Darwin’in doğumunun 200. yıldönümünde, Nature dergisi, Darwin’in köhne teorisini tekrar gündeme getirebilme ve yüzyılımızda yerle bir olmuş bu teoriyi yeniden canlandırabilme ümidiyle bir yazı yayınladı. Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisi, Nature’de çıkan bu haberi, "Darwin’i Doğrulayan On Beş Kanıt" başlığı altında verdi. Amacı ise Darwinist Nature dergisi ile aynıydı. Yıkılmış, yerle bir olmuş, dünya nüfusunun %80’i tarafından reddedilmiş olan evrim teorisini yeniden eski ününe kavuşturabilmek...
Fakat Darwinistler her ne kadar çaba gösterseler de gerçek değişmeyecektir, Darwinizm çürüyüp yok olmuştur. Dünyada gerçek anlamda evrİmİ savunan tek bİr kİşİ bİle KALMAMIŞTIR.
Darwİnİstlerİn YILLARDIR SAKLADIKLARI 100 milyon fosİl ortaya ÇIKARILMIŞTIR. Ve görülmüştür ki, tek bİr tane bİle ara fosİl yok! Darwinizm savunucuları bir anda Darwin’in 150 yıl önceki kehanetinin gerçekleştiğini anlamışlardır. Çünkü Darwin, 150 yıl önce Türlerin Kökeni kitabında şu tespitte bulunmuştur:
Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde?
Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz... Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır. (Charles Darwin, The Origin of Species, s. 172, 280)
Darwin’in söylediği doğrulanmış, yeraltından bİr tane bİle ara fosİl çIkmamIştIr. Ve bu gerçek başlıbaşına Darwİnİzm’İ yerle bİr etmİştİr.
Ardından canlılardaki moleküler yapıların olağanüstü kompleksliği tüm detaylarıyla ortaya çıkmış, bir proteinin tesadüfen meydana gelmesinin imkansız olduğu anlaşılmış, tek bir DNA sarmalının 1 milyon sayfalık bir ansiklopediye eşdeğer bilgi barındırdığı tespit edilmiştir. Yani Darwinistlerin yaşamın kökeni konusuna da, türlerin kökeni konusuna da hiçbir açıklama ve delil getiremedikleri ortaya çıkmıştır.
Darwinist aldatmaca artık tüm dünya tarafından bilinmektedir. Ve Darwinistler de bunun farkındadırlar. Son olarak Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisi’nde yer alan tipik evrim propagandası da, dikkatlice bakıldığında Darwin’in evrim teorisinin yıkımını ilan etmek dışında bir amaca hizmet edememektedir. İşte bu nedenle söz konusu dergide belirtilen iddiaları, Darwin’İ yIkan 15 İddİa başlığı altında incelemek yerinde olacaktır:
1. Balinaların Karada Yaşayan Atası Aldatmacası:
Balinaların hayali atası konusu, Darwinistler için büyük bir utanç vesilesidir. Çağımız Darwinistleri, Darwin’in “deniz kıyısında balık avlayan ayılar zamanla balina oldu” izahını örtbas edebilmek, bu utancı ortadan kaldırabilmek için uzun zaman uğraşmışlardır. Fakat bu masala onların getirdiği öneriler de Darwin’inkinden pek farklı olmamıştır. Darwinistler çaresizlikten, rakun büyüklüğündeki bir canlının kulak ve diş yapısını bu imkansız ve hayali geçişe delil sunmaya çalışmaktadırlar. Oysa bu, klasik Darwinist taktiktir. Darwinistler canlıların anatomik benzerliklerini öne sürerek, birbiriyle hiçbir alakası olmayan bir kara canlısı ile deniz memelisini birbirine akraba göstermeye çalışmışlardır. Ancak bu iddia için asıl göstermeleri gereken deliller, yani bu hayali geçişi kanıtlayacak olan ara fosiller konusuna değinmemişlerdir bile. Değinemezler, çünkü diğer iddialarında olduğu gibi Darwinistlerin bu iddiaları da büyük bir yalandır ve bunu kanıtlayan tek bİr tane bİle ara fosİl bulunmamaktadIr.
2. Sudan Karaya Geçiş Aldatmacası:
Yıllar boyunca Darwinistler, sudan karaya hayali geçiş hikayelerine ünlü bir balık fosilini örnek gösterdiler. Coelacanth, sudan karaya geçişin sözde mükemmel örneği olarak en ünlü ara fosil ünvanıyla insanlara sunuldu. Darwinist masala göre, bu canlının ayaklara dönüşmüş yüzgeçleri ve gelişmekte olan bir akciğeri vardı. Fakat 1938 yılında Coelacanth, günümüz denizlerinde canlI olarak ele GEÇİRİLDİ. Darwinistler artık Coelacanth hakkında yalan söyleyemiyorlardı. Örneğin Darwinistlerin yıllarca canlının ilkel akciğerleri olarak gösterdikleri yapılar yalnızca birer yağ kesesİydİ. İlkel bacaklar olarak propagandasını yapmış oldukları yapılar ise canlıya ait mükemmel yüzgeçlerdİ. Denizden karaya adım atmak üzere olduğu iddia edilen bu canlı, aslında sığ sulara çıktığı anda bile hemen ölen, ancak 180 m derinlikte yaşayabilen bir dip balIğIydI ve günümüz denizlerinde 300’den fazla kez canlI olarak bulunmuştu.
Darwinistlerin Tiktaalik üzerinde yaptıkları spekülasyonlar da Coelacanth hakkında yapılanlardan farklı değildir. Mozaik yapıya sahip (çeşitli canlıların mükemmel ve farklı yapılarını barındıran kompleks) bir canlı olan Tiktaalik, iyi korunmuş fosilleriyle son derece kompleks bir canlıdır. Canlıya ait özelliklerin hiçbiri ara form özelliği göstermemektedir. Her biri, mozaik canlılarda bulunduğu şekilde (günümüzde Platypus gibi) tam gelişmiş, muhteşem yapılardır. Darwinistlerin bu canlıyı spekülasyon malzemesi yapmalarının tek nedeni, soyu tükenmiş mozaik bir canlının fosilini, kendi önyargılarına göre yorumluyor olmalarından kaynaklanmaktadır. Tıpkı Coelacanth örneğinde olduğu gibi.
Sudan karaya geçiş hikayesinde tek bir tane bile ara form olmadığı gibi, sudan karaya geçişin anatomik ve fizyolojik olarak imkansızlığı da bu konudaki iddiaları baştan yerle bir etmektedir.
3. Tüylerin Evrimleştiği Aldatmacası:
Darwinistler, karadan havaya geçiş masalını savunurlarken önemli bir gerçeği ihmal ederler. Yıllarca sakladıkları 100 milyon fosil artık deşifre olmuştur ve bunların arasında Archaeopteryx döneminde yaşamış olan mükemmel uçucu kuşlar bulunmaktadır. 125 milyon yıllık LIAONINGORNIS fosilini ve 120 milyon yıllık CONFUCIUSORNIS fosilini insanlar kendi elleriyle incelemişlerdir. İşte bu nedenle “Archaeopteryx ara fosildi”, “Sonradan bulunan Epidexipteryx kuşların atasıydı” gibi aldatmacalara artık gülüp geçmektedirler.
Archaeopteryx ile ilgili iddialar uzun zaman önce çürütülmüştür. Bu canlının mükemmel şekilde uçucu bir kuş olduğu anlaşılmış, diş ve pençelerinin günümüzde yaşayan başka kuşlarda da bulunan tipik bir yapı olduğu ortaya çıkmıştır.
4. Dişlerin Evrimi Aldatmacası:
Nature dergisinin ve onun takipçisi olan Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinin dişlerin evrimleştiği iddiasını ortaya atabilmesi ve bunun için de farelerin azı dişleri üzerinde yapılmış bir çalışmayı örnek gösterebilmesi hayret vericidir. Her canlının kendisine ait özel bir anatomisi vardır. Dolayısıyla her canlının sahip olduğu anatomik yapılar birbirinden farklıdır. Farelerin gen diziliminin, diğer kemirgenlerden farklı olması da son derece doğaldır. Bu durum, evrimleştiklerini değil, söz konusu canlıların bulundukları ortama ve yaşam koşullarına göre özel olarak yaratıldıklarını gösteren bir delildir. Her canlı, Allah’ın dilemesiyle en mükemmel donanımlara ve yapılara sahip olmuştur. Darwinistlerin bunu evrime delil olarak sunabilmeleri için bu yapıların hayali gelişimini ortaya koyan ara fosilleri göstermeleri gerekmektedir. Fakat tek bir tane bile ara fosil yoktur. Dolayısıyla bu iddia da Darwinist demagojiden ibarettir.
5. Omurgalı İskeletinin Evrimleştiği Aldatmacası:
Yazıda yer alan açıklama aynen şu şekildedir: "Varlığı sadece embriyolarda bilinen nöral krest, omurgalıların niçin farklı kafa ve yüz yapısına sahip olduklarını açıklamakta. Fakat nöral krestin evrimsel geçmişini fosil kayıtlarıyla göstermek embriyonik verilerin eksikliği yüzünden olanaksız gibidir."
Yazıda açıkça itiraf edilen ve fosil kayıtlarında delili bulunmayan bir şeyin nasıl olup da hayali evrime delil gösterilebildiği anlaşılmazdır. İnsan embriyosundaki nöral crest muhteşem bir yapıdır. Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisi, burada söz konusu yapının mükemmelliğini anlatmakla yetinmiş ve üstelik bunun hayali evrimsel izlerinin fosil kayıtlarında bulunamayacağını da belirtmek zorunda kalmıştır. Bu, açıkça, evrimin gerçekleşmediğinin ve canlıların mükemmel yapılarla yoktan yaratıldıklarının itirafıdır.
Doğada her zaman bir tür, türdeşi ile çiftleşir. Ve türdeşinde çevresel faktörlerle meydana gelen ve genlerinde var olan çeşitli özellikler, sonraki nesillerde baskın hale gelebilir. Tıpkı uzun boylu bir insan ile kısa boylu bir insanın çocuklarında uzun boyun baskın gelebilmesi gibi. Ancak sonraki nesillerde meydana gelen bu değişim, canlıyı farklı bir türe dönüştüremez. Darwin’in ispinozlarının gagaları uzamış veya kısalmıştır, fakat bu canlılar başka canlı halini almamışlardır. Tavuğa veya yarasaya dönüşmemişlerdir. Buradaki örnekte de dikenli balıklar birbirleriyle çiftleşerek yeni bir tür meydana getirmemişlerdir. Dikenli balıklar yine dikenli balıktır, kendi genlerinde meydana gelen özellikler dışında yeni bir özellik hiçbir şekilde kazanmamışlardır. Ve Darwinistler her ne kadar varyasyonları kullanarak insanları aldatmaya çalışsalar da, bu durum kesin olarak evrim teorisinin delili değildir.
Doğal ayıklanma, Darwin döneminden beri Darwinistlerin en gözde sözde evrimleştirme mekanizması olarak tanıtılmaktadır. Oysa bu büyük bir yalandır. Bir canlının çevresel etkenler nedeniyle genlerinde mevcut olan bilgiler dahilinde anatomisinde çeşitli değişimler meydana gelebilir. Fakat bu değişiklikler canlıyı hiçbir zaman başka bir canlıya dönüştürmeyecektir. Ona yeni bir organ ve yapı eklemeyecektir. Dolayısıyla kertenkelelerin çevresel etmenler nedeniyle kuyruklarının kısalması da evrime bir delil değildir.
Birlikte evrimleşme Darwinistlerin kullandıkları aldatma yöntemlerinden bir diğeridir. Söz konusu yazıda da aynı yöntem izlenerek bakteriler ve konakçılarının sözde evrimleşmelerine dair bir senaryo oluşturulmuştur. Fakat ilginçtir ki, 3.6 milyar yıl önce bile var olan bakteriler günümüzde hala bakteri, onların konakçıları da günümüzde hala aynı konakçılardır. Bu sözde evrim içinde her nedense söz konusu canlılar üzerinde bir değişiklik olmamış, bir evrimleşme meydana gelmemiştir. Gelişip balığa, bir memeliye, hatta Darwinist iddialara göre bir insana dönüşmesi gereken bu tek hücreliler, bakteri olarak varlıklarını 3.5 milyar yıl önceki halleriyle devam ettirmektedirler. Çünkü bu canlılar da tüm diğer canlılar gibi Allah’ın müstakil yarattığı, yoktan var ettiği canlılardır. 3.5 milyar yıl önce yoktan yaratıldıkları gibi, bugün de aynı görünümleriyle yoktan yaratılmaktadırlar.
9. Evrimsel Farklılaşma Aldatmacası:
Darwinistlerin çeşitli isimlerle, farklı örneklerle evrime delil olarak sunmak istedikleri konu hep aynıdır: Varyasyonlar. Darwinistler, türlerin kendi içinde çeşitlenmelerini evirip çevirip bir türleşme örneği gibi sunmaya çalışırlar. Oysa bu bir yalandır. Yazıda konu edilen Baştankara kuşlarının, aynı koruluğun farklı bölgelerinde farklı yapısal özelliklere sahip olmaları da yine evrim teorisine bir fayda sağlamamaktadır. Evrime delil olabilmesi için söz konusu kuşlarda kol veya yüzgeç gibi bu canlılara ait olmayan yeni yapıların ortaya çıkması gerekir ki, böyle bir şey olması mümkün değildir. Bu canlılar kendi genlerindeki bilgiler dahilinde değişime uğrarlar, nitekim yazıda verilen örnekte de bu şekilde olmuştur. Dolayısıyla canlıların aynı gen yapıları içinde, bazı genlerinin baskın çıkması tür içinde çeşitlenmeden öte bir şey değildir ve evrime hiçbir fayda sağlamaz.
10. Doğal Ayıklanmayla Hayatta Kalan Lepisteslerin Evrimleştikleri Aldatmacası:
Yazıda konu edilen Lepisteslerin bazılarının farklı renkleri nedeniyle doğal ayıklanmaya uğrayarak hayatta kalmaları da evrimin bir kanıtı değildir. Bir canlının doğal ayıklanma yöntemiyle hayatta kalması, o canlıyı hiçbir şekilde evrimleştirmemektedir. Dolayısıyla farklı renklerdeki lepisteslerin zaman içinde elenmesi bu canlılara yeni bir özellik eklememiştir. Canlıların farklı fiziksel özelliklerinden dolayı elenmeleri, farklı renkteki lepisteslerin çoğalmasından ve diğerlerinin azalmasından başka bir sonuç vermeyecektir. Milyonlarca yıl geçse de bu böyle olacaktır. Doğal ayıklanmanın bir evrim mekanizması olduğu iddiası tümüyle bir aldatmacadır.
11. Yaratılış Delillerini Evrime Delil Olarak Sunma Aldatmacası:
Darwinistlerin bir yöntemi vardır: Canlılardaki muhteşem özellikleri bir bir anlatır sonra bunun hayali evrimin sözde mucizesi olduğunu iddia ederler. Murana yılanbalığının muazzam avlanma özelliklerinin anlatıldığı bu maddede de yine aynı yöntem izlenmiştir. Canlının mükemmel anatomik yapısı, ince bedenine uygun, kusursuz avlanma sistemi anlatılmış ve bu özellikleri, delilsiz ve gerekçesiz olarak, anlaşılmaz şekilde, hayali evrime bağlanmıştır. Oysa bu kusursuz yapı, canlının söz konusu özelliklerle yoktan yaratılmış olduğunu kanıtlamaktadır. Üstelik balığın bu üstün niteliklerle yoktan yaratıldığı ve milyonlarca yıl boyunca değişmediğini gösteren fosil kayıtları mevcuttur. 95 milyon yıllık yılanbalığı fosilleri, tüm evrimci iddiaları yerle bir eder. Bu açık kanıtın üzerine Darwinistlerin kanıttan yoksun demagojik açıklamaları yalnızca onları küçük düşürmektedir.
12. İspinoz Gagalarındaki Varyasyonu Darwin’den Beri Evrime Delil Gösterme Aldatmacası:
İspinoz gagaları aynı tür içinde değişik şekillerde olabilir. Bu durum başka canlılarda da söz konusu olabilir. Ancak burada önemli olan –daha önce de belirttiğimiz gibi– tür içindeki bu değişikliklerin genlerde zaten var olmasıdır. Bu canlılar, yaratıldıkları andan itibaren bu bilgiyle var olmuşlardır. Onlardaki gaga farklılıkları, sonradan genlerine eklenmiş bir bilgi sonucunda gerçekleşmemiştir. Nitekim ispinozlar, genlerinde var olan farklılıklar oranında varyasyona uğrayacaklardır. Gagaların, ispinozların genlerinde var olmayan farklı bir şekli alması veya başka bir organa dönüşmesi kesin olarak mümkün değildir.
Darwinistlerin türleşme olarak vermiş oldukları tüm örnekler birer aldatmacadır. İspinozların hiçbiri kartala veya bir memeli olan yarasaya dönüşmemiştir. Hiçbirinin gagaları bir kara memelisinin burnuna dönüşmemiştir. Bu canlılar evrimsel hiçbir değişim geçirmemişlerdir. Gagalardaki farklılıkların genlere eklenen bilgi olduğu iddiası bir yalandır. Canlıların genlerine tesadüfi süreçlerle yeni bir bilgi eklenip bunun canlıya fayda sağlayacak yepyeni bir organa dönüşmesi iddiası şimdiye kadar hiçbir şekilde gerçekleşmemiştir ve gerçekleşmesi de imkansızdır.
Evrimciler türler içindeki çeşitliliği, yani varyasyonu "mikro evrim", yeni türlerin oluşması varsayımını ise "makro evrim" dedikleri hayali süreçlerle adlandırırlar. Oysa bu bir yalandır.
1) Canlılarda mikroevrim denen hayali süreç gerçekleşmemiştir. Darwinistlerin mikroevrim iddiasına kanıt göstermeye çalıştıkları tüm örnekler, türler içinde gerçekleşen varyasyonlardır. Varyasyonlar ise evrim değildir. Bir böceğin ilaca direnç göstermesi, ispinoz gagalarının farklı şekiller alması, farklı kıtalarda yaşayan ineklerin az tüylü veya çok tüylü olması bu canlıların genlerinde yaratılmış olan mükemmel sistemlerin sonucudur. Bu canlılar yoktan bir özellik elde etmemiş, evrimleşmemişlerdir.
2) Canlılarda makroevrim denen hayali süreç de hiçbir şekilde gerçekleşmemiştir. Darwinistler, makroevrime kanıt teşkil eden fosiller bulunduğunu iddia ederek yalan söylerler. Ellerinde tek bir tane bile ara fosil yoktur. Darwinistlere göre, yeryüzünde bu iddiayı kanıtlayacak milyarlarca, hatta trilyonlarca fosil kanıt olması gerekmektedir. Ancak yer altından 100 milyon fosil çıkarılmıştır, bunların her biri tek tek incelenmiştir ve BUNLARIN TEK BİR TANESİ BİLE ARA FOSİL DEĞİLDİR. Darwinistlerin, makroevrime dair kanıtları genlerin yapısında görebildiğimiz iddiası ise ikinci büyük yalandır. Zaten Darwinistler bu sahte iddiaya delil gösteremeyecekleri için “evrimin genler üzerinde büyük etkileri olabilir” şeklinde son derece politik ve demagojik bir ifadeyle buna açıklama sunmaya çalışırlar.
Genler canlılarda yaratıldıkları andan itibaren mükemmel bir nitelik, kusursuzluk ve işleyiş içinde olan, olağanüstü derecede kompleks ve muhteşem yapılardır. Bu yapıların en küçük parçası olan tek bir DNA bile Darwinistler için büyük bir meydan okumadır. Darwinizm, hem moleküler düzeyde hem de paleontoloji alanında tam anlamıyla çökmüş bir teoridir.
14. Zehir Dirençliliğinin Evrime Delil Olduğu Aldatmacası
Canlılar muhteşem özelliklerle birlikte yaratılmışlardır. Bedenlerindeki yapılar ve bu yapılar dahilinde gerçekleşen akıl göz kamaştırıcıdır. Darwinistler ise, genellikle bu muhteşem yapıları alır ve evrim masallarına dahil ederler. Fakat bunu yaparken söz konusu hayali evrimleşmeye delil sunabildikleri tek bİr moleküler bulgu veya tek bİr fosİl KALINTISI BULUNMAMAKTADIR.
Bu maddede örneği verilen deniz tarakları, saksitoksin isimli zehire karşı bağışık yapıları ile bir yaratılış harikasıdırlar. Darwinistlerin, bu olağanüstü sisteme, canlının nasıl sahip olduğuna dair hiçbir açıklamaları yoktur, olması da mümkün değildir. Çünkü bu yapı, canlılara ait tüm diğer yapılar gibi, olağanüstü kompleksliktedir ve evrim teorisini çürütmektedir. Aynı türdeki bir başka canlının zehirsiz bölgede yaşadığı için, bu bağışıklık sisteminden yoksun olması da bir mucizedir. Yüce Allah bu canlıları yaşadıkları ortamlara en uygun şekilde var etmiştir. Darwinistlerin bunu Darwinizm aldatmacasına delil olarak sunabilmeleri için, söz konusu sahte evrim süreçlerinin nasıl geliştiğini, bunun delillerinin neler olduğunu göstermeleri gerekmektedir.
“Deniz tarakları farklı ortamlarda farklı özellikler barındırırlar, bu da evrimle olmuştur” açıklaması ancak ilkokul düzeyindeki çocukları aldatmak içindir. Fakat günümüzde artık ilkokul çocukları da bu yalana kanmamaktadırlar.
15. Evrimsel Direnç Senaryolarıyla Evrim Telkini Vermeye Çalışma Aldatmacası
Evrim teorisi sahte bir teori olduğundan, Darwinistler propagandaları için sürekli olarak taktik geliştirme ihtiyacı duyarlar. Moleküler buluşlar daima evrim teorisini alteder. Fakat Darwinistler evrimin bir aldatmaca olduğunu itiraf edeceklerine, teorilerini yeni buluşlara göre uyarlamaya çalışırlar. Fosil bulguları her zaman evrime karşı deliller sunar. Fakat bu gerçek karşısında pes etmeleri gerekirken, Darwinistler, ara fosil yokluğunu tevil etmeye çalışırlar. Görüldüğü gibi Darwinistlerin yaptıkları şey, açık deliller göstermek değil, evrimi çökerten bulgular karşısında sürekli taktik geliştirmektir. Darwinizm, delil bulma ve delil sunma üzerine değil, taktik geliştirme ve demagoji yapma üzerine kuruludur. Demagoji, Darwinistler için bir zorunluluktur, çünkü TEORİ DELİLDEN YOKSUNDUR.
CBT’deki yazının 15. maddesinde yine bir taktik geliştirilmiş ve hayret verici şekilde evrimi çürüten fosiller evrime delil olarak sunulmaya çalışılmıştır. Yeryüzünde milyonlarca yaşayan fosil bulunmaktadır. Bu fosil kayıtlarında bulunan timsahlar, geyikler, ayılar, kuşlar, sürüngenler, balıklar, böcekler kısacası tüm canlılar milyonlarca sene önce yaratıldıkları şekilleri, görünümleri, anatomileri ile bugün yeryüzünde yaşamaktadırlar. Allah, onları milyonlarca yıl önceki görünümleriyle olağanüstü bir mucize olarak, muhafaza etmiştir. Öyle ki yaşayan fosiller gerçeği, hiçbir Darwinist’in tevil edebileceği gibi değildir.
İşte bu nedenle Darwinistler, yaşayan fosillerin varlığını kabul eder, ancak bu defa bunların ortaya çıkışını kendilerine göre tevil etmeye çalışırlar. Canlıların milyonlarca yıl boyunca değişmeden kalabildikleri, fakat sözde ani değişmeler gösterdikleri iddiası (Sıçramalı evrim) bunun en bilinenidir. “Fosil kayıtlarını evrime nasıl uyarlarız?” mantığının sonucu olan bu büyük aldatmaca, Darwinistler açısından fosillerin evrimi reddetmesi ile ortaya atılmış bir zorunluluktur. Canlılar gerçekten de milyonlarca yıl boyunca değişmeden kalmışlardır, fakat Darwinistlerin var olduğu iddia ettikleri ani değişiklikler yalandır. Fosil kayıtlarında bu sözde büyük değişimlerin izlerinden eser yoktur. Bunlar test edilememekte, gözlemlenememekte, açıklanamamaktadır. Yeryüzünde, yer altında hiçbir yerde bu hayali büyük değişimlerin izleri bulunmamaktadır. Canlıları Allah, milyonlarca yıl önce de bugünkü görünümleri ile yoktan yaratmıştır. Ani değişim iddiası, evrim teorisinin kendisi gibi çok büyük bir yalandır.
Görüldüğü gibi evrime delil olarak sunulmaya çalışılan bu 15 madde, aslında evrim teorisinin çöküşünü ilan eder niteliktedir. Zaten bu tip yazılar, son saatlerinde ölmüş bir teoriyi biraz daha canlı tutabilme amacıyla gündeme getirilirler. Yoksa şu anda tüm dünyada, Darwinistler de dahil olmak üzere tüm insanlar, Darwinizm’in çökmüş olduğunun farkındadırlar. Darwin’in kehaneti gerçekleşmiştir. Fosil kayıtları evrim teorisini yok etmiştir. Dünya artık bu gerçeği öğrenmiştir. Darwinizm iddiasını canlı tutabilmek için ara fosil gerekir. Ama ara fosil diye bir şey yoktur. Şu durumda Darwinist demagoji zaman kaybından ve Darwinistleri komik duruma düşürmekten başka bir amaca hizmet etmemektedir. Nature ve Cumhriyet Bilim Teknik Dergilerine bu gerçeği artık kabullenmelerini tavsiye ediyoruz.