Birkaç on yıl öncesine kadar ülkeler arasındaki komşuluk ilişkileri yalnızca coğrafi yakınlıklarıyla sınırlıydı. Ancak, bilgisayar ve iletişim teknolojilerinin akıl almaz bir hızda gelişmesi ve internet ağının küresel boyutlara ulaşması, tüm dünya ülkelerini birbirleriyle adeta birer "siber komşu" haline getirdi. İçinde bulunduğumuz "Enformasyon Çağı"nın temel unsurları olan bilgisayar, iletişim ve internet teknolojilerinin kullanılması, devletlerin yönetimi ve uluslararası ilişkiler açısından bir zorunluluk haline geldi.
Yoğun olarak 21. yüzyılın başlarından itibaren, devlet daireleri internet sistemini vatandaşlarına daha hızlı ve kaliteli hizmet vermek için her alanda kullanmaya başladı. Bankacılık gibi kurumsal hizmetler internet ve mobil cihazlar ile vatandaşların avuç içine kadar girdi. Ancak, sayısız faydalarına karşın internet; devletleri ve kurumsal şirketleri her türlü siber saldırıya ve bilgi hırsızlığına da açık hale getirdi.
Bir siber saldırıyla, elektrik şebekeleri, doğal gaz taşıyan borular, trenler, barajlar, asansörler devreden çıkabilir. Havacılık sistemleri, fotokopi makineleri, finans sistemleri ve daha pekçok kuruluş felce uğrayabilir. Radar sistemlerinin, füzelerin yani özetle konvansiyonel silahların bu saldırılar karşısında hiçbir gücü yoktur.
Derin devletler veya radikal görüşleri savunan örgütler, karşı oldukları devletlere, gruplara veya kurumlara internet üzerinden zarar verebilir, interneti bir propaganda aracı olarak kullanarak kamuoyu oluşturabilir, özetle “sanal terör eylemleri” gerçekleştirebilirler.
Nitekim internet teknolojilerini kötüye kullanan derin devlet yapılanmalarının ve radikal grupların verdiği zarar şu an milyar dolarlar ile ifade ediliyor: 2015 yılında yalnızca şirketler, siber saldırılar nedeniyle 400 milyar dolar zarara uğradı.[i] Bu zararın önlenmesi için internet güvenliği sektörü her geçen yıl gelişiyor. 2016 yılı itibariyle siber güvenlik için harcanan rakam 100 milyar dolar düzeyinde, 2020 yılında ise bu rakamın 170 milyar dolara kadar çıkması öngörülüyor.[ii]
Kısaca siber dünyada müthiş bir güvensizlik ve bu güvensizliğin doğurduğu geniş çaplı bir rant sektörü mevcut. Sonucu belirsiz çok yönlü ve değişken çatışmaların ve savaşların sürdüğü günümüz dünyasında ne yazık ki bunların uzantısı olan siber savaşlar ve bunlardan korunmaya harcanan paralar da artmaya devam edecek gibi görünüyor. Teknolojinin ilerleme hızı göz önüne alındığında, siber saldırıların çapını ve şiddetini artıracağını ve bunların yol açacağı maddi kayıp ve zararların da katlanarak büyüyeceğini ön görmek hiç de zor değil.
Aynen askeri savaşlarda olduğu gibi siber savaşları ve saldırıları düzenleyen devletlerin, örgütlerin ve yapılanmaların da hep belli amaç ve ideolojilerden yola çıktıkları ise bilinen bir gerçek. Bunlar, komünizm, faşizm, kapitalizm, neo-Nazizm gibi ideolojiler ya da herhangi bir dinin içindeki şiddet yanlısı aşırı radikal görüşlerden kaynak bulabiliyor.
Örneğin, ses getiren siber saldırıların arkasından çıkan gruplardan birinin üyeleri kendilerini “özgürlükçü” ve “anti-kapitalist” olarak tanıtıyorlar ancak söylemlerinin aksine, kullandıkları yöntemler ve siber alandaki illegal faaliyetleri radikal bir komünist görüşe sahip olduklarını ortaya koyuyor.
Vladimir Lenin’in komünist gerillalara yönelik sözlerinde olduğu gibi siber korsanların eylemleri hep zarar odaklıdır:
"Polisleri, askerleri, devlet memurlarını öldürmek, devlet kurumlarında yangınlar çıkartmak... Devletin hazinelerinden paraları almak... Devrimci komünist güçler yenilmez silahlı bir güç olarak ortaya çıkmalı, insanları öldürerek, bombalayarak, binaları havaya uçurarak korku yaymak ve bu şekilde toplumun üzerinde komünist diktatörlüğü teşkil etmek iktidara ulaşmamızın önemli unsurlarındandır." (Vladimir Lenin, Teorik ve Pratik Terör Hakkında, Homizuri G.P., Moskova 2005)
İşte günümüzde siber korsanlar da tıpkı Lenin’in sözlerinde olduğu gibi devletlerin ve vatandaşların gizli bilgilerini açığa çıkararak bunu tehdit, korku ve zarar verme aracı olarak kullanıyorlar. Bankaların paralarını siber saldırılar aracılığıyla çalıyor, özel kurumlara, devlet kuruluşlarına, kurumsal firmalara, bankalara, finans merkezlerine ellerinden gelen en büyük zararı vermeye çalışıyorlar. Bir yandan da bu tür eylemleri kendilerince bir güç gösterisi ve meydan okuma aracı olarak kullanıp toplumda panik ve infial oluşturmayı hedefliyorlar. Üstelik siber korsanlık yapan gruplar internet ortamında siber savaş yöntemlerini öğretiyor hatta mensuplarına bu konuda hazır programlar bile sunuyorlar. Özetle siber savaş seferberliği başlatılmış gibi görünüyor.
Bu sonu gelmeyecek sorunun çözümü ise açık: Aynı fiziksel savaşlarda olduğu gibi, siber saldırıları durdurmanın yolu da bunların ardındaki çarpık ideolojileri deşifre ederek, geçersiz kılmaktan geçiyor. İnsanların bilinçlendirilmesi, bunun bir kör dövüş olduğunun ve zararlarının anlatılması mevcut güvensizlik ortamının ortadan kalkmasında bir vesile olabilir. Hem bu uğurda israf edilen kaynakların hem de teknolojik imkanların insanlığın refah ve faydasına yönlendirilmesi sağlanabilir.
Yalnızca Afrika kıtasındaki açlığı sonlandırmak için 10 milyar dolarlık bir rakamın yeterli olacağı dikkate alınırsa, siber savaşların trilyon dolarlara ulaşan zarar ve maliyetlerinin ortadan kaldırılmasının dünya toplumunun refahı açısından ne anlama geleceği daha iyi anlaşılabilir.
Aksi takdirde fiziksel olsun siber olsun, "savaşa karşı savaş" yöntemi geometrik olarak katlanan karşılıklı hezimetten başkasını getirmeyecektir. Bugün savaşan tarafların ve blokların neredeyse karşılıklı eşit bilgi, teknoloji ve zeka potansiyeline sahip oldukları düşünülürse sonucun hiçbir kazananı olmayan küresel bir yıkım olacağı açık. Bunun bir tür teknolojik kıyamet olacağını, kimseye fayda veya üstünlük sağlamayacağını öngörmek yanlış değil. O halde bugüne kadar çözümü hep savaşta arayan zihinler artık en başından belli olan bir felaketin içine hiç sürüklenmeden barış, uzlaşma ve refahın yollarını aramaya odaklanmalıdırlar.
[i] http://www.inc.com/will-yakowicz/cyberattacks-cost-companies-400-billion-each-year.html
[ii]http://www.alixpartners.com/en/Publications/AllArticles/tabid/635/articleType/ArticleView/articleId/815/Cybersecurity-A-compelling-growth-area-for-defense-companies.aspx#sthash.nbbFnr8Z.dpbs
Adnan Oktar'ın The Daily Star & Hans India'da yayınlanan makalesi: