Ortadoğu belki de dünya coğrafyasının en karmaşık, en sorunlu ve en önemli bölgesi. Tarih boyunca çok sayıda savaş, işgal ve katliama maruz kalan Ortadoğu, günümüzde İslam dünyasının adeta kanayan bir yarası.
20. yüzyılın en büyük değeri haline gelmiş olan petrol sayesinde büyük önem kazanan Ortadoğu, 19. yüzyılın başından bu yana dünyanın en istikrarsız, en kanlı bölgelerinden biri haline geldi. Savaş, terör, işgal, katliam, çatışma gibi kelimeler Ortadoğu halkının günlük hayatının adeta bir parçası oldu.
Ortadoğu`nun şu anki sınırları, 1. Dünya Savaşı sonunda eski Osmanlı vilayetlerinden yapay devletler oluşturulması sonucunda şekillendi. Bağdat vilayeti, "Irak" adlı bir devlete dönüştürüldü. Halep ve Şam vilayetlerinden de "Suriye" isimli bir devlet çıkarıldı.
Öte yandan, tarihsel olarak Suriye'nin bir parçası olan Beyrut ve çevresi ise "Lübnan" adıyla ayrı bir devlete dönüştürüldü. Daha güneyde, Ürdün nehrinin batı yakasında ise o zamana kadar sadece coğrafi bir bölge olan "Filistin" bir devlet haline getirildi. Nehrin doğu yakasında ise Ürdün adlı bir devlet kuruldu. Ne var ki, bu devletlerin hiçbiri etnik ya da dini bir birliğe dayanmıyordu. Ve şu anda bu ülkelerin çoğunda savaşlar yaşanıyor, masum insanlar ölüyor. Ortadoğu`da devam eden şiddet ve karmaşanın nedeni, Osmanlı sonrası yapılan bu düzenlemeydi.
Osmanlı sonrasında oluşan ``otorite boşluğu`` hiçbir zaman doldurulamadı. Osmanlı`dan sonra Ortadoğu`ya istikrar ve barış gelmedi. Bugün Ortadoğu hala Osmanlı devrindeki barış ve huzuru arıyor. Müslümanların, Yahudilerin ve Hıristiyanların bir arada barış içinde huzurla yaşadıkları, ibadet ettikleri günleri özlüyor. Osmanlı İmparatorluğu`nun sınırları ve etki alanı içinde, üç dine ve sayısız mezhebe mensup, dilleri, kültürleri, ırkları birbirinden farklı milyonlarca insan asırlar boyunca barış içinde yaşadı.
Bugün söz konusu coğrafyada yaşayan milletlerin hepsi Osmanlı`nın adaletine, hoşgörüsüne ve kendilerine sağladığı barış ortamına şahitlik etmiştir. Yıllardır bu topraklarda süregelen savaş, karmaşa ve düzensizlik yüzünden huzura, güvenliğe ve barışa hasret kalmış olan mazlum Müslüman halklar yeni bir Osmanlı`nın özlemi içindedir. Ortadoğu sorunun kalıcı çözümü, ancak Türkiye`nin mirasçısı olduğu Osmanlı'nın sahip olduğu anlayışla sağlanabilir.
Ortadoğu, Osmanlı'yı aramaktadır.