Hürriyet Bilim dergisinin 13 Aralık 2003 tarihli sayısında "Göktaşlarının Dünyaya Çarpması Hayatı Başlatmış Olabilir" başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazıda Kanada"nın kuzeyinde yer alan Devon adasındaki bir krater üzerinde araştırma yapan evrimci bilim adamlarının spekülasyonlarına yer veriliyordu.
23 milyon yıl yaşında olan ve göktaşı çarpması sonucu oluşmuş bu kraterin, çarpışma sonrasındaki dönemde hidrotermal sistemlere (sıcak su sistemleri) ve yaşam formları açısından zengin bir faunaya sahip olduğuna dair bulgular sıralanıyordu. Günümüzde yaşayan ve yüksek sıcaklıklarda yaşamaya dayanıklılığıyla bilinen siyanobakterilerin, Devon kraterinde de bir zamanlar ortaya çıkmış olabileceği şeklinde bir iddia ortaya konuyordu. Buna bağlı olarak, yaşamın göktaşı çarpması sonrası oluşan sıcak su sistemlerinde ortaya çıkabileceği şeklinde özetlenebilecek yeni bir evrimci tez tartışılıyordu.
Ancak cansız maddelerden, göktaşının çarpması sonucunda sıcağa dayanıklı olan söz konusu bakterilerin meydana gelebileceği iddiası hiçbir kanıta dayanmamaktadır. Bu, materyalist bir dünya görüşü benimsemiş olan evrimcilerin, kendi temennileri doğrultusunda kurdukları düşsel bir fikirden ibarettir. Dahası, bu spekülasyonlar asıl soruya, yani ilk hücrenin rastlantısal olarak nasıl ortaya çıkmış olabileceği sorusuna açıklama getirmekten de tamamen uzaktır.
Evrimciler bu sorunun cevabını verebilmek için dünya üzerindeki hemen her türlü ortam ile ilgili çeşitli spekülasyonlar ortaya atmışlardır. Ancak yoğun çabalarına karşın, dünya üzerinde, ilk hücrenin sözde rastlantısal oluşumu iddiası için mutlaka gerekli olan kimyasal evrime elverişli ortamı göstermeleri dahi mümkün olmamıştır. Okyanuslar, karalar, volkanlar, okyanus diplerindeki sıcak su bacaları... Tüm bu ortamlar, evrimcilerin ilk hücrenin rastlantısal oluşumu senaryoları açısından aşılması mümkün olmayan engeller ortaya çıkarmış ve yaşamın kökenine materyalist açıklama getirmek için uğraşanları başka zorlama spekülasyonlar üretmeye itmiştir.
Bu zorlama spekülasyonlardan biri de yazıda yer almaktadır. Sözde yaşamın hidrotermal sistemlerde oluşmuş olabileceği iddiasında siyanobakterinin sıcak suya dayanıklılığına özellikle vurgu yapılmaktadır. Bakterinin dayanıklılığı nedeniyle geçmişteki göktaşı çarpmaları sonucu oluştuğu varsayılan hidrotermal sistemlerde bu bakterilerin ortaya çıkmış olması gerektiği iddia edilmektedir. Ancak bu mantıktaki tutarsızlık ortadadır. Siyanobakterinin sözkonusu özelliği evrimci bakış açısıyla tek taraflı yorumlanarak yapay bir kanıt haline getirilmeye çalışılmaktadır. Zor şartlara dayanıklı olabilmeleri, bakterilerin bu ortamda rastlantıyla ortaya çıktıklarını göstermez. Zor doğa şartlarına dayanıklılık, bilinçli tasarım ürünlerinde görülen bir niteliktir. Örneğin jipler çöl şartlarına dayanıklıdır ve elbette jipler rastlantıyla oluşmuş değildir. Görüldüğü gibi, siyanobakterilerin, yaşadıkları zorlu şartlarda rastlantıyla ortaya çıktıkları iddiası kanıtlara dayalı, tutarlı bir mantıktan değil, felsefi bir tercihten kaynaklanmaktadır.
Hürriyet Bilim yetkililerini bu saydığımız noktalar üzerinde düşünmeye ve araştırma haberlerini okurlarına daha objektif bir anlatımla sunmaya davet ediyoruz.