Evrimciler suda yaşayan canlıların zaman içinde evrim geçirip kara canlılarına dönüştüğünü iddia etmektedirler. Bu iddialarını doğrulayabilmek için de hem kara canlılarına hem de su içinde yaşayan canlılara benzer özelliklere sahip olan her canlıyı, bir ara geçiş formu olarak sunarlar. Ichthyostega da evrimcilerin ara form olarak göstermek istedikleri Devon döneminde yaşamış bir tür deniz canlısıdır. Suda yaşamak için yaratılmış bu canlının evrimciler tarafından balıklar ve amfibiyenler arasında yaşamış bir ara form olarak görülmesinin tek nedeni yüzgeç yapısının karada yürüyebilen ilkel bir ayak modeline benzetilmesidir. Ancak bu asılsız iddianın hiçbir bilimsel geçerliliği yoktur çünkü günümüzde de yarasa gibi uçabilen memeliler, Platypus gibi yumurtlayan memeliler, balina, yunus gibi suda yaşayan memeliler vardır.
Aynı şekilde geçmişte de bu tür canlılar yaşamıştır. "Ichthyostega" olarak anılan bu canlılar da yunuslar gibi denizde yaşamışlardır. Fakat bu canlının ara geçiş formu olduğunu göstermez, aksine orijinal ve sabit bir tür olduğunu gösterir. Aslında bunların ara geçiş formu olarak öne sürülmesinin evrim teorisine göre de rasyonel bir temeli yoktur. Günümüzde sözü edilen tüm sözde ara geçiş formları, işte bu tür çarpıtmaların birer ürünüdürler. Evrimcilere göre ayaklar kullanılarak yapılan ilk hareket, sığ sulak alanların dip kısımlarında yürüyen amfibiyen benzeri canlılar tarafından gerçekleştirilmişti. Cœlacanth balığının da dahil olduğu bu balıklar ise, uzunca bir süre bu yürüyüş biçimiyle hareket eden bir ara geçiş formu olarak tanımlanmışlardı. Evrimciler Cœlecanth'ın da zaman içerisinde evrim geçirerek bir amfibiyen olan Ichthyostega'ya dönüştüğünü iddia ediyorlardı. Ancak bu tamamen asılsız bir senaryoydu. Ünlü Nature dergisisinin editörü Henry Gee bile bir evrimci olmasına karşın Ichthyostega hakkındaki yanlış ve ön yargılı yaklaşımlar hakkında şu itirafı yapmıştı:
Ichthyostega'nın balıklarla son tetrapodlar arasında kayıp bir halka olduğu iddiası, önyargılarımız hakkında, üzerinde çalışmamız gereken yaratık hakkında olduğundan daha çok şey açığa çıkarmakta. Bu durum, gerçek bizim hayal edebildiğimizden çok daha geniş, sıra dışı ve farklı olabilecekken, bizim bu gerçek hakkında kendi kısıtlı deneyimimize dayalı ne kadar dar bir görüş ortaya koyduğumuzu göstermektedir.227
Yukarıdaki itiraftan da anlaşıldığı gibi sudan karaya geçiş iddiasını gösterebilecek tek bir somut delil bile yoktur. Bu gerçek Cœlecanth'ın bulunmasıyla da ortaya çıkmış ve evrimcilerin kurdukları senaryoların hayal ürünü olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.