Faşizmin ortadan kaldırılması için, bu ideolojinin sözde bilimsel temeli olan Darwinizm çürütülürken, bir yandan da insanlara sevgi, şefkat, merhamet, tevazu, hoşgörü, adalet gibi temel ahlaki kavramların öğretilmesi ve aşılanması gereklidir. Bu kavramların kaynağı ise Kuran'dır.
Faşizm insanlığa büyük felaketler getirmiş bir ideolojidir. Yalnızca geçtiğimiz asırda milyonlarca insanın ırkları nedeniyle öldürülmesine, işkenceye uğratılmasına ve II. Dünya Savaşı gibi bir trajedinin yaşanmasına sebep olmakla kalmamış, ortaya çıktığı her yerde bir "korku toplumu" meydana getirerek tüm insani değerleri yok etmeye girişmiştir. Günümüzde ise özellikle Ortadoğu, Latin Amerika ve Afrika ülkelerinde yaygın bir rejim olarak, Batı dünyasında ise giderek güçlenen ırkçı eğilimlerle ve neo-Nazi örgütlerle karşımıza çıkmaktadır. Adı tam olarak koyulmasa da aslında dünyanın pek çok ülkesinde perde arkasında yaşanan rejim faşizmdir. Faşist kültür, bir yandan da pek çok ülkede "sokaklara" yayılmakta, şiddetten ve kan dökmekten hoşlanan barbar kitleler meydana getirmektedir. Bu nedenle, tüm dünya için "faşizme karşı bir mücadele" gerekmektedir.
Faşizmi iyi tahlil etmek
Bu ise yalnızca adli ve polisiye yöntemlerle olmaz. Neo-Nazileri takip ederek, suçlarını bulup hapse atarak veya dünyanın şu veya bu ülkesindeki faşist rejimin üstüne bombalar atarak bu ideoloji ortadan kaldırılamaz. Aksine daha da gelişir ve güçlenir.
Faşizmi yenmek için, öncelikle faşizmin ne olduğunu anlamak gerekmektedir. Faşizm asıl olarak bir kültürdür. Bu kültürün temelinde; paganizm, Darwinist "çatışma" kavramı ve Darwinist ırkçılık vardır. Faşizmin ortadan kaldırılması için, asıl olarak bu hurafelerin yok edilmesi zorunludur.
Oysa sistem aksi yönde işlemektedir. Bugün ülkelerindeki faşist çeteler ile mücadele eden, onları takip etmek, yakalamak, tutuklamak, yargılamak ve cezalandırmak için milyonlarca doları terörle mücadeleye ayıran Batılı devletler, bu faşistleri aslında kendi elleriyle imal etmektedirler. Çünkü bu devletler okullarında gençlere Darwinist bir eğitim vermektedirler. Yani hayatın kanlı bir arena, bir savaş alanı olduğunu, ayakta kalabilmek için acımasız olmak ve sürekli çatışmak gerektiğini gençlere öğretmektedirler. Dahası, insanların maymun benzeri canlılardan türemiş bir hayvan türü olduğunu ve bu sözde evrim sürecinde "ileri" ve "geri" ırklar bulunduğunu telkin etmektedirler.
Bu eğitimi almış bir insanın faşist olmaması için hiçbir neden yoktur. Ve nitekim bu nedenle faşizm -gerek örgütlü biçimde, gerekse kültürel düzeyde- hızla yayılmaktadır.
Faşizm hastalığına kökten çözüm İslam Ahlakının yaşanmasıdır
Dolayısıyla Almanya, İngiltere gibi faşist eğiten ve sonra kendi eğittiği faşistlerle mücadele etmek için çırpınan devletler büyük bir çelişki içindedirler. Zehirli yılanları dev çiftliklerde besleyip, sonra bunları insanların arasına atıp, yılanlar insanları öldürmeye başlayınca da, "bunlar neden insanları öldürüyor?" diyerek, tek tek yılanları toplayıp mücadele ettiğini söylemek gibi bir çelişkidir bu. Bir yandan zehirli yılan üretip bir yandan da "iyi takip ve iyi bir yakalama yöntemi ile bunları insanların arasından ayıklayacağız" demek, bir saçmalıktır. Çözüm, yılanların üretildiği çiftliği yok etmektir.
Faşizmin ortadan kaldırılması için, bu ideolojinin sözde bilimsel temeli olan Darwinizm çürütülürken, bir yandan da insanlara sevgi, şefkat, merhamet, tevazu, hoşgörü, adalet gibi temel ahlaki kavramların öğretilmesi ve aşılanması gereklidir. Bu kavramların kaynağı ise Kuran'dır. Faşizmin temeli olan pagan ahlak insanlara savaşı, şiddeti, kan dökmeyi, ırkçılığı telkin ederken, Allah'ın bizler için belirlediği Kuran ahlakı, barış ve huzur dolu bir dünyanın temellerini tesis etmektedir.
Bu ahlakla yoğrulan bir toplum, ne faşizme ne de onun "kızıl" versiyonu olan komünizme taviz vermez. Türkiye bu konuda iyi bir örnektir. Faşist ve komünist ideolojileri ülkemize ihraç etmek için yürütülen çabalar kalıcı bir sonuç vermemiş ve Türkiye her iki totaliter ideolojiden de uzak kalmıştır. Bunun en büyük nedeni, İslam'ın Türk toplumuna kazandırmış olduğu temel ahlaki değerlerdir.
Türkiye, Faşizmin önünün kesilmesinde kilit bir rol oynayabilir
Türkiye, hem bu değerlerin temsilcisi hem de Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısı olarak, önce çevresinde sonra da tüm dünyada faşizmin önünü kesecek bir model oluşturabilir. Türkiye'nin dört bir yanında (örneğin Irak'ta veya Sırbistan'da) faşist yönetimler iktidardadır ve Balkanlar'a ve Ortadoğu'ya daimi bir çatışma, kargaşa ve kaos hakimdir. Faşist vahşetle dolu olan bu coğrafyalara bir zamanlar Osmanlı'nın yaptığı gibi barış ve huzuru yeniden getirmek, ancak faşizme değil de dini değerlere inanan, bu değerlerden aldığı ilhamla politika yapan bir ülke tarafından başarılabilir.
Umulur ki bu gerçekleşecek ve Allah'ın "...yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi?" (Hud Suresi, 116) ayetiyle işaret ettiği liderler, dünyadaki faşist bozgunculuğu 21. yüzyılda bertaraf edeceklerdir.