Aile toplumun temelidir. Anne baba ve çocuklardan oluşan aileler toplumun ilerlemesi ve sağlıklı kalabilmesi için gereklidir. Ancak, halihazırda bazı Batılı ülkelerde normal aile kavramıyla çelişen yeni bir trend bulunuyor; homoseksüel evliliği. Gayet açıktır ki, bir toplumun modern ve klas olması o toplumun özgür olmasıyla orantılıdır. Ancak değişen Batı kültürleri ve değerleri homoseksüel evliliğinin de sözde bir tür özgürlük olduğunu savunuyor ve birçok aktivist cinsel sapkınlığı kendilerince, “sahip çıkılması gereken bir insan hakları sorunu” gibi algılıyor. Onları örnek alanlar da sözde modern ve modaya uygun davranmak adına peşlerinden giderken aslında topluma, özellikle de çocuklara ve genç kuşağa verdikleri zararın farkında olmuyorlar.
Sonuç olarak homoseksüel aktivistler yaşadıkları sapkın hayat tarzını hem kendi toplumlarının içinde hem de dışında yaygınlaştırmak adına her türlü fırsatı değerlendiriyorlar. Bazı medya kuruluşları ise homoseksüellerin bu doğrultuda fikirlerini yaygınlaştırmak ve haklı çıkarmak için kullandıkları en mükemmel araç haline gelmiş durumda. Homoseksüel haklarını ve cinsel sapkınlıklardan oluşan hayat tarzını savunanlar, Hollywood filmleri, televizyon şovları, moda programları, haber bültenleri, köşe yazıları, müzik videoları, kitaplar ve dergilerin yer verdiği haberler sayesinde yoğun şekilde destekleniyor, sapkın fikirleri meşru hale getiriliyor.
Bir kısım medya homoseksüelliği, sözde “son derece olağan, sağlıklı ve kültürel anlamda modaya uygun” bir olgu olarak lanse ediyor. Savlarını pekiştirmek için bazı aktivistler gerçekte cinsel sapkınlık içinde olan insanları, sağlıklı, güzel ve yakışıklı, son derece klas ve toplum içinde yönetici kariyerlere sahip başarılı bireylermiş gibi gösteriyorlar. Nitekim bu çabanın etkisi de görülüyor: Amerikalıların %20’si eşcinsel evlilikler konusundaki fikirlerinin televizyon programlarıyla değiştiğini açıkladı. Özellikle film ve moda endüstrisinde çalışanlar kendilerince daha iyi kariyer yapabilmek adına homoseksüelliği destekliyorlar. Bunu yapmayanlar işlerinden oluyor, baskı altına alınıyor. Oysa evlilik kurumunun içeriğini değiştirerek, eşcinselliği bir pazarlama konusu haline getirmek söz konusu toplumu ahlaken, fiziken ve ekonomik açıdan yozlaştıran ciddi bir tehlikedir.
Gençlerin bu tuzağa düşmemeleri, manevi değerlerini korumaları ve şerefli bir hayat sürmeleri için “insan hakları” adı altında kabul ettirilmeye çalışılan bu ‘yeni tip’ hayat tarzının sapkınlığını ifşa etmek herkesin sorumluluğudur. Burada üzerinde durulması gereken en önemli nokta ise homoseksüelliğin İlahi dinlerin kutsal kitaplarında Allah tarafından kati şekilde haram kılınmış olmasıdır (Kuran’ı Kerim, Araf Suresi 80-82, İncil, Romalılar 1/24-28).
Hani Lut da kavmine şöyle demişti: "Sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı hayasız-çirkinliği mi yapıyorsunuz?
"Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz, ölçüyü aşan (azgın) bir kavimsiniz."
Kavminin cevabı: "Yurdunuzdan sürüp çıkarın bunları, çünkü bunlar çokça temizlenen insanlarmış!" demekten başka olmadı. (Araf Suresi, 80-82)
24 Bu yüzden Tanrı, birbirlerinin bedenlerini aşağılasınlar diye, onları yüreklerinin tutkuları içinde ahlaksızlığa teslim etti. 25 Tanrı’yla ilgili gerçeğin yerine yalanı koydular. Yaradan’ın yerine yaratığa tapıp kulluk ettiler. Oysa Tanrı sonsuza dek övülmeye layıktır! Amin.
26 İşte böylece Tanrı onları utanç verici tutkulara teslim etti. Kadınları bile doğal ilişki yerine doğal olmayanı yeğlediler. 27 Aynı şekilde erkekler de kadınla doğal ilişkilerini bırakıp birbirleri için şehvetle yanıp tutuştular. Erkekler erkeklerle utanç verici ilişkilere girdiler ve kendi bedenlerinde sapıklıklarına yaraşan karşılığı aldılar. (İncil, Romalılar 1/24-28)
Bu ahlaksız eylemleri gerçekleştirenlerin Allah Katında ceza ile karşılık görecekleri de yine kutsal kitaplarda net bir biçimde açıklanmıştır (Kuran-ı Kerim, Hicr Suresi 68-75, İncil, Petrus 2/6-10).
(Lut onlara) "Bunlar benim konuğumdur, beni utandırıp-dillere düşürmeyin" dedi.
"Allah'tan korkup-sakının ve beni küçük düşürmeyin."
Dediler ki: "Biz seni 'herkes(in işin)e karışmaktan' alıkoymamış mıydık?"
Dedi ki: "Eğer yapmak-istiyorsanız, işte bunlar, benim kızlarım."
Ömrüne andolsun ki, onlar, sarhoşlukları içinde kör-sersemdiler.
Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıverdi.
Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık.
Elbette bunda 'derin bir kavrayışa sahip olanlar' için gerçekten ayetler vardır. (Hicr Suresi, 68-75)
[Allah] Sodom ve Gomora kentlerini yakıp yıkarak yargıladı. Böylece Allah'sızların başına geleceklere bir örnek verdi. Ama ilke tanımayan kişilerin sefih yaşayışından azap duyan doğru adam Lut'u kurtardı. Çünkü onların arasında yaşayan bu doğru adam, görüp işittiği yasa tanımaz davranışlar yüzünden doğru yüreğinde her gün ıstırap çekerdi. Görülüyor ki Rab Kendi yolunda yürüyenleri karşılaştıkları denemelerden nasıl kurtaracağını bilir. Doğru olmayanları, özellikle benliğin yozlaşmış tutkuları ardından giden ve yetkisini hor görenleri cezalandırarak yargı gününe dek nasıl alıkoyacağını da bilir. (Petrus'un 2. Mektubu, 2:6-10)
Allah’ın lanetlediği, çirkin bir utanmazlıktan oluşan evlilikle kurulan ailelerde çocuk tacizlerine sıklıkla rastlanır. Unutmayalım ki, bu savunmasız çocukların haklarını korumak manevi olarak üzerimizde bir sorumluluktur. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki eşcinsel ebeveynleri olan çocuklar yaşadıkları cinsel karmaşadan dolayı homoseksüel davranışlara eğilimli oluyor ve nihayetinde psikiyatrik bozukluklar, madde bağımlılığı gibi rahatsızlıklara maruz kalıyorlar. AYrıca cinsel saldırıya ve intihara meyilli oldukları gibi AIDS gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklara da daha sıklıkla yakalanabiliyorlar. Örneğin Amerika Birleşik Devletlerinde hükümet her yıl HIV tedavisi için 24 milyar dolardan daha fazla yatırım yapmak zorunda kalıyor.
Homoseksüeller arasındaki evlilik istatistikleri ve bu evliliklerin sonucunda evlat edinilen çocuk sayısındaki artış incelendiğinde, bu durumun ne kadar tehlikeli boyutlarda olduğunu daha net görebiliyoruz. ABD’de eşcinsel çiftlerle birlikte yaşayan 94.627 tane çocuk bulunuyor. Ebeveynlerinden birinin eşcinsel hayat sürdüğü çocuk sayısı ise 6 ila 14 milyon arasında değişiyor. İngiltere’de ise 2015 yılının Mart ayından itibaren eşcinsel ebeveynler tarafından evlat edinilmiş olan çocuk sayısı son 12 ayda hızla artarak rekor seviyeye ulaşmış durumda.
Eşcinsel ebeveynleri tarafından cinsel tacize uğrayan erkek çocuklarla ilgili vakalar oldukça fazla. Ayrıca başlarına gelenleri utandıkları ya da korktukları için açıklayamayan çocuklar da var. Çocuk haklarından sorumlu Rus Ombudsman Pavel Astakhov’un eşcinsel çiftler tarafından taciz edilen çocuklarla ilgili açıklaması şöyle;
“Yetim kalan Rus çocuklara erişim kolay olduğundan yabancı ülkelerdeki sapık kişilerin dikkatini çekiyorlar. Yabancılar ülkemize gelip kolayca para ödeyerek çocuklarımızı alabiliyorlar.”
2012 yılında Rusya kanunlarda bazı düzenlemeler yaparak Amerikan vatandaşlarının Rus çocukları evlat edinmelerini yasakladı. Bir sonraki yıl ise yabancı homoseksüel çiftlere Rus çocuklarının evlat verilmesini yasaklayan kanun Duma’da onaylandı.
Diğer taraftan bu tip travmaların küçücük çocukların üzerinde yarattığı psikolojik etkileri de hesaba katmalıyız. Öncelikle bu konuda atılacak en önemli adımlardan biri çocukları bu tarz bir tehlikeye karşı eğitmek olacaktır. 4-5 yaşlarından itibaren bu konu titizlikle aktarılmalı, kendilerini korumaları için gerekli önlemleri nasıl alacakları çocuklara öğretilmelidir. Herhangi bir cinsel istismar ile karşılaştıklarında hiç çekinmeden bunu ifşa etmeleri konusunda cesaretlendirilmeli, başlarına ne gelirse gelsin kendilerini suçlu hissetmemeleri ve utanç duymamaları gerektiği iyi anlatılmalıdır.
Cinsel sapkınlık içinde olan kişiler toplum tarafından kabul görmek ve sapık eylemlerini haklı çıkarmak için kendilerince “östrojen hormonlarının yüksek seviyelerde olduğunu” veya “genetik olarak bu yaratılışta doğduklarını” iddia ederler. Oysa bu iddialar bilimsel açıdan kesinlikle doğru değildir. Öncelikle homoseksüel bir erkek ile normal bir erkek arasındaki östrojen ve testosteron hormon seviyelerinde fark yoktur. Ayrıca bilim adamları homoseksüellerin genetik olarak bu mizaca sahip olduklarını destekleyen hiçbir delil bulamamışlardır. Son 20 yıldır Avustralya, ABD ve İskandinav ülkelerinde yürütülen sekiz ayrı araştırmaya göre eşcinselliğin kesinlikle genetik olmadığı sonucu çıkmıştır. Diğer taraftan bu durum genetik bile olmuş olsa sergilenen ahlak dışı davranışları asla haklı çıkarmaz. Doğuştan çift cinsiyetli olan veya bunun gibi cinsel gelişim anomalileri yaşayan insanlar olabilir. Ancak bu durum hiç kimsenin sapkın davranmasına mazeret olamaz. Bir insan her koşulda iffetini ve ahlakını koruyarak, şerefli bir hayat sürmekle yükümlüdür.
Hepimiz daha ahlaklı, daha kaliteli bir çevrede yaşamak adına toplum bilincinin artırılması için sorumluluk üstlenmeliyiz. Homoseksüelliğin hem kendilerini hem de çevrelerini olumsuz yönde etkilediğini insanlara iyi açıklamalıyız. Bunun özenilecek bir hayat tarzı gibi gösterilmesine asla izin vermemeliyiz. Burada altını çizerek belirtmek isterim ki, homoseksüellere yönelik şiddet içerikli barbarca eylemleri asla savunmuyorum. Ben homoseksüellerce icra edilen anormal ve sapkın davranışların karşısındayım. Dolayısıyla aklı selim insanların cinsel sapkınlığın bir topluma verdiği ve verebileceği tahribatı iyi görmeleri ve bir araya gelerek herkesi bu konuda bilinçlendirmenin yolunu bulmaları gerektiğini düşünüyorum.
Adnan Oktar'ın Pravda.ru'da yayınlanan makalesi:
http://www.pravdareport.com/opinion/columnists/12-05-2016/134394-homosexuality-0/