İnsanları bir tür hayvan gibi görme yanılgısına kapılmış olan evrim teorisinin ortaya koyduğu yaşam modeli acımasızlık, sevgisizlik, bencillik, çıkarcılık üzerine kuruludur. Darwinizm, insanların hayvanlar gibi yaşadığı ve davrandığı bir dünya kurma özlemindedir. Darwinizm ve Darwinizm’i temel alan tüm ideolojiler insanlığı büyük felaketlere sürükleyecek modellerdir. Allah’ın insanlara emrettiği ve Kuran’da bildirilen ahlak ise, toplumları her zaman refaha, huzura ve barışa götürecek bir ahlaktır.
19. yüzyıl Avrupası’nda ırkçılığın aniden gelişmesindeki en büyük etken, tüm insanların Allah tarafından eşit olarak yaratıldığını kabul eden Hıristiyan inancının yerine, Darwinizm’in yerleştirilmesi olmuştur. Darwinizm, insanların daha ilkel canlılardan evrimleştiğini, dahası bu evrim içinde bazı ırkların diğerlerine göre geliştiğini ileri sürmekle, ırkçılığa sözde bilimsel bir dayanak sağlamıştır.
Bu sapkın ideolojiye göre ırklar üç temel sınıfa ayrılır. Buna göre birinci sınıf ırklar “Medeniyet üreten ırklar”dır ve Almanlar ve diğer Kuzeyli kavimler yani Avrupalılar bu gruba dahildir. İkinci sınıf ırklar “Medeniyeti izleyen ırklar” dır. Bunlar sözde medeniyeti ilerletme yetenekleri olmayan, fakat taklit edebilen Çinliler, Japonlar gibi evrimcilerin kendilerince “sıradan” olarak nitelendirdikleri ırklardır. Üçüncü sınıf ırklar ise sözde “Medeniyeti tahrip eden”, Yahudiler, Slavlar, Zenciler gibi ırklardır. İşte bu batıl düşünce tarzı, hala pek çok Avrupa ülkesinde yaygın olması, ırkçılık vahşetinin Avrupa’da yaşayan ancak Avrupalı olmayan insanlara yönelmesinin asıl sebebidir. Aynı sapkın düşünce tarzı dünyanın pek çok ülkesinde renkleri, mezhepleri, dilleri ve dinleri farklı olan kişilere yönelmekte ve büyük çaplı katliamlara neden olmaktadır.
www.darwinistpropagandayontemleri.beyazsiteler.com
Darwinizmin Kayırılmış Irklar Yalanı
Dünya tarihinin pek çok döneminde ırkçı toplumlara, yöneticilere ve uygulamalara rastlamak mümkündür. Ancak ırkçılığa ilk kez sözde bilimsel bir geçerlilik kazandıran kişi Darwin olmuştur. Darwin’in Türlerin Kökeni adlı kitabının alt başlığı The Preservation of Favored Races in the Struggle for Life (Hayat Mücadelesinde Kayırılmış Irkların Korunması) idi. Darwin’in “kayırılmış ırkların korunması” hakkında yazdıkları ve özellikle İnsanın Türeyişi kitabındaki bilim dışı iddiaları, Almanların Aryan ırkının, İngilizlerin ise Anglo Saksonların üstün oldukları yanılgılarını desteklemekteydi. Ayrıca, Darwin’in doğal seleksiyon teorisi, kıyasıya bir hayatta kalma mücadelesinden söz ediyordu. Bu “orman kanunu” insan toplumlarına uygulandığında, ırklar ve milletler arasında çatışma ve savaşların baş göstermesi kaçınılmazdı. Nitekim öyle oldu. Irkçı ve savaşçı yöneticilerden felsefecilere, politikacılardan bilim adamlarına kadar dönemin önde gelen birçok ismi, Darwin’in teorisini sahiplendi.
Genetik Açıdan İnsanlar Arasında Irk Ayrımı Yoktur
20. yüzyılın ortalarına doğru, ırkçılık ABD’nin bazı bölgelerinde tırmanışa geçti. Şiddete dayalı bir ideolojiye sahip olan Klu Klux Klan örgütü, ABD’deki ırkçılığın önde gelen savunucularındandı. Beyaz ırkın üstünlüğü yalanını savunan ve siyahların sözde ikinci sınıf insan oldukları gibi yanılgılar öne süren bu örgütün faaliyetleri pek çok masum insanın hayatını kaybetmesine neden oldu.
1902 yılında iki zenci genç farklı ırktan oldukları için ırkçılar tarafından asılarak öldürüldüler. Oysa 21. yüzyılda anlaşıldı ki, biyolojik açıdan insanlar arasında ırksal farklılıklar bulunmamaktadır.
Özellikle son 10 yıldır genetik biliminde elde edilen bulgular, biyolojik açıdan insanlar arasında ırksal farklılıklar olmadığını ortaya çıkardı. Bilim adamlarının birçoğu ise bu konuda hemfikirdiler. Örneğin Atlanta’da yapılan Bilimin İlerlemesi Kongresi’nde (Advancement of Science Convention) bilim adamları şöyle bir açıklamada bulundular:
Irk, tarihe geçmiş olaylarla şartlandırılmış algılarımızın ürünü olan sosyal bir kurgudur. Hiçbir biyolojik gerçekliği yoktur. (Robert Lee Hotz, “Race has no basis in biology, researchers say,” Los Angeles Times, 20 Şubat 1997)
Genetik araştırmalarda, ırklar arasındaki genetik farklılıkların çok küçük olduğu, genlere bakılarak ırkların ayırt edilemeyeceği ortaya çıktı. Konu hakkında araştırma yapan bilim adamları aynı grup içinde yer alan insanlar arasında dahi genetik olarak %0.2 fark olduğunu belirtmektedirler. Irksal farklılıkları belirleyen deri rengi, göz şekli gibi özellikler ise bu %0.2’nin sadece %6’sını oluşturmaktadır. Bu da genetik olarak ırklar arasında sadece %0.012 fark olduğu anlamına gelmektedir. (Susan Chaves Cameron, Journal of Counseling and Development, 76:277-285, 1998)
Diğer bir deyişle ırksal farklılıklar kesinlikle önemsiz denecek kadar azdır.
Kuran Ahlakı Irkçılığı Reddeder
İnsanlığa büyük acılar yaşatmış olan ırkçı ideoloji, İslam’a tamamen aykırıdır. İslam’a göre insanların üstünlüğü ırklara göre değildir. İnsanlar, hangi ırktan olurlarsa olsunlar, insandırlar. Her biri Allah tarafından yaratılmış ve yeryüzüne yerleştirilmiştir. Kuran’da bu gerçek şöyle haber verilir:
Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)
Yukarıdaki ayette bildirilen gerçek çok açıktır. İnsanlar bu dünyada birbirlerini hangi kıstaslar ile değerlendirirlerse değerlendirsinler, Allah Katında üstünlük “takva” yani Allah’a yakınlık, Allah korkusu iledir.
Herhangi bir kişinin veya grubun, bir ırkı üstün görmesi, üstün göstermeye çalışması yalnızca kendini kandırması olur. Çünkü her insan hesap günü Allah’ın huzuruna çıkacak, yapayalnız olarak sorgulanacaktır. Dünyada kendince üstünlük olarak gördüğü özellikleri ise kendisine bir yarar sağlamayacaktır. Aksine dünyada Allah’ın bildirdikleri dışında kıstaslar belirleyenler, kendilerince üstünlük iddia ederek diğer insanlara zulmedenler, zayıfları ezerek güçlenmeye çalışanlar hem dünyada hem de hesap gününde yaptıklarının karşılığını mutlaka göreceklerdir:
(Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz. Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler? Sen, Allah’ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah’ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın. Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler; üstelik onlar kuvvet bakımından kendilerinden daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde Allah’ı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir. (Fatır Suresi, 43-44)