En uzun kanatlı kuş olan albatros tek bir beslenme gezisinde –ki bu genellikle bir ay sürer- yere hiç inmeden 15.000 km'den fazla uçabilir; okyanus dalgaları ile oluşan havayı kullanarak yukarıda süzülür ve bu sırada çok az kanat çırpar. Düz mesafede ise hiçbir canlı kutup deniz kırlangıcı ile rekabet edemez. Kuzey kutbunun deniz kırlangıçları her yıl, kuzey kutbundan Antartika'ya oradan da geriye doğru bir yolculuk yaparlar. Kutup buzlarında yaklaşık 15.000 km yol katederler. Kırlangıçların göç ederken tamamladığı daire yaklaşık 40.000 km'ye yaklaşır, ki bu mesafe neredeyse Dünya'nın çevresine eşittir. (John Downer, Supernature, The Unseen Powers Of Animals, s.60)
Uçma yetenekleri ve sürtünmenin daha az olduğu bir çevrede hareket ediyor olmaları, kuşlara gezegendeki en hızlı canlılar olma özelliğini de kazandırmaktadır. Yeryüzünde kısa mesafeli koşularda en hızlı hayvan olarak bilinen çitanın hızı saatte 80 km'den fazla değildir. Denizdeki en hızlı balık olan yelken balığı -sailfish- kısa mesafede saatte 105 km hıza ulaşabilir. Kılıç kırlangıcının hızı ise saatte 160 km'ye ulaşmaktadır. (David Attenborough, The Life of Birds, s.60)
Böyle bir hızın ve uzun mesafe uçuşlarının, göç eden canlıları çok yorduğu düşünülebilir, ancak genellikle durum böyle değildir. Elbette ki karadan ya da denizden çok uzun yolculuk yaparak gelen kuşlar yorgunluk belirtileri gösterirler, ama ters rüzgarla karşılaşmadıkları sürece ciddi bir sorun yaşamazlar. Öyle ki küçük kara kuşları bile okyanus yolculuğundan o kadar az etkilenirler ki, Meksika Körfezi'ni en geniş noktadan geçmekle kalmaz, daha sonra hiç durmadan karanın içlerine doğru uçmaya devam ederler.
Kuşların neden ve nasıl göç ettiği uzun yıllardır araştırmacıların cevap aradığı sorulardır. Bu konuda büyük bir ilerleme kaydedilmesine rağmen asıl önemli noktalar hala gizemini korumaktadır. Kuşlarda da diğer canlılarda olduğu gibi aynı türün bazı bireyleri göç ederken, bazı bireyleri yerleşik hayat sürdürebilmektedir. Evrimci bilim adamları bu nedenle göçün kökenini açıklayamamaktadırlar. Örneğin orman çalı bülbülleri tamamen göçmenken, ağaçkakanlar tamamen yerleşiktir; alakarga ise kısmen göçmendir. Hiç kuşkusuz bu canlıların -evrimci bilim adamlarının iddia ettikleri gibi- hayatta kalabilmek için kendi kendilerine karar verip, bu şekilde bir mekanizma geliştirmeleri, vücutlarında göç şartlarına uygun sistemler oluşturmaları mümkün değildir. Evrimciler açısından bakıldığında bu, açıklanması imkansız bir durumdur. Oysa bunun tek gerçek açıklaması vardır: Göç eden canlılardaki bu özellikleri Yüce Allah (cc) yaratmıştır.
Doğadaki canlılar Allah (cc)'ın kudretini, her şeye Kadir olduğunu ve benzersiz yaratan olduğunu kanıtlayan delillerdendir. Rabbimiz bu delilleri görmemekte ısrar eden ve Allah (cc)'tan başka bir Yaratıcı arayanlar için bir ayette şöyle buyurmaktadır:
De ki: "O (Allah) Rahman olan (esirgeyen koruyan)dır; biz O'na iman ettik ve O'na tevekkül ettik. Artık siz kimin açık bir sapmışlık içinde olduğunu pek yakında bileceksiniz." (Mülk Suresi, 29)