Tüm dünyada özellikle Amerika’yı ve gelişmiş Avrupa ülkelerini sarsan küresel mali kriz, özellikle İzlanda’yı etkilemiş ve bu ülkeyi finansal yönden çöküşe götürmüştür. Bir kısım basın İzlanda’yı "Batık Ülke" olarak tanımlarken, bazıları ise krizin İzlanda’yı "yuttuğunu" belirtmişlerdir. Peki acaba küresel kriz tüm dünyayı etkilemiş olmasına rağmen, neden özellikle İzlanda iflasın eşiğine gelmiş durumdadır?
Küresel mali krizin sebebi, insanların faiz sistemine bel bağlamaları nedeniyle bankalara yoğun yatırımlar yapmaları ve bu nedenle de piyasada para akışı, üretim, alım satım olmamasıdır. Fakat İzlanda’yı söz konusu çöküşte özel kılan şey, İzlanda bankalarının önermiş oldukları oldukça yüksek faiz oranlarıdır. İngiltere başta olmak üzere diğer ülkelerden de yatırımcılar, yüksek faiz nedeniyle İzlanda bankalarını tercih etmiş fakat bankalar vaadlerini karşılayamamışlardır.
İnsanlar, bankaların bu gözboyayacı teklifine aldanarak faizin kurtarıcı olacağını düşünmüşlerdir. Parayı harcamayarak, bankalarda biriktirerek kısa yoldan kar elde edebileceklerine inanmışlardır. Bunun tepmez, devrilmez, çöküşe uğramaz bir sistem olacağını sanmışlardır. Allah’ın haram kıldığı faiz gibi bir sistemi uygulamaktan dolayı zarara uğrayabileceklerini belki de hiç düşünmemişlerdir. Oysa Yüce Rabbimiz ayetlerinde belirtmiştir:
Faiz (riba) yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu, onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alış-verişi helal, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a aittir. Kim (faize) geri dönerse, artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır.
Allah, faizi yok eder de, sadakaları arttırır. Allah, günahkar kafirlerin hiçbirini sevmez. (Bakara Suresi, 275-276)
Eğer bir toplum içinde "güçlü olan zayıf olanı ezer" mantığı ahlak kaidesi haline getirilmişse, ahlaki değerler bu sebeple dejenere olmuşsa, zayıf olanı yok etmek, bunun yanı sıra güçlü ve zengin olanı bir biriktirme hırsı içinde gitgide zenginleştirmek yaşamın temel konusu haline getirildiyse işte o zaman ekonomi "vahşi kapitalizme" dönüşür. Vahşi kapitalizm, fakirlerin ve düşkünlerin hiçbir yardım görmedikleri, aksine ezildikleri, sosyal adaletsizliğin bir sorun değil "doğal bir durum" olarak görüldüğü bir uygulama şeklidir.
Vahşi kapitalizmin bir gereği olarak yoksullar elimine edilmelidir. Yoksul ülkelerin ise hiçbir yaşam hakkı yoktur. Bu çarpık anlayışa göre güçlü olan daha da güçlenmeli, daha da zenginleşmelidir. İşte bu nedenle eldeki para, yoksulun kalkınması, üretimin yapılması için kullanılmak yerine, zenginin daha da zenginleşmesi için faiz sistemine dayanarak saklanır. Vahşi kapitalizmin temel fikri dayanağını oluşturan unsur ise, elbette Darwinizm’dir.
Günümüzde yaşanan küresel mali krizde İzlanda; materyalist, kapitalist sistemin neden olduğu bir başka trajik örneği ortaya koymaktadır. Fakat İzlanda söz konusu olduğunda, sosyal Darwinizm’in etkilerinin bu kadar hızlı ortaya çıkmasının şaşırtıcı olmadığını vurgulamak gerekmektedir. Çünkü İzlanda, 2005 yılında Science dergisinin 34 ülke arasında yapmış olduğu bir anket sonucunda, Darwinizm’in en fazla kabul gördüğü ülke ünvanını almıştır:
Darwinizm, yıllar boyunca toplumlara kargaşa, terör, savaş, katliam ve huzursuzluk getirmiş olan en büyük beladır. Kitleleri katleden komünist ve faşist liderler – Lenin, Stalin, Marks, Mao, Hitler – kendilerine Darwin’in öğretilerini örnek aldıklarını özellikle dile getirmişlerdir. Toplumlara adapte edilmeye çalışılan "güçlü olan zayıfı yener" anlayışı sonucunda hakim olan vahşi kapitalizm yoksulların yok olmasını, zenginlerin ise yoksulları sömürerek zenginleşmesini öngörmüştür. İşte şu anda tüm dünyanın ve özellikle Darwinist İzlanda’nın içinde bulunduğu bu fevkalade mali çöküş, Darwinizm belasının açık sonucudur.
Dünya kaynaklarının adaletli ve etkili bir şekilde kullanılması, fakir ve muhtaçların, açlığa ve yoksulluğa terk edilmiş olanların insani şartlarda ve eşit şekilde yaşayabilmeleri için Darwinizm’in dünyadaki fikri etkisinin yok edilmesi şarttır. Darwinizm korundukça, Darwinist toplumlar üzerinde belalar, sıkıntılar, çöküşler ve huzursuzluklar gitgide artarak devam edecektir. Toplumlar, sıkıntı ve zorluklardan kurtulmayı hedefliyorlarsa, mutlaka Darwinist görüş ve anlayıştan sıyrılmalı, Kuran ahlakına yönelmelidirler. Sosyal Darwinizm zayıfların ezilmesini, acımasızca rekabet etmeyi insanlara telkin ederken, Kuran ahlakında zayıfa yardım etme, onu koruma, yardımlaşma ve merhamet vardır. Kuran ahlakına göre yaşandığında, faiz belası sona erecek, paralar bankalarda saklanıp kalmayacaktır. Yoksula sadaka verilecek, böylelikle yoksulun alım gücü olacak, bunun sonucunda üretim gereksinimi doğacak, fabrikalar güçlü bir şekilde çalışmaya başlayacak, piyasa hareketlenecek, alış ve satış şimdiye dek olmadığı kadar artacaktır. Fakirlik sona erecek, zengin olan da daha fazla zenginleşip huzurlu yaşacaktır. Kuran ahlakına göre esas olan Allah’a tevekküldür. Tüm mülkün Allah’a ait olduğunu bilmek, şimdi de gelecekte de insanı koruyup gözetenin Allah olduğuna kalpten inanmak ve Rabbimiz’e dayanıp güvenmektir. Dolayısıyla Kuran ahlakını yaşayan toplumlarda Allah’a tevekkül içinde yaşamanın huzuru ve rahatlığı olacak, insanlar gelecek kaygısı taşımayacak, güvenlik içinde olacaklardır. Ve her şeyden önemlisi, tüm bunlar Allah rızası için yapıldığından, Allah rızası için sadaka verilip Allah rızası için tevekküllü yaşandığından, Yüce Rabbimiz bunun bereketini ve karşılığını dünyada ve ahirette en güzeliyle verecektir. Şüphesiz ki doğrusunu Allah bilir.
Bu, tüm dünya için de, İzlanda için de tek çözümdür.
Rabbimiz bir ayetinde şöyle bildirir:
İnsanların mallarından artsın diye, verdiğiniz faiz Allah Katında artmaz. Ama Allah'ın yüzünü (rızasını) isteyerek verdiğiniz zekat ise, işte (sevablarını ve gelirlerini) kat kat arttıranlar onlardır. (Rum Suresi, 39)