Bir yerinizi yaraladığınızda, yaralanan yerde gerçekleşen işlemlerin farkında bile olmazsınız. Oradan akan kanın bir süre sonra duracağından ve birkaç hafta içinde yaranın tamamen kapanıp ortadan kaybolacağından eminsinizdir. Kanamanın durması ve yaranın kapanması için sizin pek bir şey yapmanıza gerek yoktur. Zaten kan eğer bunu kendi kendine yapmazsa, bu akışı durdurup yaranın kapanmasını sağlayacak bir yolunuz da yoktur. Bunu yapmak için ancak, kanı pıhtılaştıran faktörlere ihtiyacınız vardır. Peki nedir bu faktörler?
Kanın Pıhtılaşması
Kanda ve dokularda pıhtılaşmanın meydana gelmesini sağlayan 40`tan fazla madde bulunur. Bunların bir kısmı pıhtılaşmayı başlatır, bir kısmı hızlandırır, bir kısmı da pıhtılaşmayı sona erdirir. Kanın pıhtılaşması, pıhtılaşmayı hızlandıran faktörler ile pıhtılaşmayı engelleyen faktörler arasındaki dengeye bağlıdır. Normal şartlarda, pıhtılaşmayı engelleyen faktörlerin, hızlandıranlardan daha çok olması gerekmektedir. Böylelikle bedende kontrolsüz bir pıhtılaşma durumu söz konusu olmaz. Hızlandırıcı faktörün engelleyici faktörden daha fazla olduğu tek an, bir damarın zedelenme anıdır.
Damar zedelendiğinde vücutta oldukça yoğun bir hareketlenme başlar. Birkaç saniye sonra vücuttaki tüm sinirler ve tamir sistemleri uyarılmıştır. Pıhtılaşma mekanizmaları, kaybedilen kan miktarını azaltmıştır. Yaranın bulunduğu yerde salgılanan kimyevi maddeler, herhangi bir enfeksiyona karşı akyuvarları harekete geçirmiştir. Eğer oluşan yara çok büyükse, alarma geçen beyin ve iç salgı bezleri, kana kimyevi madde ve hormon ordusu salgılayarak bozulan vücut faaliyetlerini düzenlemeye çalışırlar. Bu, Yüce Allah`ın bedenimizde yarattığı olağanüstü bir kontrol mekanizmasıdır.
Şuur Kaybının Önlenmesi İçin 30 Saniye…
Ağır tahribatlarda büyük önlemler alınması ve açılan yarada pıhtılaşma işleminin hemen başlaması gerekmektedir. Bunu sağlamak için olağanüstü hızda bir iletişim sistemi şarttır. Sinirlerin beyne, tahribatın sınırları hakkında bilgi göndermesinin ardından sadece 50 milisaniye geçmiştir. Bu, gerçekten de baş döndürücü bir hızdır. Kişi, belki de, henüz bedeninde bir yara açıldığının bile farkında değildir.
Eğer kanama durdurulmazsa, vücuttaki kan basıncının düşmesi ve sıvı miktarının azalması, başta beyin olmak üzere tüm vücut organlarına zarar verecektir. Kan kaybı nedeniyle beyin fonksiyonları durduğunda, önce baygınlık, yaklaşık 30 saniye içinde de şuur kaybı meydana gelir. Ardından normal bir kan basıncı ile çalışabilen böbrekler, kan basıncının düşmesi sonucunda işlevlerini yerine getirememeye başlarlar. İşte bu nedenle kanamanın hemen durması çok önemlidir.
İlk önlemler ise hayatidir. Damarın kesilmesinden sonraki iki saniye içinde damarın duvarı ani bir spazm ile yani bir refleks hareketi ile kasılır. Kalın duvarlara sahip olan atardamar ise başka bir önlem alır ve otomatik olarak kapanarak vücuda kan akışını en aza indirmeye başlar. Damarda kanama ne kadar fazlaysa, spazm da o kadar çok olur. Söz konusu refleks hareketi 20-30 dakika kadar sürebilir. Bu önlemin ardından trombositler devreye girerler. Kanama çok yoğun ise 10-15 saniye içinde, kanama yoğun değilse 1 veya 2 dakika içinde trombosit pıhtısı meydana gelir ve kan akışı büyük ölçüde durdurulur.
Artık, yaranın tamamen kapanması ve vücut fonksiyonlarının eskisi gibi devam etmesi gerekmektedir. Bu nedenle artık devreye pıhtılaşma mekanizması girer.
Olağanüstü Niteliklerdeki Bir Ağ
Fibrinojen, pıhtılaşma mekanizmasının en önemli elemanlarındandır ve pıhtı malzemesinin kandaki durağan halidir. Tuzun suda erimesi gibi, o da plazma içinde erimiş durumdadır. Vücutta herhangi bir yara oluşana kadar, son derece sakin bir şekilde dolaşır durur.
Vücutta bir yara meydana geldiğinde, trombin adındaki bir başka protein, fibrinojenin zincirindeki üç halkadan iki tanesini keser. Artık bu protein, fibrinojen değil ``fibrin``dir ve bu aşamadan sonra aktif haldedir. Fibrinin kesilen yüzeyleri yapışkan parçalara sahiptir. Bu yapışkan parçalar da diğer fibrinlerin gelerek kendisine yapışmalarına neden olur. Fibrinlerin birbirlerine yapışarak meydana getirdikleri bu kütle, kanın akışını durdurmak için meydana getirilmiş ilk pıhtıdır. İlk aşamada detaylı bir çalışma yapılmadan bu ilk pıhtının oluşturulması için gayret gösterilir. Buradaki amaç, kanı durdurmak, aynı zamanda da en az protein kullanarak bir ilk yardım yapmaktır, yani proteinden tasarruf etmektir.
Vücutta yaranın açılması ile aniden harekete geçen trombin, bulduğu bütün fibrinojenlerin zincir halkalarını kesmeye başlar. Fakat trombinin bunu sürekli olarak veya yaranın bulunduğu yerden farklı bir yerde yapmaması gerekmektedir, çünkü eğer bu şekilde bağımsız hareket ederse, kestiği tüm fibrinler birbirlerine yapışacak ve dolaşım içinde kontrolsüz pıhtılar meydana gelecektir. Oluşan bu pıhtılar ise damarların tıkanmasına yol açacaktır. Bu durumda trombinin bir şekilde ``baskı altında tutulması`` ve gerekli zamanda gerekli şekilde hareket etmek için bir ültimatom alması gerekmektedir.
Stuart Faktörü Mucizesi
Bu aşamada, söz konusu mekanizmanın bir ``indirgenemez komplekslik`` olduğunu kanıtlayan bir bağlantı daha karşımıza çıkar: Trombini harekete geçiren bir başka protein olan Stuart faktörü.
Stuart faktörü, kanda bulunan protrombini keserek onu aktif durumda bir trombin haline dönüştürür. Ancak burada bir problemle karşı karşıya kalırız. Eğer Stuart faktörü, amaçsızca gördüğü her protrombini trombin haline dönüştürürse, yine kontrolsüz bir hareketlenme meydana gelecek ve dolaşım içinde pıhtılaşma oluşma ihtimali artacaktır. Bu durumda Stuart faktörünün de kanda sürekli olarak aktif halde bulunmaması ve hareketlenmek için ültimatom beklemesi gerekmektedir.
Stuart faktörünün harekete geçebilmesi için ültimatom, Akselerin adındaki bir başka proteinden gelir. Ancak Akselerin de kanda kendi halinde dolaşan bir proteindir. Kanda kendi halinde dolaşan bu proteinin de aktifleşmesi gerekmektedir. Ve elbette bunun için de bir proteine ihtiyaç vardır. Ancak işin en hayranlık uyandırıcı yanı, Akselerinin hareketlenmesini sağlayan proteinin ``trombin`` olmasıdır. Oysa trombin bu sıralamada Akselerinin olduğu yerden daha sonra gelmektedir. Peki böyle bir şey nasıl olur?
Vücutta bunun için tedbir alınmıştır. Normal şartlarda kanda her zaman bir miktar trombin bulunur. Dolayısıyla kandaki bu hareketlenmeyi başlatan, kanda hazır bulunan söz konusu trombin molekülleridir. Ancak her şeye rağmen, kanın pıhtılaşması işleminde ardı arkasına gelen bu aktifleşmelerin nasıl sağlandığı ve ilk planda trombinin nasıl hareketlendiği henüz tam olarak anlaşılamamıştır.
Bu sistemi tüm muhteşem özellikleri ve kompleksliği ile yaratan Yüce Allah`tır. O, yerleri ve gökleri ve ikisi arasındakileri yaratmış, yarattığı her varlıkta Kendi ilmini sergilemiştir. İşte Darwinistlerin kabullenmekten kaçındıkları gerçek budur.