- Bu iki polimer (yumurta akı ile nükleik asitlerin), öylesine karışık inşa edilmişlerdir ve yetmiyormuş gibi, yapıları öylesine üst düzeyde bir özgünlük gösterir ki, bunların yapılarının, salt rastlantı sonucu zenginleşerek bu düzeye gelmesi, astronomik bir olanaksızlıktan da öteye, düşünülmesi bile olanaksız bir şeydir.
(Hoimar Von Ditfurth, Dinozorların Sessiz Gecesi 1, Alan Yayıncılık, Kasım 1996, İstanbul, Çev: Veysel Atayman, s.122) - Sözgelimi canlı yapıların salt rastlantı sonucu ortaya çıkmalarının istatistik yönden olanaksızlığı, çok sevilen ve bilimin günümüzdeki gelişmişlik durağında oldukça aktüel olan bir örnektir. Gerçekten de biyolojik işlevler yerine getiren tek bir protein molekülünün kuruluşunun o olağanüstü özgünlüklerine bakınca, bunu, hepsi doğru ve gerekli bir sıra içinde, doğru anda, doğru yerde ve doğru elektriksel ve mekanik özelliklerle birbirine rastlamış olmaları gereken birçok atomun, tek tek rastlantı sonucunda buluşmalarıyla açıklamak mümkün değil gibi görünmektedir.
(Hoimar Von Ditfurth, Dinozorların Sessiz Gecesi 1, s.123)
- Evren istediği kadar büyük olsun, protein ve nükleik asitin doğuşunu sağlayan rastlantı, öylesine olanak dışıdır ki…
(Hoimar Von Ditfurth, Dinozorların Sessiz Gecesi 1, s.126)
- Dünyanın doğuş öyküsünün tüm ayrıntılarıyla özellikle canlı organizmaların karmaşık yapı taşlarının ortaya çıkmasını belli bir ölçüde zorunlu kılacak, planlı bir yol izlemiş olması olasılığını, doğaüstü bir gücün doğrudan müdahale etmesiyle de açıklamak elbette mümkündür. Nitekim yeryüzündeki koşulların, daha sonraki gelişmeleri adeta önceden kestirmişçesine neden sonra ortaya çıkan hayatın gereksinmelerine böylesine şaşırtıcı bir uyum sağlamalarını, ancak doğanın ötesinde duran, herşeye gücü yeten bir Yaratıcının, yeryüzünde eninde sonunda ortaya hayatı çıkarma isteğine bağlayabiliriz.
(Hoimar Von Ditfurth, Dinozorların Sessiz Gecesi 1, s.126-127)
- Hayatın doğuşu konusundaki tartışmalarda hiç eksik olmayan ünlü birinin konuşmacılara alaylı bir ses tonuyla sorduğu soru, bu konuda tanınmış bir örnek oluşturmaktadır: "Rastlantı sonucu ortaya bir Volkswagen çıkana kadar insanın 1000 trilyon atomu ne süre çalkalaması gerekir?" Aynı sorunun bir başka varyasyonu da "100 maymunluk bir sürünün 100 daktilo üzerine gelişigüzel vura vura rastlantı sonucu tek bir Sheakspeare 'sonatı' üretmeleri için geçmesi gereken süre ne kadardır?" biçimindedir. Bu türden itirazlar gerçekten çarpıcıdırlar.
(Hoimar Von Ditfurth, Dinozorların Sessiz Gecesi 1, s.260)
- … Sitokrom-C'yi (ya da bugün var olan herhangi bir başka enzimi) tıpatıp bu biçimiyle rastlantılardan geçe geçe bir kez daha üretebilmeye gerçekten bu Dünyanın ömrü yetmez.
(Hoimar Von Ditfurth, Dinozorların Sessiz Gecesi 1, s.265)
- Canlı ve cansız doğanın gelişme tarihinin hakikatte sadece bir anın, bir yaratılış uğrağının eseri olduğunu düşünmek akla yatkındır.
(Hoimar Von Ditfurth, Dinozorların Sessiz Gecesi 5, s.27)
- Hayatın bir mucize eseri olduğu yollu bir sonuç çıkarma denemesi, betimlenen durumda gerçekten akla yatkın gelebilir.
(Hoimar Von Ditfurth, Dinozorların Sessiz Gecesi 6, s.91)