Kuruluşunun 2212. Yıldönümünde Türk Kara Kuvvetleri -4- Türk Kara Kuvvetleri tarihçesi
ucgen

Kuruluşunun 2212. Yıldönümünde Türk Kara Kuvvetleri -4- Türk Kara Kuvvetleri tarihçesi

42134
MİLLETİMİZ ORDUSUNA SAHİP ÇIKIYOR

Milletimiz askerliği kutsal bir görev saymış, asker ocağını "peygamber ocağı" olarak bilmiştir. Bu kudsiyet duygusu bugün de tüm canlılığıyla sürmektedir. Batılı ülkelerde askerlik para kazanmak için girilen bir "meslek" iken, Türk gençleri için seve seve yapılan bir "vatan hizmeti"dir. Bölücü terör örgütüne karşı yürütülen çetin mücadele, bu bilinçle kazanılmıştır.

Türkiye, dünyanın en hassas coğrafyasında yer alan bir ülkedir. Türkiye'nin üç ayrı dış politika yönü, yani Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya, onyıllardır süren çatışmaların ve önümüzdeki onyıllarda süreceği aşikar olan çıkar mücadelelerinin odak noktalarıdır. Sahip olduğu güçlü Osmanlı mirası, stratejik konum, doğal zenginlikler, Türkiye'yi pek çok dış gücün hedefi haline getirmiştir ve getirmeye devam etmektedir. Bu tehditlere karşı Türkiye'nin en büyük güvencesi ise, her zaman kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri olmuştur.

Geçmişe baktığımızda, kurulduğu günden bu yana Türkiye Cumhuriyeti'nin dış düşmanlar tarafından tehdit edildiğini ve her defasında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kahramanca mücadelesi ve basiretli taktik ve stratejileri vesilesiyle bunları bertaraf ettiğini görebiliriz.

PEYGAMBER OCAĞI


Türk Milleti'nin tarihin eski çağlarından beri süregelen bir özelliği "asker millet" oluşudur. Bunun en önemli nedeni de Türk milletinin gerek yönetici karakteri gerekse sahip olduğu topraklar nedeniyle başka milletlerin tehdit ve saldırılarının hedefi olmasıdır. Orta Asya'daki Türkler, başta Çin olmak üzere bölgesel güçlerin hedefi haline gelmişler ve bu tehditlere karşı tüm fertlerinin asker gibi düşündüğü ve davrandığı cengaver bir ruh geliştirmişlerdir. İslamiyet'i kabul etmelerinin ardından onun bayraktarlığı ve savunuculuğunu görevini üstlenen Türk Milleti, Moğolların, Haçlıların ve son olarak da Düvel-i Muazzama'nın saldırılarına karşı İslam dünyasına kanat germiştir.

Bu gelenek dolayısıyladır ki, milletimiz askerliği kutsal bir görev saymış, asker ocağını "peygamber ocağı" olarak bilmiştir. Bu kudsiyet duygusu bugün de tüm canlılığıyla sürmektedir. Batılı ülkelerde askerlik para kazanmak için girilen bir "meslek" iken, Türk gençleri için seve seve yapılan bir "vatan hizmeti"dir. Bölücü terör örgütüne karşı yürütülen çetin mücadele, bu bilinçle kazanılmıştır.

EN FAZLA GÜVENİLEN KURUM

Bu bilincin sürekli olarak ayakta tutulması ve yeni nesillere aynı coşkuyla aktarılması ise, devletimizin gücü ve bekası açısından son derece önemli bir meseledir. Bu gerçek gözönünde bulundurulursa, TSK ile devletin diğer kurumlarının arasını açmaya çalışan ve hatta sanki TSK'nın Türk milletinin değerlerinden uzakmış gibi göstermeye çalışan dış kaynaklı telkinlerin sinsi bir planın parçası olduğu anlaşılır. TSK, Türk Milleti'nin içinden çıkmış kahraman vatan evlatlarından oluşmaktadır ve Türk Milleti'nin değer, inanç ve ideallerinin hepsi TSK tarafından paylaşılmakta ve temsil edilmektedir. Milletimiz de bu gerçeğin bilincindedir ve nitekim yapılan kamuoyu araştırmalarında "en çok güvendiğiniz devlet kurumu hangisidir" sorusuna hep birinci olan "Türk Silahlı Kuvvetleri" cevabının alınması da bunun göstergesidir.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Türkiye Cumhuriyeti'nin temel nitelikleri konusundaki hassasiyeti ve bu değerleri korumaktaki kararlılığı ise devletimiz ve milletimiz için büyük bir güvencedir. Çünkü bu temel nitelikler, Türkiye'nin hem muasır medeniyetler seviyesine ulaşması, hem de toplumda başta din ve vicdan özgürlüğü olmak üzere tüm sivil özgürlüklerin yaşanabilmesinin garantisidir. Burada TSK'nın bazı konulardaki görüşlerinin isabetliliğine işaret etmekte yarar görüyoruz:

ATATÜRK İLKELERİNİN KORUNMASI VE DOĞRU ANLAŞILMASI

TSK'nın bu konuda gösterdiği hassasiyet, başta da belirttiğimiz gibi ülkemiz için büyük bir güvencedir. Çünkü geçmişte ülkemizi Atatürk'ün yolundan ayırmak veya Atatürk'ün yolunu kasten yanlış yorumlayarak çarpıtmak isteyen akımlar olmuştur. Örneğin, Atatürk'ün dini inançlara son derece saygılı olan laiklik anlayışını kendi materyalist ideolojilerine kılıf haline getirmek isteyenler; veya onun milli ve demokratik karakterdeki devrimlerini çarpıtarak kendi hayallarindeki komünist devrim projelerine benzetmek isteyenler olmuştur. Buna karşı TSK her zaman için gerçek Atatürkçülüğü savunmuştur. Ilımlı ve barış yanlısı bir dış politika, dine saygılı laiklik anlayışı, etnik değil kültürel temele ("Ne Mutlu Türküm Diyene" formülüne) dayalı milliyetçilik, Batı dünyası ile yakınlaşma ve işbirliği, ekonomik meselelerde pragmatizm, söz konusu gerçek Atatürkçülüğün temel unsunları arasında sayılabilir.

YÜCE DİNİMİZİN DOĞRU ANLAŞILMASI

Türk Silahlı Kuvvetleri başta da belirttiğimiz gibi Türk Milleti'nin içinden çıkmıştır ve milletimizin tüm kutsal değerlerini benimsemektedir. Bu değerlerin başında da yüce dinimiz İslam gelir. Ancak bugün dünyamızda İslamiyet'i yanlış yorumlayan, bir takım radikal siyasi ideolojilere hatta terörizme kılıf bulmak üzere çarpıtan akımların varlığı da malumdur. 11 Eylül terör saldırıları, bu akımların dünya çapında ne kadar büyük bir tehdit haline geldiğini açıkça göstermiştir. TSK'nın dini meselelerdeki dileği ise, bu gibi çarpık akımların fikriyatının yerine, milletimizin İslam'ın doğrusunu ve özünü öğrenmesidir. Kuran-ı Kerim'in Türkçe'ye çevrilmesini, hutbelerin Türkçe olarak okutulmasını sağlayan, "dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam öyle inanıyorum" diyen Büyük Önder Atatürk'ün yaklaşımı da zaten bu yöndedir.
Tüm bunlar, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, sahip olduğu büyük birikim ve vizyonla, azim ve kararlılıkla, fedakarlık ve vazife bilinciyle, devletimizin ve milletimizin bekasının en büyük güvencelerinden biri olduğunu bir kez daha göstermektedir. Bu gerçeği milletimizin her ferdinin iyi anlaması gerekmektedir.

MİLLETİMİZ ORDUSUNA SAHİP ÇIKIYOR


Unutulmamalıdır ki, Türkiye, dünyanın çok sorunlu, istikrarsız ve kritik bir bölgesinde yer almaktadır. Bu bölgede bir ülkenin güvenli, istikrarlı, müreffeh ve baki olabilmesi için, büyük bir askeri güce sahip olması gerektiği aşikardır. Irak'taki savaş ve bu savaşla birlikte bir kez daha gündeme gelen Kuzey Irak meselesi, kahraman ordumuzun gücünün ve basiretinin ülkemizin en büyük güvencesi olduğunu bizlere bir kez daha hissettirmiştir. Onyıllardır tüm Ortadoğu'ya dehşet saçan Sadddam Hüseyin gibi saldırgan diktatörlere; Türkler ile Kürtler arasındaki tarihsel dostluk ve kardeşliği hiçe sayarak milletimize ve devletimize (ve Kuzey Iraklı Türkmenlere) koyu bir husumet besleyen bazı Kuzey Iraklı Kürt hareketlerine; bölge üzerinde emeller besleyen bu emeller uğruna Türkiye'nin milli menfaatlerini sarsabilecek büyük güçlere ve tüm diğer potansiyel tehditlere karşı en büyük güvencemiz, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri'dir. Milletimizin her ferdinin bu bilinç içinde ordumuza sahip çıkması, "asker millet" ruhunu yaşaması ve yaşatması gerekmektedir.


PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo