Adnan Oktar’ın 11 Mart 2011 Kaçkar Tv’deki Canlı Sohbetinden
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Kuran’ın hangi sayfasını açarsak açalım Cenab-ı Allah, deccal güçleriyle Hz. Mehdi (a.s.) güçlerinin karşılıklı mücadelesinden bahseder, hemen hemen her sayfasında. Şimdi bak diyor ki Cenab-ı Allah, Hud Suresi 109’da; “artık onların tapmakta oldukları şeyler konusunda, sakın kuşkuda olma.” Mesela Darwinist materyalist düşüncede insanların çoğu kuşkuya kapılır; “acaba doğru mu söylüyorlar, hakikaten böyle bir bilimsel delil var mı?” gibisinden. Allah diyor ki bak; “sakın kuşkuda olma.” Önceden uyarıyor Allah, dikkatini açıyor insanların. “Daha önceleri, ataları nasıl tapıyor idiyseler, bunlar da ancak böyle tapıyorlar.” Hiçbir düşünce yeni, orijinal düşünce olmuyor. Mesela Darwinist düşünceye baktığımızda Kuran’ın bu hükmüne göre hemen anlayacağız ki, Darwinizm üç bin yıllık, dört bin yıllık geçmişi olan bir düşünce. Yani çok eski tarihlere kadar gittiğini anlayacağız. Yani her inanç, her put düşünce mutlaka eski geçmişi vardır. Nitekim, ne diyor Cenab-ı Allah? “Daha önceleri, ataları nasıl tapıyor idiyseler, onlar da ancak böyle tapıyorlar.” “Hiçbir farklılık yoktur” diyor. Nasıl Firavun zamanında Darwinist düşünce varsa, Nemrut zamanında varsa, Sümerler devrinde ve eski Yunan’da Darwinist düşünce varsa, “aynısı var” diyor Allah.
“Şüphesiz Biz, paylarını eksiltmeksizin onlara ödeyecek olanlarız.” Tabii insanlar burada; “bunların durumu ne olacak? Müslümanlarla onların arasındaki fark nedir?” gibi akıllarına bir düşünce gelebileceği için Allah diyor; “ben onları tespit ediyorum, tam anlamıyla karşılığını vereceğim” açıklamasını yapıyor Cenab-ı Allah, insanların kalbinin rahat olması için. “Andolsun, Musa'ya kitabı verdik, onda anlaşmazlığa düşüldü.” Şimdi buradaki ifadeye göre, Tevrat hakkında anlaşmazlığa düşmüşler. Cenab-ı Allah’ın hükmüdür bu açık zaten, buna kesin inanıyoruz. “Eğer Rabbinden bir söz geçmiş (verilmiş) olmasaydı, mutlaka aralarında hüküm verilmiş olacaktı.” “Bir bela verecektim” diyor Allah.
“Gerçekten onlar, bundan (Kur'an'dan) yana kuşku verici bir tereddüt içindedirler.” Yani “olabilir de, olmayabilir de” diye şüphe ediyorlar diyor Allah. Halbuki samimi gözle bakıldığında Kuran’ın gerçek olduğu hemen anlaşılıyor. Hangi samimi vicdan Kuran’ın gerçekliğini reddedebilir? Vicdanını örseleyecek, vicdanını rahatsız edecek herhangi tek bir tane hüküm yok Kuran’ın içerisinde. Bilakis, hem bilimle mutabık, bütün modern bilimlerin açıklamalarını çok önceden bildiriyor Kuran. Diyorlar ki işte; “zorlama”. Olur mu? Diyor ki; “kâinat yokken, yoktan var ettim” diyor. Bing Bang ne diyor? “Kainat yoktu” diyor, “yoktan var oldu” diyor. Aynısını söylemiyor mu Kuran? Burada zorlama nerede var? Allah diyor ki; “zaman izafi” diyor ve izafi olduğuna deliller veriyor. Nerede burada zorlama? Net, zamanın izafi olduğunu açıkça söylüyor Kuran ve bol da örnek veriyor. Modern fizik neyi söylüyor? “Zaman izafidir” diyor, “mekan da izafidir” diyor. Kuran ne diyor? İzafi olduğunu söylüyor. Ne zaman söylemiş Kuran? Bin dört yüz sene önce söylemiş. Bunlar ne zaman buldular? Bin dört yüz sene sonra buldular. Kuran’ın haklı olduğu ortaya çıktı.
“Şüphesiz Rabbin, onlardan tümüne yapıp ettiklerini(n karşılığını) onlara tastamam ödeyecektir.” “Şüphesiz” demek, bunlar hep güçlendirici, yani Kuran sağlıklı vurgular yapar. Bazı insana dersin ki; “kanaatin geldi mi?” dersin, “evet” der. Ama bazısı der ki; “çok açık, tabii ki, net kanaatim geldi. Kalbim mutmain oldu. Hiçbir tereddüdüm yok” der. Kuran’da bu üslubu kullanıyor Allah, yani çok doyurucu, vurucu üslup. Mesela diyor ki; “şüphesiz” diyor Allah. Mesela şöyle diyebilirdi Allah; “Rabbin, onlardan tümüne yapıp ettiklerini(n karşılığını) onlara tastamam ödeyecektir.” Ama bak “şüphesiz” dendiğinde bu kalplerde rahatlık getiren bir ifadedir. “Çünkü O, yapıp-ettiklerinden haberdar olandır.” Bütün yapılıp edilenlerin hepsini zaten Allah yarattığı için biliyor Allah.
“Seninle birlikte tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru davran.” Yani hem tevbe etmemizi istiyor Allah burada hem de “dosdoğru davran”. ‘Dosdoğru davran’ nedir? “En müspet, en olumlu, en makul, en tutarlı hareketi yapın” diyor Allah. “Ve azıtmayın.” Sapıtmayın. “Çünkü O, yaptıklarınızı görendir.” Yani; “‘nasıl olsa görmüyorlar’ demeyin” diyor Allah, “görünmez demeyin, Ben hepsini görüyorum” diyor Allah. “Zulmedenlere eğilim göstermeyin”. Çünkü vicdansızlık yapmış oluyor, zulmettiği belli, “onlara eğilim göstermeyin” diyor. “Yoksa size ateş dokunur.” “Canınız yanar” diyor Allah. Yani; “dünyada da canınızı yakarım” diyor Allah, “ahirette de.” Dünyada mesela birdenbire başın bir belaya girer, yani bir uğursuzluk sarar. Mesela işlerin doğru dürüst giderken, birdenbire tahmin edemediğin şekilde belalar yağmaya başlar. Ahirette de ayrı, ahiretteki azap daha şiddetli tabii. “Sizin Allah’tan başka velileriniz yoktur, sonra yardım göremezsiniz.” Allah’a tam teslim olursanız, Allah; “rahatlık veririm” diyor “ve yardım ederim. Aksinde hem canınız yanar, hem de yardım göremezsiniz” diyor Allah. “Gündüzün iki tarafında” yani sabah vaktinde ve akşam vaktinde “ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namaz kıl.” Beş vakit namazdan bir örnek veriyor Cenab-ı Allah.
“Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlara bir öğüttür.” “İyilik yapıldığında, kötülük yaptıysanız onları yok eder” diyor Allah. Mesela adam beş tane iyilik yapıyor, mesela iki tane de kötülük yapıyorsa, “o beş, öbürlerini götürür” diyor Allah, “yok ederim” diyor. Allah unutmaz; fakat bize unutturuyor. Hiçbir şey Allah Katı’nda kaybolmaz. Hiçbir görüntü, hiçbir ses, hiçbir duygu Allah Katı’nda kaybolmaz. Yani sonsuza kadar kaybolmaz. Ama hoşlanmadığımız şeyleri Allah bize hatırlatmaz. Yani sonsuza kadar hatırlatmıyor ahirette. “Ve sabret. Gerçekten Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez.” Sabır çok önemli; mesela sevgide sabırlı olmak, dürüstlükte sabırlı olmak, şefkatte, temizlikte sabırlı olmak. Mesela adam bir hafta temiz, bir hafta sonra temiz değil. Olmaz, ömrü boyunca temiz olacak. Mesela bir hafta dürüst, bir hafta dürüst değil. Olmaz, sürekli dürüst ve samimi olacak. Mesela hiç yalan söylememeyi ömrünün sonuna kadar götürmesi lazım. “Gerçekten Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez” Yani, “çok güzel karşılığını veririm” diyor Allah.
“Sizden önceki nesillerden kurtardığımızdan pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi?” Bak; “yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi?” Yeryüzünde bozgunculuğu kim yapıyor? Deccal yapıyor. Önleyecek fazilet sahibi kişiler kimdir? Hz. Mehdi (a.s.) cemaatidir. “Zulmedenler ise, içinde bulundukları refahın peşine düştüler.” Yani onlar; işte mallar, oğullar, evlensin, yesin, içsin, işine baksın, okulunu bitirsin, iş açsın. “Zulmedenler ise, içinde bulundukları refahın peşine düştüler. Onlar, suçlu-günahkarlardı” diyor Allah. Yani; “Allah’ı önemli görmüyorlar, ahireti önemli görmüyorlardı” diyor Allah. “Halkı, ıslah eden kimseler iken, senin Rabbin o ülkeleri zulüm ile helak edecek değildi.” Yani; “Mehdiyet’in olduğu yerde büyük bir olay olmaz” diyor. Yani “deprem gibi, savaş gibi büyük bir olay olmaz” diyor. Hz. Mehdi (a.s.) nerede ise o ülkeye felaket gelmiyor. Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle de kıyamet durdurulmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadisi var; “bir gün olsa” diyor, “kıyametin kopmasına bir gün kala, Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelmesiyle Allah onu durdurur” diyor ve zaman uzatılıyor, yani kıyamet erteleniyor. Kıyametin ertelenmesine sebep olması Hz. Mehdi (a.s.)’ın çok ünlüdür, bilinir. Hz. Mehdi (a.s.)’ın bulunduğu yerde deprem de olmaz, büyük savaşlar olmaz, büyük felaketler olmaz. Kuran ona dikkat çekiyor.
“Halkı, ıslah eden kimseler iken, senin Rabbin o ülkeleri zulüm ile helak edecek değildi.” Ebcedi zaten 2020 yılını veriyor, yani Müslümanların Türkiye’deki konumlarının olumlu neticeleneceğini, güzel neticeleneceğini. “Onlar, zulüm işlemektelerken” 102’nci ayet “ülkeleri (veya nesilleri) yakaladığı zaman” yani belayla yakaladığı zaman. Zulüm işliyorlar, dini anlatmıyorlar, İslam anlatılmıyor, sadece zulüm var; “o zaman yakalarım” diyor Allah, “ya savaşla ya ona benzer bir şey ile yakalarım” diyor. “Rabbinin yakalaması işte böyledir.” “Aniden yakalarım” diyor Allah, “kaçamazsınız” diyor. “Gerçekten O'nun yakalaması pek acı ve pek şiddetlidir” diyor Allah. Adamlar diyor ki; “Allah yapmaz” diyorlar. Yapıyor görüyorsunuz. Yapmaz olur mu? “Yok, yapmaz” diyorlar, ısrarla “yapmaz” diyorlar. Ne bu gördüğünüz peki o zaman? Yapıyor, inşaAllah.
“Ahiret azabından korkan için bunda kesin ayetler vardır. O, bütün insanların kendisinde toplanacağı bir gündür ve o, gözlemlenebilen bir gündür.” Yani, “kıyameti hepiniz göreceksiniz” diyor. Bak; “gözlemlenebilen bir gündür.” Bütün insanlık için bunu söylüyor Allah. “Herkesin göreceği bir gündür” diyor. “Biz onu sayılı bir sürenin dışında ertelemeyiz.” Demek ki bir erteleme var kıyamet için. Ne sebeple? Hz. Mehdi (a.s.) sebebiyle. Ne diyor ayette? “Biz onu sayılı bir sürenin dışında ertelemeyiz.” 104, 105; dört ve beş. Ne yapıyor? Kırk beş.
ALTUĞ BERKER: 1545.
ADNAN OKTAR: Kırk beş.
ALTUĞ BERKER: MaşaAllah.
ADNAN OKTAR: “Biz onu sayılı bir sürenin dışında ertelemeyiz.” Sık sık karşılaşıyoruz bu kırk beşle. “(Kıyametin) Geleceği günde, O'nun izni olmaksızın, hiç kimse söz söyleyemez.” Ancak Allah’ın güç verdikleri söz söyleyebiliyor; konuşamıyorlar. “Sen” diyor “onları sarhoş zannedersin, halbuki sarhoş değillerdir” diyor. Yani korkunun şiddetinden pilokronik hareketler başlıyor, konuşamıyorlar. Felç oluyorlar korkudan. Şımarıklık yapanlar başı derdine düşüp vücut kontrolünü kaybediyorlar. “Artık onlardan kimi 'bedbaht ve mutsuz', (kimi de) mutlu ve bahtiyardır.” “Müslümanlar mutlu ve bahtiyarlar; küfür içinde olanlar azap içinde olacaklar” diyor Allah.
ALTUĞ BERKER: Bir saat önce de yeni bir deprem olmuş Hocam Japonya’da, 7.9 şiddetinde. Yeni bir tsunami dalgası bekliyorlarmış.
ADNAN OKTAR: Japonlar hiç umursamıyorlar. Hiç. Allah peş peşe getiriyor. Bir düşünsenize bu neden oluyor, neden bu şeyler meydana geliyor. Allah’ı düşünmek, Allah’a tevbe etmek, Allah’a yakın olmak gerekirken adamlar işinde gücünde.