İnsanın bakışları, sahip olduğu kişiliği ve yaşadığı kültürü yansıtır. Yüze gerçek anlamını veren bakışlar, kişinin içinde yaşadığı ruh halini, kültür düzeyini, kişiliğini, karakter yapısını teşhis etmede önemli bir etkendir.
www.kolaylikdiniislam.beyazsiteler.com
Allah’a iman eden, içinde ahiret korkusu duyan, ihlaslı bir müminin bakışlarında derin bir tevazu, teslimiyet ve olgunluk göze çarpar. Gözlerinde dün-yevi tutkulardan uzak ve olgunluğa ulaşmış bir insanın mutmain olmuş bakışları vardır. Allah’a iman ettiği, akıllı ve şuurlu bakışlarından açıkça anlaşılır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde;
“Ölümü en çok hatırlayanı ve ölümden sonraki (hayatı) için en güzel şekilde hazırlananı. İşte onlar en akıllı-şuurlu olanlardır” şeklinde buyurmuştur. (İbni Mace, Cilt 10, Syf.540)
İşte bu şuura sahip bir Müslümanın gözünün ifadesine doğal olmayan anlamlar verme çabasında olmaması, aksine bakışlarını rahat bırakmış, güven telkin eden bir anlam taşıması ruhunun, imanın kuvvetiyle sakinleşmiş olduğunu gösterir. Bakışları; güzel ahlaklı, Allah korkusu içinde yaşayan bir insanın bakışlarıdır. Bu bakışlarda heybet ve keskinlik vardır.
Basitlik kültürünün etkisindeki insanlar bazı durumlarda kendileri bu kültürü ne kadar saklamak isteseler de bakışları kendilerini ele verir. Örneğin Müslümanların heyecanlarını, mutluluklarını ve şevklerini ifade eden canlı bakışlarının aksine bu kişilerin gözlerinde kimi zaman matlık ve donukluk hakim olur. Kastedilen, bu insanın kişilik olarak son derece canlı, dışa dönük, insanlarla kolay diyalog kurabilen bir yapısı olsa bile Allah’tan gafil, ahiretin varlığını tam olarak kavrayamamış olmasının bakışlarında oluşturduğu özel bir boşluk ve cansızlıktır.
Kuran’da bu donuk bakışların oluşmasına, kalbin Allah ile birlikte olmaması yani gafletin neden olduğu bildirilir. Boş ve gafil bakışlara bir ayette şu şekilde işaret edilir:
Onlar, Allah’ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Gafil olanlar onların ta kendileridir. (Nahl Suresi, 108)
Yaşadığı kirli kültürün etkisiyle oluşan bu bakış şekli, insan ne kadar bakışlarını anlamlı göstermek için çabalasa da, bu kültürü bırakıp Allah’a samimi bir Müslüman olarak iman etmedikçe, heybetli, güzel ve anlamlı gerçek bir bakışa dönüşmez. Bunu kişi ancak sahte olarak elde edebilir. Çünkü yaşadığı kültürün çoğunlukla dinden uzak, ufku dar olan anlayışı, kişide dikkat çeken, hayranlık uyandıran gerçek bir güzellik oluşmasını adeta imkansızlaştırır. Aksine insanı itici ve gerek bakışlarıyla gerekse tavırlarıyla rahatsızlık veren biri haline sokar. Bakışlarında tam anlamıyla birebir bağlantı kurulabilecek, karşılıklı konuşulabilecek, fikir alışverişi yapılabilecek bir anlam oluşmaz.
Kirli kültürü yaşayan kimi insanların ise kendi akılsızlıklarını gizlemek için her olayda kendilerince alay edecek bir yön bulmaya çalışmaları, gözlerinde rahatsız eden alaycı bir ifade oluşmasına neden olur. Oysa düşüncesini açık yüreklilikle, dürüstçe söylemek yerine alaya başvurmak, karşısındakini küçümseyerek kendini yüceltmeye çalışmak genel olarak basit insanların kullandıkları ve gerçekte kendilerini küçültücü bir yöntemdir. Bu bakışların arkasında çoğunlukla aslında hiç kimseyle alay edecek hali olmayan, aksine birçok konuyu diğer insanlar gibi derinlemesine kavrama yeteneği bile olmayan zayıf bir kişilik yatmaktadır.
Allah’ın büyüklüğünü hakkıyla kavrayabilen bir insan asla bakışlarına alaycı bir ifadeyi yakıştırmaz. Her zaman Allah’ın huzurundaki acizliğinin bilincindedir. Bu nedenle böyle bir ahlak ve tavır bozukluğu içine hiçbir zaman girmez. Aklı ve vicdanı, bakışlarının her zaman doğal ve samimi olmasını sağlar. Samimi bir Müslümanın gözünde akıllı, insancıl, sıcak, samimi ve dostane bir ifade vardır. Bakışlarıyla güvenilir olduğunu, yüksek bir ahlak içinde yaşadığını karşı tarafa yansıtır. Bunun yanında bakışları basitliğe karşı adeta kalkan gibi engelleyici bir görev üstlenir. Basit bir bakışla ona bakan ondan asla beklediği karşılığı alamaz.
www.idealmuslumankadin.beyazsiteler.com
Bir kişi Allah’a aşkla, coşkuyla ve tutkuyla bağlıysa, Allah’a tam teslimiyetliyse, Allah’a ve tecellilerine saygısı kusursuzsa, Allah’a ve yarattıklarına değer veriyorsa bu kişinin gözünün ve bakışlarının etkisi dünyadaki en büyük manevi güçlerden biridir. İşte ruhun derinliğini yansıtan böyle anlamlı bir gözden etkilenme ve alınabilecek zevk de o derece yüksek ve şiddetli olur. Bu ise Allah’ın bir mucizesi olarak sadece samimi Müslümanlara has bir özelliktir.
Çevresindeki her şeyde Allah’ın tecellilerini gören ve O’nu yücelten bir insanın bakışında yüksek bir şuur açıklığı, dikkat ve keskinlik göze çarpar. Allah’ın yarattıklarına karşı hayranlığı, sevgisi ve ilgisi gözlerine bakıldığında anlaşılacak şekilde açık olur. Ancak çevresine tam olarak bu şekilde bakmayan, aksine çoğunlukla insanları Allah’tan bağımsız varlıklarmış gibi değerlendiren, dünyanın Allah’ın kontrolü altında olduğunu unutabilen biri, bakışlarında da bunun neden olduğu boşluğu ve çoğu zaman tedirginliği yansıtır.
Kalbinde Allah sevgisi gereği gibi oluşmadığından, O’nun yarattıklarına karşı duyduğu sevgi de zayıf olur, gözünde gerçek sevgiye dair anlamlar oluşmaz. Aksine bu kişiye ne kadar dostane davranılırsa davranılsın buna ancak içinde yaşadığı basit kültürün sevgi anlayışıyla karşılık verebilir. Çünkü basitlik onu, Allah’a ve insanlara olan sevgisini güçlendirecek nedenleri kafasında tam toparlamaktan dahi alıkoyan, gaflete sürükleyen bir kültürdür. Bu kültürün etkisindeki kişi olabildiğince yüzeysel ve dar düşünen bir mantık örgüsüne sahiptir.
Basitliğin kirli kültürü, kişinin doğal halinde bile bakışlarına itici anlamlar ve şekiller vermesinde de etkili olur. Örneğin bu kültürün içinde yaşayan kişiler, basitliğin çirkinliklerinden biri olan dedikoduyu yaparlarken gözlerini kısarak konuşurlar. Benzer şekilde hayret ya da şaşkınlıklarını ifade etmek için gözlerini olabildiğince açar, çirkin bir görünüm sergilerler. Kültür ortaklığı içinde oldukları kişilerle gizlice yaptıkları konuşmalar sırasında ise etrafı kontrol eden, sürekli sağa sola hareket eden bakış şeklini kullanırlar. Bunun dışında bu insanların kendilerini ilgilendirmediğini bildikleri halde merak ettikleri konularda özel olarak kullandıkları kaçamak bakış şekilleri vardır. Bu, sezdirmeden, göz ucuyla ya da başka bir yere bakıyormuş gibi yapıp, merak edilen şeye göz atma şeklindedir.
Bu kirli kültürü paylaştıkları insanlarla karşılıklı bakışarak sessiz anlaşma yaparlar. Ortama ve duruma göre birbirlerine karşı çeşitli manalara gelen bakışlar kullanır ve kaş göz işaretleri yaparlar. Bu bakışmalar ve işaretleşmeler kimi zaman ortamda bulunan bir kişiyle alay etme, kimi zaman da buna benzer alt kültüre ait bir düşünceyi aralarında gizliden gizliye aktarma amacıyla kullanılır. Allah bu kültür içindeki insanların kullandığı alay, bakışma ve işaretleşme gibi basit kültüre ait sessiz haberleşme yöntemlerinin suç ve günah işleyenlerin de kullandığı bir yöntem olduğunu Kuran’da bildirir:
Doğrusu, ‘suç ve günah işleyenler,’ kimi iman edenlere gülüp-geçerlerdi. Yanlarına vardıkları zaman, birbirlerine kaş-göz ederlerdi. (Mutaffifin Suresi, 29-30)
Bir başka ayetinde ise Allah “Arkadan çekiştirip duran, kaş göz hareketleriyle alay eden her kişinin vay haline;” (Hümeze Suresi, 1) şeklinde buyurmakta ve insanları böyle bir ahlaka karşı uyarıp korkutmaktadır.
Samimiyeti bilmeyen, yapmacık tavırlar gösteren kişilerin bakışları ve mimikleri genellikle sadece gösteriş amaçlı olduğundan sunidir. Bu kişiler zaman zaman müminlerin hissettikleri güven ve huzuru kendi bakışlarına yansıtmak ve karşılarında da güzel bakan gözler görmek özlemi duysalar da istedikleri güzellik ve etkileyiciliğe asla sahip olamazlar. Çünkü Allah, Kendisini gereği gibi takdir edip sevemeyen, Kendisine derinden bağlanmayı bilmeyen bir ruha böyle güzelliği hiçbir zaman nasip etmez. Bu kişilerin genel karakter özellikleri incelendiğinde egoist, bencil, güvensiz, sevgisiz, saygısız ve hiçbir şeye değer vermeyen kişiler oldukları görülür. Bu kişilerin özlem duydukları güzelliğe ve estetiğe kavuşmaları için öncelikle Allah’a tam teslim olmaları, Allah’ın istediği ahlakı yaşamaları ve kendilerine bakan gözleri de kendi gözlerini de Allah’ın yarattığını düşünmeleri gerekir.
Akıllı insan, kendisini dışarıdan seyretmesini bilen ve güzel olmayan tavırlarını, mimiklerini teşhis edip düzelten insandır. Dolayısıyla bakışlarındaki bozukluğu da teşhis edip hemen değiştirebilir. Basit insan ise böyle bir değerlendirme ve öz eleştiriyi yapabilecek bir akla sahip değildir. Kendisini dışarıdan bakan birinin gözü ile değerlendiremez, anormalliği kendisine tarif edilse bile bunu bir türlü anlayamaz. Çünkü ona göre bu bakış şekillerinde bir sakınca yoktur, hatta bunların son derece insani tepkiler olduğunu bile öne sürebilir. Basitlikle insaniyeti ayırt edemeyecek kadar yüzeysel bir bakış açısına sahiptir.
Bir insanın elbette ki çok şaşırdığı bir anda gözleri büyüyebilir, meraklandığı sırada gözünde buna dair bir ifade oluşabilir. Fakat burada kastedilen basit insanların bakışlarındaki tepkilerin doğallıktan çok uzak olması ve bunu özel bir yöntem olarak kullanmalarıdır. Şaşırmadıkları halde şaşırmış gibi yapmaları, gereksiz merak sonucu kaçamak bakışlar kullanmaları, gizlice dedikodu yaparken etrafı bakışlarıyla kollamaları, tecessüs etmeleri yani bir kişiye onun kusurlarını araştıran, inceleyen bakışlarla bakmaları...
Bunların hiçbiri insani ve makul bakışlar değildir. Aksine yaşadıkları derin gafletin ve basitliğin sonuçlarıdır. Kalbini Allah’a bağlamış, O’nun kendisini her an gördüğünü, sarıp kuşattığını bilen bir Müslümanın gözünde bu tip ifade ve bakışlar oluşmaz. Bu kişiler etrafa boş bakışlarla bakarken Allah’ın kendilerini gördüğünü, Allah’ın “Gözler O’nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder. O, latif olandır, haberdar olandır.” (Enam Suresi, 103) ayetinde bildirdiği gibi gözlerini idrak ettiğini unutmaktadırlar. Allah bir başka ayette ise, “(Allah,) Gözlerin hainliklerini ve göğüslerin sakladıklarını bilir.” (Mümin Suresi, 19) şeklinde buyurmakta ve insanın açığa vurmadığı düşüncelerinin Allah’tan gizli kalamayacağı gibi hiçbir bakışının da gizli kalamayacağına dikkat çekmektedir.
Allah’a samimi olarak iman eden, Allah’ın kendisinden her haliyle razı olmasını isteyen bir insan, basit bakışların her türlüsünden sakınır. Kalbini ve vicdanını her zaman temiz tutar. Çünkü din ahlakına muhalif olan ve Allah’ın Kuran’da razı olmadığını bildirdiği bu basit tavırlar kişinin Allah Katında beklediği karşılığı almasını engelleyebilir. Bu nedenle insanın basitliğe; basit kültüre ait bakışların oluşmasına neden olan düşüncelere, mantık bozukluklarına karşı duyarlı olması gerekir. Allah’a karşı samimi olmaya karar veren bir kişi, içinde yaşadığı bu kültür ve onun kirli tavırlarından kendini uzaklaştırıp Allah’a bu tavırlarından dolayı tövbe etmeli, ardından da daha önceki tutumundan vazgeçtiğini Müslüman ahlakını yaşama konusunda ciddi bir kararlılık göstererek ortaya koymalıdır.
Allah Kuran’da; Ve ‘çirkin bir hayasızlık’ işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah’tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir. (Al-i İmran Suresi, 135) şeklinde bildirerek çirkin tavırlardan vazgeçerek tevbe etmenin samimi Müslümanlara ait bir özellik olduğunu haber vermektedir.