Rabbimiz'in bizlere rahmeti olan Kuran, insanın ömrü boyunca ihtiyaç duyabileceği tüm konulara cevap veren, yaşamın her alanında bizlere yol gösteren, her konuya en mükemmel ve en akılcı çözümleri sunan İlahi bir kitaptır.
Kuran ile kendisine bildirilen tüm bu bilgilere sahip olan bir mümin, hayatının her anında üstün ahlak sergileyebilecek bir anlayış kazanır. Yüce Allah'ın rahmeti ile iyi ve kötüyü ayırt edebilir. İyinin daha iyisini, güzelin daha güzelini kolaylıkla görebilir.
İslam ahlakını yaşamakta gösterilen titizlik, müminlere üstün bir kalite anlayışı kazandırır. Kuran ahlakına göre yasamayı hayatı boyunca sürdürmeyi amaç edinen müminlerin davranış şekillerinden konuşma üsluplarına, oturmalarına kalkmalarına, temizliklerine; estetik anlayışlarından sofra adabına, yemek yeme şekillerine, yürüyüşlerine, gülmelerine kadar akla gelen her konuda kaliteli üslupları dikkati çeker.
Salih bir mümin, Kuran ahlakının kazandırdığı kalitenin, İslam ahlakının tüm dünyaya tebliğ edilmesinde ne kadar önemli bir yer tuttuğunun farkındadır. Herşeyden önce iman eden bir kimse, sözleriyle olduğu kadar tavırlarıyla da çevresindeki insanlara Kuran ahlakını tebliğ etmektedir. Bu nedenle bir mümin, Kuran ayetlerinde bildirilen tüm güzel ahlak özelliklerini ve tavır inceliklerini en başta kendisinin en mükemmel şekilde yaşaması ve örnek olması gerektiğinin de bilincindedir.
Bunların dışındaki her türlü tavir ise Kuran ahlakının tebliğini olumsuz yönde etkileyecek, pek çok zararı da beraberinde getirecektir. İnsanları Kuran ahlakına çagırırken, kişinin kendisinin bunu gereği gibi yaşamaması ve iman derinliğine yakişmayacak tavırlarda bulunması, gizliden gizliye İslam ahlakının tebliğine zarar verir. Bu tür insanların, Kuran ahlakıyla bağdaşmayan davranışlarla güzel ahlakı ve kaliteyi savunmaları, insanlar üzerinde olumlu bir etkinin oluşmasını engelleyebilir. Bu durum, insanların Kuran ahlakı hakkında yanlış kanaatler edinmelerine ve sadece bu tarz kişilerin davranışları nedeniyle bu ahlaktan uzaklasmalarına neden olabilir.
Her mümin, tek başına İslam ahlakını ve tüm Müslümanları temsil eden önemli bir görev üstlenmiş durumdadır. Hayatı boyunca, her nerede, hangi şartlar altında ve nasıl insanlarla birlikte olursa olsun, Kuran ahlakına uygun yaşantısından taviz vermemelidir. Bulunduğu ortama, muhatap olduğu insanların ahlaklarına, konumlarına ya da maddi güçlerine, yaptığı ise, içinde bulunduğu sohbetin konusuna göre değişkenlik göstermemelidir. Çünkü böyle bir tavır Kuran ahlakına uygun değildir. Tüm müminlerin bu gerçek üzerinde düşünmeleri, böyle bir eksikliğin İslam ahlakı adına nasıl bir etki oluşturacağının bilincinde olmaları gerekmektedir. Ayrıca Kuran ahlakına göre olması gereken gerçek mümin tavrını insanlara yanlış tanıtmanın kişiye ahirette önemli bir sorumluluk yükleyebileceği de unutulmamalıdır.
Bu tür olumsuz tavırlardan kurtulmak ise son derece kolaydır. Çözüm; Allah'tan samimi olarak korkmak ve Kuran ahlakını eksiksiz olarak yaşamaya tam olarak niyet edip bunda kararlılık göstermektir.
Allah'tan gereği gibi korkup sakınmak, her zaman vicdanını kullanmak, kişiyi her türlü olumsuz tavır, konuşma ve düşünce şeklinden sakındırır. Kuran'da insanın, ancak nefsini Kuran'a uygun olmayan tavırlardan sakındırmasıyla kurtuluşa ulaşabileceği şöyle bildirilmektedir:
Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır. (Sems Suresi, 9-10)