Geçtiğimiz günlerde Sabancı Üniversitesi tarafından evrim teorisi konulu bir konferans düzenlendi. Konferansta, beklenildiği gibi klasik evrimci argümanlar tekrarlandı, ve özellikle son yıllarda bilimin evrim teorisine getirdiği eleştirilere bir tek cevap dahi verilmedi.
18 Mayıs 2000 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde ise "Darwin Zamanın Sınavını Geçti" başlıklı haberde, bu konferansta konuşmacı olarak yer alan Harvard Üniversitesi öğretim üyesi Andrew Berry’nin konuşmasının bazı bölümlerine yer verildi. Evrimcilerin içiboş ama dışı süslü cümlelerine iyi bir örnek teşkil eden sözkonusu konuşmada yer alan evrimci iddialarla ilgili bilimsel gerçeklerin duyurulmasında fayda görmekteyiz.
1- Modern Bilim Darwin"in İddialarını Geçersiz Kılmıştır
Cumhuriyet gazetesindeki yazıda Andrew Berry’nin şu sözlerine yer verilmiş ve hatta bu sözler yazının başlığını oluşturmuştur: "Darwin’in 1859’da söyledikleri, zamanın sınavını geçmiş bilgilerdir." Berry, konuşmasının devamında ise evrimin bir gerçek olup yaşandığını ve kanıtların da bunu gösterdiğini söylemiştir.
Şu bir gerçektir ki, evrimcilerin her konuşmalarında ve her yazılarında evrimin bilimsel bir gerçek olduğunu savunan iddialı ve kesin cümlelerine bolca rastlamak mümkündür. Ancak evrimcilerin konuşmalarında ve yazılarında eksik olan, var oldukları iddia edilen somut delillerdir. Evrimciler bu konuda çok sıkıştıklarında, bilimsel buluşlar ve gelişmeler ile geçersizlikleri defalarca ispatlanmış olan sözde delillerini öne sürerler. Oysa evrimin bilimsel olarak geçerliliği ispatlanmış bir teori olarak kabul edilebilmesi için, aynı yerçekimi kanunu veya suyun kaldırma kuvveti gibi, bilim tarafından kesin delil ve bilgilerle açıklanabilmesi gerekmektedir.
Ancak, Berry’nin iddiasının tamamen aksine, Darwin’in 1859 yılında ortaya attığı iddiaların hiçbiri bilim tarafından ispatlanamamıştır. Aksine, modern bilim Darwin’in iddialarının kesinlikle yanlış olduğunu defalarca ortaya koymuştur.
2- Darwin"in "Doğal Seleksiyonla Evrim" İddiasının Geçersizliği Anlaşılmıştır
Berry’nin değindiği konulardan biri doğal seçilimdir. Darwin türlerin doğal seçilim ile birbirlerinden türediklerini ve geliştiklerini iddia etmiştir. Oysa bilimsel bulgular, doğal seçilimin asla bir türün başka bir türe gelişimini sağlayamayacağını ispatlamaktadır. Doğal seçilim sonucunda hiçbir zaman bir canlı başka bir canlı türüne dönüşmez ve yeni bir genetik bilgi dolayısıyla yeni bir özellik veya organ ortaya çıkmaz. (Detaylı bilgi için bkz. Evrim Aldatmacası, Harun Yahya) Günümüzün en ünlü evrimcilerinden Stephen Jay Gould Darwinizm"in bu büyük yanılgısı için şöyle der:
"Darwinizmin özü tek bir cümleye dayanır: doğal seleksiyon evrimsel değişimde yaratıcı güçtür. Kimse doğal seleksiyonun zayıf olanın elenmesindeki rolünü inkar etmez. Ancak Darwin teorisi doğal seleksiyonun uygun olanı yaratmasını da istemektedir. "(Stephen Jay Gould "The Return of Hopeful Monsters", Natural History, vol. 86 (Haziran/Temmuz 1977), s. 22-30)
Evrimci C. Loring Brace ise, American Scientist dergisinde yayınlanan bir makalesinde Darwinizm"in bilimsel bulgular tarafından reddedildiğini ve doğal seleksiyonu da türleri oluşturan bir mekanizma olarak göremeyeceğimizi şöyle açıklar:
"American Scientist okuyucuları, biyolojinin büyük bir kısmının ve paleontolojinin tamamının Darwin’in organik evrim hakkındaki görüşlerini reddettiğini farketmiyor olabilirler. Doğal seleksiyon sadece "ince ayar" olarak görüldüğü için reddediliyor; ve adaptasyon ise pratikte kesinlikle geçerli görülmüyor."( C. Loring Brace, review of Species, Species Concepts, and Primate Evolution, edited by William H. Kimbel and Lawrence B. Martin (Plenum Press, 1993, s. 560), American Scientist, vol 82 (Eylül/Ekim 1994), s. 484-486)
3- Evrimciler Doğadaki Kusursuz Tasarımı Görmek İstemezler
Berry’nin konuşmasında yer alan klasik evrimci argümanlardan bir diğeri ise, Stephen Jay Gould tarafından ünlendirilen "Panda’nın başparmağı" konusudur. Pandanın beş parmağı dışında, bileğinden çıkan "radyal susamsı kemik" (radial sesamoid bone) olarak isimlendirilen bir kemik çıkıntısı daha bulunmaktadır.
Bu yapının evrimciler açısından önemine gelince: Evrimcilere göre panda, ayı, köpek gibi hayvanların dahil olduğu etçiller sınıfındandır. Ve panda daha sonra bambu ile beslenmeye başlamıştır ve evrimci senaryoya göre altıncı parmak bambu yemeğe uyum sağlaması için sonradan çıkmıştır. Evrimcilerin bir başka iddiası ise, bu altıncı parmağın mükemmel olmadığı, doğal seleksiyonun elindeki malzemeyi kullanarak ancak bu kadarını oluşturabildiği yönündedir. Oysa bunlar, hiçbir delili ve geçerli açıklaması bulunmayan, tamamen evrimci önyargılar ile ileri sürülen iddialardır. Sırasıyla incelersek:
Evrimcilerin pandaları etçil sınıfına dahil etmelerinin nedeni, geniş çeneleri, dişleri ve güçlü pençeleridir. Evrimciler pandaların sözde atalarının bu özelliklerini diğer hayvanlara karşı kullandıklarını iddia ederler. Oysa pandaların tek düşmanı insanlardır, hayvanlar arasında düşmanları yoktur ve güçlü dişlerinin ve çenelerinin nedeni ise bambu saplarını kolayca koparıp çiğneyebilmeleridir. Güçlü pençeleri ise bambuların gövdelerine tırmanmaları içindir. Dolayısıyla, çoğunlukla bambu ile, zaman zaman ise meyve ve bitkilerle beslenen pandaların etçil atalardan türediklerine dair bir delil yoktur ve evrimciler de pandanın hangi hayvandan türediğine dair fikir birliği sağlayamamışlardır. Öyle ki bazı evrimciler pandaları ayılarla aynı kategoriye koyarken, bazıları da rakunlarla aynı sınıflama içine dahil etmektedir. Çünkü gerçekte bu canlıların bir başka canlı sınıflamasından evrimleştiğine dair hiç bir bulgu yoktur. Evrimciler sadece benzerliklerden yola çıkarak tahminler yapmakta, bu tahminler tamamen hayali olduğu için de birbirleri ile ihtilafa düşmektedirler..
Pandanın ünlü başparmağı meselesindeki asıl nokta budur. Evrimciler bu parmağın mükemmel olmadığını ama işe yaradığını söylerler. Berry de konuşmasında "mükemmel olmayan bu parmak yapılabilenin en iyisidir" diyerek bu evrimci iddiayı yinelemiştir.
Gerçekte, sözkonusu altıncı parmak "radiyal susamsı kemik" olarak adlandırılan bir kemik türündendir ve bu kemik genellikle eklem yerlerinde bulunarak hareketi kolaylaştırır ve tendonların yırtılmasını engeller. Pandanın bileğinden çıkan bu kemik ise aslında bir parmak değildir, ancak parmakların bambunun gövdesini kavramasını kolaylaştıran bir destektir. (http://www.athro.com/evo/pthumb.html) Evrimciler bu kemiğin, parmak yerine geliştiğini, ancak parmak görevi göremediğini, örneğin filizleri ayıklayamadığını söylerler. Ancak kavrama işi için yeterince iyi olduğunu da belirtirler. Zaten bu altıncı kemiğin görevi budur ve pandanın diğer işlemleri kusursuzca yapmaya yetecek kadar parmağı bulunmaktadır. (http://www.users.bigpond.com/rdoolan/panda.html). Bu yapının en ideal şeklinin gerçekte tam bir "parmak" olması gerektiği, evrimcilerin önyargı ile öne sürdükleri dayanaksız bir iddiadır. Söz konusu kemik, mevcut haliyle canlı için son derece uygundur.
Evrimcilerin doğada uyumsuzluk veya kusur aramalarının tek nedeni, Allah’ın kusursuz yaratışını inkar etmek için kendilerine delil aramalarıdır. Ancak bu çabaları, pandanın parmakları konusunda da olduğu gibi her zaman sonuçsuz kalmıştır. Aslında her çağda, Yaratılışta kusur aramak inkar edenlere ait bir özellik olmuştur ve Kuran’ın Mülk Suresi’nde böyle boş bir çaba içine girenlere şöyle seslenilir:
O, biri diğeriyle "tam bir uyum" (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiç bir "çelişki ve uygunsuzluk" (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir. (Mülk Suresi, 3-4)
Sonuç olarak pandanın altıncı parmağı, panda için en kullanışlı yapıdır. Canlıların tüm diğer özellikleri gibi bu da, üstün bir güç ve akıl sahibi olan, şefkatli ve merhametli Allah"ın kusursuzca yaratmasıdır.
3- "Bilim ve Din Birbirlerinden Ayrı Düşünülemez."
Andrew Berry’nin bu sözleri son derece dikkat çekicidir. Bilim ve dinin ayrı düşünülemeyeceği kesinlikle doğrudur. Ünlü bilim adamı Albert Einstein bir sözünde şöyle der:
"Derin bir imana sahip olmayan gerçek bir bilim adamı düşünemiyorum. Bu durum şöyle ifade edilebilir: Dinsiz bilime inanmak imkansızdır."
Çünkü din Allah"tan bize ulaşan bilgiye dayanır. Bilimin konusu olan evren ve doğa ise Allah"ın yarattığı sistemlerdir. Dolayısıyla, her ikisi arasında bir çelişki olması imkansızdır. Ancak, dini ortadan kaldırmak isteyenler, özellikle son iki yüzyıldır dini ve bilimi karşı karşıya getirmeye çalışmışlardır. Tahrif edilmiş olan Tevrat ve İncil’de bilimsel verilerle bağdaşmayan bilgilerin bulunması son derece doğaldır. Ancak Kuran Allah’ın vahyidir ve hiçbir değişikliğe uğramamıştır ve nitekim bilimsel hiçbir bulgu Kuran ayetleri ile çelişmez. Aksine atom altı parçacıkları, anne karnındaki üç karanlık bölge, demir filizlerinin yeryüzüne göktaşları ile gelmesi ve kıtaların kayması gibi geçtiğimiz yüzyılda keşfedilen bilgiler, 1400 yıl önce vahyedilmiş olan Kuran’da bildirilmiştir. (Detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya"nın Kuran Mucizeleri ve Kuran Bilime Yol Gösterir isimli kitapları)
Ancak, Berry’nin bu açıklaması Cumhuriyet gazetesinin hoşuna gitmemiş olacak ki, bu cümlenin hemen ardından Berry’nin evrim teorisinin kesin doğru olduğu ile ilgili cümleleri eklenmiştir.
Sonuç
Yazının girişinde de söz ettiğimiz gibi, ortada Berry’nin iddia ettiği gibi evrimi kanıtlayan, şaibesiz, bilimsel yöntemlerle ortaya konan tek bir delil dahi yoktur. Evrimciler yıllardır, geçersizliği defalarca bilimsel olarak gösterilmiş sahte delilleri insanların önüne tekrar tekrar getirirler. Konuyla ilgilenmeyen insanlar, bilim adamı sıfatı taşıyan bu insanlara güvenir ve anlattıklarını sorgulamazlar. Ancak çok küçük bir araştırma yapan biri dahi, evrimcilerin yıllardır aynı hikayeleri anlatarak insanlara bir tür hipnoz yaptıklarını görebilir. Bilimin evrim teorisini yalanladığını aslında onlar da çok iyi bilmektedirler. Ancak, dinsizliğin ve materyalizmin tek dayanağı olan evrim teorisini ayakta tutabilmek için, bu gerçeği insanlardan gizlemektedirler. Nitekim Ottowa Commonwealth Biyolojik Kontrol Enstitüsü Başkanı W.R. Thompson evrimcilerin bu tutumunu şöyle ifade eder:
"Bilimadamı olmayan kişilerin dikkatini, evrimle ilgili anlaşmazlıkların üzerine çekmek uygun ve doğru olacaktır. Fakat bazı evrimcilerin son görüşleri bunu makul bulmadıklarını gösteriyor. Bilimsel olarak tanımlayamayacakları bir doktrini savunmak için bir araya gelen bilim adamlarının zorlukları gözardı ederek ve eleştirileri gizleyerek inançlarını halkın gözünde devam ettirme girişimi bilimsel açıdan anormal ve istenmeyen bir durumdur." (Charles Darwin, Origin of Species kitabının Everyman’s Library baskısının Önsözü, 1965)
Yukarıdaki alıntıda belirtilenlere ek olarak ülkemizde de evrim teorisinin açmazları çok güçlü delillerle ve hemen herkese ulaşacak şekilde gözler önüne serilmiştir. Bu nedenle ülkemizdeki evrimci bilim çevrelerinin çok daha büyük bir ivedilikle bilimsel açıdan yanlış ve tutucu tutumlarını bırakarak, gerçek ve saptırılmamış bilimsel verilere göre düşünmeleri gerekmektedir.