"Andolsun, Biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik, o da içlerinde elli yılı eksik olmak üzere bin sene yaşadı. Sonunda onlar zulmetmekte devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi. " (Ankebut Suresi, 14)
Hz. Nuh, peygamber olarak gönderildiği kavmine, Allah'a şirk koşmadan iman etmeleri ve sapkınlıklarından vazgeçerek Allah'ın dinine uymaları konusunda uzun seneler öğüt vermiştir. Kavmini Allah'ın azabına karşı birçok kez uyardığı halde, onlar Hz. Nuh'u yalanlamış ve şirk koşmaya devam etmişlerdir. Bunun üzerine Allah Hz. Nuh'a, inkar edip zulmedenlerin suda boğularak azaplandırılacağını ve iman edenlerin kurtarılacağını haber vermiştir. Kuran'da Nuh kavminin helak edilişi ve iman edenlerin kurtuluşu bir ayette şöyle bildirilmektedir:
"Onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık, ayetlerimizi yalan sayanları da suda-boğduk. Çünkü onlar kör bir kavimdi." (Araf Suresi, 64)
Allah'ın vaadi olan azap vakti geldiğinde, gerçekleşen olaylar Kuran'da şöyle tarif edilmektedir:
"Sonunda emrimiz geldiğinde ve tandır feveran ettiği zaman, dedik ki: "Her birinden ikişer çift (hayvan) ile aleyhlerinde söz geçmiş olanlar dışında, aileni ve iman edenleri ona yükle." Zaten onunla birlikte çok azından başkası iman etmemişti." (Hud Suresi, 40)
Yukarıdaki ayette azap vaktinin başlangıcı "tandır feveran ettiği zaman" olarak tarif edilmektedir. "Tandır" olarak çevrilen kelimenin Arapça karşılığı "ettennuru"dur. Tandır bilindiği üzere "yere çukur kazılarak yapılan bir tür fırın"dır ve bu yönüyle dağın içindeki volkanik ateşe işaret etmektedir. (En doğrusunu Allah bilir.) Ayetin Arapça'sında "fare" olarak geçen "feveran etme" ifadesinin anlamları ise "kuvvet ve şiddetle kaynadı, şiddetli yandı, kabarcıklar çıkardı, kaynayıp taştı, köpük çıkardı, fışkırdı" şeklindedir. Dolayısıyla tandırın feveran etmesi ifadesi, dağ içindeki kızgın lavların püskürmesine bir yönüyle işaret etmektedir.