Müslümanların bir liderlerinin olmamasının getirdiği zararlar nelerdir?
Dünyada devletlerin başkanları, dinlerin ruhani liderleri, Ortodoks kiliselerinin Patrikleri, Roma katoliklerinin Papası, Anglikanların Başpiskoposları, Yahudilerin Hahambaşıları, Budistlerin Dalay Lama’ları, Mason localarının Üstad-ı Azamları, partilerin liderleri, derneklerin başkanları, büyük şirketlerin genel müdürleri vardır. Kısacası her bir toplulukta mutlaka bir lider, bir başkan bulunur. Bir askeri birlik komutansız olamaz. Bir geminin kaptansız gitmesi düşünülemez. Kraliçe arı olmadan kovan dağılır. Karıncaların bile bir başı vardır. Topluluk hayatında lidersiz bir faaliyet olmaz. Lidersizlik demek anarşi ve kargaşa demektir. Bölünmek ve sürünmek demektir. Çünkü aklın, ferasetin, basiretin, varlığını ve dirliğini sürdürmenin yolu budur. DÜNYADA HER KURUMUN, HER DİNİN, HER CEMİYETİN, TOPLULUĞUN BAŞI (BAŞKANI) VARKEN BUNUN TEK İSTİSNASI İSLAM DÜNYASIDIR; ÇÜNKÜ GÜNÜMÜZDE MÜSLÜMANLARIN BİR LİDERİ YOKTUR.
www.turkislambirligimujdesi.com
Allah Kuran’da Müslümanlara Birlik Olmalarını ve Başlarında Bir Lider Olmasını Emretmiştir
Bugün dünya üzerinde 1.5 milyar Müslüman yaşmaktadır. Ama Müslümanların bir süreden beri başları, sözüne uyacakları manevi bir liderleri yoktur. Yüce dinimiz İslam bu zaman içinde de gelişmiş ve güçlenmiştir. Ancak başsızlık ümmete büyük zarar vermiştir. Müslümanlar kendi aralarında paramparça olmuş, Müslümanlar arasında dini, siyasi, iktisadi, kültürel iş birliği tam anlamıyla kurulamamıştır. Olanlar da son derece cılız ve hiçbir sonuç getirmeyen girişimlerdir. İşte deccaliyet bu bölünmüşlükten faydalanarak, İslam alemini esaret altına almıştır. Nitekim deccali Yeni Dünya Düzenini kurmanın yolu da buydu: “Böl, parçala, hükmet!”
Oysa Allah Kuran’da Müslümanlara birlik olmalarını şöyle emretmektedir. “Ey iman edenler, Allah’a itaat edin; elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah’a ve elçisine döndürün. Şayet Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.” (Nisa Suresi, 59) Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) de “Zamanındaki Emire biat (itaat) etmeden ölen kişi cahiliye ölümüyle ölür” şeklinde buyurmaktadır. Tüm muteber İslami kaynaklar ise, Müslümanların başlarına bir İmam-ı Kebir, bir Emirü’l mü’minin seçmelerinin vacip olduğunu belirtmektedir. Yani Allah ümmetin başında manevi bir lider olması gerektiğini bildirmektedir.
Ancak İslam dünyasına baktığımızda on binlerce cemaat, hizip, fırka kendi başına buyruk hareket etmektedir. Çoğunun arasında birlik değil, çatışma vardır. Müslümanlar her yerde ezilmekte, süründürülmekte, şehit edilmektedir. Müslümanlar birbirlerine tam anlamıyla yardım etmemektedirler. Irak’ta bir milyon Müslümanın şehit edilmesi, Afganistan’ın yıllardır işgal altında olması, Suriye’de, Filistin’de, Arakan’da oluk oluk Müslüman kanının akması, Burma’da yaşananlar bu birlik ve yardımlaşmanın kurulamadığının açık göstergesidir. Oysa İslam alemi manevi bir lider vesilesiyle bir araya gelse ve güçlerini birleştirse Müslümanlar asla bu durumda olmazlar. Başsız olan Müslümanların birçoğu kendini, kendi din anlayışını, mezhebini, grubunu hakikatin merkezi olarak görerek taassup oluşturmuş ve diğer Müslüman grupları dışlayan bir tutum geliştirmişlerdir. Kuran’a göre ortak yönlerini değil, farklılıkları ön plana çıkarmışlardır. Oysa tüm Müslümanlar bir araya gelerek en büyük gücü; İttihad-ı İslam’ı (İslam Birliği’ni) oluşturmalıdırlar.
Müslümanların Birleşerek Teşkilatlar Kurması İslam Dünyası İçin Bir Çözüm Olamaz
Müslümanlar her gün katledilerek şehit edilirken, fakirlikle, açlıkla boğuşurken bu teşkilatların İslam dünyasının canını, malını, ırzını koruyabilmesi gerekirdi. Ama en seçkin alimlerin, yöneticilerin, ülkelerin en güzide insanlarının bir araya gelip teşkilat kurmaları, büyük toplantılar düzenlenmeleri bir sonuç getirmemektedir. Tarihe baktığımızda da birçok güzide insan veya topluluk, gerek siyasi alanda gerek fikri alanda İslam birliğini gerçekleştirmek için büyük çabalar sarf ettiler. İslam ülkelerinden temsilcileri bulunan bir heyetin yönetiminde birlik, daha yeni zamanlarda ise konfederasyon veya AB’ye benzer örgütlenme şeklinde İslam Birliği formülleri üzerinde duruldu. Ama ne var ki, bugüne kadar hiçbir sonuç elde edilemedi. Çünkü başı olmayan gövde ölü olur. Ölü olan bedeni Allah’ın izniyle “kum biiznillah” diyerek ayağa kaldıracak olan herkesin hemfikir olduğu, Kuran’ın tüm hükümlerini titizlikle uygulayacak ve uygulatacak, insanlara sevgiyi, dostluğu, kardeşliği, barışı, fedakarlığı öğretecek, sanatı, bilimi, estetiği teşvik edecek, ferasetli ve basiretli bir manevi liderdir. Böyle bir lider olmadıktan sonra İslam alemi ayağa kalkamaz.
www.turkislambirligiyolunda.com
Manevi Bir Lideri Olmayan İslam Dünyasında Mezhep Kökenli Çatışmalar Yaşanır
İslam dünyası 2013’e Suriye’deki, Yemen’deki, Suudi Arabistan’daki, Bahreyn’deki ve bölgemizde yaşanan diğer çatışmalarla birlikte girmiştir. Bahreyn’deki iktidar mücadelesi Şiiler ile Sünniler arasında yaşanmaktadır. Suudi Arabistan’ın Doğu vilayetinde demokratik haklar talebiyle gösteri yapanlar Şii kökenli vatandaşlardır. Lübnan’da 2000’lerin başından itibaren sürekli artarak süren gerginliğin tarafları Şii Hizbullah ile Sünni Hariri grubudur. Irak’ta ABD’nin çekilmesinden sonra doğrudan Şii sivilleri hedef alan bombalı saldırıların sayısında ciddi bir artış olmuştur. Benzer sorunlar Yemen, Lübnan ve Sünniler ile Şiilerin birlikte yaşadığı ülkelerde de az veya çok bulunmaktadır. Örneğin, Pakistan’da Erbain törenleri için bir araya gelen Şiilere karşı düzenlenen saldırıda yaklaşık 20 kişi yaşamını yitirmiştir. Bu kapsamda Suriye’deki olaylardan da dikkat çekici örnekler mevcuttur.
İslam Dünyasındaki Fitnelerin Kalkmasının Tek Çözümü Bir Lider Etrafında Birleşmektir
İslam dünyasında inananlar arasında yaşanan ve kardeşi kardeşe kırdıran bu sorunların tek çözümü; en büyük müçtehit, en büyük müceddid ve hakim olan bir manevi liderin İslam aleminin başına geçmesidir. Başka türlü bu fikir ayrılıklarının son bulması mümkün değildir.
BİR FİTNE GÖRÜLÜR, BUNU DİĞER FİTNELER TAKİP EDER VE BİRİNCİLER SONUNCULARIN KILIÇLA ÇATIŞMAYA DÖNÜŞÜNÜ KAMÇILAR VE BUNDAN SONRA BÜTÜN HARAMLARIN HELAL SAYILACAĞI BİR FİTNE GELİR. SONRA DA HİLAFET (MÜSLÜMANLARIN MANEVİ LİDERLİĞİ), YERYÜZÜNÜN EN HAYIRLISI OLAN HZ. MEHDİ (A.S.)’A EVİNDE OTURURKEN GELECEKTİR.” (Kitab-ül Burhan fi Alametil Mehdiyyil Muntazar, s.26) hadisinde belirtildiği gibi, Müslüman ülkelerde bir lider olmamasından kaynaklanan olayların son bulması, insanların özlemi ve ihtiyacı içinde oldukları huzuru, refahı ve güveni kazanmaları ancak bir lider etrafında birleşmeleri ile mümkündür. Kalıcı, tam tatmin edici gerçek çözüm, ancak Allah’ın ve Resulullah (s.a.v.)’in gösterdiği yola uyarak sağlanır. Allah’ın ve Resulü (s.a.v.)’in gösterdiği çözüm ise tüm İslam aleminin manevi bir lider etrafında birleşmesi, Türk İslam Birliği’nin tesis edilmesidir. Bunun için de Mehdiyet’in sürekli olarak gündemde tutulması, Müslümanların Allah’a Hz. Mehdi (a.s)’ı göndermesi için dua etmesi gerekir.
Tüm İslam alemi Hz. Mehdi (a.s.)’ı arayıp bulmalı, onun vesilesiyle dünyanın huzura, barışa ve esenliğe kavuşmasını sağlamalıdır. Unutmamak gerekir ki, Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuru ve İslam ahlakının yeryüzüne hakim olması Allah’ın takdir ettiği kaderdir. İnsanlar Hz. Mehdi (a.s.)’a destek olsalar da olmasalar da Allah onu başarılı kılacak, inkar edenlerin tüm fitnelerini onun vesilesiyle ortadan kaldıracak ve İslam ahlakını hakim edecektir. Dolayısıyla, Hz. Mehdi (a.s.)’ın yardımcılarından olmak için niyet eden, bunun için çaba gösteren, Türk İslam aleminin birlik olmasını isteyen, dünyanın dört bir yanında eziyet gören Müslümanları kurtarmak için fikren mücadele eden herkes aslında kendi nefsi için mücadele etmektedir. Rabbimiz’in Ankebut Suresi’nde buyurduğu gibi, “Kim cehd ederse (çaba gösterirse), yalnızca kendi nefsi için cehd etmiş olur. Şüphesiz Allah, alemlerden müstağnidir.” (Ankebut Suresi, 6)
www.turkislambirliginedavet.com
Başsız İslam Dünyasında Müslümanlar Şehit Ediliyor
Myanmar nüfusunun yaklaşık %15’ini oluşturan Müslümanların yaklaşık 100 bini yakın tarihte hayatını kaybetmişti. Haziran ayından bu yana Myanmar’da meydana gelen olaylarda ise 1.000’den fazla Müslüman hayatını kaybetti, 90.000’den fazla Müslüman da evsiz kaldı. Bölgede yaşayan 1.5 milyon Müslüman halen soykırım tehdidiyle karşı karşıya.
Irak’ta 2003’den bu yana 1 milyon 200 bin insan hayatını kaybetti. 4,5 milyon kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Afganistan’da, Amerikan işgalinin sadece ilk dört ayında 20 bin sivil hayatını kaybetti ve bu sayı her yıl katlanarak arttı. Halen bombardımanlarda siviller ölüyor, milyonlarca Afgan, mülteci kamplarında açlık sınırının altında, son derece zor koşullarda hayatını devam ettirmeye çalışıyor.
Doğu Türkistan’da bugüne kadar 35 milyon Uygur Türkü şehit edildi.
Filistin’de 500 kadar kent, kasaba ve köyde yaşayan 950 bin Filistinli’nin sayısı 138 bine düştü. Bu şekilde yaklaşık 400 Filistin köyü haritadan silindi. (Şu anda kamplarda ve Lübnan, Ürdün gibi komşu ülkelerde mülteci konumunda yaşayan Filistinlilerin sayısı 3.5 milyonu bulmaktadır.)
Çeçenistan savaşı sırasında; Çeçenistan iki yıl içinde, nüfusunun dörtte üçünü kaybetti.
Bosna’da Müslümanlar sistemli soykırıma maruz bırakıldı, 300 bin Müslüman şehit oldu.
Keşmir’de 1947, 1965 ve 1971 yıllarında üç büyük katliam gerçekleştirildi. On binlerce Keşmirli Müslüman şehit edildi, 4.000’den fazla kadın işkenceye ve tecavüze uğradı.
Tayland’a bağlı özerk bir bölge olan Patani’de günde ortalama 7 veya 8 Patanili Tayland askerleri tarafından şehit edildi. Bölgede son 3 yıldır uygulanan sıkıyönetim döneminde 400’den fazla insan kaybolmuş, 2300’e yakın kişi şehit edilmiş, 4000’e yakın insan ise gayri hukuki gerekçelerle tutuklanmıştır. Şu anda halen 30 bin kişi toplama kamplarında tutulmaktadır.
Irak, Yemen, Bahreyn, Mısır, Tunus olmak üzere daha pek çok ülkede olaylar devam etmektedir.
Müslüman aleminin bir kısmında acılar sadece dış dünyadan kaynaklanmamakta, farklı etnik kökenler, farklı mezhepler, farklı kültürlerden Müslümanlar arasında da -Kuran ahlakına tamamen aykırı olarak- çatışmalar yaşanmaktadır. Allah’ı bir, dini bir, Kitab’ı bir, Peygamberi bir olan ve Allah’ın emriyle kardeş olmaları gereken Müslümanların birbirleriyle çatışıyor olması hiç şüphesiz üzerinde önemle düşünülmesi gereken bir durumdur. Çünkü Kuran’a göre müminlerin birlik olmaları farzdır. Bir ayette şöyle buyrulur:
“Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar.” (Al-i İmran Suresi, 103)