Vücut ağırlığının üçte biri kadar besin ihtiyacı olan su samuru zamanının büyük bir kısmını beslenerek geçirir. Yiyecekleri arasında omurgasız deniz hayvanları, deniz kabukluları, deniz kestaneleri ve zaman zaman da balık bulunur. Bunların içinde onu belki de en fazla uğraştıran midyedir. Çünkü parmaksız pençeleriyle midyeyi kırmayı başarması gerekir. Ancak su samuru akılcı bir planla bu işin üstesinden gelir. Bu iş için bir alete ihtiyacı vardır. Önce denizin dibine dalar ve kendisine gerekli olan aleti yani orta boy bir taşı çıkarır. Sonra suyun üstünde sırt üstü uzanıp, taşı göğsünün üstüne yerleştirir. Ardından pençeleriyle tuttuğu midyeyi kırılana kadar göğsündeki taşa vurur. Sonunda yiyeceği hazırdır. Ancak gününün büyük kısmını beslenerek geçiren su samurunun işi henüz bitmemiştir. Yeni midyeler aramaya çıkan su samuru kullandığı aleti yani taşı yüzgecinin altına saklar. Böylece her midye bulduğunda denizin dibinden yeni taş çıkarmasına gerek kalmaz.
Taşı bir örs gibi kullanan su samurunun bu akıl gösterisi, Allah'ın canlılarda yarattığı mükemmel detaylardan yalnızca biridir. Derin düşünebilenler için Allah'ın yaratma sanatındaki harikalıklar her yerdedir. Allah Kuran'da şöyle bildirir:
"O, biri diğeriyle 'tam bir uyum` (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk` (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir. " (Mülk Suresi, 3-4)