Dünyada hemen her ülkede halkın çoğunluğu fakirleşmekten şikayet ediyor. Dünya kaynaklarının yok olduğuna, nüfusun arttığına, imkanların kısıtlandığına inanıyor. Bu insanlar, ellerindeki kısıtlı imkanla yaşamak zorunda kalırken hemen her gün daha fazla fakirleşiyorlar. Artık dünyada insanların “açlıktan” ölmesine büyük bir kesim şaşırmıyor bile.
Oysa bilmedikleri bir şey var: Dünyanın yaşlandığı doğru. Fakat dünyanın sahip olduğu tüm kaynaklar, şu anki dünya nüfusunun iki katını beslemeye ve rahat yaşatmaya yeter. Dolayısıyla insanların fakirleşip kaynaklara ulaşamamasındaki sebep kaynakların yokluğu değil, uzun bir zamandır faaliyette olan fakirlik lobisidir.
İngiltere’de Oxford üniversitesi bünyesinde çalışmalar yapan uluslararası sivil toplum kuruluşu OXFAM’ın son raporuna göre dünya üzerindeki 85 kişi, 3.5 milyar kişiden yani dünyanın yarısından daha zengin.1 Dünyanın en fakir 48 ülkesinin GSMH’sı ise dünyanın en zengin 3 kişisinin servetinden daha az. Bir başka deyişle, 3 kişinin tüm serveti ile 48 ülke nüfusu kalkınabiliyor.
Tüm dünya nüfusunun eğitimi için 6 milyar dolara, temel gıdalara ulaşması için ise 13 milyar dolara ihtiyaç var. Bu ihtiyaç herkesin gözlerinin önündeyken, Avrupa’da parfümlere 12 milyar dolar, Avrupa ve ABD’de kedi ve köpek maması için 17 milyar dolar, ABD’de zayıflamak için ise 50 milyar dolardan fazla para harcanıyor. Sadece ABD’de askeri malzemelere harcanan miktar ise 640 milyar dolar.
Bu rakamları vermemizdeki amaç, dünyanın fakirleşmesi için gerçekte hiçbir doğal sebebin bulunmadığını gözler önüne sermek. İnsanlar elbette parfümlere veya köpek mamalarına para harcayabilirler, fakat bu olurken diğer insanların açlıktan veya yokluktan ölmesi için bir sebep yok. Dünya, her insana bol bol yeter.
Fakat organize olarak oluşturulmuş fakirlik lobisi buna izin vermiyor. İnsanlar ve ülkeler fakirleştirilerek bir sömürü sistemi hayata geçirilmiş durumda. Sahipleri hiçbir zaman bilinmemiş ve 102 yıllık ömründe hükümet tarafından hiç denetlenememiş olan Amerikan Merkez Bankası (FED) sadece sanal para kullanarak tüm dünya ekonomilerini tekeline almış konumda. Savaşlar, bu lobinin de merkez bankalarının da en önemli geçim kaynaklarından. Son on yılda, ABD’de endüstriyel olmayan üretim yaklaşık %19 oranında gerilemişken, askeri üretim anlamında %123 oranında bir gelişmenin olması oldukça dikkat çekici. Aynı değerlendirmede üzerinde durulan bir başka husus ise, askeri ekonomilerin diğer ekonomilerden üç kat daha büyük olduğu.2
Dünyanın %99’una maddi anlamda dünyanın sadece %1’ü hükmediyor konumundadır.3 Dünya kaynakları sadece bu %1’lik kesimin elinde dolaşıp durmakta, bu olurken insanlar gitgide yoksullaşmakta, açlıktan ölmekte, BM, “para kaynağı bulamıyoruz” diyerek mültecilere yiyecek yardımını kesmektedir.
Ülkelerde bulunan halklar fakirleştirilirken bir de fakirleştirilmesi gereken ülkeler kategorisi vardır. Bu ülkelerin en önemli özelliği sahip oldukları kaynaklarla dikkat çekmeleridir. Nüfusunun %36’sı yoksulluk sınırının altında yaşayan, binlerce çocuk işçi çalıştırmak zorunda kalan Afganistan, Ortadoğu’da en büyük katliamların yaşandığı Irak, soykırımla yüzleşen Myanmar ve tüm Afrika, sahip olduğu zengin kaynaklara rağmen savaş ve kıtlıktan asla kurtulamıyor. Bunlar arasında Afrika, eski sömürgecilerin hala tekelinde hareket etmek zorunda. Çünkü uranyum, petrol, elmas, doğalgaz gibi değerli yeraltı zenginliklerine rağmen, bunları işleyecek sanayiye ve bunları ulaştıracak bir ulaşım ağına sahip olmasına hiçbir zaman izin verilmedi. Sanayi ve ulaşım gücüne sahip ülkeler kaynakları bu ülkeler adına değil, kendi adlarına işletip kullanıyorlar. Bu ülkelerden savaş ve kıtlığın hiçbir zaman eksilmemesi ise hiç de sürpriz değil.
Fakirlik lobisinin dünya çapındaki bu faaliyeti, gelişmiş ülkeleri de artık rahat bırakmıyor. Fransa’da evsizlerin sayısı %50 oranında artarken, 3.6 milyon insanın kalacak düzenli bir evi yok. Londra’nın arka sokaklarında açlık kol gezerken, ABD’de evsiz çocukların oranının 2.5 milyona ulaştığı belirtiliyor.
Felaketlerin en korkunçlarıyla karşılaştığımız, nefreti en güçlü şekilde gördüğümüz ve insanın değerinin neredeyse tümüyle unutulduğu özel bir dönemdeyiz. Dünyanın son zamanlarına doğru yaklaşırken, iyilerle kötülerin mücadelesini daima göreceğiz. Kötüler gerçekten kötü olacak, iyilerin ise zorlu bir mücadelenin içinde çabaları çok değerli olacak.
Kuran’daki İslam, ekonomideki dengesizlikleri, fakir-zengin uçurumunu, sömürü mekanizmalarını ve her türlü adaletsizliği ortadan kaldıran müthiş adil bir sistemi tarif eder. Müslümanların ise, bu adil sistemi uygulamaya ve bununla dünyayı kurtarmaya güçleri vardır. Fakat bunun için, birlikte hareket etmeleri gerekir. Bu birlikteliği sağlamak için ise, gerçekten dünyadaki adaletsizliği giderme ve mazlumları kurtarma azminde olmak şarttır. Sadece kendi menfaatini düşünen bir sistemin, tüm dünyaya getirdiği gibi Müslümanlara da zorluk ve zulüm getirdiği aşikardır.
Müslümanlar, kendi menfaatlerini, kendi rahatlarını düşünen benzer bir sömürü sisteminin parçası olmaktan çekinmelidirler. Halkın geneline yönelik bir kurtarıcı gibi davranmak zorundadırlar. Sömürü sisteminin ağına düşüp kendi çıkarını korumaya çalışan, “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” diyerek kenara çekilen bir zihniyetten haya etmelidirler. Bu eşitsizliğe ve sömürü lobisine dikkat çekerek, Kuran’daki adil sistemi tanıtıp güçlendirmekle yükümlüdürler. Herkesin kan ağladığı fakat buna rağmen sömürüldüğü bu korkunç sistemi bertaraf edecek bir çözümü gerçekleştirebilirler. Hz. Süleyman (as)’ın fakirlik lobisini yok ederek dünyaya sunduğu refahın yüzyılımızda öncüsü olabilirler. Fakat önce, dünyaya sadece rahat etmek için değil, imtihan olmak için geldiklerini hatırlamalılar. Zavallı konumdaki tüm insanlar Müslümanların sorumluluğu altındadır (Kuran, 4/75). Hak yolda, birlikte hareket etmeye niyet edenlere ise Allah daima yolunu açar.
1. http://www.theguardian.com/business/2014/jan/20/oxfam-85-richest-people-half-of-the-world
2. http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_countries_by_military_expenditures
3. http://www.washingtonsblog.com/2012/02/debunking-the-myth-that-war-is-good-for-the-economy-once-and-for-all.html
4. http://thesource.com/2015/01/19/by-2016-the-richest-1-will-own-more-than-half-of-the-worlds-wealth/
Adnan Oktar'ın Arab News'de yayınlanan makalesi: