DİDEM ÜRER: “Avrupa Birliği Komiseri Günther Oettinger, “İddiaya girerim ki, önümüzdeki 10-20 yıl içerisinde bir Alman başbakanı yanına Fransız mevkidaşını da alıp dizlerinin üstünde sürünerek Ankara’ya gidecek ve Türklere ‘Bize katılın’ teklifinde bulunacak” dedi.
ADNAN OKTAR: Kardeşim böyle bir olay olmaz. Ben anlattım, bakın ne diyor kendine göre muhafazakar olduğunu iddia eden bazı kardeşlerimiz; “müzik haramdır”, diyor. Avrupalı adam sürekli müzik dinliyor; o evinde müzik dinlediğinde, sen rahatsız olacaksın. Dışarıya müzik verecek, sen rahatsız olacaksın, nasıl beraber olacaksın sen onunla?
Diyorsun ki, “heykel, resim haramdır.” Avrupa’nın her tarafı resim, heykel dolu. Nasıl beraber olacaksın? Heykelleri mi kıracaksın, resimleri mi duvardan aşağıya indireceksin? Buradan da olmayacağı belli.
“Masada yemek yemek haram”, diyorsun. Adamlar masada yemek yiyor.
Çatal kaşık kullanıyorlar, sen “haram” diyorsun.
Dış fırçası kullanıyor, sen ona da “haram” diyorsun.
“Gülmek haram” diyorsun, Avrupalılar güler. Gülüyor adam, sen “haram” diyorsun.
“Hristiyan gördün mü duvarın kenarına sıkıştırın” diyorsun, adamları yolda kenara mı sıkıştıracaksın sen?
“Namaz kılmayanı öldürün”, diyorsun. “Zekat vermeyeni öldürün”, “5 gün tıraş olmayanı öldürün”, diyorsun. Adam senden korkar. Çekinir. Sen kendini bir acayip tanıtıyorsun. Asacak, kesecek, doğrayacak adam olarak tanıtıyorsun.
Yani bu düşüncedeki insanlar bunları en temel eserlerinde anlatıyorlar, gürül gürül izah ediyorlar. Yapmayanı da ayıplıyorlar. Mesela biz burada müzik dinliyoruz, adam “Niye müzik dinliyorsun?” diyor, ayıplıyor.
Avrupa böyle bir mantığı istemez, böyle insanlarla beraber yaşamak istemez. Bulgaristan’ı alıyor ama Bulgaristan’ın böyle bir kafası yok ki, böyle bir mantığı yok. Yunanistan’ı da alıyor, böyle bir mantığı olmadığı için alıyor. Ama Türkiye’de sanat, bilim, estetik, güzellik, demokrasi rahat olsa, masada yemek yemek, eğlenmek, gülmek, kadınların başının açık olması saygıyla karşılansa, dekolteye saygı göstertilse o zaman Türkiye için de durum değişir.
Dekolteli hanıma adam demediğini bırakmıyor. Başı açık hanımlara demediğini bırakmıyor. Avrupalı hanımların hepsinin başı açık. Hatta mayoyla, bikiniyle geziyorlar dışarıda. Nasıl beraber olacaksın onlarla? Sürekli horlayacaksın onları. Adam ister mi gece gündüz kendisine böyle hitap edilmesini? Değil mi? Yan gözlerle bakacaksın, nefret dolu bakıyor adamlar.
Avrupa’nın tek derdi bu, bu yüzden almıyorlar. Başka bir şey yok. Diz üstü niye gelsin adam? Diz üstü de gelmez, ayak üstü de gelmez.
Bağnazların savunduğu sistem çok korkunç. Kardeşim mesela şu bardakla bir meşrubat bile içemiyorsun. “Şarap bardağı” diyor, “bununla başka bir şey de içilmez” diyor.
Kadeh de yasak. “Kadehte şarap içilir, bu yüzden onunla başka bir şey de içilmez”, diyor. Avrupalılar hep kadehle içer sofralarında. Kadeh kullanır. O da kalkmış oluyor, o da yasak oluyor.
Sandalye kullanamıyorsun. Haram, yasak. Sandalyede oturmak yok. “Resulullah (sav), sandalye de oturmadı”, diyor. “Haram”, diyor.
Mesela dekolte bir genç kızın bir bağnazla karşılaştığını düşünün, nevri döner Allah esirgesin. Yaşatmaz, geçemez o kıyafetiyle. Yani mahallesinden bile geçemez. Avrupalı özgürlük ister, ferahlık ister, rahatlık ister.
İstediği gibi kahkahayla gülmesi de suç adamın.
Hanımlar mesela parfüm kullanıyorlar Avrupa da, kullanamaz. Haram, yasak. Ucu bucağı yok bu yasakların.
Güzel olan her şeyi haram kılmış adamlar. Bu kafa olmaz. Bu mantık olmaz.
Bir de mekruh denilen şey de aslında haramdır onlara göre de, söyleyemiyorlar onu. Çünkü mekruh bir şey yaparsan, peygamber (sav)’e zıt bir şey yapmış oluyorsun sen onların dediğine göre. Peygamber (sav)’in istemediği bir şeyi yapmak nedir? Haramdır. Bu bayağı net, açık. Mekruhla haşa böyle, bazen örtbas etmeye kalkar gibi bir üslup oluyor, böyle olmaz. Peygamber (sav)’in “doğru” dediği bir şey doğrudur. Yapılması gerekir. Ama demediği şeyi, “dedi” diye ortaya atarsan bu da haramdır.
“Ne biçim konuşuyorlar” diyor Cenab-ı Allah. “Bir kitapları mı var, nereden çıkarıyorlar” diyor ayette. Değil mi?
“Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz?
Yoksa (elinizde) ders okumakta olduğunuz bir kitap mı var?
İçinde, neyi seçip-beğenirseniz, mutlaka sizin olacak diye.” (Kalem Suresi, 36-38)
(Adnan Oktar, 22 Şubat 2013, A9 TV)