Ebi Abdullah Hüseyin bin Ali’den rivayet edildi: “HZ. MEHDİ 2 KEZ İNSANLARIN GÖZÜNDEN KAYBOLACAKTIR.” Bir seferinde o kadar uzun bir zaman görülmeyecek ki, kimisi onun öldüğünü, kimisi de bırakıp gittiğini zannedecek....” (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Hz. Mehdiyyil Ahir Zaman)
İslam aleminin büyük bir heyecanla zuhurunu beklediği Hz. Mehdi hakkında, dergilerimizde bugüne kadar pek çok konuya yer verdik. Şüphesiz ki, Peygamberimiz (sav)’in hadis-i şeriflerinde çok detaylı olarak tarif ettiği, İslam alimlerinin eserlerinde geniş yer verdiği böylesine önemli bir konu hakkında tüm Müslümanların kapsamlı bir bilgi sahibi olmalarının önemi büyüktür. Hz. Mehdi’nin alametlerinin içinde bulunduğumuz dönemde art arda gerçekleştiği göz önünde bulundurulduğunda; bu kutlu şahsın EN BÜYÜK VE SON alametinin İslam dünyası için önemi daha da iyi anlaşılmaktadır.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’in hadislerinde aktardığı bu son alamete göre;
Hz. Mehdi hapsedilecek ve bu sebeple insanların gözünden uzun bir süre kaybolacaktır.
Ebi Abdullah Hüseyin bin Ali'den rivayet edildi:
“HZ. MEHDİ 2 KEZ İNSANLARIN GÖZÜNDEN KAYBOLACAKTIR.
Bir seferinde o kadar uzun bir zaman görülmeyecek ki, kimisi onun öldüğünü, kimisi de bırakıp gittiğini zannedecek...”
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman isimli kitabın Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunan el yazılı bir nüshasında mevcut olan bu hadis ile, Hz. Mehdi'nin 2 kez insanlardan ayrı kalacağı bildirilmiştir. Yani Hz. Mehdi insanların gözünden uzak bir konumda olacaktır. Hadislere göre bu kaybolmaların birincisi kısa, ikincisi ise daha uzun olacaktır:
AL-İ MUHAMMED'İN KAİM'İNİN (HZ. MEHDİ'NİN) İKİ GAYBETİ (HAPİS DÖNEMİ) VARDIR. BİRİSİ DİĞERİNDEN DAHA UZUNDUR... (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 199)
"Bu kıyamın sahibinin (Hz. Mehdi'nin) iki gaybeti vardır. BİR GAYBETİ (hapiste kaldığı dönem) O KADAR UZAYACAK Kİ şöyle diyecekler: "Öldü." Bazıları diyecek ki: "Öldürüldü." Bazıları diyecek ki: "Gitti..." (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 198)
Ahir zamanda İslam ahlakının insanlar arasında yaygınlaşması için mücadele eden Hz. Mehdi'nin, böyle bir görev üstlenmişken kendi isteğiyle insanlardan ayrılmayacağı açıktır. Dolayısıyla Hz. Mehdi'nin insanlardan uzak kalmasının, kendi iradesi dışında zorla hapsedilmesiyle gerçekleşeceği anlaşılmaktadır. Peygamberimiz (sav), Hz. Mehdi'ye bu yüzden "GAİB", yani "kaybolan hapsedilen, hapsedilmek suretiyle insanların gözünden kaybolan" demiştir. Bu yüzden Hz. Mehdi'nin lakabı ve isimlerinden biri "GAİB"dir.
Kuran'daki Yusuf Suresi'nde de Hz. Mehdi'nin bu kayboluşuna işaret edilmektedir. Hz. Yusuf da Hz. Mehdi gibi, biri kısa diğeri uzun süre iki defa insanların gözünden kaybolmuştur. Birincide, Hz. Yusuf kuyuya bırakılmış, kısa bir süre sonra oradan geçen kafile onu oradan çıkarmış, ikincide ise haksız yere zindana atılmış, uzun bir müddet orada kalmıştır. Fakat sonradan masumluğu anlaşılarak, zindandan da çıkartılmıştır:
“Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, Biz ona (şöyle) vahyettik: "Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin."” (Yusuf Suresi, 15)
“Sonra onlarda (Yusuf'un iffetine ilişkin) delilleri görmelerinin ardından, MUTLAKA ONU BELLİ BİR VAKTE KADAR ZİNDANA ATMAK (GÖRÜŞÜ) AĞIR BASTI.” (Yusuf Suresi, 35)
Mümin şahıs (Hz. Mehdi) Deccal'i görünce: "Ey insanlar! Resulullah'ın zikrettiği Deccal işte budur" der. Deccal hemen onunla ilgili emrini verir de o zat karnı üzerine uzatılır ve arkasından: "Onu alın da yaralayın" der. Artık O ZATIN SIRTI VE KARNI DÖVE DÖVE GENİŞLETİLİR. Bu sefer onu iki eli ve iki ayağı ile yakalar da fırlatır atar. İnsanlar Deccal'in onu bir ateş içine attığını sanırlar. Halbuki o bir cennet içine atılmıştır. (Hz. Mehdilik ve İmamiye, İbrahim Süleymanoğlu, s. 40) Peygamber Efendimiz (sav) hadisinde tüm baskı ve saldırıların Hz. Mehdi'yi daha da güçlendireceğine böyle işaret etmiştir. Hadiste mecazi anlamda kullanılan, Hz. Mehdi'nin "sırtı ve karnından dövüle dövüle genişletilmesi" ifadesi, aleyhinde kurulan tüm tuzakların Hz. Mehdi'yi daha da güçlendireceğine, tebliğinin etkisini daha da artıracağına işaret ediyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.) |
HZ. MEHDİ’NİN GAYBETLERİ MUHTELİFTİR
Hz. Mehdi ilk gaybetinde insanlara zaman zaman görünecek, zaman zaman kaybolacak, birinci gaybeti böyle devam edecektir. Muhtemelen bu çeşitli tutukluluk halleri şeklinde olacaktır. İkinci gaybeti ise uzunca ve kesintisiz olacaktır. Bu da uzun bir mahkumiyete ve sürgüne işaret etmektedir.
Benim Ehl-i Beytim (Peygamber Efendimiz (sav)'in Hz. Mehdi dahil tüm torunları) muhakkak benden sonra bela, kaçırılma ve SÜRGÜNE uğrayacaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 14) (Kütüb-ü Sitte Muhtasarı, c.17, s. 556)
Bu rivayette açıkça sürgüne işaret edilmektedir. Allah bir ayetinde bu durumu şöyle bildirir:
“Hani o inkar edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya SÜRGÜN ETMEK amacıyla, tuzak kuruyorlardı...” (Enfal Suresi, 30)
HZ. MEHDİ'NİN KAYBOLUŞUNDA (HAPİS DÖNEMİNDE) İNSANLARIN DURUMU
Hadislerde Hz. Mehdi'nin ikinci kayboluşu (hapis dönemi) sırasında İslam toplumunun içinde bulunacağı durum detaylı olarak tarif edilmektedir. Bu dönemde Müslümanlar çok büyük zorluklarla karşılaşacak; saldırılar, katliamlar ve belalar insanların İslam ahlakına yönelmelerine vesile olacaktır. Bu durum bir hadiste şöyle aktarılmıştır:
“... Belalar çoğalacak, halkı öyle ölüm ve katliamlar saracak ki Allah'ın ve Resulullah'ın haremine sığınacaklar. İşte sadece o zamanda (Hz. Mehdi) zuhur edecektir. (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 199)
Bir diğer hadiste ise Hz. Mehdi'nin ikinci kayboluşu sırasında Müslümanların çok büyük zorluklarla karşılaşacaklarına, ancak tüm bu zorluklara rağmen, dinlerini büyük bir şevk ve coşkuyla yaşayacaklarına, hiçbir zorluğun onları dinlerini yaşamaktan alıkoymayacağına işaret edilmektedir:
"Bu işin sahibi (Hz. Mehdi) gaybete çekilecektir (hapiste tutulacaktır). O zamanda dine sarılmak isteyen, tıpkı elindeki dikenli dalı dikenlerine aldırış etmeden eliyle onu çekerek koparmak isteyen gibidir." (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 196)
Ancak Hz. Mehdi'nin gaybet (hapis) döneminde insanların bu mübarek şahsın ilminden, imanından ve tebliğinden istifade etmeye devam edeceklerine hadiste şu şekilde dikkat çekilmektedir:
Hz. Peygamber Efendimiz (sav)'e "Gaybet (hapis) döneminde Hz. Mehdi'nin varlığının ne gibi faydası olacaktır" şeklinde yöneltilen bir soruya şöyle cevap verdiler:
"Beni peygamber olarak gönderen Allah'a andolsun ki, İNSANLAR GAYBET (HAPİS) DÖNEMİNDE, BULUTLARIN ARKASINDA KALAN GÜNEŞ'TEN FAYDALANDIKLARI GİBİ ONDAN FAYDALANIRLAR." (İhticac, s.263; Biharu"l-Envar, c.52, s.92.)
HZ. MEHDİ'NİN KAYBOLUŞUNDA (HAPİS DÖNEMİNDE) TALEBELERİNİN DURUMU
Hadislerde Hz. Mehdi'nin ikinci kez kayboluşu (hapis dönemi) boyunca bu kutlu şahsın talebelerinin karşılaşacağı zorluklardan da bahsedilmektedir. Bu dönemde kalplerinde hastalık olanlar, zayıf imana sahip olanlar, imansız olanlar ortaya çıkacak, bu temiz topluluktan ayrılacaklardır. Tarih boyunca iman zaafı içinde olan kişiler her zaman için bu gibi zorluk anlarında ortaya çıkmışlar ve mümin topluluklarını bırakarak kaçmışlardır. Söz konusu kötülüğü amaç edinen zayıf kişilikli insanlar demirden pasın yok olması gibi Hz. Mehdi'nin topluluğunu da temizlerler. Bu konuyla ilgili hadislerden biri şu şekildedir:
"... Onun (Hz. Mehdi'nin) gaybet dönemi (hapis dönemi) olacaktır. Bu dönemde ümmetten birçoğu dalâlete düşecektir (hak yoldan sapacaktır)..." (Uyun'ül-Ahbar, c. 1, s. 287; Bihar'ul-Envar, c.51, s. 72)
Allah Kuran'da münafıkların ve kalplerinde hastalık bulunanların durumunu şöyle bildirir:
“İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir. (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını artırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azab vardır.” (Bakara Suresi, 8-10)
Kalplerinde hastalık olanlar Hz. Mehdi'nin temiz cemaatinin içinden ayrılırken, Hz. Mehdi'nin sadık talebelerinin imanları ise daha da güçlenecek, sadakatle Allah'ın bildirdiği din ahlakına daha da sarılacaklardır. Bu durum hadislerde şöyle müjdelenmiştir:
“(Hz. Mehdi'nin) Bir gaybeti (hapiste kaldığı dönem) o kadar uzayacak ki şöyle diyecekler: "Öldü." Bazıları diyecek ki: "Öldürüldü." Bazıları diyecek ki: "Gitti." Onun (Hz. Mehdi'nin) EMRİNİ KABULLENEN ASHABINDAN (talebelerinden) ÇOK AZI GERİDE (SAĞLAM) KALACAKTIR.” (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 198)
"Onun (Hz. Mehdi'nin) uzun bir gaybeti (hapis dönemi) olacaktır ki, birtakım insanlar bu dönemde imanlarını kaybedecek... DİĞER BİR GRUBU İSE (TALEBELERİ) İMANLARINI KORUYACAKLARDIR..." (Kifayet'ül Eser, İlzam-ün Nasib, c.1, s. 98)
Hz. Mehdi’nin İkinci Kayboluşundan Sonra Ortaya Çıkması
“Belalar çoğalacak, halkı öyle ölüm ve katliamlar saracak ki Allah'ın ve Resulullah'ın haremine sığınacaklar. İŞTE SADECE O ZAMANDA (HZ. MEHDİ) ZUHUR EDECEKTİR."” (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 199)
Hadiste bildirildiğine göre Hz. Mehdi ikinci kayboluşunun, yani hapis döneminin ardından, tekrar insanların arasına çıkacaktır. Bu dönemde, insanlar yeryüzünde hakim olan dinsiz sisteme bağlı olarak yaşayacak; çeşitli dinsiz grupların etkisi altında olacaklardır. Hatta İslam aleminden dahi bu dinsiz odaklardan etkilenen kimseler olacaktır. Sadece Hz. Mehdi hiç kimsenin, hiçbir düşüncenin, hiçbir siyasi partinin, ne masonların ne de benzeri odakların etkisinde hiçbir şekilde kalmayacak, hiç kimseye taviz vermeyecektir. O, sadece Kuran'ı ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetini izleyecektir:
... Arkasında İsa bin Meryem'in namaz kılacağı Kaim (Hz. Mehdi) dışında biz Ehl-i Beyt'ten olan hepimizin boynunda zamanın tağutunun (Allah'ın hükmünü tanımayan her varlık, güç ve şeytanın) biatı olacağını (Hz. Mehdi döneminde dinsizliğin hakim olacağını, hemen herkesin bu sisteme bağlı olacağını) bilmiyor musunuz? Yüce Allah onun velâdetini (zuhurunu) gizleyecek ve şahsını saklayacaktır. BÖYLECE O, ZUHUR ETTİĞİNDE KİMSENİN BİATI ONUN BOYNUNDA OLMAYACAKTIR... (Kemal'üd-Din, c.1, s. 305)
HZ. MEHDİ (AS) İKİNCİ GAYBET DÖNEMİNDEN (HAPSEDİLMESİNDEN) SONRA, HZ. İSA İLE BULUŞACAKTIR
Hz. Mehdi, ikinci gaybet döneminden sonra ortaya çıkışında, ikinci kez yeryüzüne gelerek tüm Hıristiyan aleminin İslam'a dönmesine vesile olacak olan Hz. İsa ile biraraya gelecektir. Bu dönemde toplumun büyük bir kesimi Hz. İsa'yı tanıyamayacak, ancak güçlü bir imana sahip olan yakın talebeleri ve Hz. Mehdi cemaati tarafından tanınabilecektir. Bediüzzaman Said Nursi, konuyla ilgili olarak şu açıklamayı yapmıştır:
“ ... Hazreti-i İsa Aleyhisselam geldiği vakit, herkes onun hakiki İsa olduğunu bilmek lâzım değildir. Onun (Hz. İsa'nın) mukarreb ve havassı (derin imanlı yakın talebeleri), nur-u iman (imanın ışığı) ile onu (Hz. İsa'yı) tanır. Yoksa bedahet (birdenbire ve açıkça) derecesinde herkes onu (Hz. İsa'yı) tanımayacaktır...” (Mektubat, s. 60)
Bediüzzaman ayrıca, ikinci kez yeryüzüne gelişinde, aynı Hz. Mehdi cemaatinde olduğu gibi, Hz. İsa'nın çevresindeki insanların sayısının da çok az olacağını belirtmiştir. Ancak bu topluluk da Allah’ın izniyle imanen çok güçlü olacaktır.
“İsa Aleyhisselam'ı nur-u iman ile (imanın ışığıyla) tanıyan ve tabi olan cemaat-i ruhaniye-i mücahidinin kemiyeti (mücadele eden ruhani cemaatinin sayısı), Deccal'in mektepçe ve askerce ilmi ve maddi ordularına nisbeten çok az ve küçük olmasına işaret ve kinayedir.” (Şualar, s. 495)
SONUÇ: Münafıklar ve İnkar Edenler İsteseler de İstemeseler de Hz. Mehdi’ye Hizmet Etmektedirler
Hz. İsa'nın gelişinden ve Hz. Mehdi'nin ortaya çıkışından tedirginliğe kapılanlar, yapacakları aleyhte faaliyetlerle bu tarihi gelişmeleri durdurmayı amaçlarlar. Ancak burada bilmedikleri çok önemli bir gerçek vardır: HZ. MEHDİ ALEYHİNDE YAPILAN TÜM FAALİYETLER, HZ. MEHDİ'NİN GELİŞİNE VE YAPACAĞI ÇALIŞMALARA HİZMET ETMEKTEDİR. Bu durum, Yüce Allah'ın bir takdiridir ve bunun önüne geçebilecek yoktur. Allah, İslam ahlakının tüm yeryüzünde yerleşik kılınmasını dilemiştir; Allah'ın izniyle bu büyük vaad gerçekleşecektir. Peygamberimiz (sav), bu tarihi olayın Hz. Mehdi vesilesiyle gerçekleşeceğini bildirmiştir. İnkar edenler ve münafıklar da, giriştikleri her aleyhte faaliyet ile farkında olmadan, Rabbimiz'in bu büyük vaadinin gerçekleşmesine yardımcı olmaktadırlar. Bu Allah'ın çok büyük bir mucizesi ve münafıkların, kurdukları tuzağa düştüklerinin önemli bir alametidir. Rabbimiz Kuran'da Müslümanlara olan yardımını şöyle bildirmiştir:
"... İşte ALLAH, DİLEDİĞİNİ YARDIMIYLA DESTEKLER. Şüphesiz bunda, basiret sahipleri için gerçekten bir ibret vardır." (Al-i İmran Suresi, 13)
Allah'ın bu kanunu gereği; aleyhte yapılan tüm çalışmalar ve propagandalar, Hz. Mehdi'nin ortaya çıkışına, tanınmasına, hizmetlerine güç katacaktır. Hz. Mehdi aleyhindeki her girişim, Hz. Mehdi'nin faaliyetlerinin etkisinin giderek daha da artmasına ve tüm dünyada ses getirmesine katkıda bulunacaktır. Hz. Mehdi'nin gelmeyeceğini öne süren, "Hz. Mehdi'nin geleceğine inanmıyorum" diyen her şahıs; yaptığı her çalışma, her konuşma ya da her vurguyla Hz. Mehdi'ye bir kez daha dikkat çekmekte, insanların Hz. Mehdi hakkında düşünmelerine vesile olmakta ve böylece ona hizmet etmektedir. "Ben Hz. Mehdi'ye karşıyım" diyen herkes, Hz. Mehdiliğin gündeme getirilmesini, araştırılmasını, öğrenilmesini sağlar. Dolayısıyla, iman etmeyenler de, münafık ahlakı gösterenler de, Kuran ahlakı aleyhinde bir fikri benimseyenler ve Hz. İsa ve Hz. Mehdi'ye düşman olanlar da, her ne kadar istemeseler de, Allah'ın dilemesiyle bilerek ya da bilmeyerek Hz. Mehdi'ye ve İslam ahlakının tüm dünyada yayılmasına büyük destek vermektedirler.
En önemlisi de inkar edenlerin ya da münafıkların Hz. Mehdi ya da Müslümanlar aleyhinde attıkları her adım, Hz. Mehdi hakkında, 1400 sene öncesinden haber verilen sahih hadislerin bir tanesinin daha gerçekleşmesine ve böylece Müslümanların Hz. Mehdi'ye olan bağlılıklarının, şevk ve heyecanlarının daha da artmasına vesile olmaktadır.
“Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. Müşrikler istemese de, O, dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur.” (Tevbe Suresi, 32-33)