Dünyamız çok yakın bir gelecekte, ateist siyonistler ve şahin Evanjelikler tarafından Ortadoğu merkezli bir savaşa sürüklenmek istenmektedir. Savaşı başlatmak için piyon olarak seçilen millet Kürt milleti, yapılmak istenen ise yeryüzündeki tüm Müslümanları yok etmektir.
İsrail’de egemen olan ateist siyonistler ile ABD’de son derece etkin bir güç olan Evanjeliklerin şahin kanadı, Ortadoğu’da milyonlarca insanın hayatını kaybedeceği bir savaş çıkarmak için gaye birliği etmişlerdir. Farklı bakış açılarına sahip olsalar da bu iki kesimin en büyük ortak noktası İslamiyet’e ve Müslümanlara olan yanlış bakış açılarıdır.
Armageddon Savaşını başlatmak isteyenler, bilerek ya da bilmeyerek deccaliyetin dünyayı kan gölü haline getirme davasına hizmet etmekte, ama kendilerini güya bin yıl bozulmayacak bir dünya barışının zeminini hazırlayan insanlar olarak görmektedirler. Söz konusu bu iddialarını Eski Ahit’teki bazı tahrif edilmiş pasajlara dayandırmak suretiyle de dinlerine bağlı ancak bilinçsiz olan kimi Evanjelik Hristiyanları da etki altına almaktadırlar. Ne var ki bu durum, Eski Ahit’in ilgili bölümlerinin çarpık yorumlanmasına dayanan bir kandırmacadan başka bir şey değildir.
Şahin Evanjeliklerin büyük bir hevesle başlatmak istedikleri savaşın piyonu ise Kürt halkıdır. Onlara göre, İncil’de “Gog ve Magog” (Kuran’da Yec’uc ve Mec’uc olarak geçer) olarak geçen kavim güya Kürtlerdir ve bu millet sözde Armageddon Savaşının başlamasında anahtar rol oynayacaktır. Bu nedenle Kürt Milleti üzerinde karanlık planlar yapmaktadırlar. İstedikleri savaşı başlatmak için ise ilk olarak Kürt kardeşlerimize komünist ideolojiyi benimsetmek ve bu suretle de onları dinden uzaklaşmış, ahlaki değerlerini yitirmiş bir topluluk haline dönüştürmeyi planlamaktadırlar. Bu nedenle de komünist PKK’ya her türlü maddi ve lojistik desteği vermekte, PKK’yı istedikleri gibi yönlendirmektedirler.
Kürt Kardeşlerimiz bu hain tuzağa düşmemeli, her Müslümanın yapması gerektiği gibi İslam dinine sımsıkı sarılmalı ve İslam aleminin tek kurtuluşu olan İslam Birliği’nin kurulması için var güçleriyle çaba sarf etmelidirler.
Ateist Siyonistlerin ve Şahin Evanjeliklerin Kan İttifakı
Protestan Hıristiyanlığın bir kolu olan Evanjelikler arasında İslam alemini deccal olarak gören ve tüm Müslümanların yok edilmesini isteyen bir kesim vardır. Evanjeliklerin bu şahin kesimi, İslam âleminin beklediği Hz. Mehdi (as)’ı haşa deccal olarak görmekte ve Hıristiyan aleminin içinden çıkarak güya kendini peygamber olarak tanıtan bir zatla (Hz. İsa (as)’ı tenzih ederiz) ittifak ederek tüm dünyayı kana boğacağına inanmaktadır. Böyle bir görüşe sahip olmalarının sebebi gerçek İslam’ı bilmemeleri, Kuran-ı Kerim ayetlerini ve Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerini yanlış yorumlamalardır. Halbuki İslam, şefkate ve merhamete en fazla değer veren, bu hasletleri en fazla yücelten ve nefsi müdafaa dışında savaşmanın ve kan dökmenin yasaklanmış olduğu Rahmani dindir.
Dünyanın en güçlü ordusuna sahip ABD’nin pek çok resmi kurumunda yüksek mertebelerde bulunan bazı Evanjeliklerin, Müslümanların deccal olduğu safsatasına kanmaları dünya barışı için çok ciddi bir tehdit oluşturabilir. Nitekim yakın tarihte ABD’nin Afganistan’ı ve Irak’ı işgal etmiş olmasında Evanjelik telkinlerin çok büyük bir payı vardır. Söz konusu ülkelere ABD tarafından barış ve demokrasi getirme söylemleriyle askeri harekat yapılmış ve bu ülkeler zaptedilmiştir. Ancak ne Afganistan’a ne de Irak’a barış ve demokrasi gelmediği gibi bu topraklarda yaşanan kargaşa ve çatışmalar da son bulmamıştır. Bu örnekler, şahin Evanjelik bakış açısının, umut verici sloganlarla diğer ülkelere silahlı müdahalede bulunmasında bir mahzur görmediğine net bir delildir.
Şahin Evanjeliklerle İslam karşıtlığı konusunda fikir birliği içinde olan diğer bir kesim ise ateist bazı Siyonistlerdir. İsrail yönetiminde de zaman zaman etkin olan söz konusu bu ateist kesim, Müslümanları kendilerince terörist olarak görmekte ve Müslüman varlığını İsrail’in bölgedeki varlığı için çok ciddi bir tehlike olarak addetmektedir. Müslümanların, Musevileri yaşadıkları topraklardan güya çıkartmak istedikleri ve tüm Musevileri sözüm ona öldürmek istedikleri yanılgısı içindedirler. Onlara göre, Müslümanların yok edilmesi İsrail’in ayakta kalması için şarttır. Bu çarpık inançlarını diğer insanlara da empoze etmek için yıllardır içeride ve dışarıda çok ciddi bir propaganda çalışması yürütmektedirler.
Bu iki kesimin İslam karşıtlığında ittifak etmeleri, Müslüman ülkeler için ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. Bu ittifak, İslam dünyasını daha ziyade içeriden bölmek için uğraşmakta, Müslümanların birbirlerine düşmesi için komplolar kurmaktadır. İşte bu komplolara bilerek ya da bilmeyerek zemin hazırlayan bazı şahıslar da İslam Dünyasının içinde bulunmaktadır.
İslam Dünyası İçinde Hain Plana Zemin Hazırlayan Kişiler Bulunmaktadır
İslam dünyasının içinde, İslam alemini bölme planlarına adeta zemin hazırlayan, birlik ve beraberlik ruhunu zedeleyen birtakım kişiler mevcuttur. Bu kişilerden bazıları söz konusu hain plana destek verdiklerinin farkında değildirler. Bilgisizliklerinden yahut bilinçsizliklerinden ötürü böyle bir davranış içindedirler. Onlar gerecekten de İslam’a uygun bir tarzda hareket ettiklerini, Kuran’a göre davrandıklarını düşünenlerdir. Bu kişilere doğru olan anlatılırsa, Kuran ayetlerinin gerçek manasıyla izahları yapılırsa Allah’ın izniyle içinde bulundukları yanlış tutumdan döneceklerdir.
Esas tehlikeli olan bu bilinçsiz kesimi etki altına almaya çalışan, Kuran-ı Kerim ayetlerini ve Peygamberimiz (sav)’in hadislerini çarpık ve yanlış yorumlayan zümredir. Bahsettiğimiz bu insanlar dış güçlerin şer planlarına hizmet eden, Müslüman görünümlü ama aslında münafık olan insanlardır ve İslam aleminin birliği için belki de en büyük tehdidi oluşturmaktadır. Bu kişilerin İslam’ı anlatma şekli Kuran’a ve sahih hadislere dayalı değildir. Kuran ayetlerini yanlış yorumlayarak ve uydurma hadisleri kaynak göstererek samimi Müslüman kardeşlerimizi kandırmaya, sevgiden, barıştan, şefkatten, birlikten yani Allah’ın emri olan gerçek İslam’dan saptırmaya uğraşmaktadırlar. Bu suretle İslam alemi içinde ayrılık çıkarmak, Müslümanları güçsüz düşürmek arzusundadırlar.
İslam dünyasındaki bazı kişilerin İsrail’in yok edilmesi, tüm Musevilerin ve Hristiyanların katledilmesi, Müslüman olmayanlara karşı sevgi ve şevket gösterilmemesi gibi sapkın söylemlerini medyada sık sık görmekteyiz. Her şeyden önce bilinmelidir ki bu gibi iddialar Kuran-ı Kerim ayetlerine tamamen zıttır. Cenab-ı Allah pek çok ayette Müslümanlara sevgiyi, şefkati, merhameti tavsiye etmiş, kötü ve kaba davranışlardan ise sakınmalarını öğütlemiştir. Bakara Suresi’nin 256. ayetinde Rabbimiz “Dinde zorlama (ve baskı) yoktur…” buyurarak Müslüman olsun ya da olmasın hiç kimseye karşı zor kullanılamayacağını açıkça bildirmiştir.
Hıristiyanlar ve Museviler Kuran hükmüne göre Ehli Kitaptırlar. Rabbimiz Ehli Kitapla en güzel şekilde geçinilmesi gerektiğini bir Kuran ayetinde tüm Müslümanlara şöyle emretmiştir:
İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: ‘Bize ve size indirilene iman ettik; bizim ilahımız da sizin ilahınız da birdir ve biz ona teslim olmuş olanlarız.’ (Ankebut Suresi, 46)
Sadece yukarıdaki bu ayet-i kerime tek başına dahi, Musevilere ve Hıristiyanlara bir düşmanlık beslenmemesi ve onlara kötü davranılmaması gerektiğini anlamamız için yeterlidir. Dolayısıyla Musevilere ve Hıristiyanlara karşı Müslümanların takınması gereken tutum anlatılırken karışık izahlara ve de zorlama tevillere gerek yoktur. Hükmü Cenab-ı Allah çok açıkça belirlemiştir ve tüm Müslümanlara düşen de Rabbimiz’e her konuda olduğu gibi bu konuda da koşulsuz itaat etmektir.
Bağnazlık olarak adlandırabileceğimiz hurafelerle ve uydurma inançlarla dolu düşünce yapısının varlığı İslam dünyasına saldırmak için bahane arayan insanlara fırsat doğurmaktadır. Bu nedenle Müslüman kardeşlerimiz bağnaz bakış açısının telkinlerinden uzak durmalı ve Kuran hükümlerinden asla ayrılmamalıdır.
Dikkat: Kürt Milleti Komünist Yapılmaya Çalışıyor!
Armageddon oyunun arkasındaki güçler, kendilerince Kürtleri Ortadoğu’da kargaşa meydan getirmek için ideal bir topluluk olarak görmektedirler. Bunun en büyük sebebi ise Kürtlerin Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de dağınık halde yaşıyor olmasıdır. Eğer Kürtleri kontrolleri altına alabilirlerse tüm Ortadoğu’da huzursuzluk ve kaos çıkarabilmek için bir piyon elde etmiş olacaklarına inanmaktadırlar. Ancak bu emellerine erişmek için önlerinde çok büyük bir engel vardır. O da Kürt milletinin genelinin İslam dinine bağlı, mütedeyyin insanlardan oluşmasıdır. Bu nedenle de mülayim tabiatlı ve sevecen insanlardır. İşte hain plan da tam bu noktada başlamaktadır. Şer planının ilk adımı Kürtleri dinlerinden uzaklaştırmak ve bu suretle onları diğer Müslümanlardan ayırmak ve İslam Dünyası içinde kargaşa çıkarmaktır.
Bu plan gereği Kürt halkı öncelikle sistematik bir şekilde komünist yapılmaya çalışılmaktadır. Bu sayede de Kürt kardeşlerimizin sahip oldukları tüm dini ve ahlaki değerleri kaybetmeleri sağlanmak istenmektedir. Şer odakları Kürtleri komünist yaparak onları istedikleri gibi yönlendirebilecekleri bir hale getirebileceklerini bilmektedirler. Zira komünizm zaten terörü ve kan dökmeyi komünist bir devrimi başarmak için mutlak başvurulması gereken yöntemler olarak gören bir fikir sistemidir. Bu nedenle de kargaşa, ayaklanma ve çatışma çıkarmak için ideal bir ideolojidir.
Kürt kardeşlerimiz bu oyuna gelmemelidir ve de şu soruların cevaplarını kendi kendilerine vermelidir. Sözünü ettiğimiz güçler neden bağımsız bir Kürdistan kurulması için onları kışkırtmaktadırlar? Kürtleri çok sevdikleri için mi onların bağımsız bir ülkede ayrı yaşamalarını istemektedirler? Veyahut Kürtlerin zulüm gördüklerine inandıkları ve onları bu zulümden kurtarmak istedikleri için mi onlara sözüm ona iyi niyetli yaklaşmaktadırlar? Bahsettiğimiz bu güçler baskı ve zulüm altında yaşayan insanların özgürlüğe kavuşması için bu denli hassassalar, o zaman Uygur Türklerinin yıllardır Çin zulmü altında yaşamasına neden ses çıkarmamaktadırlar? Ya da Myanmar’da olanlara neden herhangi bir tepki vermemektedirler? Ortada bir riyakarlık olduğu, bir düzen olduğu çok açıktır.
Bir dönem Türkiye’de, iddia edilen Ergenekon terör örgütünün Kürt kardeşlerimize zulmettiği, onların üzerinde büyük bir baskı kurduğu doğrudur. Ancak artık o günler Allah’ın izniyle geride kalmıştır. Irak’ta Saddam Hüseyin devrinde baskılara maruz bırakıldıkları, toplu kıyımlara uğradıkları da doğrudur. Baba-oğul Esad rejiminin de Kürtleri ezmeye çalıştığı zaten bilinen bir gerçektir. Fakat burada dikkat edilmesi gereken nokta hem iddia edilen Ergenekon terör örgütünün hem Saddam’ın hem de Esad’ların komünist olduklarıdır. Yani Kürt kardeşlerimiz eziyeti ve zulmü hep komünistlerden görmüşlerdir. Şimdi de kendilerine komünist bir Kürdistan kurmaları için sürekli olarak ideolojik telkin yapılmakta ve her birinin komünist bir militana dönüşmesi için uğraşılmaktadır. Tüm Kürt kardeşlerimiz bilmelidir ki Kürt milleti sistematik bir şekilde yok edileceği bir girdabın içine sürüklenmek istenmektedir.
Tek Çözüm İslam Birliği'dir
Ayrı bir devlet kurma senaryosu tüm Kürtler için yıkım ve yok oluş demektir. Mezopotamya’da hiçbir denize bağlantısı olmayan, komşularıyla kavgalı, sanayisi ve doğal kaynak gelirleri olmayan komünist bir devlet olarak yalnız bırakılacaklardır. Şu an maşa olarak kullanılan PKK’ya artık ihtiyaç kalmadığında verilen tüm maddi ve lojistik destek kesilecek ve PKK da bitirilecektir. Kürtler İslam’dan uzaklaşmanın getireceği bereketsizlik ve komünizmin getireceği kasvet ortamında fakirlik içinde yaşamak zorunda bırakılacaklardır. Yavaş yavaş eriyen Kürt milleti sonrasında ise tamamen yok edilecektir. Halbuki Müslümanlar birlik ve beraberlik içindeyken güçlüdürler. Bu Allah’ın bir kanunudur. Cenab-ı Allah Müslümanlara bölünmeyi haram kılmıştır. Enfal Suresi’nin 46. ayetinde Allah Teala“ Allah’a ve Resulu’ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider…” buyurarak Müslümanlar arasında ayrılık olmasını istemediğini açıkça bildirmiştir. Bu nedenle Kürt kardeşlerimizin bölünme senaryolarına karşı verecekleri en güzel cevap İslam aleminin birliği için fikren ve ilmen mücadele etmek olacaktır.
İçinde yaşadığımız dönem tüm İslam alemi için son zorluk yıllarıdır. Önümüzdeki on sene içinde Allah’ın dilemesiyle İslam Birliği mutlaka kurulacaktır. Her Müslüman Allah’ın rızasını isteyerek, İslam Birliği’nin bir an evvel kurulması için ilmen ve fikren mücadele etmekle mesuldür. İşte bu mesuliyet Kürt kardeşlerimiz için de geçerlidir. Kendisi de bir Kürt olan Büyük İslam Alimi Üstad Said-i Nursi’nin dediği gibi bu devirde en büyük farz İslam Birliği’nin kurulması için çaba sarfetmektir.