Doğal seleksiyon ile doğada var olmayan bir canlı türü ortaya çıkamaz, doğal seleksiyon vasıtasıyla sadece canlı türlerindeki sakat ya da zayıf olan bireyler ayıklanır. Sanayi devrimi kelebeklerinin durumu bu konuda iyi bir örnektir. Sanayi devrimi ile birlikte ağaçların renkleri koyulaşmıştır. Dolayısıyla bu ağaçlarda yaşayan kelebeklerden açık renkli olanlar kuşlar için daha kolay görünür hale gelmiş ve sayıları azalmıştır. Koyu renkliler ise sayıca artış göstermişlerdir. Elbette ki bu bir evrim değildir. Yeni bir tür oluşmamış, sadece kelebeklerin nüfus oranı değişmiştir. |
18. ve 19. yüzyıllarda önce İngiltere'de daha sonra da diğer Batı Avrupa ülkeleri ve Amerika'da endüstri alanında büyük bir değişim yaşandı. Özellikle İngiltere'de yaşanan endüstri devrimi sonrasındaki hava kirliliği sebebiyle bir kısım canlı popülasyonlarında renk farklılıkları gözlenmişti. Endüstri melanizmi de buradan yola çıkarak hayvanların daha iyi kamufle olmalarını sağlayan renk değişikliklerini ifade etmektedir.
Evrimciler, hayvanlarda görülen bu renk farklılıklarını "ortam şartlarının ve doğal seleksiyonun neden olduğu evrim" olayı olarak açıklamaya çalışırlar. Gerçekte bu durum, gözlemlerin tamamen yanlış yorumlanmasından kaynaklanmaktadır.
Bu yönlendirilmiş seçime çağımızdaki en çarpıcı örnek, Oxford Üniversitesi'nden FORD ve KETTLEWEL adlı iki araştırmacının gösterdiği koruma renklerinin evrimidir. İngiltere'nin çok sayıda fabrika bacası bulunan bölgelerinde yaşayan bir çeşit kelebeğin diğer bölgelerdekine göre daha koyu renkli olduğunu bulmuşlardır. Bu bölgelerden daha önce toplanan (sanayileşme çağından önce) örneklerin açık renkli olduğu koleksiyonlardan bilinmektedir. Açık olanlar sanayi bölgelerinin dışında ağaçların gövdelerinin dışında bulunan beyaz ve açık renkli likenlerin üzerinde yaşadıkları için çevreye iyi bir uyum yapmışlar ve bunları avlayan kuşların bakışlarından kurtulmuşlardır. Sanayileşmiş bölgelerde, bacalardan çıkan kurum, bu likenleri koyulaştırdığı için beyaz renkli kelebekler belirgin olarak görünmeye başlamışlardır. Buna karşın, koyu renkliler daha iyi uyum yapmışlardır. Kuşlar, beyaz renkli olanları avladıkları için, koyu renkli olanlar yaşam üstünlüğü kazanmaya başlamış ve bunların içerdikleri genotip, popülasyonda artmaya başlamıştır. Bugün İngiltere'de hava kirliliği temizlenmiş olan bölgelerde beyaz formların tekrar başat duruma geçtiği görülmektedir.155
İngiltere'deki endüstri devrimi kelebekleri örneği, doğal seleksiyonla evrimleşmenin en önemli delili olarak gösterilir. Oysa ortada hiçbir şekilde evrimleşme yoktur. Çünkü yeni bir kelebek türü ortaya çıkmamıştır. Üstte soldaki resimde endüstri devrimi öncesi, sağda ise endüstri devrimi sonrası ağaçlar ve üzerindeki kelebekler görülmektedir. |
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, İngiltere'deki endüstri devriminin başlamasından önce yakalanmış bir "siyah" renkli kelebek çeşidinin önceden de bulunmasıdır. Endüstri devriminden yıllarca önce de İngiltere'de bu kelebek türü zaten mevcuttur. Hava kirliliğinin meydana getirdiği değişme daha önce fazla miktarda mevcut beyaz formun düşmanları tarafından görülme ihtimalini artırmıştır. Sonuçta bu formda bir azalma, renkli olanlarda ise artma meydana geldi. (Bkz. Sanayi devrimi kelebekleri)
Açıkça anlaşılmaktadır ki bu değişiklik kelebeğin renginde değil, sayısındadır Bu durum ise hiçbir zaman evrime delil olarak öne sürülemez. Zaten türlerin orijinal olarak yaratılışını savunanlar bunu kabul etmektedirler. Üstelik değişme renk üzerinde (mutasyon) bile olsa, yine evrime delil olarak gösterilemez. Çünkü kelebek yine kelebek olarak kalmakta, başka bir türe dönüşmemektedir. Evrim için gereken şey, bir türün diğer bir türe değiştiğini bilimsel olarak ispat etmektir. Bu ise, bir evrim değil, tam aksine normal bir varyasyondur. Doğal seleksiyon yalnızca çevre değişmeleri sonucunda canlı türlerini yok olmaktan korumaya vesile olan bir mekanizmadır. (bkz. Varyasyon)
Varyasyon ve doğal seleksiyon olayları, Darwin'in düşündüğü tarzda evrimi açıklamamakta, aksine yaratılışın öngördüğü ve işlemekte olan bir korunma prensibine harikulade bir örnek olmaktadır. Diğer bir deyişle, Allah her çeşit canlıyı, varlığını sürdüreceği sistem ile yaratmıştır. Organizmanın genetik sistemi, özelliklerini (belirli sınırlarda) çevredeki değişmelere göre ayarlama fonksiyonuna da sahip olabilmektedir. Aksi takdirde, iklim, besin kaynağı gibi şeylerde küçük bir değişme o canlının sonu olabilir.
Sonuç olarak çevrenin ve iklimin ani değişmesi vb. nedenlerle nesli tükenmiş canlılara rastlamak mümkündür. (Mamutlar, dinozorlar, uçan sürüngenler, dişli kuşlar gibi.) Bu türler çevre şartlarının türün yaratılışında sahip olduğu genetik potansiyel sınırının dışına çıkması üzerine ortama uyamayıp yok olmuşlardır. Fakat bunların bir başka türe dönüştüklerine dair hiçbir bilimsel delil bulunmamaktadır.
155 Prof. Dr. Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, Meteksan Yayınları, Ankara, 1984, s. 644