Irkçılık, evrim teorisinin insanların büyük bir bölümü tarafından pek bilinmeyen bir yönüdür. Oysa teorinin kurucusu olan Charles Darwin, hiçbir bilimsel dayanağı olmamasına rağmen insanların maymun benzeri canlılardan evrimleştiğini iddia ederken, kendince insan ırkları arasında büyük bir eşitsizlik olduğunu, bazılarının çok ileri düzeylere evrimleştiğini, bazılarının ise hala sözde "yarı maymun" durumunda olduğunu iddia etmiştir. Darwin kendi bilim dışı mantığına göre "ileri ırklar" olarak Avrupalıları saymış, yine kendi düşük aklınca sözde "yarı maymun milletler" arasında ise başta Türk Milleti olmak üzere o dönemde Avrupalıların mücadele ettiği diğer milletleri göstermiştir. Bilimsel olarak hiçbir dayanağı olmayan Darwin'in söz konusu hezeyanları, bu akıl ve mantık dışı iddialarla da sınırlı kalmamış, ayrıca Avrupalıların dışındaki tüm ırkları ve kadınları da kendi sapkın düşüncesine göre sözde yarı maymun olarak tarif etmiştir.
Darwin'in hezeyanlarına göre hayali evrim süreci içinde "doğa tarafından kayırılmış ırklar" vardı. Bu sapkın fikrini, Türlerin Kökeni'nin başlığında bile vurgulamıştı. Darwin'in bilim dışı iddialarını anlattığı kitabının uzun ismi şöyleydi: "Türlerin Kökeni, Doğal Seleksiyon ve Yaşam Mücadelesinde Kayırılmış Irkların Korunması Yoluyla".
DARWİN, ZENCİLERİ VE AVUSTRALYA YERLİLERİNİ GORİLLERLE BİR TUTUYOR
Darwin'in bilim dışı iddilarına göre Avrupalı ırklar kayrılmış ırklardı. Tüm Asyalı ve Afrikalı ırklar ise Darwin'in karanlık mantığına göre sözde evrim sürecinde geri kalmış ırkları oluşturuyorlardı. Hatta onları birer insan olarak bile görmüyordu. İnsanın Türeyişi (Descent of Man) isimli kitabında bazı ilginç ırkçı kehanetlerde de bulunmuştu. Kitabında kendi sapkın mantığına göre zenciler ve Avustralya yerlileri gibi ırkları gorillerle aynı statüye sokmuş, sonra da bunların "medeni ırklar" tarafından zamanla yok edileceklerini öne sürerek şöyle demişti:
"Belki de yüzyıllar kadar sürmeyecek yakın bir gelecekte, medeni insan ırkları, vahşi ırkları tamamen yeryüzünden silecekler ve onların yerine geçecekler. Öte yandan insansı maymunlar da, kuşkusuz elimine edilecekler. Böylece insan ile en yakın akrabaları arasındaki boşluk daha da genişleyecek. Bu sayede ortada şu anki Avrupalı ırklardan bile daha medeni olan ırklar ve şu anki zencilerden, Avustralya yerlilerinden ve gorillerden bile daha geride olan babun türü maymunlar kalacaktır." (Charles Darwin, The Descent of Man, 2. baskı, New York, A L. Burt Co., 1874, s. 178)
Bilimsel hiçbir dayanağı olmayan ve sadece Darwin'in karanlık mantığının ürünü olan bu sapkın fikirler, bazı çevreler tarafından hemen benimsenmiş ve uygulamaya konulmuştur. On yıllar boyunca farklı ırktan insanları köleleştiren, bu insanların her türlü imkanlarını zorla sömürgeleştiren, onları fakirliğe, yokluğa mahkum eden, hatta pek çoğunu katleden; onlara adeta hayvan muamelesi yapan, bir kısmını kafeslerde sergilemek vahşiliğini dahi gösteren bu zihniyet acımasız ve zalimce uygulamalarında hep Darwinizm'i temel almıştır. Darwin'in Avrupalı ırkların diğer milletlerden daha üstün olduğu yalanı, hem nesiller boyunca birçok mazlumun akılalmaz acılar çekmelerine hem de pek çok Avrupalı toplumun tarihinde kara leke olarak anılacak vahşetlerin yapılmasına zemin hazırlamıştır.
ZENCİLERİ "MAYMUN" SAYAN IRKÇILIK
Yandaki çizim, 19. yüzyılda gelişen Sosyal Darwinist teoriyi yansıtır: Bir ağacın dallarına şempanze, goril, orangutan ve "zenci" yerleştirilmiştir. Aşağı ırk olarak nitelendirdikleri siyah derili insanlara karşı duyulan bu küstahça nefret de Darwinizm'in temel ideolojisini yansıtır.
DARWIN'IN TÜRKLER HAKKINDAKİ BİLİM DIŞI İDDİALARI
Darwin kendince aşağı ırklar arasında gördüğü milletlerin arasında, Türk Milletini de saymıştır. Darwin, elbette Müslüman Türk Milleti'nin hiç bir anlamda "geri" bir millet olmadığını biliyordu. Türk Milleti'nin tarihte kurduğu büyük devletlerle, özellikle de Osmanlı Devleti'yle ortaya büyük bir kültür ve üstün bir ahlak koyduğunu da biliyordu. Avrupalıların en geri dönemlerde, Türkler'in ve diğer Müslüman milletlerin bilimde, tıpta, teknolojide ve toplum düzeninde çok üstün olduklarını da biliyordu. Ama yine de Türk Milleti'ni kasıtlı olarak kendi düşük aklınca "geri ırk" olarak tanımlıyor ve öyle göstermeye çalışıyordu. Darwin'in bu kasıtlı ırkçılığının ardında yatan en önemli hedef ise, gerçekte 19. yüzyıl Avrupa emperyalizmine hizmet edebilmekti. Avrupa devletleri o dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalama ve paylaşma çabası içindeydiler ve Darwin, Osmanlı'nın asli unsuru olan Türk Milleti'ni kendi karanlık mantığında "geri ırk" olarak nitelemekle bu emperyalist plana sözde bir meşruiyet hikayesi uydurmuş oluyordu.
"Doğal seleksiyona dayalı kavganın, medeniyetin ilerleyişine sizin zannettiğinizden daha fazla yarar sağladığını ve sağlamakta olduğunu ispatlayabilirim. Düşünün ki, birkaç yüzyıl önce Avrupa, TÜRKLER TARAFINDAN İŞGAL EDİLDİĞİNDE, Avrupa milletleri ne kadar büyük risk altında kalmıştı, bugün Avrupa'nın TÜRKLER TARAFINDAN İŞGALİ bize ne kadar gülünç geliyor.
AVRUPA IRKLARI OLARAK BİLİNEN MEDENİ IRKLAR, yaşam mücadelesinde TÜRKLERE KARŞI KESİN BİR GALİBİYET ELDE ETMİŞLERDİR. Dünyanın çok da uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, BU TÜR AŞAĞI IRKLARIN çoğunun medenileşmiş yüksek ırklar tarafından ELİMİNE EDİLECEĞİNİ (YOK EDİLECEĞİNİ) görüyorum."
(Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, cilt 1. New York, D. Appleton and Company, 1888. s. 285-86)
Bu satırlarda Türk Milleti için söylenen sözlerin birer hezeyan oldukları, fanatikçe bir nefretin ve Türklük hakkındaki derin bir cehaletin ürünü oldukları açıktır.
Ancak tarihte bu çirkin propagandanın etkisinde kalan bazı Avrupa ülkeleri, milletimize karşı yıkıcı faaliyetlerde bulunmuşlardır ve Osmanlı’nın sonu bu sapkın zihniyetin eseri olmuştur. Unutmamak gerekir ki, bu vahşi zihniyet bazı toplumlarda geçmişte olduğu gibi günümüzde de devam etmektedir. Bu nedenledir ki, Darwinizm'in bu karanlık yüzünün bilinmesi ve tanınması, "Türk Milleti'nin yok edilmesi hedefinin, doğa kanunlarının bir gereği olduğunu ve medeniyetin ilerleyişine de katkıda bulunacağını" iddiasında olan Darwinistlerin ve materyalistlerin ülkemiz hakkındaki kirli oyunlarının bozulması için şarttır. Milletini ve vatanını seven her Türk, Darwinizm'e karşı tavır almak, bu ırkçı ideolojiyi reddetmek ve geçersizliğini de her türlü imkanını seferber ederek ortaya koymakla yükümlüdür.
DARWIN'IN KARANLIK MANTIĞINA GÖRE KADINLAR
Charles Darwin dahil olmak üzere pek çok Darwinist, kadınların hem biyolojik hem de zihinsel olarak erkeklerden aşağı oldukları, evrimleşemedikleri ve aşağı bir ırk oluşturdukları yanılgısına inanırlar. Darwinistlerin erkekler ile kadınlar arasında var olduğunu iddia ettikleri sözde zihinsel fark o kadar önemli boyutlardadır ki, bazı evrimciler kendi akıllarınca kadın ve erkeği iki farklı türe ayırmışlardır. Darwin’in düşüncelerini aşağıdaki alıntılar ortaya koymaktadır:
Darwin, “İnsanın Türeyişi” adlı kitabında kadınların idrak etme, hızlı kavrama ve taklit konusunda "daha aşağı ırkların özelliklerini taşıdıklarını ve bu nedenle daha eski ve alt bir medeniyet seviyesine sahip olduklarını" yazmıştı. (John R. Durant, “Darwin’in İnsanın Türeyişi kitabındaki Doğanın Gelişimi”, İngilizcesinde sayfa 295)
Darwin kadının evlilikteki rolünü şöyle tarif ediyordu: "…, sizinle ilgilenecek biri –bir köpekten daha iyi oyalayabilecek- ev ve evin sorumluluklarını alacak biri…” (Charles Darwin, Charles Darwin’in Otobiyografisi 1809-1882, İngilizcesinde sayfa 232-233)
Şüphesiz insanlar arasında cinsiyetlerine göre üstünlük olduğunu iddia etmek son derece cahilce bir iddiadır. Kadının da erkeğin de sahip olduğu fiziksel özelliklere göre farklı meziyetleri ve kabiliyetleri vardır, ama bunlar birini diğerinden üstün veya aşağı kılmaz. Allah Kuran'da kadınların güzel birer nimet olduklarını ve pek çok güzel özelliğe ve niteliğe sahip olduğunu bildirmiştir. İslam ahlakı kadınların en güzel şekilde onore edilmelerini, hak ettikleri saygı ve değerin mutlaka kendilerini gösterilmesini gerekli kılar. Darwinistlerin acımasız ezmeye ve adeta birer hizmetçi gibi görmeye ve kullanmaya çalıştıkları kadınlar, gerçek İslam ahlakının yaşandığı toplumlarda el üstünde tutulurlar.
Darwin'in siyahi ırk hakkındaki çarpık görüşleri
ÜSTÜNLÜK SOYA DEĞİL, AHLAKA GÖREDİR
Charles Darwin'in, hiçbir bilimsel dayanağı olmamasına rağmen insanları gelişmiş bir hayvan türü olarak göstermesi ve bazı insan ırklarını ise adeta henüz gelişimini tamamlayamamış, sözde hayvana daha yakın türler olarak tanıtması, insanlık tarihi için son derece tehlikeli ve tahrip edici olmuştur. Darwin'in bu karanlık hezeyanlarını kendilerine rehber edinenler, geçtiğimiz yüzyıl boyunca farklı ırkları hiç acımadan sömürmüşler, onları çok zor koşullarda yaşatmışlar, hatta soykırıma uğratmışlardır. Oysa yaratılış olarak her insan birbirinin aynısıdır. Her insanı Allah yaratmıştır. Kuran'da insanların yaratılışı şöyle bildirilir:
Ki O, yarattığı herşeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır. Sonra onun soyunu bir özden (sülale'den), basbayağı bir sudan yapmıştır. Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz? (Secde Suresi, 7-9)
Yukarıdaki ayetlerde bildirildiği gibi insanlar, Allah'ın Kendisi'nden üflediği ruhu taşımaktadır. Bu nedenle tarih boyunca, farklı ırklardan insanları sözde yarı gelişmiş hayvanlar zannederek, onlara kötü muamelelerde bulunanlar, tek bir kişiyi dahi bu gerekçe ile incitenler, ezenler, sömürenler ve aynı zamanda bu uygulamaları yapanları ürettikleri sahte delil ve teorilerle destekleyenler, cehalet içinde çok büyük bir suç işlemişlerdir.
Günümüzde de hemen her kıtada medeniyet olarak çok fazla gelişmemiş insan toplulukları mevcuttur. Bu insanlar tüm insani özellikleri taşımakta, fakat teknik ve kültürel açıdan bugün dünyaya genel olarak hakim olan kriterlere sahip olamamaktadırlar. Birçok topluluk yaşadığı iklim ve doğa koşulları nedeniyle, dünya toplumlarının genelinden tecrit olarak yaşamış ve çok daha farklı kültürler geliştirmiştir. Ancak her birinde insanlığa ait tüm özellikler, gelenekler, alışkanlıklar mevcuttur. Art niyet taşıyanlar, ırkçılıkta çıkar görenler, Darwin'in batıl teorisine dört elle sarılmışlar ve diğer insanlardan hiçbir farkı olmayan bu insanları sözde aşağı bir ırkın mensupları ve hatta birer hayvan olarak kabul etmişlerdir. Bu sapkın görüşün sonucu olarak teknik koşullar açısından daha geri imkanlara sahip kişi ve toplulukları sözdeyeterince evrimleşemedikleri yalanıyla günümüzde bile ezen ve hor gören insanlar ortaya çıkmıştır.
Oysa, Allah ırkçılığı kesin olarak yasaklar. Allah her insanı farklı renklerde ve farklı diller ile yaratmıştır. Bu, Allah'ın yaratışındaki sanat ve çeşitliliğin bir göstergesidir:
Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, alimler için gerçekten ayetler vardır. (Rum Suresi, 22)
Allah Katındaki tek üstünlük ise insanın takvası, yani nefsini her türlü günah ve isyandan, bozulma ve sapmalardan koruması, bundan kaynaklanan üstün ahlakıdır. Takva dışında hiçbir insanın hiçbir insan üzerinde, herhangi bir özelliğinden dolayı üstünlüğü olamaz. Allah bunu bir ayetinde şöyle bildirir:
Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)