Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Hz. Mehdi (a.s.)’ın fiziksel özellikleri, mücadelesi ve karakterini tarif eden yüzlerce hadisi vardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Mehdi (a.s.)’ın yanısıra onun talebelerinin özelliklerini de pek çok hadiste anlatmıştır. Bu talebelerinin en belirgin özelliklerinden biri tüm hayatlarını Allah yoluna adamış olmalarıdır. Bu özelliklerine bir hadiste şöyle dikkat çekilir:
“Hz. Mehdi (a.s.)’ın yardımcılarının, ALLAH HAKKINDA ZERRE KADAR ŞÜPHELERİ OLMAYACAK ve Allah’ı nasıl tanımak gerekirse, o şekilde tanıyacaklar.” (El-Beyan Fi-Akbarı Hz. Mehdi (a.s.) Ahir Zaman (a.s.), bölüm: 5; Mikyal el-Mekarim, cilt:1, sayfa:65)
“Kaim (Hz. Mehdi) a.s’ın ASHABI GENÇTİR VE İÇLERİNDE YAŞLI YOKTUR. Ancak gözdeki sürme veya azıktaki tuz kadardırlar ve azıktaki en az şey tuzdur.” (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s.374) hadisiyle yaşlarının genç olduğuna dikkat çekilen bu talebelerin belirgin bir diğer özelliği de manevi yönden son derece gelişmiş, derin iman sahibi, samimi kalple Allah’a yönelen kişiler olmalarıdır. Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebelerinin bu özelliği bir hadiste şöyle dile getirilir.
“Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebelerinin RUHLARI LAMBA GİBİ AYDINLIKTIR, ONLARIN KALPLERİ DE AYDINLANMIŞTIR.” (Mikyal el-Mekarim, Cilt:1, sayfa: 65)
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebelerinin manevi özelliklerine şöyle dikkat çekmiştir:
“Bu vazifenin istinad ettiği (dayandığı) kuvvet ve manevi ordusu yalnız ihlas, sadakat ve tesanüd (dayanışma) sıfatlarına tam sahip olan bir kısım şakirdlerdir (talebelerdir). Ne kadar az olsalar, manen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar.”(Emirdağ Lahikası, sf. 259)
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebelerinin manevi güçlerini anlatırken ihlas, sadakat ve tesanüd (dayanışma) sıfatları üzerinde durmuştur. Allah’a sımsıkı sarılan ve dinlerini katıksız olarak Allah için halis kılan Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebelerinin en dikkat çekici özelliklerinden biri ihlas’tır.
Hz. Mehdi (a.s.) Talebelerinin Sahip Oldukları İhlas Özellikleri:
İhlas, insanın yaptığı işleri, hiçbir menfaat gözetmeksizin, başka hiçbir beklenti içerisine girmeksizin sadece Allah emrettiği için yapmasıdır. İhlas sahibi bir insan yaptığı her işte, attığı her adımda, söylediği her sözde, ibadetinde ya da günlük hayatında gönülden Allah’a yönelir ve katıksız olarak O’nun rızasını hedefler. Hz. Mehdi (a.s.) talabeleri Kuran’da bildirilen şu ihlas özelliklerine sahiptir:
Gönülden Bağlanarak, Allah’a Yönelmişlerdir:
“‘Gönülden katıksız bağlılar’ olarak, O’na yönelin ve O’ndan korkup-sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın.” (Rum Suresi, 31) ayetinin hükmü gereği Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebeleri Allah’a gönülden bağlı her ne şart altında olursa olsun, O’na olan iman, bağlılık ve sadakatten vazgeçemeyecek kadar çok seven ve haşyet dolu bir korku duyan, O’nun razı olmayacağı bir tavır göstermekten içi titreyerek korkan ve Allah’a büyük bir saygı ile inanan kişilerden oluşur.
Kuran’da, “Deyin ki: Biz Allah’a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa’ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O’na teslim olmuşlarız.” (Bakara Suresi, 136) ayetiyle Allah Müslümanlardaki teslimiyetin önemine dikkat çekmiştir. Gerçek ihlasa sahip olan Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebeleri de Allah’a karşı tam bir teslimiyetle teslim olmuşlardır ve bu teslimiyetlerinin şartı yoktur. Daima Allah’tan razı olan, şükredici ve boyun eğici bir tavır gösterirler.
Samimi iman etmiş olduklarından mutlak bir teslimiyetle Allah’a dayanıp güvenir, hiçbir zaman için başlarına gelenler dolayısıyla şüpheye kapılmazlar. Kalpleri Rabbimiz’den gelecek her türlü denemeden yana mutmain olmuştur. İmanları şartlı değildir. Aksine, başlarına gelebilecek her türlü zorluğa karşı dayanıklı, köklü, sağlam ve sarsılmaz bir iman ile Allah’a karşılıksız olarak teslimiyet gösterirler.
İhlas sahipleri Allah’tan başka hiç kimseyi razı etme peşinde olmazlar. Çünkü kalplerin Allah’ın elinde olduğunu, Allah dilediği takdirde tüm insanların razı olacağını bilirler. Üstelik insan dünya hayatında ne kadar takdir, övgü ya da iltifat görürse görsün, bunlar sonsuz ahiret hayatında ona hiçbir şey kazandırmayacaktır. O gün her insan yapayalnız, yalın olarak ve tek başına Rabbimiz’in önünde hesaba çekilecek ve tüm yapıp ettikleri önüne getirilecektir. O gün asıl olarak, kişinin imanı, takvası, samimiyeti ve teslimiyeti önemli olacaktır.
Allah’a Kul Olmakta ve O’na İbadet Etmekte Çekimser Kalmazlar
“Allah, Mesih ve yakınlaştırılmış (yüksek derece sahibi) melekler, Allah’a kul olmaktan kesinlikle çekimser kalmazlar. Kim O’na ibadet etmeye ‘karşı çekimser’ davranırsa ve büyüklenme gösterirse (bilmeli ki,) onların tümünü huzurunda toplayacaktır.” (Nisa Suresi, 172) ayetiyle bu tavrın ahiretteki karşılığına dikkat çekmiş ve meleklerin bu konuda gösterdikleri ahlakı insanlara örnek olarak vermiştir.
Ayette bildirildiği gibi Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebeleri ihlas ve samimiyetin göstergelerinden biri olarak Allah’a kulluk etmekte ve ibadet etmekte asla çekimser kalmazlar. Nitekim her şart ve durumda ibadet şevklerini korurlar. Bu, mallarından ya da canlarından fedakarlıkta bulunmalarını, hatta tamamiyle feragat etmelerini, zorluk ve sıkıntılara göğüs germelerini gerektirse de, şevklerini asla kaybetmezler.
Sayın Adnan Oktar Diyor ki;
“İhlas demek, bir şeyi sadece Allah rızası için yapmak demektir. Yani insanların takdiri için yaparsa o yaptığı tamamen gider. Saf olarak, “Allah ne der?”, “Allah beğenir mi?”, “Allah razı olur mu?”, “Allah hoşnut olur mu?”, onun peşinde olacak Müslüman. Bunu unutmamak lazım. İhlasın ana özelliği budur.” (A9 TV; 15 Mart 2013)
www.mehdinincikisalametleri.beyazsiteler.com
Arınmayı İçten Arzularlar
Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebelerinin en önemli özelliklerinden biri de Allah’ın beğendiği ahlaka ulaşabilmek için Kuran dışı olan her türlü tavır ve ahlak özelliğinden arınmayı içten arzu etmeleri ve bunun için samimiyetle çaba harcamalarıdır. Zira insan hata yapmaya açık bir varlıktır. Ancak Allah “Nefse ve ona ‘bir düzen içinde biçim verene’, sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır.” (Şems Suresi, 7-10) ayetleriyle insanın nefsine hem sınır tanımaz günah ve kötülüğü hem de tüm bunlardan sakınmanın yollarını ilham ettiğini bildirmiştir.
Allah korkusunu kalbine sindiren Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebeleri hayatlarının sonuna kadar nefislerinin kötülüklerinden arınmayı hedeflerler. Vicdanlarını ve akıllarını var güçleriyle kullanıp Kuran’da tarif edilen güzel ahlaka ulaşmaya çalışırlar. Bir kimsenin arınmayı içten arzu ederek bu yönde ciddi bir çaba harcaması, onun ‘imanının ve ihlasının bir göstergesi’dir.
Allah Kuran’ın pek çok ayetinde Kuran ahlakının iman eden bir insanın tüm hayatına hakim olması gerektiğine dikkat çekmiştir. Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebeleri de sabah uyandıkları andan gece tekrar uykuya daldıkları ana kadar yaptıkları her işte, Müslümanca yaşar, Müslümanca konuşur ve Müslümanca düşünürler. Her an ihlası ayakta tutmak, her an Allah’a karşı samimi ve dürüst olmaya niyet etmek ve bu konuda irade ve vicdanlarını son noktasına kadar kullanmakta kararlı davranırlar. Bunu da büyük bir istekle yaparlar.
Doğal, Samimi ve Güven Veren Bir Karakterleri Vardır
Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebeleri hayatlarının her anında ihlası gözettiklerinden doğal ve samimidirler. Sadece Allah’ın rızasını gözettikleri için, dünyadan yana bir menfaat beklentisi içinde olmadan, yapmacık, samimiyetten uzak ve suni tavırlarda bulunmadan faaliyetlerini sürdürürler. Hareketleri, mimikleri, üslupları ve konuşmaları son derece doğaldır. İnsanları etkilemeye çalışmadıkları ve gösterişe dayalı bir tavırda bulunmadıkları için yanında rahat edilen, huzur ve güven veren bir karaktere sahiptirler. Sadece Rabbimizin rızasını hedefledikleri için her türlü yapmacık tavrın ve insanlara yönelik düşüncelerin ihlaslarını zedeleyeceklerini bilirler. Sadece Allah’ı dost ve vekil edinmenin rahatını ve konforunu yaşarlar.
Hz. Mehdi (a.s.)’ın Talebelerinin Tesanüdlerinin Nedeni İhlaslarıdır
Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebeleri kendi içlerinde büyük bir ihlasla Allah’ın rızasını aradıkları için kargaşa, anlaşmazlık ya da ihtilafla karşı karşıya gelmekten kaçınırlar. Çünkü Allah’ın sözü birdir; Kuran ayetleri açıktır. Bu nedenle hepsi Kuran’a kayıtsız şartsız uyar ve her zaman Allah’ın rızasını kazanmaya yönelik hareket eder, bu nedenle bulundukları ortamda müthiş bir uyum ve düzen meydana gelir. Herkes ihlasla Allah’a, Kuran’a ve Peygamberimiz (s.a.v.)’in sünnetine itaat ettiği için tüm işleri kolaylıkla hallolur. Kendi menfaatleriyle çatıştıklarında her biri de dinin ve inananların menfaatlerinden yana tavır koydukları ve her zaman için kardeşlerinin nefislerini kendilerininkinden üstün tuttukları için müthiş bir tesanüt, birlik ve dayanışma ortamı oluşur. Bu birliğin oluşması için mutlaka her zaman bir arada olmaları da gerekmez. Önemli olan birbirlerinden ne kadar uzak olurlarsa olsunlar, hangi dili konuşuyor ve hangi ülkede yaşıyor olurlarsa olsunlar iman edenlerin sarsılmayacak bir manevi birlik oluşturmalarıdır.
Bu kişiler Allah’ın cennet nasip etmesini dileyerek, sonsuz ahiret hayatlarında kardeşliğe niyet etmiş olmalarından dolayı derin bir sevgi, saygı ve sadakatle birbirlerine bağlanmışlardır. Bundan dolayı da asla rekabete, çekişmeye ya da ihtilafa imkan tanımazlar. Her ne zorluk ya da sıkıntıyla karşılaşırlarsa karşılaşsınlar, Allah korkularından ve ihlaslarından dolayı asla yılgınlığa, gevşekliğe ya da iradesizliğe kapılmazlar. Birinde bir kusur olacak olsa, bir diğerinin imanı ve ihlası onu da o durumdan çekip çıkarır. Sürekli birbirlerine iyiliği emredip, kötülükten men ettikleri için giderek imanları güçlenir, ihlasları ve dolayısıyla da manevi kuvvetleri artar.
Birçok ayette Rabbimiz, Allah’a ve ahiret gününe iman edip yaptığı amelleri Allah Katında bir yakınlaşmaya ve elçinin dua ve bağışlama dileklerine bir yol sayan ihlas sahiplerini ve muttakileri rahmetine ve cennetine kavuşturacağını müjdelemiştir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:
“Cennet de, muttakiler için, uzakta değildir, (o gün) yakınlaştırılmıştır. Bu, size vadolunandır; (gönülden Allah’a) yönelip-dönen (İslam’ın hükümlerini) koruyan, görmediği halde Rahman’a karşı ‘içi titreyerek korku duyan’ ve ‘içten Allah’a yönelmiş’ bir kalp ile gelen içindir.” (Kaf Suresi, 31-33)