1994 yılında Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’den Rusya’ya bir öneri geldi. Kazakistan, Rusya, Belarus, Ukrayna, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’ı kapsayacak AB’ye benzer bir birlik kurulması fikri. Bu birlik Avrasya Birliği olarak anılacaktı. İlk aşaması olan gümrük birliği gerçekleştirildi. Bu öylesine bir ticari koridor oluşturacaktı ki, en doğudan, hatta Çin’den giriş yapan bir mal, hiçbir engelle karşılaşmadan Polonya sınırına yani AB’ye ulaşacaktı.
Bunun verimli bir birlik olup olmayacağı çok tartışıldı. Hemen herkes Rusya merkezli bir –Sovyet ülkelerini toparlama çabası- olarak gördü bu adımı. Böylesine geniş bir alanın ticari anlamda tek bir coğrafya haline gelmesi ABD’yi tedirgin ediyordu. Ukrayna üzerinde kopan son fırtınayı bu gözle değerlendirmekte yarar var. Çünkü Avrasya’nın merkez noktasındaki Ukrayna’nın Avrasya Birliği ile tekrar Rusya denetiminde olması, Avrupa için kabul edilebilir değildi. AB, bu noktada, Türkiye için uygulanan planı Ukrayna için de devreye soktu. Ukrayna belki de asla AB üyesi olamayacak ama gümrük birliğinden faydalanacak bir sisteme dahil edilmek istendi.
Daha önce de çok defa belirtmiş olduğum gibi Ukrayna üzerindeki planlar Rusya ile uzlaşıyla halledilebilir, dostluk çerçevesinde devam edebilirdi. Ama bu şekilde olmadı. Güzel insanlarıyla güzel bir ülkenin paramparça olmasına şahit oluyoruz şu an. Bu arada plan, sadece Ukrayna’nın değil, Rusya’nın da aleyhine işlemiş gibi gözüküyor. Nitekim Avrasya Birliği’nde Ukrayna yok.
Geçtiğimiz hafta Rusya, Kazakistan ve Belarus, Avrasya Ekonomik Birliğinin ilk adımlarını attılar. Bu, pek çok yönden önem arz eden bir birlik. Özellikle Avrupa ile kıyaslandığında, petrol rezervlerinin Avrupa’da %0.78, Avrasya’da ise %7.99; Doğalgaz rezervlerinin ise Avrupa’da %2.45, Avrasya’da ise %31.04 olduğunu hatırlatmalıyız. Dolayısıyla Avrasya enerji fakiri Avrupa karşısında bu anlamda önemli bir avantaja sahip. Sanayisi güçlü olan Avrupa da kuşkusuz kendi içinde bu avantajı kullanıyor.
Fakat Avrupa’nın kendi sınırları içinde bazı sorunlar yaşadığı da sır değil. Özellikle son yapılan Avrupa Parlamentosu seçimleri ile hem ekonomi, hem sanayileşme, hem de ortak sınır anlamında Avrupa’nın inşa ettiği birlikteliğe gölge düştüğü görülebiliyor. Seçimlerden aşırı sağcı, ırkçı söylemleriyle öne çıkan, göçmen karşıtı, hatta AB karşıtı partilerin zafer elde etmeleri; bu zaferi sağlayan seçim katılımının çok düşük olması “Avrupa Birliği nereye?” sorusunun sorulmasına neden oldu. Gerçekte, ülkelerin bir arada yaşaması, bir arada kalkınması, bir arada güçlenmesi anlamına gelebilecek oldukça değerli bir birlik bir anda ırk, soy, millet egoizminin hakim olduğu partilerin himayesine girmiş gözüküyor. ABD’nin endişesi, Rusya ilerleyişinden çok AB’ndeki bu yapı değişimi olmalı. AP, kuşkusuz ki AB’nin bütününü temsil etmiyor. Ama AB’ndeki zihniyet değişiminin turnusol kağıdı olduğu da bir gerçek.
Tüm bu açılardan baktığımızda Avrasya Birliği adımı ile;
- AB’nin eski Sovyet devletlerini kendi bünyesine katarak doğu ve kuzeye doğru ilerleyişi Rusya tarafından engellenmiş olmaktadır.
- ABD’nin 25 yıllık süregelen küreselleşme hedefi, Avrasya Birliği’nin getirdiği bölgesel ittifak ile karşılık bulmuştur.
- Ortadoğu, Hazar ve Orta Asya enerji koridorları Asya için büyük kolaylıklar sağlayacaktır.
- Ülkelerin milli para birimleriyle ticaret ise, doların gücünü zayıflatabilir.
Ticari, sosyolojik, coğrafi değerleri bir kenara bırakıp insani ve ahlaki değerlerle değerlendirdiğimizde ise, “birlik” fikrinin yalnızca sevgi ve dayanışma üzerine kurulması gerekliliği tekrar karşımıza çıkmaktadır. Ülkeler, eğer küreselleşme azmindeler ve ticaret sınırlarını genişletme çabasındalarsa, ticari ortaklıkları ve çıkarlarından önce, kendi aralarındaki sevgi ve dayanışma ittifakını güçlendirmelidirler. Bu durum, hem AB için hem de yeni kurulan Avrasya Birliği için en önemli, hatta tek şarttır.
Sevgi birliklerinin içinde maddi çıkarlar, milli egoist duygular, zayıf ülkelerin elenmesi gibi zalim sistemler var olamaz. Sevgi üzerine kurulu birliklerde düşene vurulmaz, “sen bizden değilsin” mantığı yaşayamaz. Sevgi üzerine kurulu birlikler, birbirleriyle rekabet ederek değil, birbirleriyle ittifak ederek güçlenirler. Sevginin unutulduğu bir birlik, çıkar ortaklıkları sona erince mutlaka yok olur.
Ukrayna krizinden beri hatırlattığımız bir gerçeği burada tekrar hatırlatalım. Avrupa ve ABD, Rusya’yı bir ezeli rakip olarak görmemeli; ittifak edilecek ve birlikte güçlenilecek bir dost olarak kazanmaya çalışmalıdırlar. Bunun için Avrupa’nın kendi içindeki menfaate dayalı ortaklık fikrini terk etmesi şarttır. Menfaat fikri, dünya için çok önemli hizmetler yapabilecek oldukça değerli bir birlik olan AB’ni parçalayıp yok etmek üzeredir. Oysa bu güzel birlik, sevgi zemini üzerinde bağlarını sağlamlaştırarak demokrasi, kalite, modernlik, estetik, sanat ve birlik ruhunu tüm dünyaya aşılayacak bir barış birliği haline gelebilir. Bunun için reelpolitik hesaplarını bir kenara bırakarak, sistemini, insanı insan yapan en temel unsurun yani “sevgi”nin üzerine inşa etmelidir.
Eğer böyle olur ve doğuda kurulmakta olan Avrasya Birliği de aynı sevgi temellerini esas alırsa, birbiri ile kaynaşmış bir doğu-batı ittifakı asıl istenen küreselleşmeyi de beraberinde getirecektir. Rusya doğuda yalnız bırakılmış bir ülke olarak kalmaz; Avrupa ve ABD de Rusya’yı bir tehdit olarak görmekten vazgeçer. Sınırların açıldığı, doğu-batı ticaret hacminin alabildiğine genişlediği, her ülke insanının her toprakta rahatça gezebildiği dünya, özlenen ve istenen bir dünyadır. Meydan, sadece kendi ırkını, kendi inancını ve kendi milliyetini üstün görenlerin bencil emellerine bırakılmamalıdır. Kainat sevgi üzerine inşa edildi. Bize düşen de ticaret yollarından önce sevgiyi inşa etmektir.
Adnan Oktar'ın Arab News'de yayınlanan makalesi: