Su, bitkiler için hayati öneme sahiptir. Tüm bitkiler, farklı büyüme ve gelişme dönemlerinde gereksinim duydukları suyu yaşadıkları ortamdan sağlamak zorundadır. Fakat su dünyanın farklı yerlerinde farklı oranlarda bulunur. Bazı yerlerde akarsular, yeraltı suları ve yağışlar sebebiyle oldukça boldur. Bazı yerlerde ise kıttır. Suyun az olduğu kurak yerlerde Yüce Allah bitkilerin kısıtlı miktarda olan sudan en üst düzeyde yararlanmaları için çok çeşitli sistemler yaratmıştır.
Yüce Allah’ın Bitki Yapraklarında Kuraklığa Karşı Yarattığı Sistemler
Kuraklık denilince çoğu zaman akla hiçbir canlının kolay kolay yaşayamayacağı bir ortam gelir. Gerçekten de suyun az olduğu kurak ortamlarda yaşayan canlıların sayısı oldukça azdır. Ancak bu kurak ortam, daha yakından incelendiğinde özel ve farklı çeşitleriyle çok zor koşullarda yaşayan bitkiler dikkat çeker.
Bitkiler kuraklığa karşı dayanıklıklarını arttırmak aşırı sıcakla ve susuzlukla mücadele edebilmek için özel ve dayanıklı bir yapıya sahip olarak yaratılmışlardır. Örneğin bazı bitkilerin yaprakları, etrafta bulunan kayaları taklit eden birer kamuflaj uzmanıdırlar. Bitkiler bu yöntemle çevrelerindeki hayvanlara karşı savunma sağlarlar. Ayrıca bitkiler kayanın sahip olduğu şekil sebebiyle daha hacimli ve daha fazla su toplama kapasitesine de sahip olurlar. Bir bitkinin, kaya görünümü ile dikkat çekmeyecek özelliğe sahip olduğunu düşünmesi, kaya şeklinin daha fazla su depolayacağını hesap etmesi ve buna yönelik çeşitli planlar geliştirmesi elbette mümkün değildir. Buna rağmen bitkiler, akla uygun işler ve şuurlu davranışlar sergilerler. Çünkü bitkileri alemlerin tüm bilgisine sahip, tek ve en yüce aklın sahibi Allah yaratmıştır.
Allah bitkilerin kuraklığa dayanıklı olması için suyu gövde ve yapraklarda bulunan geniş, ince duvarlı hücrelerde koruma altına almıştır. Bu nedenle yaprakların üst tabakası su kaybını azaltmak için kalın olarak yaratılmıştır. Bazı bitkilerin yaprakları kalın mumlu bir tabaka (kutikula) ile kaplanmıştır. Bu mumlu üst tabaka, sıcağın bitkinin içine işlemesini engelleyerek buharlaşmayı azaltır ve bitkiyi korur. Bazı bitkilerin yapraklarının yüzeyinde ise tüy ve dikenler vardır. Örneğin kaktüs, depoladığı suyu, ısıyı yayabilen, su dolu gövdesini hayvanlardan koruyabilen ve gerektiğinde dikleşebilen iğneleri ile korur. Bazı bitkiler ise beyaz tüylerle kaplı yaprakları sayesinde güneş ışığını yansıtarak buharlaşmayı dolayısı ile su kaybını önler.
Bitkilerin kuraklığa karşı dayanıklılıklarını arttırmak amacıyla yapraklarının şekli su kaybını önleyecek veya daha çok su depolayacak şekilde yaratılmıştır. Örneğin bir süs bitkisi olan Ctenanthe setosa’nın rulo şeklindeki kıvrılma özelliğine sahip yaprakları, ışığa maruz kaldığında yaprak alanını % 68'e kadar düşürür ve böylece terleme oranını % 70 azaltır.
“Pencere yaprağı” bitkisi ise, tüm gövdesini toprağın altına gömer ve sadece yaprak uçlarını dış yüzeye çıkarıp gösterir. Yaprak uçlarının iç kısmında fotosentez yapan hücreler bulunur. Bu hücreler, gelen ışığı fotosentez işlemi için kullanırlar. Bu özel yaratılış özelliği sayesinde bitki, ihtiyacı olan besini elde ederken, bir yandan da su kaybını büyük miktarda azaltmış olur.
Bazı bitkilerin yaprakları ise küre biçimindedir. Küre, en düşük yüzey alanına sahip olması nedeniyle en yüksek su depolama kapasitesine sahiptir. Bu yapraklar bu özellikleri sayesinde gündüzleri kapalı, geceleri açık olan gözenekleri ile buharlaşma ve su kaybını azaltır.
Bitkiler yapraklarındaki bu özelliklere ilk yaratıldıkları andan itibaren sahiptirler. Bitkilerin sahip olduğu tüm bu özellikler kuşkusuz Allah’ın “Ol” emri ile gerçekleşir. Tüm alemleri yaratan Allah için, birbirinden benzersiz canlılar var etmek, elbette yalnızca O’nun dilemesiyledir. Ayette şöyle buyrulur:
“Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah'ın her şeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle her şeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için.” (Talak Suresi, 12)
Allah’ın Bitki Köklerinde Kuraklığı Önlemek İçin Yarattığı Sistemler
Bilindiği gibi bitkilerin yaşamlarını sürdürebilmeleri için fotosentez yapmaya, bu işlem için de topraktan alacakları suya ve minerallere ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçlarını karşılamak için toprak altında sondaj yapan kökleri bulunur. Köklerin görevi, toprağın altına bir ağ gibi hızla yayılıp su ve mineralleri çekmektir. Toprağın derinliklerine dağılmış olan kökler, bitkinin ihtiyacı olan su ve mineralleri, gövde ve dallar vasıtasıyla yapraklara kadar ulaştırırlar. Köklerin topraktaki suyu emmeleri adeta bir sondajlama tekniğini andırır. Kuraklığın arttığı dönemlerde bazı bitkiler köklerinin büyümesini hızlandırırlar. Kök uçları, topraktaki suyu bulana kadar toprağın derinliklerinde aramaya devam ederler. Su köke, öncelikle dış zarından ve kılcal hücrelerden girer. Hücre içinden ve hücre kabuklarından gövde dokusuna geçer. Buradan da bitkinin her bölümüne dağıtılır. Bu yöntemle kaybolan miktarda suyun yerine hemen yenisinin konması sağlanır ve buharlaşan suyun her damlası anında yenilenir.
Bitkinin kusursuz bir şekilde yerine getirdiği bu işlem, aslında son derece kompleks bir işlemdir. Öyle ki bu sistemin sırrı teknoloji çağına eriştiğimiz günümüzde bile tam olarak anlaşılabilmiş değildir. Ağaçlardaki, bu bir nevi "hidrofor sistemi"nin varlığı yaklaşık iki yüzyıl önce keşfedilmiştir. Ancak suyun yer çekimine aykırı bu hareketinin nasıl gerçekleştiğine kesin bir açıklama getirebilen bir kanun hala bulunamamıştır. Bilim adamlarının tüm uğraşıları neticesinde varılan sonuç aslında hidrofor sistemindeki kusursuzluktur. Böylesine küçük bir alana sığdırılmış olan teknoloji, bu sistemi var edenin benzersiz aklını bize gösteren delillerden sadece bir tanesidir. Köklerden suyun taşınma işlemini de evrendeki her şey gibi Allah yaratmıştır.
Rabbimiz’in Bitkilerin Hücrelerinde Kuraklığa Karşı Yarattığı Koruyucu Mekanizmalar:
Bitkiler kuraklığın arttığı zamanlarda yapılarındaki absisik asit, prolin ve karbonhidrat miktarını arttırırlar.
Kuraklık zamanında yaprakta diğer hormon miktarlarında herhangi bir değişme olmazken, absisik asit miktarı 40 kat kadar artar. Bu değişme, kuraklık ve su eksikliğinde bitkileri korumak için yapraklardaki gözeneklerin kapanmasına, bu da terlemeyle su kaybının azalmasına neden olur. Kökler ise yaprakların tam aksine bu hormonun uyarması ile büyümeye başlar. Bu şekilde kökler derinlerdeki suyu bitkinin yaprak ve gövdesine çeker. Bitkinin yapraklarındaki gözeneklere buharlaşmayı azaltmak için küçültme, köklere ise su ihtiyacını arttırmak için büyüme emrini aklı ve şuuru olmayan bir hormonun vermesi elbette mümkün değildir. Üstün bir akıl ve matematik hesabı gerektiren bu sistem, kuşkusuz Yüce Allah’ın ilhamı ile gerçekleşir.
Proteinlerin temel yapıtaşı olan 20 aminoasitten biri olan prolin de, kuraklık koşullarında birkaç saniye içinde miktarını 80–100 kat arttırarak su kaybını engeller.
Kuraklık esnasında bitki hücresi içerisindeki karbonhidrat miktarını arttırır. Böylece su potansiyelini düşürerek suyun osmoz (çözücü maddelerin az yoğun ortamdan çok yoğun ortama, seçici geçirgen bir zardan enerji harcanmadan geçişidir.) yoluyla dışarı çıkışını engeller.
Potasyum da yaprakların gözeneklerinin açılıp kapanmasını kontrol eder. Örneğin şeker kamışı ve mısır gibi uzun süre sıcağa ve kuru havaya maruz kalan bitkilerde, gözenekler suyu muhafaza edebilmek için gün boyunca tamamen ya da kısmen kapalı kalırlar. Bu bitkilerin de gündüz fotosentez yapabilmek için karbondioksit almaları gerekir. Normal şartlar altında bunu sağlayabilmek için gözeneklerinin olabildiğince açık olması gerekir. Bu imkansızdır. Çünkü böyle bir durumda bitki, sıcaklığa rağmen sürekli açık olan gözenekleri yüzünden devamlı su kaybeder ve bir süre sonra da ölür. Bu nedenle bitkinin gözeneklerinin kapalı olması gereklidir. Bu problemi çözmek için sıcak bölgelerde yaşayan bazı bitkiler havadaki karbondioksidi yapraklarına daha verimli bir şekilde alan birer karbondioksit pompasına sahiptir ve gözenekleri kapalı da olsa, yapraklarına karbondioksidi alabilmek için özel kimyasal pompalar kullanırlar. Kuşkusuz bu kimyasal pompalar, Allah’ın dilemesiyle görevlerini en hassas biçimde yerine getirecek şekilde özel olarak yaratılmışlardır.
Bitkilerin Kuraklığa Karşı Aldığı Önlemleri Düzenleyen Alemlerin Rabbi Olan Allah’tır
Kuraklık tüm canlıların yaşamını çok güçleştirecek şekilde zorluklar içerir. Bu zorlu ortama uyum sağlayabilmek için bitkilerin sahip olduğu sistemler ise, açıkça bir yaratılış delilidir. Yüce Allah bu bitkilere, onları kuraklıktan koruyan mekanizmalar bahşetmiş ve bu mekanizmaları son derece hassas bir biçimde kullanmayı ilham etmiştir. Bitkiler Rabbimiz’in bahşettiği bu mekanizmalar vesilesiyle hayatlarını devam ettirmektedirler. Bitkilerle kıyaslanmayacak ölçüde akla ve beceriye sahip olan insanlar ise kuraklığın neden olabileceği tehlikelere karşı teknolojinin imkanlarını sonuna kadar kullanırlar. Fakat bitkiler Allah’ın onlara ilham ettiği koruyucu sistemler vesilesiyle insanın aciz kaldığı ve kuraklıktan ölebileceği şartlarda bile, uygun donanımlarıyla hayatta kalırlar.
Bitkilerin sahip olduğu bu donanımlar, bitkilerin tesadüfen oluşamayacağının delillerinden sadece biridir. Yaprakların, köklerin, tohumun ve hücrelerin özel olarak bitkileri kuraklıktan koruyacak donanımlara sahip olması yaratılışın en önemli delillerinden biridir. Yaratılıştaki detaylar ve kusursuzluk Yüce Allah’ın aklını, bilgisini ve sanatının gücünü gösterir ve bir kez daha bitkileri en mükemmel özellikleriyle yaratanın alemlerin Rabbi olan Allah olduğunu kanıtlar. Ayette bu gerçek şöyle bildirilir:
“Görmüyorlar mı; Biz, suyu çorak toprağa sürüyoruz da onunla ekin bitiriyoruz; ondan hayvanları, kendileri yemektedir? Yine de görmüyorlar mı?” (Secde Suresi, 27)
Bitkilerin kuraklığa karşı geliştirdikleri sistemler, ortaya çok etkileyici bir manzara çıkarmaktadır. Bazı bitkiler kuraklığa dayanmak için özel sistemler ve yapılarla donatılmışlardır. Bu bitkiler su depolar, kamuflaj yapar ya da uykuya yatarlar. Bazıları da çeşitli kimyasal yöntemlerle tohumlarının yeşillenmesini engeller. Her türlü mahrumiyetin ve güçlüğün hakim olduğu kurak bir ortamda bile çok sayıda bitki çeşidi sıcağa ve kuraklığa karşı kendilerini koruyarak çeşitli türlerle yaşamlarını sürdürürler. Bu bitkiler sahip oldukları özel sistemleriyle Allah'ın sonsuz ilmini ve sanatını bir kez daha göstermektedir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:
“Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. Allah, herşeyi kuşatandır.” (Nisa Suresi, 126)
Yeryüzündeki her canlıda olduğu gibi bitkiler de tam anlamıyla kusursuz sistemlere sahiptir ve ilk yaratıldıkları andan itibaren özelliklerinde hiçbir değişiklik olmadan günümüze kadar gelmişlerdir. Bitkiler yapraklarını dökmelerinden, yeşil renklerine, gövdelerindeki odunsu yapıdan, köklerinin varlığına ve meyvelerinin oluşmasına kadar olan tüm yapılarında olduğu gibi kuraklığa karşı sahip oldukları önlemler ile de tam anlamıyla kusursuzdurlar. Bir ayette şöyle buyrulur:
“Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız.
Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir.
Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır.” (Nahl Suresi, 10-11)
Bazı Bitkiler Kuraklığa Dayanmak İçin Tohumlarını Uykuda Bırakırlar
Bitkilerin aşırı sıcak ve susuzlukla mücadele etmek için kullandığı yöntemlerden biri de “uykuda kalmak”tır. Özel yapıları ile kuraklığa ve susuzluğa dayanarak bu yöntemi kullanan bitkilere "efemeral" bitkiler adı verilir. Genellikle bir sene yaşayan ve kuraklık durumlarında tohum halinde uykuda kalarak susuzluktan kurtulan bu bitkiler, yağmurdan sonra çok çabuk bir şekilde tohumlarını açıp yeşillenirler ve fideleri çok hızlı bir şekilde büyür. Çiçeklenme çok kısa bir sürede oluşur ve böylece bitki, tohumdan tohum üretme aşamasına sadece birkaç hafta içinde geçebilir. Ancak bu bitkilerde muhteşem bir akıl örneği daha dikkati çeker. Eğer efemerallerin tüm tohumları tek bir yağmur ile yeşillense ve sonra birden gelen bir kuraklık ile ölseler, nesilleri tükenebilirdi. Ama bu bitkilerin çoğu, sadece büyük miktarda yağmur aldıktan sonra tohumlarının yeşillenmesini sağlayan mekanizmalara sahiptir. Bu şekilde nesillerinin devamlılığını Yüce Rabbimiz’in üstün yaratışı ile sağlarlar.