Farklı Coğrafyalarda İslamiyet'in Yayılması
AFGANİSTAN
30 milyon kişinin yaşadığı düşünülen Afganistan'ın resmi dini İslam ve halkın % 99'u ise Müslümandır.
İslamiyet, Afganistan'a Hz. Osman (r.a.) veya Muaviye (r.a.)'ın Basra valisi Abdurrahman ibnu Semure'nin bu ülkeye gönderilmesiyle ulaşmıştır. Afgan halkının İslam ahlakı ile tanışmasından sonra hızla yayılmıştır.
Ülke uzun bir süre daha çeşitli boylar tarafından yönetildi. 9. yüzyılın ikinci yarısında büyük bir kısmı Sâmâniler'in eline geçen Afganistan'da daha sonra Gazneli Devleti kurulmuştur. Günümüzde 30 milyon kişinin yaşadığı düşünülen Afganistan'ın resmi dini İslam ve halkın % 99'u ise Müslümandır. Müslümanların yanı sıra az sayıda Hindu, Sih ve Yahudi yaşamaktadır. 1980'li yıllarda işgale karşı tek birlik olan Afganistan dünyanın sayılı maden yataklarına sahiptir.
CEZAYİR
Cezayir, Peygamberimiz (sav)'in vefatından kısa bir süre sonra İslam orduları tarafından fethedilerek İslam devletinin topraklarına katılmıştır.
Cezayir’de resmi din İslam'dır. 32 milyon nüfuslu halkın % 99'una yakını Müslümandır.
Cezayir halkı Kasım 1954'te yayınlanan bir bildiride, isteklerinin Cezayir'i işgalden kurtararak bu topraklar üzerinde İslam ahlakının yaşandığı bağımsız bir devlet kurmak olduğunu bildirmiştir. Uzun dönem süren baskı ve zulümlere rağmen Cezayir halkının İslamiyet'e olan bağlılığı, her zaman canlı ve güçlü olmuş, bu ülkede yetişmiş ilim adamlarının çalışmalarının zenginliği bunun önemli vesilelerinden birisi olmuştur. Bu alimlerden Emir Abdülkadir, Şeyh Abdülhamid bin Badis, Şeyh Abdüllatif, ünlü düşünür Malik bin Nebi ve Şeyh Ahmed Sahnun gibi alimler Cezayir halkının Kuran ahlakını öğrenmesinde öncülük etmişlerdir.
ENDONEZYA
Endonezya, çok çeşitli etnik unsurlardan meydana geldiği halde % 87’lik oran ve 230 milyon kişi ile dünyanın en kalabalık Müslüman ülkesidir.
İslamiyet'in Endonezya’ya ulaşması daha önceleri olsa da kayıtlara göre ilk izlerin 1290’l? yıllarda olduğu belirtiliyor. Kaliforniya Üniversitesinde Tarih Profesörü olan Ira M. Lapidus tarafından hazırlanan “İslam Toplum Tarihi” adlı eserde, Marco Polo’nun 1292 yılında Sumatra adasının kuzeyinde Pasai bölgesinde Müslüman topluluklar bulduğu anlatılıyor.
Osmanlı İmparatorluğu'nun, 1526’da Endonezya’daki topluluklarla çeşitli temaslarda bulunduğu bilinmektedir. Osmanlı tarafından, Portekiz saldırılarından ve Hollanda işgalinden kurtarılan bölge halkı, Osmanlı’ya ve halifeliğe karşı özel bir yakınlık duymuştur. Bu yakınlık çeşitli olaylarda da kendini göstermiş, örneğin o dönemde bağlılıklarını bildirerek camilerinde halife adına hutbe okutmaya başlanmıştır. Uzakdoğu ülkelerine ayrı bir önem veren II. Abdülhamid döneminde ilişkiler ZÇdaha da yoğunlaşmıştır. Bölge halkı, 1854 ile 1856 yılları arasında Kırım Savaşı’na giren Osmanlı’ya destek olmak için 10 bin İspanyol Florini göndermiştir. Ayrıca bölge halkı Osmanlı donanmasına destek olmak için 1909’da gizli olarak Osmanlı Donanma Cemiyeti’ni kurup para gönderirken, hem Balkan Harbi’nde hem de I. Dünya Savaşı sırasında İngiliz sömürge yönetimine rağmen Osmanlı İmparatorluğu'nu desteklediklerini açıklamışlardır. Kurtuluş Savaşı’nda Türkiye’ye yardım elini uzatan bölge halkı, Abdülhamid döneminde kurdukları Hamidiye Mektepleri’ni günümüze kadar yaşatmaya devam etmiştir. Nitekim, 2004’ün son günlerinde meydana gelen tsunami faciasından sonra belli bölgelere girmesine izin verilenlerin Türk ekipler olması da bu yakınlığın başka bir göstergesidir.
FAS
İslam ahlakının Fas topraklarına ilk girişi 686 yılında Ukbe ibnu Nafi (r.a.) komutasındaki İslam orduları ile olmuştur. Bugün resmi dini İslam olan ve yaklaşık 34 milyon kişinin yaşadığı Fas’ta, halkın % 98.7'si Müslümandır. Fas toprakları İslami tarih kaynaklarında "el-Mağribu'l-Aksa (Uzak Batı)" olarak adlandırılır. Kuzeybatı Afrika ülkelerini içine alan toprakların tümüne birden de Mağrib denir. Musa İbnu Nusayr'in kumandanlarından olan Tarık İbnu Ziyad, Cebelitarık boğazını geçerek bugünkü İspanya topraklarına girmiş ve Endülüs İslam devletinin temelleri bu şekilde atılmıştır.
YEMEN
Başta da belirttiğimiz gibi, Yemen'de İslamiyet'in yayılması, Peygamberimiz (sav) hayattayken olmuştur. Yemen, Peygamber Efendimiz (sav)'in İslam Devletini ilk kurduğu dönemlerde, İran’ın kontrolündeydi ve İran tarafından görevlendirilen Bâzân adlı bir vali tarafından yönetiliyordu.
Bazan, Peygamberimiz (sav)'in elçilerinin daveti üzerine Müslüman olmuş ve Yemen valisi olarak görevine devam etmiştir. Pek çok ülkenin hüküm sürdüğü bu topraklar 1517' den sonra Osmanlıların kontrolü altına girdi. Resmi dini İslam olan, 16 milyon nüfuslu Yemen'de, halkın % 99'u Müslümandır.
MISIR
75 milyon nüfuslu Mısır'da halkın % 92'si Müslümandır.
İslamiyet Mısır’a, Hz. Ömer (r.a.) döneminde, Amr İbnu As (r.a.) aracılığı ile 639 - 642 yılları arasında girdi. İslamiyet'in halk arasında hızla
yayıldığı Mısır’da, 868 yılına kadar Halifelerin seçtiği valiler görev yaptı. Pek çok hanedanlığın hüküm sürdüğü Mısır, 1171'den 1250' ye kadar Haçlı ordularını yenilgiye uğratan Selahaddin Eyyubi'nin kurmuş olduğu Eyyubiler Devletinin hâkimiyetinde kaldı. Memlük ve Abbasilerden sonra 1517'de Osmanlı İmparatorluğu’nun kontrolüne giren Mısır, 1922’de bağımsızlığına kavuştu. Halkın % 92'sinin Müslüman olduğu 75 milyon nüfuslu Mısır’da, ikinci önemli etnik unsur nüfusun % 7'sini oluşturan Hristiyan Kıptilerdir.
75 milyon nüfuslu Mısır'da halkın % 92'si Müslümandır.
MALEZYA
İslamiyet'in bu bölgeye ulaşmasından önce, Brahmanistler ve Budistler bu bölgede çeşitli devletler kurmuşlardı. Farklı kaynaklara göre; İslamiyet'in Malezya'ya 1400 yılından sonra girdiği bilinmektedir. İslamiyet'in büyük bir hızla yayılmasında, Malakka Prensi Prameswara’nın, Pasai Kralının kızıyla evlenip Müslüman olması etkili oldu, Prameswara adını, Mecât Iskender Şah olarak değiştirdi. Onun Müslüman olmasından sonra yönetimi altındaki bölgelerde İslamiyet hızla yayılmaya başladi. 1446 yılında da Malakka Sultanlığına geçen Sultan Muzaffer Şah zamanında İslamiyet resmi din olarak kabul edildi. Aynı zamanda Malakka, Güneydoğu Asya'da İslamiyet'in merkezi halini aldi. Ticari ve ekonomik önemi de arttığı için, Müslüman tüccarlar burayı daha çok ziyaret etmeye başladılar. Malezya Konfederasyonu kuruldu. Günümüzde güçlü bir ekonomiye sahip olan Malezya’da özellikle gençler arasında İslamiyet'e büyük bir bağlılık vardır. 25 milyon nüfuslu ülkede, gençlerin % 70'i dini görevlerini yerine getirmektedir. Üniversite gençliği arasında da İslam ahlakına yöneliş çok güçlüdür.
SUDAN
639 yılında Mısır'ın İslam ahlakı ile tanışmasının ardından Mısır’a yerleşen Müslümanlar kısa süre sonra ticaret için Sudan pazarlarına gitmeye başladılar. Sudanlılar da bu vesile ile, İslamiyet'i tanıdılar. İslamiyet'in Sudan’da kısa sürede hızla yayılması ile daha önce Hristiyanlığı seçmiş olan pek çok kişinin İslamiyet'i tercih etmesine neden oldu. Bugün 28 milyon nüfuslu Sudan’ın %99’u Müslümandır.
TUNUS
Tunus'a İslamiyet'in girişi 648'de Abdullah bin Ebi Sarh tarafından gerçekleştirilmiştir. İlk girişin ardından peşpeşe gelen fetihler tüm Tunus'un İslam Devletine bağlanmasına vesile olmuştur. Bölgenin, İslam Devleti topraklarına katılmasından sonra yerli halk kısa sürede Müslüman olmuş, 7. yüzyılda da Tunus halkının tamamı İslamiyet'i kabul etmiştir. 1881 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun bir eyaleti olarak kalan Tunus, 1956’da bağımsızlığına kavuşmuştur.
Resmi din olarak İslamiyet'i kabul eden olan 12 milyonluk Tunus nüfusunun %99.3'ü Müslümandır.
ÜRDÜN
6.5 milyon nüfuslu Ürdün'de halkın % 95'i Müslümandır.
Bugünkü Ürdün toprakları Raşid Halifeler döneminde Hz. Ömer (r.a.) tarafından İslam Devletine katıldı. Ürdün Haçlı Seferlerinin sonucu olarak
12. yüzyılda geçici bir süre için Haçlıların kontrolüne girdi. 1187'de Haçlıların elinden alındıktan sonra sırasıyla Eyyubilerin, Fatımilerin ve Memlüklerin kontrolünde kaldı. 1517'de Yavuz Sultan Selim tarafından alınarak Osmanlı topraklarına katıldı.
Resmi dini İslam olan 6.5 milyon nüfuslu Ürdün'de, halkın % 95'i Müslümandır.
İslamiyet'in benzeri olmayan hızlı gelişmesinin temelinde, Rabbimiz'in, Hz. Muhammed (sav)’in üstün ahlakını, aklını, ferasetini, kararlılığını ve samimi çabasını vesile kılması bulunmaktadır.
İslamiyet'in Yayılışı Hakkında
World Christian Encyclopedia'nın (Dünya Hristiyanlık Ansiklopedisi) rakamlarına göre 1990'da 962 milyon olan Müslüman nüfus bugün 6,2 milyar kişinin yaşadığı dünyada 1,2 milyara ulaştı. Bu rakamın 2025'te 1,8 milyara, 2060'ta 2,3 milyara ulaşması bekleniyor.
The Canadian Society of Muslims'in (Kanada Müslümanlar Topluluğu) tahminlerine göre 2025'te dünya nüfusunun yüzde 30'unu Müslümanlar oluşturacak.
U.S. Center for World Mission’a göre; 1997'de İslamiyet'in Hristiyanlıktan daha hızlı büyüdüğü görülmüştür. Her yıl % 2.9 olarak gerçekleşen bu rakam, giderek payını da artırıyor. Bu hızla İslam 2023'e kadar Hristiyanlığı geçerek dünyanın en büyük dini olacaktır.
İSLAMİYET'İN AYDINLIK GELECEĞİ
Günümüzde İslam dini, bir milyarı aşan nüfusa sahiptir ve dünyanın en hızlı yayılan dinidir. Dünyadaki devletlerin dörtte birinden fazlasında yaşayan halk Müslümandır. Son yirmi yıldır da, dünya genelinde Müslümanların sayısında istikrarlı bir artış söz konusudur. 1973 yılında yapılan istatistikler, dünya çapında Müslüman nüfusun 500 milyon olduğunu gösterirken, bugün bu rakam 1.5 milyara yaklaşmıştır. Her dört kişiden birinin Müslüman olduğu günümüzde, Müslümanların sayısının tarihte ilk defa Hristiyanların sayısını geçtiği belirtilmektedir. Müslüman nüfusun sayısının yakın gelecekte daha da artacağı ve İslam'ın dünyanın en yaygın dini haline geleceği tahmin edilmektedir.
Bu istikrarlı yükselişin nedeni, sadece Müslüman ülkelerin nüfuslarının artış hızı değil, aynı zamanda diğer dinlerden ve kültürlerden pek çok insanın İslam ahlakını seçmesidir.
Bilmek gerekir ki, yaşanan tüm bu gelişmeler Kuran'da bildirilen, "İnsanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde, hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile." (Nasr Suresi, 2-3) ayetlerinin tecelli edeceği vaktin çok yakın olduğunu, hatta yaşanmaya başladığını göstermektedir.
Rabbimiz'in en son hak kitap olan yüce Kuran-ı Kerim'i vahyettiği ve güzel ahlakı, takvası, Allah'a olan yakınlığı ile insanlara örnek kıldığı Peygamber Efendimiz (sav)’in, kararlığı ve samimi çabasıyla başlattığı güzel ahlakın tebliği, bugün de tüm dünyayı aydınlatmaya devam etmektedir. Allah’ın izniyle bu aydınlık daha da artacak, şu an dünyanın pek çok yerinde hüküm süren savaş, karmaşa ve zulüm, İslam ahlakının nuru ile tamamen ortadan kalkacaktır. Kuran’da müjdelendiği ve Peygamber Efendimiz (sav)’in de hadislerinde bildirdiği üzere, içinde bulunduğumuz yüzyıl İslam ahlakının yeryüzüne hakim olduğu, dünyanın barış ve refah içinde yaşadığı kutlu bir çağ olacaktır. Yazıda anlattığımız, Peygamber (sav) döneminde başlayarak kısa zamanda 3 kıtaya yayılan İslam ahlakı, bu muhteşem yükselişinin bir eşini -Allah’ın izni ile- yine Altınçağ olarak adlandırılan ve Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin geleceği ahir zamanda da yaşayacaktır. Kuran’da bu müjde şöyle haber verilmektedir:
"Onlar, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, Kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler hoş görmese bile. Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile." (Saff Suresi, 8-9)
Rabbimiz bu vaadini muhakkak yerine getirecektir. İman edenlerin yapması gereken ise bu kutlu döneme, İslam ahlakını gereği gibi yaşayarak ve birbirlerini müjdeleyerek hazırlanmaktır.