Ayette bildirildiği üzere üstün din ahlakı bir müminin tüm hayatına hakimdir. İman eden bir insan, tüm yaşamını Kuran ayetlerine göre düzenler. Düzenli olarak okuduğu ve düşündüğü ayetleri, günlük hayatında uygulamaya gayret eder. Sabah uyandığı andan gece tekrar uykuya daldığı ana kadar yaptığı her işte Kuran ahlakına göre düşünmeye, konuşmaya ve hareket etmeye özen gösterir.
Ancak din ahlakı hakkında bilgi eksikliği olan kimi insanlar din ahlakının, sadece belirli vakitler ve ibadetlerle sınırlı olduğunu zanneder; hayatı büyük bir yanılgıyla "ibadet zamanları ve diğer zamanlar" şeklinde iki bölüme ayırırlar. Allah'ı ve ahireti, sadece namaz kılacakları, oruç tutacakları, sadaka verecekleri ya da hacca gidecekleri zaman hatırlarlar. (Yüce Allah'ı tenzih ederiz.) Günün ve yılın diğer zamanlarında ise dünya işlerinin karmaşasına kapılıp giderler. Dünya hayatı onlar için "dertlerle dolu bir koşuşturmaca"dır. Bu insanların Kuran ahlakından uzak, kendilerine özgü hayatları, amaçları, ahlak anlayışları, dünya görüşleri ve değer yargıları vardır. Açıktır ki bu kişiler, Kuran ahlakının gerçekte ne anlama geldiğinden ve bu üstün ahlakın nasıl yaşanması gerektiğinden habersizdirler.
Kuran ahlakını kendisine rehber edinen bir kişi ise, elbette bu anlayış içindeki insanlardan çok farklı bir hayat sürdürür. Allah'ın yarattığı kadere tabi olduğunu unutmadan, O'na teslim olup güvenerek yaşar. Hiçbir zaman sıkıntı, huzursuzluk, korku, endişe, ümitsizlik, karamsarlık hissetmez, bir zorluk karşısında paniğe kapılmaz.
Karşılaştığı her olaya mutlaka Allah'ın tavsiye ettiği ve beğendiği şekilde karşılık verir. Her sözü, her kararı, her tavrı Kuran ahlakını yaşadığının bir göstergesidir. Ayette bildirildiği üzere her an Kuran ahlakını yaşamakla sorumlu olduğunun bilincindedir. Bu nedenle de yapmakla yükümlü olduğu işlerle en dikkatli ve en titiz şekilde ilgilenirken, aynı zamanda Allah'ın razı olacağı umulan şekilde hareket etmeye gayret eder.