MPL TV, 21 Kasım 2008 Adnan Oktar : DÜNYANIN YENİ BİR OSMANLIYA, MODERN BİR OSMANLIYA İHTİYACI İNSANIN SUYA İHTİYACI GİBİ. Yani, Türk-İslam Birliği, Türkiye’nin liderliğinde, Türk devletlerin desteğinde büyük bir Türk-İslam Birliği. Bu dünyanın adeta cennet hayatına dönmesi demektir. Ekonomik yönden fevkalade zengin olması demektir. Avrupa’nın, Amerika’nın, Rusya’nın ve Çin’in Çünkü bütün İslam ülkelerinin, bütün Türk ülkelerinin petrolü ve madenleri bu ülkelere akacaktır. Oralardan alınacak teknik aletlerle, teknik imkanlarla onlar da ticaretlerini geliştirmiş olacaklardır. Gelip hastaneler kuracaklar, tesisler, yollar açacaklar. Biz gideceğiz onların işyerlerinde, diğer uygun çalışma yapılacak yerlerinde faydalı faaliyetler yapacağız, faydalı çalışmalar yapacağız. Karşılıklı bir hem teknoloji hem bilim hem sanat alışverişi olacak. Terör ani şekilde duracaktır. Kökünden ve kesinlikle duracaktır. Teröre harcama diye bir konu olmayacaktır. Bunun sonucunda huzur ve istikrar da olacağı için bereket ve bolluk rivayetlerin açıklaması ile yani yağmur gibi olacak. Müthiş bir ferahlık olacaktır. Çağımız Osmanlı çağıdır. Türklük çağıdır. Türk-İslam Birliği çağıdır. İslam’ın sosyal adaletini güzel ahlakının hakim olma çağıdır. Bunların hepsini önümüzdeki 10 yıl 15 yıl içerisinde göreceğiz İnşaAllah. Kaçkar TV, 2 Şubat 2009 Adnan Oktar: Benim eskiden beri idealimdir Türk-İslam Birliği. OSMANLI DÖNEMİNDEKI ESKİ İHTİŞAMIMIZA YENİDEN KAVUŞALIM, Türkiye büyük Türkiye olsun, bütün dünyaya nizam versin Türkiye. Çünkü Türk milleti çok güzel ahlaklı insanlardır. Karadeniz’e gidersiniz çok güzel bir ahlakla karşılaşırsınız, Anadolu’ya gidersiniz çok güzel bir ahlakla karşılaşırsınız. Güneydoğu Anadolu’ya gidersiniz güzel bir ahlakla karşılaşırsınız. Dünyanın en güzel insanları, en güzel ahlaklı insanları Anadolu’dadır, Türkiye’dedir. Bu ahlakın dünyayı yönetmesi, dünyaya nizam vermesi, dünyada adaleti sağlaması en makul olandır… Bu güzel ahlakın mutlaka dünyaya hakim olması lazım. Bu da ancak Türk-İslam Birliği’yle olur ve Türkiye’nin liderliğiyle olur, Türkiye’nin bölgeye ağabeylik yapmasıyla olur. O zaman ne terör kalır, ne sıkıntı kalır, ne şu kalır, ne bu kalır. Ermenistan da rahat eder, İsrail de rahat eder, Filistin de rahat eder, Mısır da rahat eder, İran da rahat eder, Amerika da rahat eder. Avrupa da daha rahat eder. Avrupa daha zenginleşir, Amerika daha zenginleşir. Bu birlik dünyaya müthiş bir huzur getirir. Acil ihtiyaçtır bu. Bu bir ırk üstünlüğü iddiası değildir. Bu bir sevgi üstünlüğü, ahlak üstünlüğü iddiasıdır. Ve bölgeyi de daha güzel ahlaklı yapma isteğidir. | | Newsweek, 12 Şubat 2009 Ortadoğu'da bir hayalet dolaşıyor, OSMANLI İMPARATORLUĞU'NUN HAYALETİ... HATTA ORTADOĞU'YU AŞIP İSLAM COĞRAFYASINI BOYDAN BOYA KAT EDİYOR. Örneğin Gazze sokaklarındaki bir gösteride sloganlar atarak yürüyen bir gencin, seçilmesi için iyice yukarıya kaldırdığı II. Abdülhamit portresi olarak görünüyor. Hayalet, Hindistan'da Doğu'nun üst düzey entelektüellerinin biraraya geldiği bir konferansın kahve molalarında da boy gösterebiliyor. Konferansta Asya'daki güvenlik meseleleri tartışılsa da, ara verildiğinde konuşulan sadece Başbakan R. Tayyip Erdoğan'ın Davos'taki çıkışı ve Türkiye oluyor. Katılımcılardan biri olan Beyrut'taki Amerikan Üniversitesi'nde Siyaset ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Hilal Khashan "Hindular Erdoğan'ın cesaretinden çok etkilenmişti, özellikle de Hint Müslümanları bu konuda çok duygusal davranıyordu" diyor. Hindistan'daki Müslümanlar Osmanlı İmparatorluğu'nun son günlerinde, herkes çevresinden ayrılırken İstanbul'daki halifeye bağlı kalma konusunda da hassasiyet göstermişlerdi. Dünyanın dört bir tarafındaki Müslüman gençlerin parmaklarının arasından sanal âleme de sızıyor aynı hayalet. İslam dünyasının nabzını tutan web sitelerinden Islamonline.net'teki bir tartışma forumunda kendine epey yer bulabiliyor örneğin: "Erdoğan bir kahramandır. HEM O OSMANLILAR'IN TORUNU DEĞİL Mİ ZATEN?" Başbakan Erdoğan'ın bu tanımı yadsıdığı pek söylenemez. İsrail'in Ocak ayındaki Gazze operasyonu sırasında en çok vurguladığı konulardan biri 'Osmanlı'nın torunu' olduğuydu. Sahip olduğu mirasın, mazlum halkların yanında bulunmasını gerektirdiğini ısrarla vurguluyordu. Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu, Erdoğan'ın gururla bahsettiği mirasın garip bir şekilde sandıktan çıkmasına neden oluyor. Başbakan'ın Gazze panelinde yanında oturan İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e hitaben söylediği "Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz" cümlesiyle başlayan ve toplantıyı terk etmesiyle sona eren konuşmasının ardından, TÜRKİYE DIŞINDAKİ MÜSLÜMANLAR PEK SIK TEKRARLAMADIKLARI BİR ŞEY YAPTI. ALTI YÜZ YILI AŞKIN BİR SÜRE YAŞAYIP SEKSEN ALTI YIL ÖNCE ÖLMÜŞ OSMANLI İMPARATORLUĞU'NUN RUHUNA ÖVGÜLER DÜZMEYE BAŞLADILAR. ÖRNEĞİN LÜBNAN MERKEZLİ DAR AL HAYAT GAZETESİ'NDE İMPARATORLUĞUN TEKRAR KURULMASI, ERDOĞAN'IN DA HALİFE OLARAK BÜTÜN DÜNYA MÜSLÜMANLARININ BAŞINA GEÇMESİ GEREKTİĞİ, YAZILABİLDİ. Kahire, Tunus, Doha, Kuala Lumpur ve hatta Londra'daki Müslüman entelektüeller, Osmanlı İmparatorluğu'nun Erdoğan'ın şahsında ve Türkiye'nin kendi bölgesine ağırlık veren yeni dış politikası kanalıyla, bir zamanlar var olduğu geniş coğrafyaya geri dönme ihtimalinden umutla bahsetti. Aynı umut bugün Türkiye sınırları içinde "Yeni Osmanlıcılık" veya "Neo-Osmanlıcılık" akımı olarak adlandırılıyor. Bu akımın ele aldığı Osmanlı mirası öyle görünüyor ki geniş çaplı bir kimlik tartışmasını da ateşleyecek. | |