Gen Haritasının Çıkarılması Konusunda Darwinistlerin Bilimsel Hataları Ve Yargı Bozuklukları
ucgen

Gen Haritasının Çıkarılması Konusunda Darwinistlerin Bilimsel Hataları Ve Yargı Bozuklukları

40511
Bilindiği gibi içinde bulunduğumuz günlerde İnsan Genomu Projesi çerçevesinde insanlığın gen haritasının çıkarılması önemli bir bilimsel gelişme olmuştur. Ancak bu projenin sonuçları bazı evrimci yayınlarda çarpıtılmaktadır. Şempanzelerin genlerinin insan genleri ile yüzde 98 benzerlik gösterdiği ileri sürülmekte ve bunun maymunların insana yakın olduğunun ve dolayısıyla evrim teorisinin bir delili olduğu iddia edilmektedir.

Bilindiği gibi içinde bulunduğumuz günlerde İnsan Genomu Projesi çerçevesinde insanlığın gen haritasının çıkarılması önemli bir bilimsel gelişme olmuştur. Ancak bu projenin sonuçları bazı evrimci yayınlarda çarpıtılmaktadır. Şempanzelerin genlerinin insan genleri ile yüzde 98 benzerlik gösterdiği ileri sürülmekte ve bunun maymunların insana yakın olduğunun ve dolayısıyla evrim teorisinin bir delili olduğu iddia edilmektedir. Gerçekte bu, evrimcilerin, toplumun bu konulardaki bilgisizliğinden faydalanarak ortaya attıkları "sahte" bir delildir.

% 98 Benzerlik İddiası Yanıltıcıdır

Öncelikle belirtmek gerekir ki evrimcilerin insan ve şempanze DNA"ları hakkında sık sık ileri sürdükleri %98 benzerlik kavramı aldatıcıdır. Çünkü insanın genetik kodu henüz yeni çözülme aşamasındadır. Maymunların genetik kodu hakkında ise çok daha az bilgi mevcuttur. Yapılan karşılaştırmalar, hem insanda hem de maymunlarda en yoğun olarak bulunan bazı proteinler üzerinden yapılmakta ve böylece "% 98" rakamına kasıtlı olarak ulaşılmaktadır. Buna karşın evrim teorisi adına "hoşa gitmeyen" veriler ise göz ardı edilmektedir.

Çok Farklı Canlı Türleri Arasında da Büyük Genetik Benzerlikler Vardır

Eğer canlılardaki genetik benzerliklere dayalı evrimsel ilişkiler kurulsaydı, o zaman insanın maymunlara benzemesi, ancak evrimcilere göre uzak sayılan canlı türlerine hiç benzememesi gerekirdi. Oysa durum hiç de böyle değildir.

Örneğin, New Scientist dergisinde aktarılan genetik analizler, nematod solucanları ve insan DNA"larında %75’lik bir benzerlik ortaya koymuştur. (Karen Hopkin, "The Greatest Apes", New Scientist, 15 May 1999, s. 27) Bu, elbette insan ile nematodlar arasında sadece %25’lik bir fark bulunduğu anlamına gelmemektedir! Eğer evrimcilerin kurguladığı soyağacına bakılırsa, insanın dahil edildiği Chordata filimu ile Nematoda filumlarının 530 milyon yıl önce bile birbirlerinden ayrı oldukları görülür.  

 

Öte yandan geçtiğimiz aylarda Türk medyasına da yansıyan bir bulgu, Drosophila türüne ait meyve sineklerinin genleri ile insan genleri karşılaştırıldığında, % 60"lık bir benzerlik çıktığı yönündedir. (Hürriyet, 24 Şubat 2000)  

Her iki örnek de açıkça göstermektedir ki, iki farklı canlı kategorisinin DNA zincirlerindeki benzerlik, bu canlıların ortak bir atadan evrimleştikleri iddiasına delil oluşturmamaktadır.

Evrimcilerin "insan ile maymun arasındaki genetik benzerlik" konusunda kullandıkları bir diğer örnek ise insanda 46, şempanze ve gorillerde ise 48 kromozom bulunmasıdır. Evrimciler, kromozom sayılarının yakınlığını evrimsel bir ilişkinin göstergesi sayarlar. Oysa eğer evrimcilerin kullandığı bu mantık doğru olsaydı, insanın şempanze kadar yakın bir akrabası daha olması gerekirdi: "Patates"! Çünkü patatesin kromozom sayısı maymununkiyle aynıdır: 48.

Benzerlik Kavramı Evrim Delili Değildir

Gerçekte tüm bu farklı sonuçlar, biyokimsayal benzerliklere dayanılarak bir "evrimsel akrabalık tanımı" yapılamayacağının göstergesidir. Elbette insan bedeninin diğer canlılarla moleküler benzerlikleri olacaktır; çünkü aynı moleküllerden oluşmakta, aynı suyu ve atmosferi kullanmakta, aynı moleküllerden oluşan besinleri tüketmektedir. Elbette ki metabolizmaları ve dolayısıyla genetik yapıları birbirine benzeyecektir. Ancak bu, onların ortak bir atadan evrimleştiklerinin bir delili değildir.

Ama bu "ortak malzeme", bir evrimin değil "ortak tasarımın", yani hepsinin aynı plan üzerine yaratıldıklarını bir göstergesidir.

Bir örnek konuyu açıklayabilir: Dünya üzerindeki tüm inşaatlar da benzer malzemelerlerle (tuğla, demir, çimento vs.) yapılılır. Ama bu durum bu binaların birbirlerinden "evrimleştikleri" anlamına gelmez. Ortak bir malzeme kullanılarak, ayrı ayrı inşa edilirler. Canlıların durumu da böyledir.

Genetik Benzerlikler, Kurulmak İstenen "Evrim Şeması"nı Alt-Üst Etmektedir

Nitekim olaya bir bütün olarak bakıldığında, "biyokimsayal benzerlikler" konusunun evrime delil olmadığı, aksine teoriyi çaresiz bıraktığı görülmektedir. South Carolina Üniversitesi Tıp Fakültesi"nden biyokimya araştırmacısı Dr. Christian Schwabe, moleküler alanda evrime delil bulabilmek için uzun yıllarını vermiş evrimci bir bilim adamıdır.

Özellikle insülin ve relaxin türü proteinler üzerinde incelemeler yaparak canlılar arasında evrimsel akrabalıklar kurmaya çalışmıştır.

Fakat çalışmalarının hiçbir noktasında evrime herhangi bir delil elde edemediğini pek çok kereler itiraf etmek zorunda kalmıştır. Science dergisindeki bir makalesinde şöyle demektedir:  

 

"Moleküler evrim, evrimsel akrabalıkların ortaya çıkarılması için neredeyse paleontolojiden daha üstün bir metod olarak kabul edilmeye başlandı. Bir moleküler evrimci olarak bundan gurur duymam gerekirdi. Ama aksine, türlerin düzenli bir gelişme kaydettiğini göstermesi gereken moleküler benzerliklerin pek çok istisnası olması oldukça can sıkıcı görünüyor. Bu istisnalar o kadar çok ki, gerçekte, istisnaların ve tuhaflıkların daha önemli bir mesaj taşıdıklarını düşünüyorum." (Christian Schwabe, "On the Validity of Molecular Evolution", Trends in Biochemical Sciences, c. 11, Temmuz 1986)  

Ünlü biyokimyacı Prof. Michael Denton da moleküler biyoloji alanında elde edilen bulgulara dayanarak şu yorumu yapar:  

 

"Moleküler düzeyde, her canlı sınıfı, özgün, farklı ve diğerleriyle bağlantısızdır. Dolayısıyla moleküller, aynı fosiller gibi, evrimci biyoloji tarafından uzun zamandır aranan teorik ara geçişlerin olmadığını göstermiştir... Moleküler düzeyde hiçbir organizma bir diğerinin "atası" değildir, diğerinden daha "ilkel" ya da "gelişmiş" de değildir... Eğer bu moleküler kanıtlar bundan bir asır önce var olsaydı... organik evrim düşüncesi hiçbir zaman kabul görmeyebilirdi." (Michael Denton, Evolution: A Theory in Crisis, London: Burnett Books, 1985, ss. 290-91)  

Sonuç

Kısacası moleküler düzeyde yapılan karşılaştırmalar, canlıların evrimleştiklerini değil, ayrı ayrı yaratıldıklarını göstermektedir. Kaldı ki; fosil kayıtları, canlılardaki kompleks yapı ve sistemler, hiç bir "evrim mekanizması"nın olmayışı gibi daha pek çok bilimsel bulgu, evrim teorisinin iddialarını zaten çoktan yıkmıştır. Evrimciler bunu bildikleri için, "benzerlikler" konusunu üstte anlattığımız gibi çarpıtarak kullanmaya ve konu hakkında yeterince bilgisi olmayan insanları aldatmaya çalışmaktadırlar.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER