böylelikle Biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık;” Hepsini, hepsi ordu halinde Hz. Musa (a.s.)’nın peşine ve talebelerinin peşine düşüyorlar, topluca. “Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da.” Mesela hazinenin içinde, oradan da adam üstünü-başını, kılıcını giyinip onların peşine takılıyorlar. Yani büyük bir katliam yapacakları için heyecanlanıyorlar. Yani Müslüman katliamı yapacaklar, bunlar da iddia edilen Ergenekon Örgütü 3 milyon Müslüman’ı fişlemişler katletmek üzere. 3 milyon.. Bütün mahallelerde evler falan herkes tespit edilmişti. Başta ben olmak üzere. Bir görelim bakalım yani.. Nasıl oluyormuş bu iş. İnşaAllah. “Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da. İşte böyle; bunlara İsrailoğulları'nı mirasçı kıldık.” Hepsine diyor Allah, dur diyeceğim, onların etkisini yok edeceğim, onların mallarına, mülklerine, imkanlarına Müslümanlar mirasçı olacak. Yani sen, bu ahir zamanda neye bakıyor? Türk İslam Birliği’ne bakıyor. Müslümanların ellerinden değil mi, topraklarını almaya kalkıyorlar, bölmeye, parçalamaya kalkıyorlar, yok etmeye kalkıyorlardı, bilakis hepsine inşaAllah Türk İslam Birliği el koyacak Allah’ın izniyle. Yani büyük bir zenginlik ve güç elde edeceğiz inşaAllah. “Böylece (Firavun ve orduları) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular.” Güneşin doğuş vakti, yani Mehdi (a.s.)’nin çıkış vaktine de işaret ediyor, bu ayet. Yani ikinci işari anlamı. İzleme, yani daha izleme yoğunlaşıyor. 60’ıncı ayet, 60 neyse, 1960’ları düşünecek olursak, Adnan Menderes’in asıldığı dönem, değil mi? İnşaAllah. “İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa'nın adamları: "Gerçekten yakalandık" dediler.” Eyvah diyorlar, yakalandık diyorlar. Yani Firavun Ordusu’nu görünce, çünkü denizin kenarındalar. Bu taraf deniz, orada da ordu var. Eyvah yakalandık diyorlar. Bak Allah’ın Aslanı’na Hz. Musa (a.s.)’ya, ne diyor. "Hayır" dedi. "Şüphesiz Rabbim, benimle birlikte, beraberdir; bana yol gösterecektir." Asla böyle bir şey olmaz diyor. Bak, "Şüphesiz Rabbim,”, bak şüphesiz diyor. “Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir." Mehdi (a.s.) de böyle. Asla durdurulamaz. Asla. “Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.” diyor. O anda Cenab-ı Allah, ya bir tsunamiyi sebep ediyor yahut ona benzer bir şey yapıyor, deniz tamamen çekiliyor. Ama ikiye ayrılma derken yani böyle beton gibi donma değil. Deniz tamamen çekiliyor. Tsunamide dalgalar çok yüksek olur. Yani muazzam, mesela 5 metre, 10 metreye, 15 metrelik dalga olur, yüksek. Yani muazzam bir dalga yüksekliğinde oluşuyor, geriye çekiliyor. Bu avanaklar zaman-zaman bu tip olayla karşılaştıkları için bir mahsur görmüyorlar. Yani o anda olması zaten çok büyük mucize. Yani, çünkü mesela yılda bir, 10 yılda bir, 5 yılda bir olan bir olay, o anda olmuş oluyor. Yahut da 20-30 yılda olan bir olay. Farkına varmıyorlar. Deniz normal çekiliyor zannediyorlar, med-cezir oldu zannediyorlar hani var ya med-cezir.. 

ADNAN OKTAR: Normal çekilme, ve ordularını olduğu gibi Hz. Musa (a.s.)’nın talebelerinin peşine, koşarak atlarıyla takılıyorlar. "Hayır" dedi. "Şüphesiz Rabbim, benimle birlikte, beraberdir; bana yol gösterecektir. Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.” Yani dağ gibi deyince, insanlar   tabii, mesela 7-8 metrelik bir yol açıldı zannediyorlar. Öyle değil, deniz tamamen açılıyor. İnşaAllah. Aklın ihtiyari kalkmaz hiçbir zaman için. Yani hiçbir mucizede aklın ihtiyari kalkmaz. Yani insanların mecburen iman edeceği bir durum olmaz. Zaten Firavun Kavmi, risksiz görüp peşine takılmıştır. Hz. Musa (a.s.)’nın Kavmi de karşıya geçtikten sonra yine azgınlığına devam etmiştir. Yani aklın ihtiyarini kaldırmadığını anlıyoruz. “Ötekileri de buraya yaklaştırdık” diyor Allah. Firavun’un Ordusu’nu. “Musa'yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk. Sonra ötekileri suda boğduk.” Su birden kaplıyor Firavun Ordusu’nu. Atlarla tam girmişken, yani ordunun tamamı Kızıl Deniz’e girmişken, birden kapanıyor su ve tamamını yutuyor.

SUNUCU: Firavun da var mı bunların içinde Hocam. 

ADNAN OKTAR: Firavun da var içinde evet. “Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler. Gerçekten Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. “Onlara İbrahim'in haberini de aktar-oku: Hani, babasına ve kavmine: "Siz neye kulluk ediyorsunuz?" demişti. Demişlerdi ki: "Putlara tapıyoruz, bunun için sürekli onların önünde bel büküp eğiliyoruz." Ahir zamanın putu ne? Darwinizm. Materyalizm. Peygamberler ilk nereyi vuruyorlar, putları. Mehdi (a.s.) ilk neyi vuracak, putu. Put nedir ahir zamanın putu? Darwinizm, onu çökertecektir. En büyük puttur, yani dünya tarihinin gelmiş-geçmiş en büyük putu Darwinizm’dir. Hz. Adem (a.s.)’den Kıyamete kadar başka daha büyük bir olay yoktur. Yani Darwinizm, materyalizm fitnesi gibi bütün dünyayı kaplayan ve bütün dünyayı ateist yapan, 350 milyon insanın katledilmesine, binlerce şehrin yerle bir olmasına sebep olan başka hiçbir sapık Deccal-i düşünce olmamıştır. Ve bu kadar geniş çaplı, profesörleri, doçentleri de içine alan, binlerce okulu, üniversiteyi, yüz binlerce okulu, üniversiteyi içine alan böyle bir Deccal-i cereyan hiç olmamıştır. İlk defa oluyor. Ve Mehdi (a.s.)’de bunu tam anlamıyla çökertecektir.

(Adnan Oktar’ın 31 Aralık 2009 tarihli röportajından açıklamalar)

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo