Kardeşlik ve Dayanışma Tüm Müslümanlara Güç Verir
ucgen

Kardeşlik ve Dayanışma Tüm Müslümanlara Güç Verir

19516

Müminlerin en önemli vasıflarından biri, kardeşlik, dayanışma ve birliktelik anlamlarına gelen 'tesanüd'tür. Rabbimiz Kuran'da tüm müminlerin kardeş olduğunu bildirmiştir. Müminler Allah rızası için yaşayan, O'nun rahmetini ve cennetini umut eden insanlardır. Dolayısıyla aralarında büyük bir sevgi ve dayanışma bulunur. Allah, bu güzel ahlak özelliğinden razı olduğunu Kuran'da şu şekilde bildirmektedir:

"Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever." (Saff Suresi, 4)

Müminler güzel ahlaklı, mütevazı, sevgi dolu ve saygılıdırlar. Bu yüzden tesanüd, müminler arasında doğal bir şekilde oluşur. Allah müminlerin birbirlerine olan bağlılıklarının nasıl olması gerektiğini ise Kuran'da şu şekilde bildirmiştir:

"Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar." (Al-i İmran Suresi, 103)

Müminler arasındaki dayanışmanın en önemli özelliklerinden biri de tesanüdü bozucu; kıskançlık, kin veya çıkarcılık gibi tavır bozukluklarından uzak durmalarıdır. Karşılarına nasıl bir olay çıkarsa çıksın, hiçbir zaman tevazu, fedakarlık, hoşgörü ve affedicilik gibi Kuran ahlakının kendilerine kazandırdığı tavırlardan taviz vermezler.

Yüce Rabbimiz Kuran'da, müminleri, tesanüdü bozucu tavırlar konusunda uyarmaktadır. Örneğin; bir mümin, başka birinin hoşlanmayacağı ve onu rencide edecek bir üslubu kesinlikle kullanmamalıdır. Allah Kuran'da bu durumu şu şekilde bildirmiştir: "Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır." (İsra Suresi, 53)

Ayette bildirilen emir, tesanüdün sağlanması açısından son derece önemlidir. Birincisi, müminlerin birbirlerine karşı daima en güzel hitap şeklini (dikkat edilirse ayette yalnızca güzel değil, "en güzel" sözün söylenmesi bildirilmektedir) kullanmaları emredilmektedir. Ayette ayrıca şeytanın; insanların ve özellikle de müminlerin arasını bozmak için uğraşacağı bildirilmektedir.

Şeytanın, müminlerin arasındaki tesanüdü bozmak için en çok başvurduğu yollardan biri ise rekabet duygusudur. Müminler hiçbir zaman makam, mevki gibi konularda rekabet hissine kapılmaz, diğer müminleri geçmeye, kendini onlardan daha ön plana çıkarmaya çalışmazlar. Aynı şekilde kendisinden daha ön plandaki bir mümine karşı da kıskançlık hissetmezler. Allah Kuran'da bu konuyu şu şekilde bildirmiştir:

"Yoksa onlar, Allah'ın Kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar..?" (Nisa Suresi, 54)

Ayette bildirildiği üzere, insanlara verilmiş olan tüm nimetler Allah'tandır. Bu nedenle müminler, Kuran ahlakına uygun olmayan kıskançlık, bencillik gibi tavırlardan uzak dururlar. Rabbimiz başka bir ayette, böyle bir tavrın müminlerin gücünü azaltacağını şu şekilde bildirmiştir:

"Allah'a ve Resulü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir." (Enfal Suresi, 46)

Bu nedenle bir mümin, diğer müminlerle arasında bir çekişme, rekabet ortamının kesinlikle oluşmamasına dikkat eder. Çekişme veya haset etme gibi duygulara kapılmayıp, her mümini kendisinden üstün kabul eder ve takvanın Allah Katı`nda olduğunu bilir.

Kuran ahlakının bir gereği olarak, insanın olabildiğince mütevazı, alçakgönüllü olması da rekabet tehlikesini ortadan kaldıran davranışlardandır. Allah'ın rızasını ve cennetini kazanmayı isteyen bir insan, mümin kardeşinin nefsini kendi nefsinin üstünde tutmalı, her durumda fedakar davranmalı ve bunu da zevk alarak yapmalıdır. Allah, müminler arasındaki bu dayanışmayı Kuran'da şu şekilde bildirmektedir:

"Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin "cimri ve bencil tutkularından" korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır." (Haşr Suresi, 9)

Ayrıca kıskançlık, rekabet, küskünlük ve kin insanlar arasında oluşacak güzel ortamın önündeki en önemli engellerdir. Küçük bir gaflet anında doğabilecek bu davranışlardan biri bile bu dayanışmaya zarar verebilir. Oysa müminler arasında herhangi bir rekabet olmaz. Çünkü herkes bir diğer mümine engel olmadan Allah rızası için dine hizmet edebilir. Kuran ahlakının hakim olduğu bir toplulukta, rekabetin aksine; tıpkı bir vücutta her bir uzvun diğerinin yardımcısı ve destekçisi olduğu gibi, her mümin de diğerlerinin desteğinden güç alır, Allah yolunda birlikte çaba harcar. Böylece elde edilen başarı da bu ortak çalışmanın sonucudur, hiç kimse bunu kendi başarısıymış gibi görmez ve göstermez. Allah Kuran'da, müminlerin diğer müminlerle olan kardeşliklerinin artması için yaptıkları bir duayı şu şekilde bildirmektedir:

Bir de onlardan sonra gelenler, derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten Sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin." (Haşr Suresi, 10)

Müminler arasında oluşturulacak beraberlik ve dayanışma, Kuran ahlakının hakim olması için gösterilen çabaya büyük destek sağlar. Ayrıca aksi davranışların tümü; yani kibir, kıskançlık, kötü söz söyleme, çekişme müminlerin değil, din ahlakından uzak yaşayan kimselerin özelliğidir ve kesinlikle Kuran ahlakına uygun değildir.

Sonuç olarak unutulmamalıdır ki; müminler Kuran ahlakının gereği olarak, diğer müminlerle birlik olmak ve onlara karşı son derece merhametli, alçakgönüllü, fedakar ve affedici olmakla yükümlüdürler.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo