''Peygamberimiz (sav) hakkında film'' provokasyonu, Allah'a inananların arasını ayırmak amaçlıdır
ucgen

''Peygamberimiz (sav) hakkında film'' provokasyonu, Allah'a inananların arasını ayırmak amaçlıdır

1526

 

Amerika’da çekilen ve İslam’a ve Peygamberimiz (sav)’e yönelik uygunsuz ifadeler içeren  film (İslamiyet’i ve mübarek Peygamber Efendimiz (sav)’i tenzih ederiz), bir anda bütün dünyada gündem haline geldi. Bir kısım insanlar bu provokatif hareketin tuzağına hemen düştüler. Gösterilere başladılar, elçilikleri bastılar, hatta insanları öldürdüler. Sıradan bir insanın yaptığı, anlamsız çarpıtmalardan ibaret olan sıradan bir film nedeniyle hükümetleri, devletleri, milletleri, ırkları, dinleri suçladılar. Gazeteler kendilerince, “nefret çığırtkanlığı yapan, bayrak yakan, saldırgan Müslüman portresini” her yerde yaygınlaştırdılar. Müthiş bir “kanlı İslam” propagandası başladı. Dört bir yandan İslam karşıtları bu propaganda malzemelerini günlerce istedikleri şekilde çarpıtarak kullandılar.

Provokasyon kısa bir süre içinde amacına ulaşmıştı: Bütün bunların sonucunda gerçeklerden tamamen uzak, çarpıtmalar üzere kurulmuş alelade bir filmin İslam karşıtı sıradan yapımcısı artık meşhurdu. Bu olaylar yaşanmasa belki de hiç kimsenin duyup bilmeyeceği İslam karşıtı uydurma hikayelerden oluşan bu garip film de artık meşhurdu.

İslam‘ı kendilerince kan ve vahşet dini olarak göstermeye çalışanlar sinsi amaçlarına ulaşmışlardı ve “Allah Birdir” diyenler birbirine düşmüştü.

Şaşırtıcı olan, İslam karşıtı bir kendini bilmezin söylemesiyle bu filmin güzeller güzeli mübarek Peygamberimiz (sav) ile ilgili olduğuna bazı Müslümanların hemen inanmasıydı. Bir kendini bilmezin akıl almaz iddiası, garip şekilde ciddiye alınmıştı. Sırf o söyledi diye Müslümanlar bir anda bu iddiayı adeta benimseyip kabullendiler. Provokasyonun aleti olduklarının farkına varamadılar. Tuzağa düştüklerini anlayamadılar. Bu zavallı, sıradan insanın amacının yalnızca meşhur olmak ve dinler arasında ayrılık çıkarmak olduğunu fark edemediler. Oysa inananların akılcı davranmaları, Kuran’a göre düşünmeleri ve sıradan bir insanı hedefine ulaştırdıklarını fark etmeleri gerekirdi. Tanınmaz-bilinmez bir insanın sanki çok önemli bir kişiymiş gibi gösterilmesine istemeden de olsa vesile olduklarını anlamaları gerekirdi.

Hakaret sahibine aittir. Filmin yapımcısı bu film ile kendini anlatmış, kendini aşağılamıştır.

Ünlü bir söz vardır: Hakaret daima sahibine aittir. Söz konusu filmin yapımcısı aslında sadece kendisini anlatan bir film çekmiştir. Filminde kendi karakterindeki bozuklukları, çarpık düşüncelerini anlatmış ve aslında tamamen kendi kendisine hakaretler yöneltmiştir.

Kendisine hakaretler yağdıracak durumlara düşmüş, son derece sıradan bir kişiyi Müslümanların böylesine ciddiye alması elbette ki çok şaşırtıcıdır.

Peki neden Müslümanlar bu kadar hızlı provoke oldular? Bunun iki sebebi var. Birincisi cehalet ve bilgisizlik. İkincisi fanatiklik, yani yobazlık. Aslında bilgisizlik, yobazlığı da içine alan bir kavramdır. Çünkü günümüzde pek çok insan, içinde yaşadığı yobazlığı Müslümanlık zannetmektedir. Böyle zannettiği için Müslüman olduğunda nefretin, kan dökmenin kolay ve gerekli olduğunu düşünmektedir. İşte bu nedenle bir kendini bilmezi ciddiye alıp elçilikler basmakta, insan öldürmekte, ülkelere, milletlere lanetler yağdırmakta, bayrak yakmakta ve sürekli olarak kan ve nefretten bahsetmektedirler.

Söz konusu Müslümanlar bütün bunları yaparak aslında günah işlediklerinin farkında bile değildirler. Bu kişilerin büyük çoğunluğu, yobazlar tarafından Kuran’dan uzaklaştırılmış durumdadırlar. Kuran’ı bilmemektedirler. Oysa Kuran’a göre, masum bir canı almak; dinleri, milletleri, ırkları düşman ilan etmek; insanlara nefret ve korku görünümü vermek haramdır. Bunları yaparak bu insanlar günaha girmektedirler. Yobazların kirli telkinlerinin etkisinde kalarak, onların türettiği sapkın dini gerçek din zannetmektedirler. Oysa Kuran’a göre yaşanan dinde asıl olan, nefret tohumlarını ortadan kaldırmak ve din, dil, ırk, millet farkı olmaksızın herkese ve her şeye sevgi yöneltmektir. İşte bu yüzden, söz konusu kişilerin aciliyetli olarak Kuran’ın ruhunu anlamaya ve öğrenmeye ihtiyaçları vardır.

Şeytanın amacı iman edenlerin arasını açmaktır, buna izin verilmemelidir

Şeytan daima iman edenleri güçsüzleştirmeye çalışır. Bunu da, onların aralarını açacak fitneler çıkararak yapar. İnananların birlik olamamaları, bazı Müslümanların Kuran’da açıklanan ve “içlerinden samimi olanların olduğu” belirtilen Kitap Ehli’ne (Hristiyanlara ve Musevilere) husumet beslemeleri, böyle provokasyonların daima bu üç dinin temsilcilerinin arasını açması her zaman şeytanın işine gelmiştir. Çünkü şeytan, “Allah Birdir” diyenlerin ve sevgi temsilcilerinin bir araya gelmesinin dünya çapında olağanüstü ve yenilmez bir güç meydana getireceğinin bilincindedir. Gerçek samimi Müslümanlar da Kuran’a ve Peygamberimiz (sav)’in hadislerine göre düşünerek, şeytanın bu sinsi oyununun farkında olmalıdırlar.

Bizler, inananlar olarak sevgi, güzellik, barış, merhamet, demokrasi ve fedakarlık emreden dinimiz İslam’ın gereğini yapmalıyız.

-Müslümanlara, Hristiyanlara, Musevilere ve din, ırk fark etmeden tüm insanlara gerçek sevgi ile yaklaşmalıyız.

-İslam’a karşı tuzaklar kurmaya çalışan provokatörlerin kirli mantığını ortadan kaldırmalı, bunun için de tüm Müslümanları, Hristiyanları, Musevileri, sevgi ve dostluk yanlılarını kucaklamalıyız.

-Dünyadaki bütün karışıklıkların, Rabbimiz’in “İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.” (Enfal Suresi, 73) ayetinde belirttiği gibi iman edenlerin birlik olmamasından kaynaklandığını unutmamalıyız.

Provokasyonlara karşı birlik mesajları verildiğinde, iyi insanlar birbirlerini sevgi ile bağırlarına bastıklarında, “Allah Birdir” diyenler bir arada sevgi temsilcileri olarak güçlü bir ses olarak ortaya çıktıklarında, işte o zaman ne “ben İslam karşıtı bir film yaptım” ne de “ben bir karikatür çizdim” diye ortaya çıkan olabilir. Buna asla güçleri yetmeyecek, iman edenlerin ve sevgi temsilcilerinin birliğinin ve gücünün verdiği korku onlara yetecektir.

Provokatörlere karşı en büyük intikam, sevgi ve barış şemsiyesi altında dünyada her dinden, sevgi ve barışı isteyen her kişinin birlik olmasıdır. Bu birliği oluşturmak Müslümanlar olarak bizim en aciliyetli görevlerimizdendir. Çünkü Kuran’da Allah bize bunu emreder. 

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo