Yüzyıllardır bir bölünmüşlük ve parçalanmışlık içinde yaşayan Müslümanların ahir zamanda Hz. Mehdi (a.s.)’ın manevi önderliğinde bir araya geleceği, çeşitli hadislerde ve değerli İslam alimlerinin eserlerinde vurgulanmaktadır. Ancak bu gerçeklere rağmen, “İslam alemi birleşmeli” diyen bazı çevrelerin Hz. Mehdi (a.s.)’ı anmayan, Hz. Mehdi (a.s.)’ın manevi liderliğinden bahsetmeyen veya Mehdiyetin üzerini kendilerince örtmeye çalışan bir üslup kullandıkları dikkat çekmektedir. Oysa sonsuz rahmetin sahibi olan Allah, tarih boyunca her kavmi lideriyle birlikte yaratmıştır. Kuran’da bildirilen hiçbir kavim lidersiz değildir ve şahs-ı manevi ile idare edilmemiştir. Bu nedenle bu kimselerin yaklaşımına göre, bir lider olmadan Müslümanların ne şekilde ve kimin öncülüğünde birleşecekleri meçhuldür. Ağızlarıyla “Müslümanlar birleşseler ne kadar iyi olur” diyen ancak ortaya koydukları sistemle ayrılığı ve parçalanmayı körükleyen bu kişiler, “başı olmayan bedenin asla yaşamayacağını” unutmamalıdırlar.
İttihad, yani birleşme, Allah’ın Müslümanlara emridir ve farzdır. Bediüzzaman Hazretleri, “İttihad-ı İslam, bu devrin en büyük farz vazifesidir” (Hutbe-i Şamiye, Sâdâ-yı Hakikat, s. 94) diyerek, Müslümanların birleşmelerinin ne kadar hayati olduğunu ifade etmiştir. Bugün İslam aleminin içinde bulunduğu durum, Afganistan’da, Irak’ta, Filistin’de, Doğu Türkistan’da ve diğer yerlerde yaşananlar, Müslümanların parçalanmalarının ne kadar acı sonuçlar doğurduğunun göstergelerindendir. Tüm bunlar karşısında zulmün sona ermesi, sadece Müslümanların değil tüm insanların güvene kavuşması için İslam aleminin birleşmesi gerektiği de açıktır. Dolayısıyla her Müslüman, İslam aleminin birleşmesi için gayret göstermekle yükümlüdür.
Ancak bunu yaparken, hayatımızın her anında olduğu gibi, Müslümanların birliğini isterken de izlememiz gereken yol, Allah’ın ve Resulü’nün gösterdiği yol olmalıdır. Allah’ın gösterdiği yoldan başka yola uyanlar, kendi mantıklarına, kendi yorumlarına ve kendilerince günün koşullarına göre bambaşka arayışlar içine girenler, seçtikleri yolun başarıya ulaşmayacağını bilmelidirler. Allah’ın nusreti ve yardımı, Allah’ın yolunu ve Resulullah (s.a.v.)’in yolunu izleyenleredir.
Tarih Boyunca Her Kavim Lideriyle Birlikte Yaratılmıştır, Ahir Zamanda Müslümanların Lideri ise Hz. Mehdi (a.s.) Olacaktır
Allah tarih boyunca her kavmi lideriyle, önderiyle birlikte yaratmıştır. Bu, Adetullah’ın gereğidir. Hz. Nuh (a.s.), Hz. İbrahim (a.s.), Hz. Musa (a.s.), Hz. Yusuf (a.s.), Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Muhammed (s.a.v.) döneminde iman edenlerin önderi olarak Allah’ın mübarek elçileri İslam toplumlarının başında olmuştur. Hz. Talut (a.s.) döneminde, Hz. Zülkarneyn (a.s.) döneminde Müslümanların hep bir lideri olmuştur. Peygamberimiz (s.a.v.)’in ardından da Müslümanlar yakın tarihe kadar hiç başsız kalmamışlardır. Bu dönemde Müslümanların manevi bir liderinin olmaması, Allah’ın takdir ettiği Hz. Mehdi (a.s.)’ın geliş alametlerinden birisidir. Ancak Allah kaderde İslam toplumu için bir güzellik takdir etmiş ve manevi önderleri olmadan geçen bu dönemin ardından onları çok üstün ahlaklı, çok mübarek, sevgi ve şefkat dolu, Müslümanlara çok düşkün, hamiyeti İslamiyesi çok kuvvetli bir zatla, yani Hz. Mehdi (a.s.)’la müjdelemiştir. Yaklaşık 1.5 asırdır başsız olan İslam alemi, Allah’ın takdir ettiği kaderin gereği olarak, bu yüzyılda Hz. Mehdi (a.s.)’ın manevi önderliği altında birleşecektir.
Müslümanların ilmi mücadelelerinde zafer kazanmaları için Allah’ın gösterdiği yollardan biri de bu mücadelenin mutlaka birlik halinde yapılmasıdır. Yani İslam aleminin tümünün, mezhep, kültür, uygulama, ırk, etnik köken, cemaat, grup ayrımı gözetmeksizin birlik olması, manevi bir liderin etrafında toplanması, Allah yolunda kurşunla kaynatılmış binalar gibi saf bağlayarak fikren mücadele etmeleridir. Konuyla ilgili Kuran ayeti şöyledir: Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak cehd edenleri (çaba harcayanları) sever. (Saff Suresi, 61) |
Dolayısıyla, Allah’ın emrinin gereği olarak Müslümanların birleşmesini, yani İttihad-ı İslam’ı isteyenler bu birliğin ancak Hz. Mehdi (a.s.) etrafında olması gerektiğini bilmelidirler. İslam alemi kalp ferahlığıyla, sevinçle ve coşkuyla ancak Peygam-berimiz (s.a.v.)’in torununun, O’nun mübarek evladının etrafında birleşir. Çünkü bu, tüm Müslümanlara Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Allah’ın vahyiyle bildirdiği hak yoldur.
Mezhep Kavgaları Son Bulmalı, Farklılıklar Ayrılık Gerekçesi Olarak Görülmemelidir Aynı Allah’a, aynı kitaplara, aynı peygamberlere inanan, aynı kıbleye dönen insanların bölünmeleri, hatta düşmanlık derecesinde birbirlerine cephe almaları ancak şeytanın ilkasıyla meydana gelmiş olan bir fitnedir. Bu fitneye bir an önce dur denmesi şarttır. Alevi, Sünni, Şii, Vahabi, Caferi ve diğer mezheplere mensup tüm Müslümanlar din kardeşi olduklarının şuuruna varmalı, işkence gören, yurtlarından sürülen, öldürülen, sakat bırakılan Müslümanların haykırışlarına kulak vermeli, zaten bugüne kadar hayli vakit kaybettiklerini bir an önce kavrayıp daha fazla vakit kaybetmemek için derhal harekete geçmelidirler. Unutulmamalıdır ki, birleşmek ve ayrılığa düşmemek, Allah’ın hepimize farz kıldığı bir hükümdür. Allah’ın bu hükmünü aciliyetle yerine getirmenin Allah’ın rızasına en uygun olan davranış olacağı açıktır. |
İSLAM ALEMİNİN MANEVİ BİR LİDER OLMADAN BİRLEŞMESİNİ İSTEMEK BÜYÜK BİR GAFLETTİR
“İslam alemi birleşmeli” diyen, ancak Hz. Mehdi (a.s.)’ı anmayan, Hz. Mehdi (a.s.)’dan bahsetmeyen veya Mehdiyetin üzerini örtmeye çalışan bir üslup samimi değildir. Üstelik böyle bir üslup, Kuran ahlakına, sünnete, akla ve mantığa da aykırıdır. Bu kimselerin yaklaşımına göre, bir lider olmadan Müslümanların ne şekilde ve kimin öncülüğünde birleşecekleri meçhuldür. Bu birliğin hangi ölçülere göre oluşacağı da meçhuldür. Çünkü eğer Kuran ahlakını ve sünneti esas alıyorlarsa, bu durumda İslam aleminin bir başı olması gerektiği açıktır. Ama bu kişiler bir baş olmadan İslam alemi biraraya gelsin diyorlarsa, o zaman İttihad-ı İslam’ı gerçekten istemedikleri ortaya çıkmaktadır. Bir araya gelen en küçük bir grubun bile lideri olması bu insanlara normal gelmektedir. Katoliklerin Papası olmasını, Ortodoksların Patriği olmasını, Musevilerin bir önderi olmasını, hatta masonların Üstadı olmasını normal görmekte, ancak 1.5 milyarlık İslam aleminin lideri olmasını anormal karşılamaktadırlar. Bu mantıklarıyla, bilinçaltlarında İslam aleminin parçalanmışlığının devam etmesini istedikleri görülmektedir. Ağızlarıyla “Müslümanlar birleşseler ne kadar iyi olur” demekte, ama ortaya koydukları sistemle ayrılığı ve parçalanmayı körüklemektedirler.
Oysa İttihad-ı İslam varsa, Hz. Mehdi (a.s.) da mutlaka vardır. Hz. Mehdi (a.s.) varsa, İslam alemi de mutlaka birleşecektir. Bu, Allah’ın Adetullah’ının gereğidir. Allah Peygamberimiz (s.a.v.) vesilesiyle, ahir zamanda Müslümanların manevi liderininHz. Mehdi (a.s.) olduğunu bildirmiştir. Hz. Mehdi (a.s.) seçimle başa gelecek bir zat değil, Allah’ın takdir ettiği kaderi gereği İslam aleminin kurtuluşuna ve birliğine vesile olan kişidir. Peygamberimiz (s.a.v.), “Ahir zamanda benim soyumdan bir zat gelecek, dünyadan zulmü ve haksızlıkları kaldıracak, Müslümanları biraraya getirecek ve esaretten kurtaracaktır” buyurmuştur. Bu, Allah’ın Resulullah (s.a.v.)’e vahyidir ve ahir zamanda yaşayan Müslüman-lara gösterdiği çözüm yoludur. Eğer Müslümanlar, Allah’ın bildirdiği bu yolu görmezlikten gelir, Allah’ın gelişini müjdelediği Hz. Mehdi (a.s.)’ı yok saymaya yeltenir ve kendi kafalarınca farklı mantıklar geliştirerek hareket ederlerse, bu durumun Allah Katında karşılığı çok büyük olabilir.
Allah’ın Kuran’da gösterdiği yol, yeryüzünde fitne kalmayıncaya yani acılar, akan kanlar, zulümler, baskılar, haksızlıklar son buluncaya; din Allah’ın oluncaya yani Kuran ahlakı dünyanın dört bir yanına hakim oluncaya ve Peygamber Efendimiz (sav) dönemindeki gibi yaşanıncaya kadar ilimle, kültürle, bilimle, felsefeyle, sanatla, fikirle Allah yolunda mücadele etmektir: “Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah’ın oluncaya kadar onlarla cehd edin...” (Enfal Suresi, 39) |
Salih müminler, Allah’ın gösterdiği yola tam teslim olup, ahir zamanda yaşıyor olmanın nimetini, güzelliğini ve sevincini yaşayarak bir an önce Hz. Mehdi (a.s.)’ı görmeyi, Hz. Mehdi (a.s.)’ın manevi liderliğinde Müslümanların birleşmesini talep etmelidirler. Unutulmamalıdır ki, bazı kimseler istemeseler de ve hatta tam tersi faaliyette bulunsalar da, inşaAllah, Allah’ın vaadi mutlaka gerçekleşecek, Hz. Mehdi (a.s.) önderliğinde İttihad-ı İslam mutlaka sağlanacaktır. Bu yüzyıl, Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle İslam ahlakının dünyaya hakim olduğu, Allah’ın nurunun tüm dünyayı aydınlattığı yüzyıl olacaktır. Bu Kuran’da müjdelenen bir gerçektir:
“Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. Müşrikler istemese de O dini (İslam’ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O’dur.” (Tevbe Suresi, 32-33)
Allah Kuran’ın pek çok ayetinde müminlerin birbirlerinin velileri olduklarını bildirmiştir. “Veli” kelimesinin anlamı dost, koruyucu, yardımcı ve destekçidir. Buna göre Müslümanların birbirlerini dost edinmeleri, birbirlerini korumaları ve birbirlerine destek olmaları Allah’ın onlara bir emridir.
Allah bir ayetinde müminlerin birbirlerini veli edinmeleri gerektiğini şöyle belirtmektedir:
“Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O’nun elçisi, rüku ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren mü’minlerdir.” (Maide Suresi, 55)
Bir sonraki ayette ise Allah müminlerin birbirlerini dost ve veli edinmeleri durumunda inkarcılara karşı sürdürdükleri fikri mücadelede mutlaka galip geleceklerini şöyle bildirmektedir:
“Kim Allah’ı, Resulü’nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar Allah’ın taraftarlarıdır.” (Maide Suresi, 56)
Bu ayetlerden ve Kuran’ın daha pek çok ayetinden anlaşılmaktadır ki, müminler birbirlerini sevip dost edinirlerse, birbirlerine destek olurlarsa inkarcıların inananlara uyguladıkları kötülüklere kesin olarak son verecek ve Allah’ın emrettiği güzel ahlakı yeryüzünde yerleşik kılacaklardır. Açıktır ki, günümüzde dünyanın pek çok yerinde yaşanan adaletsizlikleri, zulüm ve haksızlıkları durduracak şey tüm Müslümanların birbirlerini kardeşçe kucaklamaları, aralarındaki uzaklıkları ortadan kaldırarak bir an önce birleşmeleri ve İttihad-ı İslam’ı oluşturmalarıdır. Müminlerin birlik olmama durumunda meydana gelecek ortamı ise Allah bir ayetinde şöyle haber vermektedir:
“İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.” (Enfal Suresi, 73)
Hiç şüphe yok ki Allah’tan korkan, vicdan sahibi hiçbir Müslüman, kardeşlerinden yüz çevirmenin ve kardeşleriyle birlik olmamanın karşılığında ortaya çıkan kargaşanın ve zulüm dolu ortamın oluşturduğu fitnenin vebalini yüklenmek istemez. Ne var ki Müslümanların birleşmesi için gayret etmeyenler şahit olunan bütün acılardan, zulüm ve haksızlıklardan, savaşlardan sorumlu olabilirler.
İttihad-ı İslam olsun ama Müslümanların bir manevi lideri olmasın, Hz. Mehdi (a.s.) olmasın demenin mantığı yok. İslam tarihinde sadece bu dönemde İslam aleminin manevi bir lideri yok.
Adnan Oktar`ın 11 Eylül 2010 tarihli Harun Yahya Tv röportajından
Sayın Adnan Oktar’ın Konu Hakkındaki Değerli Açıklamaları
Kuran’da Hiçbir Kavim Lidersiz Değil, Hiçbir Kavim Şahs-ı Maneviyle İdare Edilmemiş. Lideri Olmayan Topluluk Olmaz, Müslümanların da Lideri Olacak
Kuran’da hiçbir kavim şahs-ı manevi ile idare edilmemiş. Her kavmin başında bir insan var. Açın, bakın. Mesela Nuh Kavmi öyledir, Lut Kavmi öyledir, Ad Kavmi, Semud; hepsi öyledir. Firavun, Nemrud Kavmi, Sebe Halkı, hatta karıncalar; hayvanların bile bir lideri olur. Lideri olmayan topluluk olur mu? Vahşi hayvanların bile lideri oluyor. Masonların lideri vardır, Hristiyanların lideri vardır. Müslümanların da tabii ki lideri olacak, lidersiz olmaz. Hz. Mehdi (a.s.)’dan çekinmeleri tabii çok büyük mucize, çok hayret verici. Bediüzzaman’ın bunca açık ifadelerine rağmen, ağabeylerin bunca açık ifadelerine rağmen, izahlarına rağmen anlamazlıktan gelip, konuyu bu hale getirmeleri çok acayip tabii. Mesela Hz. İsa (a.s.) için de ayrıca anlamazlıktan geliyorlar. Halbuki Hz. İsa (a.s.)’ın inişi çok nefis bir şey, müthiş bir heyecan, güzel bir nimet. (26 Ekim 2010, Gaziantep Olay TV)
Herkes İttihad-ı İslam’ı İstediğini Dile Getirmeli
OKTAR BABUNA: İsrail kabinesi bir tasarıyı onaylamış hocam, bağlılık yemini ettirmek üzere, ondan bahsediyor haberde. Bütün Filistin’lilere yönelik.
ADNAN OKTAR: İttihad-ı İslam olmazsa bağlılık yemini de ettirir, takla da attırır. Yani eli yerde de yürütür, amutta da yürütür, her şekilde olur. İttihad-ı İslam olmadıktan sonra her türlü zulüm olacaktır. İsrail’deki Muse-vilere de zulüm yapıyorlar, onların da canı yanıyor. Bana sürekli yazı yazıyorlar. Kök söktürüyorlar İsrail’deki ateistler. Devlete hakimler, mahvediyorlar oradaki insanları. Adam her şeyi yapar. Birçok şey konuşuyorlar, konunun sonu Türk-İslam Birliği’ne, İttihad-ı İslam’a geldi mi susuyorlar. Yani ne hikmetse, orada dilleri tutuluyor. Geçen günlerde Kanal7’de yine, sevimli bir delikanlı var, bir de hoca efendi var konuşuyorlar. Müslümanların çektiği acılardan, yurtdışında çektikleri ızdıraplardan, her şeyden konuşuyorlar. Yani Müslüman-ların çektikleri sıkıntılar üzerine konu. Kardeşim bir insan, mesela bir adam sobaya elini tutmuş, eli yanıyor. Sürekli elinin nasıl yandığını anlatıyor. İşte elimde kabarcıklar oldu, elim yanıyor, ta kemiğe kadar işledi, artık dayanacak gücüm kalmadı, mahvoldum. Kardeşim sobadan elini çekmeyi akledemiyor musun? “Sobadan elini çek” diyeceksin adama. Bak, “sobadan elini çek”, bu kadar. Bunu demiyor. Habire ellerinin nasıl yandığını anlatıyorlar sobadan. “Cayır cayır yanıyor şu an” diyor. “Dumanlar çıkıyor elimden” diyor. Sadece elini çekeceksin, elini. İttihad-ı İslam’ı kuracaksın, konu bitecek. Türk-İslam Birliği’ni oluşturacaksın, konu bitecek. Kökünden hallolacak bakın, hepsi bitecek. Bunun dışında herşeyi konuşuyorlar. Yani adamla iki saat, üç saat konuşuyor; bir kelime ima et hiç olmazsa. Cübbeli, bak o da öyle. Konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor, çektikleri acılardan konuşuyor. En sonunda diyor ki; “burada bir şifre var” diyor. Ne şifresi? Söylesene “İttihad-ı İslam’ı istiyorum, Türk-İslam Birliği’ni istiyorum” diye konuşsana. Allah açıkça anlatıyor, Allah şifre mi diyor Kuran’da? Allah; “birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak mücadele edenleri Allah sever” (Saff Suresi,4) diyor. Şifre mi bu? Açıkça söylesene. Kardeşim korkuyorsan, “Allah böyle diyor“ de. Ne korkuyorsun, değil mi? “Bediüzzaman böyle diyor” de. Onu da söylemiyorlar. “Allah böyle diyor”. Onu da diyemiyorlar. (14 Ekim 2010, Samsun AKS TV)
İttihad-ı İslam’ın Ertelenmesini İsteyenler Büyük Vebal Altındadırlar
ADNAN OKTAR: Asıl gaye 1000 yıl daha Müslümanları atıl halde tutmak. 1000 yıl daha bu acıyı, çileyi Müslü-manlara çektirmek. Adam Kuran da yakar, Kuran da yırtar, küfür de eder, hakaret de eder, adam zaten garantiye almış, “1000 yıl sonra” diyor. Türk-İslam Birliği olacak, İttihad-ı İslam olacak da, böyle adam Kuran yakacak, öyle mi? Kuran yakılmasının sorumluluğu kimde? İttihad-ı İslam’ı istemeyenlerde. Doğrudan günahı onların boynunadır. İttihad-ı İslam’ı istemeyenlerin boynunadır. Kuran yakılıyorsa, Kuran yırtılıyorsa, Müslüman kadınların ırzına geçiliyorsa, çoluk çocuk perişan ediliyorsa, Pakistan’da veyahut diğer ülkelerde, Bangladeş’te kardeşlerimiz perişan halde yaşıyorlarsa, Bangladeş’te daha da beterler; her yerde öyle. Afganistan’ın durumu zaten malum, Irak’ın durumu zaten malum, say say sabaha kadar sayarız. Bunların hepsinin kesin net çözümü var. Şimdi ateş var, ateş yanıyor, senin de elinde koskoca bir kap dolusu su var. Suyu üzerine dökeceksin, ateşi söndüreceksin. “Yok, ben 1000 yıl bekleteceğim arkadaşım, bu suyu ben dökmem” diyor. Öbürü de diyor ki; “ben 570 yıl daha bekleteceğim, yansınlar, bekleyeceğiz” diyor. Kardeşim bekleyeceğine hemen döksene. İttihad-ı İslam’ı hemen oluştursana, Türk-İslam Birliği’ni hemen oluştursana. Bak, söyle bunu. Yani “uğraş, gayret et” de demiyorum. Tabii diyorum da, yapmasa da olur. Ben ona da razıyım. Hiç olmazsa şu sözü söyle, de ki; “Bu yüzyılda İslam dünyaya hakim olsun” de. Sanki bir koro şefi var, hepsini yönetiyor. Ben koro şefini biliyorum da, şimdi yeri ve zamanı müsait değil, onun için söyleyemiyorum. İttifak ettikleri konu var, İttihad-ı İslam’ı istemiyorlar. Türk-İslam Birliği’nin bu yüzyılda olmasını istemiyorlar, ittifak var aralarında. Bayağı bir ekip var böyle, yeni moda bu. Yeni bir ekol çıktı böyle. Biz de Müslümanları bu konuda aydınlatmaya devam edeceğiz, kardeşlerimizi, inşaAllah.” (12 Eylül 2010, Kanal Avrupa)
Müslümanların ilmi mücadele azimlerini güçlendirmek, heyecanlarını coşturmak, şevklerini artırmak varken, onları pasifliğe itecek, mağlubane bir yöntem izlemelerine sebep olacak yollar göstermek vicdana uygun bir davranış değildir. Fitne dünyaya hakim olmuş, dinsizlik insanlığı belalarıyla sarıp kuşatmış, dünyanın dört bir yanındaki mazlum kadınlar, yaşlılar ve çocuklardan “Rabbim bize Katından bir yardım eden yolla, bizi kurtar” feryatları yükselmişken Müslümanların yapması gereken atalet içinde beklemek değildir. Müslümanların yapması gereken tüm güçleriyle, tüm imkanlarıyla, bilimi, aklı ve teknolojiyi en etkin şekilde kullanarak, ilmi ve felsefi olarak bu fitnenin kaynağı olan Darwinizm’i ve materyalizmi ortadan kaldırmaktır. |
Zulmün durmasını isteyen kardeşlerimiz “Ya Rabbi, İttihad-ı İslam’ı bir an önce meydana getir” diye dua etmelidirler
Allah’ı, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i ve mümin kardeşlerini seven her Müslüman, dünyanın dört bir yanında esaret altında yaşayan milyonlarca mazlum insanın, zulüm gören, işkenceye uğrayan, evlerinden sürülen, yokluk içinde yaşamak zorunda bırakılan kardeşlerinin sorumluluğunu üzerinde hissetmeli ve onların huzur ve güvenliğe kavuşmaları için İslam dünyasının bir an önce birleşmesini istemelidir. Nitekim mağdur olan kardeşlerimizi içinde bulundukları durumdan kurtarmanın en kısa, en etkili, en kesin yolu İttihad-ı İslam’ın sağlanmasıdır.
Müslüman dünyasının kurtuluşu için İttihad-ı İslam’ı isteyen kardeşlerimiz “Ya Rabbi, İttihad-ı İslam’ı bir an önce meydana getir”, “İttihad-ı İslam’ı hemen oluştur” diye Allah’a dua etmelidirler. Allah müminlerin dualarına icabet edendir. Bu güzel ve hayırlı duayı yapan kardeşlerimiz inşaAllah kısa süre sonra dualarının gerçekleştiğini göreceklerdir. Israrla bu duayı yapan, bu duaya ilişkin faaliyetlerde bulunan müminler hiç kuşkusuz büyük bir sevap işlemiş olacaklardır.