Bitki hücresi, günümüzde hiçbir laboratuvarda gerçekleştirilemeyen bir işlemi yani "fotosentez" işlemini gerçekleştirir. Bitki hücresinde bulunan "kloroplast" isimli bir organel sayesinde bitkiler su, karbondioksit ve güneş ışığını kullanarak nişasta üretirler. Bu besin maddesi, yeryüzündeki besin zincirinin ilk halkasıdır ve yeryüzündeki tüm canlıların besin kaynağıdır. Bu çok karmaşık işlemin ayrıntıları günümüzde hala tam olarak çözülememiştir. |
Fotosentez yeryüzündeki canlılığın çok büyük bir denge unsurudur. Fotosentez olmasa, bitkiler olmaz, bitkiler olmadığında ise hayvanlar ve biz insanlar da var olamayız. Henüz hiçbir laboratuvarda taklit edilemeyen bu kimyasal reaksiyon, yaşamın temel şartlarından biridir. Ayrıca bitkilerin gerçekleştirdikleri fotosentez ile hayvanların ve insanların enerji tüketimleri arasında tam bir denge vardır. Bitkiler bize glikoz ve oksijen verirler. Biz ise hücrelerimizde glikozu oksijenle birleştirip "yakar", böylelikle bitkilerin glikoza eklemiş oldukları güneş enerjisini açığa çıkarıp kullanırız.
Yaptığımız şey, aslında fotosentezi tersine çevirmektir. Bunun sonucunda atık madde olarak karbondioksit çıkarır ve bunu ciğerlerimizle atmosfere veririz. Bu karbondioksit bitkiler tarafından yeniden fotosentezde kullanılır. Bu mükemmel dönüşüm bu şekilde sürüp gider.
Ayrıca fotosentez, yeryüzündeki yaşamın en temel işlemlerinden biridir. Bitki hücreleri, içlerindeki kloroplastlar sayesinde su, karbondioksit ve güneş ışığını kullanarak nişasta üretirler. Hayvanlar ise kendi besinlerini üretemez ve bitkilerden gelen nişastayı kullanırlar. İşte bu nedenle fotosentez kompleks yaşamın temel şartıdır. İşin daha da ilginç yanı ise, son derece kompleks bir işlem olan fotosentezin henüz tam olarak çözülememiş oluşudur. Modern teknoloji, fotosentezi taklit etmek bir yana, detaylarını çözmeyi bile henüz başaramamıştır.
Bu kompleks işlem, evrim teorisine göre doğal süreçlerin bir ürünüdür. Evrimci varsayımlara göre, bitki hücreleri fotosentez yapabilmek için, fotosentez yapabilen bakterileri yutup kloroplasta çevirmişlerdir. Fakat bu bakterilerin fotosentez gibi karmaşık bir işlemi yapmayı nereden öğrendikleri evrim senaryosunda cevapsız soruların başında gelir.
Evrimci kaynaklar, insanın bile tüm teknolojisine ve bilgisine rağmen henüz gerçekleştiremediği fotosentez gibi bir işlemin bakteriler tarafından bir şekilde tesadüfen "keşfedildiğini" söylerler. Masaldan hiç farkı olmayan anlatımları ile hiçbir bilimsel değeri olmayan senaryolar üretirler. Konuyu biraz daha detaylı olarak inceleyenler ise, fotosentezin evrim adına büyük bir çıkmaz olduğunu kabul etmek durumunda kalır. Örneğin Prof. Ali Demirsoy bu konuda şu itirafta bulunur:
Fotosentez oldukça karmaşık bir olaydır ve bir hücrenin içerisindeki organelde ortaya çıkması olanaksız görülmektedir. Çünkü tüm kademelerin birden oluş ması olanaksız, tek tek ortaya çıkması da anlamsızdır.186
Alman biyolog Hoimar Von Ditfurth ise, fotosentezin, bu yeteneğe sahip olmayan bir hücre tarafından sonradan "öğrenilemeyecek" bir işlem olduğunu şöyle belirtir:
Hiçbir hücre, biyolojik bir işlevi sözcüğün gerçek anlamında "öğrenme" olanağına sahip değildir. Bir hücrenin solunum ya da fotosentez yapma gibi bir işlevi doğuşu sırasında yerine getirebilecek konumda olmayıp, daha sonraki yaşam süreci içinde bunun üstesinden gelebilecek duruma gelmesi, bu işlevi sağlayacak beceriyi edinmesi olanaksızdır.187
Fotosentez rastlantılar sonucu gelişemeyeceğine ve bir hücre tarafından sonradan öğrenilemeyeceğine göre, yeryüzünde yaşayan ilk bitki hücrelerinin fotosentez yapma özelliğiyle var oldukları ortaya çıkmaktadır. Allah bitkileri fotosentez yeteneğiyle birlikte yaratmıştır.
186 Prof. Dr. Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, Ankara, Meteksan Yayınları, 1984, s.8
187 Hoimar Von Ditfurth, Dinozorların Sessiz Gecesi 2, Alan Yayıncılık, Kasım 1996, İstanbul, Çev: Veysel Atayman, s.60-61