Cenabı Allah (cc)`tan duamız, tüm salih Müslümanları barışa, güvenliğe, mutluluk ve refah dolu bir döneme ulaştırması ve 2008 yılında tüm İslam alemine huzur, barış ve mutluluk vermesidir.
Yüce Allah (cc)'ın uyarıcı olarak gönderdiği peygamberler ve onların yolunu izleyen müminler, tarih boyunca insanları hesap gününe karşı uyarıp korkutacak; cennetin sonsuz güzelliğini müjdeleyecek, ahirete hazırlık yapmaya yöneltecek, dinin sunduğu güzel ahlakın yaşanmasını teşvik edecek güzel sözler söylemiş, çağrılarda bulunmuşlardır. Koşullar ne olursa olsun yılmamış; gaflet içinde hak dinden uzaklaşan ve sonu cehennemle biten bir yolda ilerleyen insanları Allah (cc)'a davet etmekten vazgeçmemişlerdir. İnsanların her türlü direnmelerine, kibirli davranışlarına rağmen onları doğru yola iletmenin yollarını aramış, bu konuda ciddi bir çaba göstermişlerdir.
Allah (cc)'ın bu emrini yerine getirirlerken müminler karşılarındaki insanlardan kendileri için hiçbir karşılık beklememişlerdir. Tüm samimi çabaları, insanların kendilerinden hoşnut kalması değil, Allah (cc)'ın kendilerinden razı olması umuduyladır. Bu yüzden tarih boyunca Allah (cc)'ın yoluna davet eden vicdanlı insanların bekledikleri hiçbir maddi çıkar, dünyevi bir talep olmamıştır. Amaç, yalnızca Allah (cc)'ın emrettiği bir ibadeti yerine getirmek ve Rabbimiz'in salih kullarından olabilmektir. İnananların, insanları Kuran'a ve Allah (cc)'ın yoluna davet ederken gösterdikleri bu ihlaslı çabayı Yüce Allah (cc) Kuran'da şöyle haber vermiştir:
"Sen şiddetle arzu etsen bile, insanların çoğu iman edecek değildir. Oysa ki sen buna karşı onlardan bir ücret de istemiyorsun. O, alemler için yalnızca bir 'öğüt ve hatırlatmadır." (Yusuf Suresi, 103-104)
Allah (cc)'ın elçileri de gösterdikleri bu halisane çaba karşısında hiçbir maddi karşılık beklemediklerini gönderildikleri kavimlere defalarca söylemişlerdir. Bu konuda Kuran'da verilen örneklerden bazıları şöyledir:
"Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz?" (Hud Suresi, 51)
"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin. Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum;" (Şuara Suresi, 143-145)
Bu ayetlerden açıkça anlaşılacağı gibi, bütün peygamberler çevrelerine, yaptıkları tebliğ dolayısıyla hiç kimseden bir "ücret" istemediklerini ve ücretlerinin yanlızca Allah (cc)'a ait olduğunu mutlaka belirtmişlerdir. Peygamberlerdeki bu ahlak, tüm iman sahiplerine ait bir özelliktir. Çünkü Allah (cc)'a iman eden bir insan, tüm hayatını yalnızca Allah (cc)'a adar. Yaptıklarının karşılığını sadece Allah (cc)'tan bekler. Dünyada hiçbir karşılık elde etmese, hatta madi manevi zarara da uğrasa, bundan dolayı hiçbir sıkıntı duymaz. Her şartta asıl olarak Allah (cc)'ın rızasını ve ahireti hedefler.
Hiçbir çıkar beklemeden iyilik yapmak ve hizmet etmek, çok önemli bir güzel ahlak özelliğidir. Nitekim peygamberlerin bir çoğu İslam ahlakının yayılması için gayret ederken pek çok sıkıntıya maruz kalmışlardır. Çoğu zaman tüm kavimleri onlara karşı çıkmış; insanları güzel ahlaka davet etmeye devam ettirdikleri takdirde yaşadıkları topraklardan sürüleceklerini, öldürülebileceklerini ya da taşa tutulabileceklerini söyleyerek onları tehdit etmişlerdir. Ancak sadece Allah (cc)'ın sevgisini ve rızasını kazanmayı hedefleyen peygamberler, tüm bu tehditlere ve zorluklara rağmen doğruları anlatmaya devam etmiş, inançlarından hiçbir şekilde taviz vermemişlerdir. Yüce Allah (cc), bu ihlaslı çabalarından dolayı salih Müslümanları Kuran'da şöyle müjdelemiştir:
"Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allah'ın sınırlarını koruyanlar; sen (bütün) mü'minleri müjdele." (Tevbe Suresi, 112)
Büyük İslam alimi İmam Gazali, Müslümanların hiçbir karşılık beklemeden gösterdikleri bu samimi çabanın ve her türlü zorluğu göze alabilme güçlerinin sağlam imandan kaynaklandığını eserlerinde şöyle dile getirmiştir:
Bir iş üzerine son derece ciddi olarak yoğunlaşıp gerçek manada mücadele etmedikçe sonuç almak mümkün değildir. Başarının tek yolu buradan geçer. Zira bu yolu seçip başarılı olanlar da senin gibi insanlardır. Onlar da et, kemik, kan, beden ve ruhtan ibaret kimselerdi. Hatta onların bedenleri daha kırılgan, vücutları daha dayanıksız ve kemikleri daha zayıf idi. Fakat onlarda ilmin verdiği kuvvet, sağlam imanlarından kaynaklanan nur ve dinlerinin emirlerini herşeyin üstünde tutma gayretleri vardı. Bunların sayesinde o zorlu mücadelenin altından kalkabilecek güce eriştiler ve o makamların hakkını tam olarak yerine getirdiler. (İmam Gazali, Cennete Doğru (Yedi Geçit), s. 196, Minhacü`l – Abidin)